Yazar "Başaran, Serdar Hakan" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 8 / 8
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Çocuklarda araç dışı trafik kazası nedeniyle gelişen tibia şaft kırıklarının titanyum elastik çiviyle tedavisi(2016) Başaran, Serdar Hakan; Erçın, Ersin; Çümen, Hüseyin; Dasar, Uygar; Bilgili, Mustafa Gökhan; Avkan, Mustafa CevdetAmaç: Bu çalışmada çocuklarda yüksek enerjili araç dışı trafik kazası nedeniyle gelişen tibia şaft kırıklarının titanyum elastik çiviyle (TEN) tedavisinin güvenilirliğini ve etkinliğini araştırdık. Gereç ve Yöntem: Haziran 2010-Aralık 2012 tarihleri arasında araç dışı trafik kazası nedeniyle gelişen ve TEN ile tedavi edilen instabil tibia şaft kırıklı çocuk hastaları geriye dönük olarak taradık. On bir hasta çalışmaya dahil edildi. Bu hastaların altısı (%54.5) erkek, beşi (%45.5) kız idi. Hastaların ortalama yaşı 7.4 (dağılım 3-12 yıl) bulundu. Gustilo-Anderson sınıflamasına göre altı hastada (%54.5) açık kırık, beş hastada (%45.5) kapalı kırık mevcuttu. Hastalar takiplerde klinik ve radyolojik olarak değerlendirildi. Hastaların son takiplerinde rezidüel rotasyonel deformiteyi de değerlendirmek için manyetik rezonans incelemesi (MRI) yapıldı. Bulgular: Hastaların tümünde radyolojik ve klinik olarak kaynama elde edildi. Son takipte, kırıkların ortalama koronal plan açılanması 1.5 derece (0-3.9 derece), ortalama sagittal plan açılanması 2.6 derece (0-8.4 derece) bulundu. Dört hastada (%36.4) 10 mm'den fazla bacak uzunluk eşitsizliği mevcuttu. Ayrıca, üç hastada (%27.3) 10 dereceden fazla eksternal tibial torsion deformitesi tespit ettik. Sonuç: Çocuk hastalarda araç dışı trafik kazası sonucu gelişen yüksek enerjili açık veya kapalı tibia şaft kırıklarının TEN ile tedavisi etkili ve güvenilir bir yöntemdir. Bununla birlikte, bu yöntemle tedavide tibial torsiyonel deformite gelişebileceği akılda tutulmalıdır.Öğe Çocuklarda asetabulum kırığı: ender bir olgu sunumu(2013) Başaran, Serdar Hakan; Bilgili, Mustafa Gökhan; Kural, Cemal; Bayrak, Alkan; Avkan, Mustafa CevdetAsetabulum kırığı çocuklarda ve adolesanlarda oldukça nadir görülür. Bu kırık genellikle yüksekenerjili travma sonrası ortaya çıkar ve uzun dönem prognoz hastanın kırık anındaki yaşına,asetabulum Y kıkırdağının zedelenmesine ve deplasman miktarına göre değişir. Bu çalışmada yediyaşında kız çocuğunun yüksekten düşme sonucu gelişen, nondeplase iliak kanat kırığı ile birlikteolan sol asetabulum anterior duvar kırığının traksiyon tedavisinin sonuçları fonksiyonel veradyolojik olarak değerlendirildi.Öğe Efficiency and cost analysis of cell saver auto transfusion system in total knee arthroplasty(2014) Bilgili, Mustafa Gökhan; Erçın, Ersin; Peker, Gökhan; Kural, Cemal; Başaran, Serdar Hakan; Duramaz, Altug; Avkan, CevdetBackground: Blood loss and replacement is still a controversial is- sue in major orthopaedic surgery. Allogenic blood transfusion may cause legal problems and concerns regarding the transmission of transfusion-related diseases. Cellsaver Systems (CSS) were devel- oped as an alternative to allogenic transfusion but CSS transfusion may cause coagulation, infection and haemodynamic instability. Aims: Our aim was to analyse the efficiency and cost analysis of a cell saver