Yazar "Çebi, Ahmet Taylan" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 16 / 16
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Ağız ve diş sağlığı öğrencilerinde bruksizm varlığının, farkındalığının ve ilişkili faktörlerin değerlendirilmesi(2018) Çebi, Ahmet TaylanAmaç: Ağız ve diş sağlığı eğitimi alan öğrencilerde bruksizm varlığının ve farkındalığınındeğerlendirilmesi ve sosyal, ekonomik faktörlerle ilişkisinin incelenmesi amaçlanmıştır.Yöntem: Bu çalışmaya Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu Ağız ve Diş Sağlığı Bölümü’ndeokuyan yaşları 18-29 arasında değişen, toplam 200 (141 kadın, 59 erkek) öğrenci dâhil edildi.Öğrencilerden demografik ve bruksizm ile ilgili soruları içeren anket formunu doldurmalarıistendi. Dişlerin aşınma düzeyini belirlemek için BEWE (Basic Erosive Wear Examination)indeksi kullanıldı. Bulgular: Bruksizm farkındalık oranı %24.2 olarak bulunurken, bruksizmvarlığı ise %52.5 oranında bulunmuştur. Bruksizm ile yaş, cinsiyet, sistemik durum, ilaçkullanımı, anne ve babanın eğitim düzeyi, ailenin gelir düzeyi, ailesel durum arasındaistatistiksel olarak anlamlı ilişki bulunamadı (p>0.05). Diğer yandan bruksizm ile medeni durumve stres, diş sıkma ve diş gıcırdatma, dişlerde ve çenelerde ağrı varlığının arasında istatistikselolarak anlamlı ilişki bulundu (p<0.05). Sonuç: Ağız ve Diş Sağlığı öğrencilerinde bruksizminyaygın olduğu görülmektedir. Fakat, öğrencilerin bruksizm farkındalığı düşük bulunmuştur.Bruksizm varlığının stresle alakalı olabileceği göz önünde bulundurulmalıdır. Ayrıca, bruksizmesahip çoğu öğrenci, şikayetlerinin bruksizm kaynaklı olduğunun farkında değildir. Subjektifbulgular vermesinden dolayı teşhisinde diş aşınma indeksleri kullanılmalıdır.Öğe Batı karadeniz bölgesi karabük ili ve çevresinde temporomandibular eklem disfonksiyon prevalansının değerlendirilmesi(2019) Çebi, Ahmet TaylanAmaç: Bu araştırmanın amacı Karabük ili ve çevresinden temporomandibular eklem(TME) disfonksiyonu şikâyeti ile kliniğimize başvuran hastaları yaş, cinsiyet, semptom ve disfonksiyonun türü açısından değerlendirmektir.Yöntemler: Çalışmaya, Aralık 2016-Mart 2018 tarihleri arasında, kliniğimize TMEdisfonskiyonu ile başvuran 233 hasta dahil edilmiştir. İlgili muayeneler tek bir hekimtarafından, bilateral olarak yapılmıştır. TME bozukluğu teşhisi konulurken, Temporomandibular Rahatsızlıklar/ Teşhis Kriterleri Eksen I (TMR/TK Eksen I)’den vemanye-tik rezonans görüntülemeden yararlanılmıştır.Bulgular: Çalışmamızın sonuçlarına göre, 19-48 yaş aralığındaki bireylerde vekadınlarda TME disfonksiyon görülme prevalansı istatistiksel olarak anlamlıderecede yüksek bulunmuştur (p<0.001, p<0.05). En belirgin semptom ağrıydı vebunu sırasıyla eklemde klik sesi ve krepitasyon takip etti. Teşhis edilen TMEdisfonksiyonlarının türü-hasta sayısı yönünden değerlendirmede ise RedüksiyonluDisk Deplasmanı tanısına sahip hasta sayısı diğer disfonksiyon türlerine sahiphasta sayılarına göre istatistiksel olarak anlamlı düzeyde daha fazla bulunmuştur(p<0.001).Sonuç: Bizim bölgemizdeki TME disfonksiyonlarının büyük çoğunluğu genç ve yetişkinlerde ve daha çok kadınlarda ortaya çıkan Redüksiyonlu Disk Deplasmanı (kasproblemlerinin eşlik etmediği) olarak gözükmektedir.