The Representatıon of the Female Body A Study ın Selected Novels, The Handmaıd's Tale and The House of Hıdden Mothers

Abstract

ABSTRACT Women bodies have long been commodified in patriarchal cultures. they have been used as means of exploitation in different ways. This thesis studies two novels that represent the exploitation of women’s bodies in different situations. It argues that women exploitation though may differ in nature and it is always viewed as a form of a sexual abuse and violence. In the context of our research, it seems as if Nature conspired against the female, so she singled her out with physiological traits that were linked to sin and made the function of procreation a source of concern for the female, as the female is unable to hide the relationship as the man. Here the greatest burden falls on the female, she may reward her or punish her, and this paves the way for the process of exploitation by one sex for the other, and this is what we find in the writings of the writer Margaret Atwood, and this is what we find in the novel The Handmaid’s Tale, which is the subject of the second chapter of the thesis. The third chapter dealt with one of the modern types of exploitation, which is represented by surrogacy, which entails a contract with it, and it is considered traditional and less complicated from a legal point of view. This is what the writer Mira Syal embodies in her novel The House of Hidden Mothers, where she embodied this problem in the most beautiful way and showed how the woman’s body is exploited on several levels, including the financial level and the woman’s need for money and on the human level by neglecting the mother’s feelings associated with the infant.

ÖZ Ataerkil kültürler için kadınlar ve bedenleri her zaman meta, zevk ve sömürü kaynağı olmuştur. Cinsel metalaştırma, kadınlara ve kız çocuklarına yönelik şiddeti meşrulaştıran zarar verici toplumsal cinsiyet kalıp yargılarını pekiştiriyor. Bu tez, kadın bedeni ve onun sömürülmesi konusunu ele almaktadır. "Çıplağım öyleyse varım" başlıklı bir özet ile açılıyor. Erkeklerin kadınlara şiddet uygulamalarının, iki cinsiyetin birbirinden farklı olduğu insanlık tarihini etkileyen, göz ardı edilemeyecek ve görmezden gelinemeyecek bir gerçek olduğunu gösteriyor. Bu farklılığın, erkeğin psikolojik ve sosyal tarihinde, endişe ve korkularının artmasında ve kadının asimile edilmesinde, anlaşılmasında ve kontrol edilmesinde çok önemli rol oynayan birçok tezahürü vardır. Araştırmamız bağlamında, sanki Doğa kadına karşı komplo kurmuş, bu yüzden onu günahla bağlantılı fizyolojik özelliklerle ayırmış ve dişinin yapamadığı için üreme işlevini dişi için bir endişe kaynağı haline getirmiş gibi görünüyor. ilişkiyi erkek olarak gizleyin. Burada en büyük yük kadına düşüyor, onu ödüllendirebilir veya cezalandırabilir ve bu, bir cinsiyetin diğeri için sömürü sürecinin yolunu açar ve yazar Margaret Atwood'un yazılarında bulduğumuz şey budur. tezimizin ikinci bölümüne konu olan Damızlık Kızın Öyküsü romanında karşımıza çıkan budur. Üçüncü bölüm, taşıyıcı annelikle temsil edilen, onunla bir sözleşme gerektiren, geleneksel ve yasal açıdan daha az karmaşık kabul edilen modern sömürü türlerinden birini ele aldı. Yazar Mira Syal'ın, bu sorunu en güzel şekilde somutlaştırdığı ve kadın vücudunun, finansal düzey ve kadının paraya olan ihtiyacı da dahil olmak üzere çeşitli düzeylerde nasıl sömürüldüğünü gösterdiği Gizli Anneler Evi adlı romanında somutlaştırdığı şey budur. annenin bebekle ilgili duygularını ihmal ederek insan düzeyinde.