Yazar "Önalan, Orhan" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 5 / 5
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Anticoagulant-related abdominal hematomas: clinical and ct findings(2018) Kurtuluş Öztürk, Esin; Acu, Berat; Öztürk, Saffet; Beyhan, Murat; Gökçe, Erkan; Önalan, OrhanBackground and Aims: We aimed to evaluate clinical features andcomputed tomography findings of anticoagulant-related abdominalhematomas. Material and Methods: We conducted a retrospectivesystematic study of 55 patients (mean age, 66±12 years; range, 29-84years) on anticoagulant therapy and diagnosed with abdominal hematomabetween March 2008 and May 2016. Patients data were evaluatedfor demographic characteristics, clinical manifestations, medicalhistory, associated factors, biochemical tests, computed tomographyfindings, treatment, and outcomes. Results: The most commonly usedanticoagulant agent was warfarin (72.7%), followed by enoxaparin(20%) and both warfarin and enoxaparin (7.3%). The main clinicalsymptoms were abdominal pain and distention. Among the total 85locations of hematomas, the most frequent locations were the rectusmuscle sheath (50.9%) and gastrointestinal tract (30.9%). According tothe Control Anticoagulation Committee criterion, 15 (27.3%) patientshad major hemorrhages. Conclusion: Prompt and accurate diagnosescan be made through better understanding the most common clinicaland computed tomography findings regarding anticoagulant-relatedabdominal hematomas. In addition, this has a direct impact on clinicalmanagement.Öğe Edoxaban therapy in non-valvular atrial fibrillation patients: paradoxical effect on mean platelet volume(2023) Erbay, Ilke; Aker, Mert; Süner, Ahmet Furkan; Akın, Yesim; Önalan, OrhanIntroduction: New generation oral anticoagulants (NOACs), which selectively and reversibly block the activity of clotting factor Xa, are now preferred as first-line therapy for preventing ischemic stroke in the treatment of atrial fibrillation (AF). Edoxaban, one of these NOACs, has been shown to be as effective as warfarin in preventing stroke or systemic embolism, while carrying a lower risk of bleeding and cardiovascular death. Mean platelet volume (MPV), as an indicator of platelet activity, is associated with an increased risk of ischemic stroke in patients with AF. Therefore, medical therapies that reduce MPV may play an important role in preventing unwanted ischemic events. Objective: The aim of this study is to determine whether edoxaban has an effect on platelet volume and other platelet indices, in addition to its protective anticoagulant effect against ischemic stroke. Materials and Methods: The study was designed as a retrospective cross-sectional study. Two hundred non-valvular AF patients without a history of oral anticoagulant use were included in the study. Complete blood count (CBC) and basic biochemical parameters (urea, creatinine, electrolytes, etc.) were recorded from the hospital registration system before edoxaban treatment was started, along with basic demographic data. The CBCs of the patients were reevaluated an average of 6 months (184 ± 9 days) after edoxaban treatment initiation, and platelet indices after edoxaban treatment were compared. Results were presented as mean ± standard deviation and percentage. Data were compared using Student's t-test and Wilcoxon test, and pÖğe Fragmented qrs complexes are a marker of myocardial fibrosis in hypertensive heart disease(2016) Bekar, Lütfü; Katar, Muzaffer; Yetım, Mücahit; Çelik, Oğuzhan; Kılcı, Hakan; Önalan, OrhanAmaç: Karboksi terminal propeptid tip 1 prokollajen (PICP) hücre dışı kollajen sentezinin bir göstergesidir. On iki kanallı elektrokardiyografide (EKG) tespit edilen parçalı QRS'in (fQRS) miyokart fibrozunun bir belirteci olduğu gösterilmiştir. Bu çalışmada, hipertansiyonlu hastalarda serum PICP düzeyleri ile EKG'de saptanan fQRS arasındaki ilişkiyi araştırmayı amaçladık.Yöntemler: Yeni veya eski tanılı ardışık hipertansiyonlu hastalar dahil edildi. Parçalanmış QRS birbirini takip eden iki EKG derivasyonunda ilave R dalgası (R') veya R veya S dalgasında çentiklenme veya bölünme varlığı olarak alındı. Serum PICP düzeyleri ELISA yöntemiyle ölçüldü.Bulgular: Çalışmaya 90 hipertansiyonlu hasta alındı (%74 kadın, ortalama yaş 54.7±8.5 yıl). Bunlardan 47'sinde (%52.2) EKG'de fQRS saptandı. Yaş (p=0.121) ve cinsiyet dağılımı bakımından (p=0.625) fQRS'si olan ve olmayan gruplar birbirine benzerdi. Alıcı işlemci karakteristik eğrisi analizi ile PICP düzeylerinin fQRS varlığı için güçlü bir öngördürücü yeteneğe sahip olduğu görüldü (eğri altında kalan alan=0.850, %95 GA 0.772-0.929, p<0.0001). Çok değişkenli lojistik regresyon analizinde PICP düzeyleri fQRS için güçlü ve bağımsız bir öngördürücü idi (OO [odds oranı] 1.938, %95 GA 1.398-2.688).Sonuç: Serum PICP düzeyleri fQRS'nin güçlü ve bağımsız bir belirtecidir. PICP düzeylerinin fQRS için ayırt edici performansı yüksektir. Biz bu çalışmada fQRS'nin hipertansif hastalarda miyokart fibrozunu yansıtabileceğini gösteren ilk kanıtları sunduk.Öğe Kalp yetersizliği hastalarında sodyum glukoz ko-transporter 2 inhibitörlerinin fonksiyonel kapasite renal fonksiyon testleri ve elektrolit dengesi üzerine altı aylık etkileri: tek merkez deneyimi(2022) Çöllüoglu, Tuğçe; Aksu, Melehat Hicran; Önalan, Orhan; Akın, YesimAmaç: Ülkemizde kalp yetersizliği nedeniyle kullanımına ait etkinlik ve güvenilirlik verileri kısıtlıdır. Çalışmamızda bu durumun bilimsel olarak ortaya konulması amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Çalışmamız geriye dönük kesitsel bir çalışmadır. Çalışmamıza kalp yetersizliği nedeniyle sodyum glukoz ko transporter 2 inhibitörleri başlanan 132 hasta dahil edildi. Hastaların başlangıçtaki ve 6. aydaki New York Kalp Cemiyeti Sınıfı, böbrek fonksiyon testleri, elektrolit düzeyleri, hemogram, beyin natriüretik peptid düzeyi ve ilaca bağlı yan etkileri incelendi. Bulgular: Altı aylık sodyum glukoz ko transporter 2 inhibitörleri tedavisiyle; tahmini glomerüler filtrasyon hızı (p= 0,014) ve beyin natriüretik peptitte (p<0,001) anlamlı olarak düşme gözlenirken; Cl (p: 0,021), Mg++ (p<0,001) ve Ca++ (p: 0,040) anlamlı olarak artış tespit edildi. Hemoglobin (p<0,001) ve hemotokrit (p<0,001) düzeyinde anlamlı artış gözlendi. New York Kalp Cemiyeti sınıfı altı aylık sodyumglukoz ko transporter 2 inhibitörleri tedavisiyle anlamlı olarak iyileşti (p<0,001). Akut böbrek yetmezliği (%1,6), genitoüriner enfeksiyonlar (%1,6) ve hipovolemik semptomlar (%3,8) ilaca bağlı gelişen yan etkiler olarak tespit edildi. Sonuç: Çalışmamız kalp yetersizliği nedeniyle ilk kez sodyum glukoz ko transporter 2 inhibitörleri başlanan hastalarda sodyum glukoz ko transporter 2 inhibitörlerinin kardiyorenal ve hematolojik faydalarını ortaya koymuştur. Hastaların ilaç hakkında bilgilendirilmeleri ilaca bağlı gelişen yan etkilerin az görülmesini sağlamıştır.Öğe Non-dipper kan basınç paterninin aortik ark genişliği ile ilişkisi(2017) Nıkhılraj, Cc; Adar, Adem; Önalan, Orhan; Çakan, Fahri; Karakaya, Ekrem; Akbay, ErtanAmaç: Non-dipper kan basınç paterni ile akciğer grafisinde ölçülebilen aortik ark genişliği arasındaki ilişkiyi araştırmak.Gereç ve Yöntem: Kardiyoloji polikliniğinde Haziran 2014 ile Aralık 2015 tarihleri arasında muayene olan ve 24 saatlik ambulatuar kan basınç monitörizasyonu yapılan 18 yaş üzeri hastalar ardışık olarak çalışmaya dahil edildi. Gece yeterli kan basınç düşüşünün (sistolik<%10) olmaması non-dipper kan basınç paterni olarak tanımlandı. Hastaların ön arka akciğer grafilerinde aortik ark genişliği ambulatuar kan basınç moniterizasyon sonucunu bilmeyen tecrübeli doktorlar tarafından dijital ortamda ölçüldü. Non-dipper kan basınç prediktörlerini saptamak için çok yönlü regresyon analizi uygulandı.Bulgular: Toplam 271 hasta çalışmaya dahil edildi (125 hasta non-dipper, 146 hasta dipper) Non-dipper grubu daha yaşlı, hipertansiyon ve diabetes mellitus dipper grubuna göre daha fazla, glomerüler filtrasyon hızı ise daha düşük bulundu. Aortik ark genişliği non-dipper grubunda anlamlı olarak daha geniş izlendi (38,5 ± 3,7 vs 35,1 ± 4; p <0,001). Çok yönlü regresyon analizinde, non-dipper KBP ile aortik ark genişliği (? : 1,216; p< 0,0010; CI: 1,109-1,334) ve sol ventrikül kitle indeksi (? : 0,968; p= 0,019; CI: 0,942-0,995) arasında bağımsız bir ilişki bulundu.Sonuç: Akciğer grafisi ile ölçülebilen aortik ark genişliği ile non-dipper kan basınç paterni arasında bağımsız ve güçlü bir ilişki vardır. Birinci basamak sağlık kuruluşlarında ön arka akciğer grafisindeki artmış aortik ark genişliği non-dipper kan basınç paterni varlığı açısından uyarıcı olabilir.