Öğe Bir ilde ağız ve diş sağlığı merkezinde çalışan diş hekimlerinin ilaca bağlı oluşan kemik osteonekrozu hakkında bilgi ve farkındalıkları(2019) Çebi, Ahmet TaylanAmaç: Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi’nde çalışan hekimlerin antirezorptif ilaçlar ve etki mekanizmaları, ilaca bağlı olarak çenelerdeoluşan kemik osteonekrozu hakkında bilgi ve farkındalıklarının değerlendirilmesi amaçlanmıştır.Hastalar ve Yöntemler: Bu çalışma, bir ilde bulunan Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi’nde çalışan yaşları 26-55 arasında olan toplam35 (16 kadın ve 19 erkek) diş hekiminin değerlendirilmesiyle gerçekleştirildi. Katılımcılardan; sosyo-demografik ve antiresorptifilaçlar, ilaca bağlı oluşan kemik osteonekrozu ve tedavisi konularında sorular içeren anketi doldurmaları istendi (n=35). Sorulara verilen cevaplara göre farkındalık ve bilgi sahipliği düzeyleri değerlendirildi.Bulgular: İlaca bağlı oluşan kemik osteonekrozu ve tedavisi, antiresorptif ilaçlar hakkında bilgi ve farkındalık oranı ise %42,9olarak bulunmuştur. Toplam 35 hekimin 15 tanesi anket sorularının %60’ına evet cevabı vererek, gerekli açıklamalarda bulunmuşlardır. Diş hekimliği ile ilgili kongrelere aktif olarak katılan ve ilgili dergileri düzenli takip eden ve özel sektörde iş tecrübesiolan, ilaca bağlı oluşan kemik osteonekrozu ve tedavisi, antiresorptif ilaçlar hakkında bilgi ve farkındalığa sahip olan kadın veerkek hekim sayısı arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmamıştır (p>0,05).Sonuç: Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi’nde çalışan diş hekimlerinin antiresorptif ilaçlar ve etki mekanizmaları, bu ilaçların nedenoldukları çene osteonekrozları ve tedavileri hakkında bilgi ve farkındalık seviyelerinin düşük olduğu ortaya koyulmuştur. Dahakapsamlı ve daha geniş kitleleri içine alacak çalışmalara ihtiyaç duyulmaktadır.Öğe Diş çekim endikasyonu ve sosyodemografik özelliklerine göre üçüncü molar diş prevalansı(2022) Kasapoglu, Metin Berk; Çebi, Ahmet TaylanAmaç: Bu çalışmanın amacı bir grup hasta popülasyonunda üçüncü molar dişlerin çekim endikasyonlarını, tekniklerini ve gömüklük oranlarını yaş ve cinsiyet açısından karşılaştırarak tespit etmektir. Gereç ve Yöntem: Bu çalışmada; 2018 – 2021 yılları arasında üçüncü molar dişleri çekilen 1718 hasta incelendi. Çekim endikasyonları, teknikleri ve gömüklük oranlarının yaş ve cinsiyete göre dağılımları tespit edildi. Çekim endikasyonlarını değerlendirmek için; çürük, ortodontik amaçlı, perikoronitis varlığı, kist-tümör oluşumu, profilaktik, komşu diş hasarı, periodontal harabiyet, atipik ağrı ve planlanan implant kriterlerinden yararlanıldı. Bulgular: Hastaların %53.73’ünün erkek, %46.27’ sinin kadın olduğu görüldü. En fazla üçüncü molar dişi çekilen yaş grubunun 18-29 (%49.94) yaş aralığı olduğu tespit edildi. En çok çürük (%45,11) sebebiyle çekim endikasyonu verildiği ve bunu perikoronitisin (%22.41) takip ettiği görüldü. Erkeklerde komşu diş hasarı (%6.93) ve çürük (%50.27) endikasyonuyla yapılan çekimlerin kadınlardan daha fazla olduğu belirlendi. Kadınlarda atipik ağrı ve perikoronitis endikasyonuyla yapılan çekimler daha fazlaydı. Alt üçüncü molar dişlerin daha sık cerrahi yaklaşımla (%87.58) çekildiği ve üst üçüncü molar dişlere göre daha fazla kemik (%85.32) ya da mukoza (%71.65) retansiyonunda pozisyonlandığı belirlendi. Sonuç: Üçüncü molar dişler çoğunlukla çürük ve perikoronitis sebebiyle çekilmektedir. Farklı yaş grupları ve cinsiyetler arasında belirgin çekim endikasyonları farkı mevcuttur.