auto-transfusion system in the total knee arthroplasty pro- cedure. Study Design: Retrospective comparative study. Methods: Those patients who were operated on by unilateral, ce- mented total knee arthroplasty (TKA) were retrospectively evalu- ated. Group 1 included 37 patients who were treated using the cell saver system, and Group 2 involved 39 patients who were treated by allogenic blood transfusion. The groups were compared in terms of preoperative haemoglobin and haematocrit levels, blood loss and transfusion amount, whether allogenic transfusion was made, degree of deformity, body mass index and cost. Results: No significant results could be obtained in the statistical comparisons made in terms of the demographic properties, deformity properties, preoperative laboratory values, transfusion amount and length of hospital stay of the groups. Average blood loss was calcu- lated to be less in Group 1 (p<0.05) and cost was higher in Group 1 (p<0.05). Conclusion: Cell saver systems do not decrease the amount of allo- genic blood transfusion and costs more. Therefore, the routine usage of the auto-transfusion systems is a controversial issue. Cell saver system usage does not affect allogenic blood transfusion incidence or allogenic blood transfusion volume. It was found that preoperative haemoglobin and body mass index rates may affect allogenic blood transfusion. Therefore, it is foreseen that auto-transfusion systems could be useful in patients with low haemoglobin level and body mass index.Öğe Fourth and fifth carpometacarpal fracture dislocations(2014) Kural, Cemal; Başaran, Serdar Hakan; Erçın, Ersin; Bayrak, Alkan; Bilgili, Mustafa Gökhan; Baca, EmreObjective: The aim of this study was to evaluate the mid-term results of patients with surgically treated 4th and 5th carpometacarpal (CMC) fracture dislocation. Methods: The study included 9 CMC dislocation patients (9 males; mean age: 31.2 years, range: 20 to 40 years) treated with open reduction and internal fixation between 2008 and 2012. Mean follow-up period was 19.4 months. Mean interval between trauma and operation was 10.7 (range: 3 to 35) days. Radiological evaluation was performed at the final follow-up. Hand grip power was measured using a hand dynamometer and the injured and uninjured sides were compared. Methods: There was a statistically significant difference compared to the injured side in hand dynamometer measurements (p<0.05). Three patients experienced pain during heavy labor. Among these cases, 2 had delayed diagnosis and 1 a comminuted CMC dislocation and was unable to return to his previous job. There were no recurrent dislocations or revision surgery due to complications. Conclusion: Early diagnosis and treatment of 4th and 5th CMC dislocation results in good anatomical and functional results. Delayed or incorrect diagnosis of this region causes severe radiological and functional problems. Detailed physical and radiological examination can prevent CMC dislocation from being overlooked.