Yazar "Gözütok, Türkan" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 5 / 5
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe 13. Günü olmayanların romanı: tatar(2011) Gözütok, TürkanRomantik ekolün bir yansıması olarak ortaya çıkan tarihî romana ilgi günümüzde de artarak devam etmektedir. Padişahlar, sultanlar, şehzadeler, vezirler ya da büyük savaşlar üzerinde yoğunlaşan günümüz tarihî romancılığının sıradan insanın hikâyesine de yönelmesi gerekir. Saray postacılarının en trajik hallerini tarihin tozlu raflarından indirip günlük hayatımıza katıp karıştıran bir roman olarak Tatar, bu anlamda önemli bir örnektir. Gürbüz Azak, bu romanda Osmanlı posta teşkilâtının hata götürmez disiplini içinde Türk Devlet geleneğinin sağlamlığını “devlet-i ebed müddet” fikriyle ortaya koyarken, bu fikre yürekten bağlanmış insanların kesişen hayatlarını da göstermiştir.Öğe 19.yüzyıl batı seyahatnamelerinde ortadoğu ve istanbul imgesi: françois rené de chateaubriand örneği(2010) Gözütok, TürkanBir gezi edebiyatı türü olan seyahatnameler kısaca ‚gezi hatıraları?dır. Doğu’ya yapılan yolculuklar özellikle oryantalizm çerçevesinde giderek siyasî bir anlam kazanmıştır. 19.yüzyıl Fransız yazarı François René de Chateaubriand da (1768-1848) Paris-Kudüs Yolculuğu (L’ıtinérarire De Paris A Jérusalem) adlı eserinde, 1806-1807 tarihinde Doğu’ya yaptığı yolculuğa dair hatıralarını anlatır. Yazar, bu eserinde Osmanlı Türk’üne (Müslüman) ve genel olarak Ortadoğu’ya Ortaçağ Katolik şovenizmiyle yaklaşır. Lâtin kültürü arayışındadır ve Türkleri bu kültürü yok etmekle suçlar. Chateaubriand’ın bu eserini gittiği her yerde Hz. İsa’yı gördüğünü söyleyen ve insanlığın ancak Hıristiyanlıkla kurtulacağına inanan koyu Katolik bir yazarın oryantalist bir ürünü olarak değerlendirmek gerekir.Öğe Eşkiyalık ve çakırcalı mehmet efe'nin türk edebiyatına izdüşümü(2011) Gözütok, TürkanEşkıyalık, Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatında, özellikle 1950lili yıllardan sonra popüler bir konu olmuş ve bu konu, Marksist yazarların eliyle yeniden canlandırılmıştır. Bu dönemde, tarihî bir kişilik olan Egeli eşkıya Çakırcalı Mehmet Efenin eşkıyalık serüveni de (18721911) ilgi duyulan konuların başında gelir. Çakırcalı Mehmet Efenin eşkıyalık hikâyesini Türk Edebiyatına taşıyan iki tanınmış yazar vardır. Sabahattin Ali, Çakıcının İlk Kurşunu (1940 ?) adlı uzun hikâyesinde, Çakıcının, babasını öldürenlerden öç almak için sıktığı ilk kurşun u, II. Abdülhamit idaresine karşı bir ilk başkaldırı hareketi ve Anadolu halkının II. Abdülhamit idaresine ilk isyanı olarak yorumlar. Yaşar Kemal ise Çakırcalı Efe (1974) adlı romanında, Çakırcalıyı İngiliz tarihçi E. J. Hobsbwmın soylu eşkıya tipolojisine göre yorumlayarak romantik ekolün izinden gider. Fakat Çakırcalı olayının çok yönlü ve çok karmaşık bir olay olduğunun altını çizer. Çakırcalının 19. yüzyılın sonlarında devleti çok uğraştıran bir eşkıya oluşunda yerli-yabancı pek çok çıkar çevrelerinin payının olduğunu da vurgular.Öğe Modernizmin kayıp çocukları(2011) Gözütok, TürkanModernizm ve modernite kavramlarının temelinde Batı toplumunun Aydınlanma felsefesiyle ulaşmayı istediği toplumsal dönüşüm vardır. Batı toplumu, Aydınlanma (18.yüzyıl) ve ilerleme (19.yy) çağlarında bilimsel ve teknolojik gelişmelerle beraber yeni bir birey ve toplum düşünüşüne kavuşmuştur. B düşünüş biçimi özellikle 20.yüzyıl insanında yoğunlukla kendini hissettirmiş ve modernizm sonrası insanın sorunları estetiğin de başlıca teması olmaya başlamıştır. J. D. Salinger de II. Dünya Savaşı’nın hemen arkasından yazdığı bu romanında modernizmin eleştirisini yapar. Her türlü bilimsel gelişmeye, paraya kavuşan fakat sadeliği ve masumiyeti bozulan modern insanın yaşadığı bunalımı liseli bir genç olan Holden Cauldfield’ın gözünden aktarır. Salinger’a göre modern insan mutsuzdur. Bu mutsuzluğunun nedeni ise, moral değerlerini eğitim, bilim ve bilgiyle gelen yozlaşmış değerlere bırakması ve madde karşısında insanî özünü yitirmesidir. Bu yüzden, Holden Cauldfield toplumla uzlaşamaz, yabancılaşır ve acı çeker.Öğe Yeni turanda milli kimlik sorunu(2010) Gözütok, TürkanHalide Edib, II. Meşrutiyet dönemi edebiyatının önde gelen yazarlarından birisidir. 1912 yılında yayımladığı Yeni Turan adlı romanıyla, Osmanlı Türkiyesinin çeşitli fikir akımlarını günümüze taşımış, Osmanlı aydınlarının Osmanlı?nın yıkılışını önlemek için öne sürdüğü çözüm ve görüşleri tartışmış ve “Türkiye Türkçülüğü” olarak yorumlayabileceğimiz bir düşünceyle, ütopik bir toplum projesi sunmuştur. Halide Edib, Yeni Turan?da Türk millî kimliğinin başlıca dayanaklarını, “Genel Türkçülük Düşüncesi”, “Batılılaşma” ve “Modernist Bir Din Anlayışı” üstüne kurmaya çalışmıştır. Millî kimliğin asıl göstergeleri, bunlarla sentezlenmeye çalışılsa ve sunulan gelecek projesinde asıl olan, Türkler ve Türk düşüncesi gibi görünse de, bu düşüncenin alt okumalarında ve metaforik anlamlandırmada Türk düşünce ve kültür birikimlerine ters düşecek, Türk toplum yapısına, felsefesine sızdırılmış bazı kozmopolit düşünceler göze çarpar. Bu alt okumaları, genel olarak, Türk kültürünü “anonimite”ye dönüştürme ve hümanist bakışla ortak değerlere bağlama çabası olarak özetleyebiliriz. Bu düşünceleri, geleceğin Türkiyesinde inşa edecek gençlikse “yeni hayat”ın en önemli itici gücü olarak seçilmiştir.