Öğe Diş çekimi sonrası gözlenen alveolit vakalarının değerlendirilmesi(2018) Çebi, Ahmet TaylanAmaç: Diş çekimininden hemen sonra çekim soketi kanla dolmaya başlar ve pıhtı organizasyonu oluşur. Pıhtı formasyonunun oluşmadığı durumlarda diş çekim yeri iltihaplanır ve ağrılı görülen bu durum alveolit olarak tanımlanır. Bu çalışmada alveolitin olgularının değerlendirilmesi amaçlanmıştır.Materyal-Metot: Çalışmaya Aralık 2016- Ekim 2017 tarihleri arasında Diş Hekimliği Fakültesi, Ağız, Diş ve Çene Cerrahisi Anabilim Dalı kliniğine diş çekimi için başvurmuş ve alveolit teşhisi konmuş olan 29 hasta dahil edildi.Bulgular: Bu çalışmada 2674 diş çekimi yapılan hastada 29’unda (% 1,08) alveolit geliştiği belirlendi. Alveolit görülme sıklığı kadınlarda % 65,5 iken, erkek hastalarda % 34,5 olarak tespit edildi. Mandibula birinci molar bölgesinde yapılan çekimlerde daha sık alveolit geliştiği belirlendi.Sonuç: Alveolit diş çekimi sonrasında meydana gelebilen lokal bir komplikasyondur. Sigara ve alkol kullanımı, kötü oral hijyen, travmatik diş çekimi, oral kontraseptif kullanımı alveolit oluşma riskini arttırmakta ve oluşan komplikasyon vakalarında ise şiddetli ağrıya sebep olmaktadır.Öğe Efficacies of non-pharmacological pain control methods after impacted third molar surgery(2021) Çebi, Ahmet TaylanObjectiveThe aim of this study was to evaluate the effectiveness of non-pharmacological pain control methods,such as massage application with menthol cream, onpain after the third molar surgery.Material and Methods100 healthy individuals who were 18-48 years oldwith impacted third molars were included in study.The patients were randomly divided into two groupsas routine medical analgesic treatment group (n: 50)and the group of massage application with mentholcream postoperatively (n: 50). Postoperative pain assessment was performed on the 2nd, 6th, 8th, 12th, 24th and 48th hours and on the 3rd, 5th and 7th dayspostoperatively using a 100 mm Visual Analogue Scale (VAS).ResultsThere was no statistically significant difference between the mean ages and gender distributions of the cases (p>0.05). In the evaluation of pain levels (VASscores), statistically significant differences were foundbetween the group receiving routine medical analgesic treatment and the massage group and in the intra-group evaluations (p <0.05, p:0.001; p<0.01).ConclusionIn this study, non-pharmacological pain control methods such as massage application with menthol cream had a significant impact on the postoperative painafter oral surgical procedures. In this result, it is thought that alternative pain control methods can be safelyused as postoperative supportive treatment.