Öğe Geriatrik hastalardaki intertrokanterik femur kırıklarının eksternal fiksatörle tedavisi(2013) Edıpoglu, Erdem; Bilgili, Mustafa Gökhan; Sarı, Cihangir; Başaran, Serdar Hakan; Kural, Cemal; Avkan, Mustafa CevdetAmaç: Bu çalışmada anestezi riski yüksek yaşlı hastalarda intertrokanterik kırıklar için eksternal fiksatörle osteosentezin sonuçları değerlendirildi. Gereç ve Yöntem: Kapalı intertrokanterik femur kırığı olan 68 hastaya (48 kadın, 20 erkek, ortalama yaş 77; dağılım 65-84) kapalı redüksiyon ve eksternal fiksatör uygulandı Kırıklar AO sınıflamasına göre değerlendirildi. A1.1, A1.2, A1.3 ve A2.1 tip kırıklar stabil (Grup 1), A2.2, A2.3, A3.1, A3.2 ve A3.3 tip kırıklar (Grup 2) instabil olarak sınıflandı. 1. Grupta 39, 2. Grupta 29 hasta olduğu görüldü. Hastaların tamamına, hafif sedasyonla kombine epidural anestezi uygulandı. Hastaların ortalama takip süresi 12 (9-18) aydı Tüm olgular AO tipi tübüler eksternal fiksatörle opere edildi. Hastaların operasyon ve hastanede yatış süresi, kaynama süresi, komplikasyon oranı ve hastaların ameliyat sonrası günlük aktivite düzeyleri araştırıldı. İstatistiksel analizler Mann-Whitney U-testi ile yapıldı. Bulgular: Ortalama ameliyat süresi 1. grupta 24 (17-60), 2. grupta 38 dakika (26-70) (p<0.001), ortalama hastanede kalış süresi 1. grupta 4 gün (2-10), 2. grupta 7 gün (3-13) (p<0.001), Ortalama kırık kaynama süresi 1. grupta 11.64 hafta (9-17), 2. grupta ise 13.9 hafta (11-18) olarak hesaplandı (p<0.001). 1. grupta 8 hastada yüzeyel, 3 hastada derin enfeksiyon görülürken, 2. grupta 10 hastada yüzeyel, 4 hastada ise derin enfeksiyon görüldü. 2. grupta 5 hastada ise varus deformitesi görüldü. Ortalama Barthel günlük aktivite skoru 1. grupta 14.2 (9-18), 2. Grupta 11.4 (4-14) olarak hesaplandı (p<0.01). Mortalite oranları açısından yapılan karşılaştırmada istatistiksel olarak anlamlı bir sonuç elde edilemedi. Sonuç: İntertrokanterik femur kırıklarında eksternal fiksatörle tespit, minimal invaziv, kanamasız, yumuşak dokulara ve kemiğe zarar vermeyen bir yöntem olması nedeniyle, yüksek riskli intertrokanterik kırıklı hastaların tedavisinde tercih edilecek yöntemlerden biridir. Ancak AO sınıflamasına göre instabil olarak değerlendirilen intertrokanterik femur kırıklarında kaynama zamanı daha uzun, varus pozisyonunda kaynama daha sık ve komplikasyon oranı daha yüksektir. Bu nedenlerden ötürü geriatrik hastalarda seçilmiş olgularda kullanılmalıdır.Öğe Medial mini-open versus percutaneous pin fixation for type iii supracondylar fractures in children(2016) Erçın, Ersin; Bilgili, Mustafa Gökhan; Baca, Emre; Başaran, Serdar Hakan; Bayrak, Alkan; Kural, Cemal; Avkan, Mustafa CevdetAMAÇ: Bu çalışmada, çocukluk çağında görülen suprakondiler humerus kırıklarında medial mini açık teknikle perkütan tekniği karşılaştırıldı, floros-kopi zamanı, cerrahi süre ve iyatrojenik ulnar sinir hasarı araştırıldı.GEREÇ VE YÖNTEM: 2011 ve 2013 yılları arasında ameliyat edilen 104 adet Gartland tip III suprakondiler humerus kırığı ileriye yönelik olarak incelendi. Birinci gruptaki (Grup A) 41 hastaya medial mini açık insizyonla medialden bir ve lateralden iki adet pin ile fiksasyonu yapıldı. İkinci gruptaki (Grup B) 63 hastaya tüm pinler perkütan yerleştirildi. Ortalama takip süresi Grup A'da 14.1±1.2 ay ve Grup B'de 14.6±2.1 aydır. Cerrahi sonrası hastalar sinir yaralanması açısından motor ve duyu muayeneleri yapıldı. Cerrahinin süresi, toplam floroskopi süresi, medial pin için floroskopi süresi, Baumann açısı, humerokapitallar açı, son