Gilgameş destanı’ndan hareketle sümer kentini okumak
Küçük Resim Yok
Tarih
2020
Yazarlar
Dergi Başlığı
Dergi ISSN
Cilt Başlığı
Yayıncı
Erişim Hakkı
info:eu-repo/semantics/openAccess
Özet
Yerleşik düzene geçişle birlikte uygarlığın başlangıcı sayılan kentleri meydana getiren insan, yaşadığı mekânı şekillendirmiş ve aynı zamanda kendisi de bu mekân tarafından şekillendirilmiştir. Bu karşılıklı ilişkiyi uygarlıkların arkalarında bıraktıkları çeşitli eserlerinde ve arkeolojik buluntularda görebilmek mümkündür. Göbeklitepe ve Çatalhöyük, uygarlığın ilk yerleşimleri olarak ortaya çıksalar da bu yerleşimlerden elde edilen arkeolojik kalıntılar dönemin uygarlığını ve yerleşimlerini bütüncül bir biçimde görmek içinyeterli değildir.Oysa “yazılı metinler ülkesi” olarak adlandırılan Sümer uygarlığı ve dolayısıyla kentleri bütünlüklü bir biçimde okunmaya uygun görünmektedir. Bu çalışmada Sümer kentine dair bir okuma Gilgameş Destanı kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Çalışmada Gilgameş Destanı’ndan yola çıkılmasının nedeni edebi eserlerin yazıldığı dönemin zihniyetine ait ipuçları barındırması aynı zamanda döneminin, sosyal, siyasal, dinsel, ekonomik, sanatsal, kültürel yapısına ve hayatına dair önemli veriler içermesidir. Sümer’den kalan yazılı eserler keşfedildiğinde, uygarlığın arkasında bıraktıkları bazı eserlerin, yapıların ve özellikle mitolojisinin yalnızca kendi dönemiyle sınırlı kalmadığı, kendinden sonra gelen uygarlıkları izlerine bugün de rastlanacak biçimde etkilediği görülmüştür. Tarihin bilinen en eski kent tecrübelerinden olan Sümer kentini anlamak, bugünkü kent yaşamının içsel dinamiklerini anlamakta yardımcı olacaktır.Bu çalışmada betimsel analiz yönteminden yararlanılarak Gilgameş Destanı’ndan hareketle Sümer uygarlığının yönetsel, ekonomik ve sosyo-kültürel yapısının bir dökümü çıkarılmış ve Sümer kentine ilişkin bir tasavvura ulaşılmıştır. Sümer kentlerinde var olan tapınaklar, saraylar gibi çeşitli yapı ve kurumların bütüncül bir yaklaşımla değerlendirilmesiyle dönemin düşünsel yapısı ile kent arasındaki ilişkiye dair bir tablo çizilmiştir. Kabile toplumlarından kentsel yaşama geçiş Sümer mitolojisindeki ilksel örneklerde takip edilmiştir. Gilgameş ile kentin yazgısının paralel olduğu ve Gilgameş’in erginlenmesi ile kabile toplumundan kentsel topluma geçiş süreçlerinin iç içe olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Enkidu’nun uygarlaştırılması sürecinde ise doğanın ehlileştirilerek kontrol altına alınması ve Sümerlilerin kentsel değerlere verdiği önem izlenebilmektedir. Kralların ve tapınağın yönetim erkinin meşruiyet gerekçesinin tanrısallık ve kutsallık oluşunun kentte öne çıkan yapı ve kurumları belirlediği görülmüştür. Son olarak kozmosun yeryüzündeki bir sembolü olarak betimlenebilecek olan Sümer kentleri özelinde bulguladığımız kente gönderme yapan bazı konuların diğer uygarlıklar ile benzerlikleri vurgulanmıştır.Uygarlıkların kent-kır/doğa algılarının ve kentlerin kozmogonik göndermelerle belirlenmesinin evrenselliğine işaret edilmiştir.Bu evrensellik ise çalışmada Antik Yunan ve Türk mitolojilerindeki benzerliklerin önemli örneklerinin gösterilmesiyle verilmiştir.
Açıklama
Anahtar Kelimeler
Kaynak
Turkish Studies (Elektronik)
WoS Q Değeri
Scopus Q Değeri
Cilt
15
Sayı
2