Öğe Erken çocukluk çağı çürüklerinin önlenmesinde annelerin oral hijyen alışkanlıkları ve çocuk beslenmesi konusunda bilgi düzeyinin ve farkındalıklarının belirlenmesi(2019) Ünal Kocaman, Gülhan; Çebi, Ahmet TaylanAmaç: Çalışmamızın amacı; 0-6 yaş grubu çocuklarındaerken çocukluk çağı diş çürüklerinin görülme sıklığının veçürük oluşumunda etkili faktörlerin belirlenmesi ve annelerinağız ve diş sağlığı ile ilgili uygulamalarının çocuklardakiçürük gelişimi üzerindeki etkisini ortaya koymaktır.Materyal-Metot: Çalışmamıza, 0-6 yaş aralığında çocuğubulunan 200 gönüllü anne dahil edilmiştir. Gönüllülerin,sosyodemografik özellikleri, oral hijyen alışkanlıkları veçocuğun beslenme alışkanlıkları ile ilgili toplam 35 soruiçeren anketi doldurması sağlanmıştır. Çocuklardaki mevcutdiş çürükleri, araştırmacı iki hekim tarafından tespit edilmiştir.Verilerin analizinde yüzde ve frekans dağılımlarından,normal dağılım gösteren parametrelerin değerlendirilmesindeStudent t testi ve ANOVA’dan yararlanılmıştır. Anlamlılıksınırı olarak p<0,01 ve p<0,05 kabul edilmiştir.Bulgular: Annelerin eğitim düzeylerinin ile çocuklardagörülen erken çocukluk çağı diş çürükleri arasındaistatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmuştur (p<0,01).Ailelerin yerleşim yerleri ile erken çocukluk çağı çürükleriarasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmuştur(p<0,05). Ailede bulunan çocuk sayısı ile diş çürüğü görülmesıklığı arasında istatistiksel olarak anlamlı ilişki bulunmuştur(p<0,01). Ailenin diş fırçalama alışkanlığı ile erken çocuklukçağı çürükleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişkibulunmuştur (p<0,05). Düzenli diş hekimi kontrolleri ileerken çocukluk çağı çürükleri arasında istatistiksel olarakanlamlı bir ilişki olduğu sonucuna varılmıştır (p<0,05).Sonuç: Erken çocukluk çağı çürükleri önemli bir halk sağlığısorunudur. Çalışmamızda, 0-6 yaş grubundaki çocuklarınannelerinin ağız ve diş sağlığına ilişkin tutumlarının,çocuklarının beslenme alışkanlıklarının erken çocukluk çağıçürüğü oluşumunda etkili olabileceği bulunmuştur.Öğe The evaluation of dentists’ awareness and knowledge in turkey regarding bisphosphonates(2021) Kasapoglu, Metin Berk; Cankaya, Abdulkadir Burak; Köse, Taha Emre; Köse, Onur Dınçer; Arsan, Belde; Çebi, Ahmet Taylan; Erdem, Mehmet AliAim: Bisphosphonates (BPs) are inorganic pyrophosphate analogs used for the treatment of various diseases. This study aimed to evaluate the knowledge and attitudes of general dental practitioners (GDP), specialist trainees (ST), and specialists (S) in Turkey toward medication-related osteonecrosis of the jaw (MRONJ) and to optimize future training programs in this field. Materials and Methods: A self-report questionnaire consisting of 7 questions about demographic data, knowledge about BPs, MRONJ and treatment modalities was prepared and send to the members of Turkish Dental Association via email. Results: A total of 209 participants were included in this survey. The mean age of the ST group was significantly lower than the mean ages of the GDP and S groups (P= 0.003, P= 0.038). GDP are less likely to think of BPs administration and radiotherapy treatment than S or ST upon observation of an exposed bone in the head-and-neck region (P=0.048, P=0.008). In comparison to the S and ST groups, the GDP group displayed less knowledge regarding the radiological and intraoral examination of patients undergoing BP therapy (P= 0.034). Conclusion: The increasing awareness of dentists about usage and side effects of BPs is important for preventing MRONJ. The GDP group displayed significantly less knowledge regarding the radiological and intraoral examinations of patients undergoing BP therapy. Greater efforts are required to increase education and knowledge of MRONJ and BPs among dental practitioners.