taşıma açısı ve eklem hareket açıklığı değerlendirildi.BULGULAR: Duyu incelemesinde Grup A'da üç kötü ve bir orta sonuç, Grup B'de iki kötü ve bir orta sonuç elde edildi. İstatististiksel olarak fark saptanmadı. Gruplar arasında cerrahi süre ve toplam floroskopi süresi açısından fark saptanmadı. Medial mini açık yapılan grupta medial pin fiksas-yonu sırasında floroskopi süresi daha kısa saptandı.TARTIŞMA: Medial mini açık teknik ve perkütan tekniğin her ikisin dede iyatrojenik ulnar sinir yaralanma riski mevcuttur. Medial mini açık teknikte medial pin yerleştirme işlemi daha kısa süre floroskopi kullanımı açısından avantajlıdırÖğe Sural flap application in three cases with foot and tarsal soft tissue defect and review of literature(2016) Başaran, Serdar Hakan; Bilgili, Mustafa Gökhan; Tanrıverdı, Bülent; Erçın, Ersin; Baca, Emre; Kural, CemalAyak ve ayak bileği yumuşak doku defektli üç olguda sural flep uygulaması ve literatürün gözden geçirilmesiAyak ve ayak bileği yaralanmalarında subkutan dokunun ince olmasından dolayı tendon ve kemikler sıklıkla açıkta kalmaktadır. Bu defektlerin kapatılması için çeşitli metotlar tarif edilmiştir. Bu çalışmada travma sonrası ayak ve ayak bileğinde gelişen cilt ve cilt altı yumuşak doku kayıplarına bağlı açıkta kalan vital dokuların örtümünde ters akımlı nörokutan sural flep uyguladığımız üç hastanın dört ekstremitesinin tedavi sonuçlarını literatür eşliğinde değerlendirdik. Ters akımlı nörokutan sural flep kolay, etkinliği yüksek, donör saha morbiditesi ve komplikasyon oranları düşük olduğu için özellikle ayak bileği ve topuk bölgelerinde vital dokuların örtümünde tercih edilebilecek bir yöntemdir.Öğe Treatment and results in pediatric traumatic hip dislocation: case series and review of the literature(2014) Başaran, Serdar Hakan; Bilgili, Mustafa Gökhan; Erçın, Ersin; Bayrak, Alkan; Önes, Halil Nadir; Avkan, Mustafa CevdetAMAÇ: Akut travmatik kalça çıkığı olan altı çocuk hasta geriye dönük olarak incelendi. Bu hastalarda çıkığın tipi, ilişkili lezyonlar, tedavi yöntemleri, komplikasyonlar, klinik ve radyolojik sonuçlar değerlendirildi. GEREÇ VE YÖNTEM: Kliniğimizde 2007 ile 2011 tarihleri arasında travmatik kalça çıkığı nedeniyle tedavi edilmiş olan altı çocuk hasta çalışmaya alındı. Hastaların beşi erkek, biri kız, ortalama yaş 8 yıl 8 ay (dağılım; 5 yıl 9 ay-10 yıl 11 ay). Olguların ortalama takip süreleri 25.2±10 aydı. (dağılım 12-40 ay). Beş olguda posterior çıkık, bir olguda ise transepifizyal kırıklı çıkık mevcuttu. Dört olgu kapalı, iki olgu ise açık redüksiyon yöntemiyle tedavi edildi. BULGULAR: Hastaların son takibinde, bir hastada osteokondral kırığa bağlı eklem mesafesinde asimetrik genişleme saptandı, diğer bir hastada koksa magna gelişti. Transepifizyal kırıklı çıkığı olan bir olguda avasküler nekroz gelişti. Beş olguda Harris hip skoru değerlendirmesi mükemmel, kırıklı çıkık olgusunda ise kötü olarak bulundu. TARTIŞMA: Bu oldukça nadir karşılaşılan olgular mümkün olan en kısa sürede öncelikle kapalı yöntemle tedavi edilmelidir. Tekrarlayan kapalı redüksiyon denemelerinden kaçınılmalı, redükte olmayan olgularda eşlik eden lezyonların önceden tanınması için mümkünse BT ve MR görüntüleme gibi ileri incelemeler yapıldıktan sonra açık redüksiyona geçilmelidir.