Öğe Gömülü üçüncü molar diş cerrahisi sonrasında uyku kalitesinin değerlendirilmesi(2019) Çebi, Ahmet TaylanAmaç: Bu çalışmanın amacı, gömülü üçüncü molar diş cerrahisi sonrasında hastaların uykukalitesini değerlendirmek ve uyku kalitesi ile ağrı arasındaki ilişkiyi incelemektir. Gereç ve Yöntemler: Gömülü mandibular üçüncü molar dişi bulunan ve çalışmaya katılmayı kabul eden yaş aralığı 18-40 yıl olan toplam 100 hasta çalışmaya dâhil edildi. Hastalar 50 kadın ve 50 erkek hastaolarak iki ayrı gruba ayrıldı. Operasyon öncesi ve sonrası uyku kalitesini değerlendirmek için Richards-Campbell Uyku Anketi kullanıldı. Richards-Campbell Uyku Anketi preoperatif ve postoperatif 1, 2, 3, 4, 5, 6 ve 7. günlerde değerlendirildi. Ağrı seviyelerini değerlendirmek için isepostoperatif 1, 2, 3, 4, 5, 6 ve 7. günlerde 10 cm’lik vizüel analog skalası kullanıldı. Bulgular: Hastaların yaş ortalaması 24,40±5,16 yıl olarak bulunmuştur. Postoperatif ağrı ilk gün maksimum düzeyde belirlenmiştir. Kadın hastalardaki postoperatif ağrı düzeyi erkek hastalardan daha şiddetliolarak saptanmıştır (p<0,05, p<0,001). Hastaların uyku kaliteleri ilk günlerde şiddetli düzeyde bozulmuş, daha sonra düzelmiştir. Postoperatif ağrı düzeyleri yüksek olan hastalarda, ameliyat sonrası uyku problemlerinin daha sık olduğu saptanmıştır. Sonuç: Gömülü mandibular üçüncü molardişlerin cerrahi olarak çıkarılması, hastaların yakın postoperatif dönemde uyku ve yaşam kalitesinin kötüleşmesine neden olabilmektedir. Hastalar cerrahi çekim öncesi bu konu hakkında bilgilendirilmeli ve bu istenmeyen etkiyi azaltmanın yolları araştırılmalıdır.Öğe Hemşirelik bölümü öğrencilerinin yoğun bakım ve evde sağlık hizmetleri birimlerinde yapılan ağız ve diş sağlığı girişimleri konusunda bilgi düzeyleri(2018) Çebi, Ahmet Taylan; Ünal Kocaman, GülhanAmaç: Bu çalışmada; hemşirelik bölümü öğrencilerininyoğun bakım ve evde sağlık hizmetleri birimlerinde yapılanağız ve diş sağlığı girişimleri konusunda bilgi düzeylerinideğerlendirmek amaçlanmıştır.Materyal-Metot: Araştırmanın örneklemini bir üniversiteninSağlık Bilimleri Fakültesi Hemşirelik Bölümünde öğrenimgören 219 öğrenci oluşturmuştur. Araştırma verileri;sosyodemografik özellikleri ve ağız ve diş sağlığı konularıhakkında sorular içeren anketler kullanılarak toplanmıştır.Verilerin değerlendirmesinde, yüzdelik hesapları, ortalama vefrekans ölçüleri kullanılmıştır.Bulgular: Öğrencilerin %66,7’sinin kadın, %33,3’ünün erkekolduğu ve %77,2’sinin ağız ve diş sağlığı hakkında eğitimalmadığı saptanmıştır. Hemşirelik öğrencilerin %65,8’i lisanseğitiminde ağız ve diş sağlığı uygulamaları hakkında yeterlibilgi verilmediğini düşündükleri belirlenmiştir. Hemşirelerin,yoğun bakım hastalarının ağız sağlığının idamesi vetakibinden kendilerinin sorumlu oldukları bilgisine sahipolmadıkları tespit edildi.Sonuç: Çalışmaya katılan öğrencilerin, ağız ve diş sağlığıkonusunda yeterli bilgiye sahip olmadığı görülmektedir.Ayrıca, hemşirelik bölümü öğrencilerinin, yoğun bakımve evde sağlık hizmeti birimlerindeki hastaların ağız ve dişsağlığını koruyabilmek için yeterli bilgiye sahip olmadıklarısonucuna varılmıştır. Sonuç olarak, hemşirelik eğitimindeağız ve diş sağlığı eğitimine önem verilmesi önerilmektedir.Öğe Karabük ilinde görev yapan diş hekimlerinin ağız kanserleri hakkında bilgi düzeylerinin ve farkındalıklarının değerlendirilmesi(2020) Karayürek, Fatih; Çebi, Ahmet TaylanAmaç: Bu çalışmada, Karabük ilinde kamu kurumunda, özel sektörde görev yapan diş hekimlerinin ve üniversitede görev yapan akademisyen diş hekimlerinin, ağız kanserlerinde teşhis, tedavi, bulgu ve semptomlar ile ilgili bilgi ve farkındalık düzeylerinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntemler: Bu çalışma, Karabük ilinde görev yapan, yaşları 23-70 yıl arasında değişen toplam 72 (32 kadın ve 40 erkek) diş hekiminin değerlendirilmesiyle gerçekleştirilmiştir. Katılımcılardan; sosyodemografik ve ağız kanseri teşhisi, tedavisi, predispozan faktörleri ve bulgular hakkında sorular içeren anketi doldurmaları istenmiştir (n=72). Sorulara verilen doğru ve yanlış yanıtlara göre farkındalık ve bilgi sahipliği düzeyleri değerlendirilmiştir. Elde edilen veriler, Student t-testi ve ki-kare testi ile analiz edilmiş olup, anlamlılık değeri p<0,05 ve p<0,001 olarak kabul edilmiştir. Bulgular: Katılımcılarda, ağız kanserinin teşhis, tedavi, semptom ve bulguları ile ilgili bilgi ve farkındalık oranı %54,2 olarak bulunmuştur. Mesleki çalışma süresi, diş hekimlerinin görev yaptıkları yerler, yaş, cinsiyet ve farkındalık seviyeleri arasında istatistiksel olarak anlamlı düzeyde farklar tespit edilmiştir. Sonuç: Karabük ilinde görev yapan diş hekimlerinin, ağız kanseri ile ilgili bilgi düzeyi ve farkındalık oranlarının orta seviyede olduğu tespit edilmiştir. Ağız kanserlerinde erken teşhis oranının artırılması, mortalite ve morbidite yüzdelerinin düşürülmesi için hastalarda ve diş hekimlerinde, farkındalığın ve bilgi düzeyinin geliştirilmesi önemlidir.Öğe Karabük ilinde görev yapan diş hekimlerinin tükenmişlik ve iş doyumu düzeylerinin karşılaştırılması(2021) Karayürek, Fatih; Çebi, Ahmet TaylanAmaç: Karabük ilinde kamu hastanelerinde, özel kliniklerde ve üniversite hastanesinde görev yapan diş hekimlerinin, tükenmişlik ve iş doyum düzeylerinin kıyaslanması amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntemler: Araştırma evrenini, Karabük ilinde kamu hastanelerinde, özel kliniklerde ve üniversite hastanesinde çalışan diş hekimleri oluşturmaktadır. Araştırma örneklemini ise araştırmaya dâhil olan 107 (42 erkek, 65 kadın) diş hekimi oluşturmaktadır. Sosyodemografik bilgi formu, Maslach Tükenmişlik Ölçeği ve Minnesota İş Doyumu Ölçeğinden oluşan anket, katılımcılara uygulanmış ve parametrik hipotez testleri kullanılarak veriler test edilmiştir. Bulgular: Araştırmaya katılan toplam 107 (42 erkek, 65 kadın) diş hekiminin yaş ortalaması 32,21±8,33 olarak bulunmuştur. Duygusal tükenme (DT) ve duyarsızlaşma alt ölçekleri açısından diş hekimlerinin sırasıyla %63,6’sında ve %52,3’ünde yüksek tükenmişlik olduğu saptanmıştır. Kişisel başarı (KB) alt ölçeği açısından diş hekimlerinin %54,2’sinde yüksek düzeyde tükenmişlik saptanmıştır. Çalışmaya katılan hekimlerin %24,3’ünde düşük iş doyum seviyesi, %21,5’inde nötr iş doyum seviyesi, %54,2’sinde ise yüksek iş doyum seviyesi tespit edilmiştir. Kamuda çalışan diş hekimlerinde DT ortalamaları diğer gruplara göre yüksek bulunmuştur. KB ve iş doyum düzeyleri en yüksek bulunan grup ise özel kliniklerde çalışan diş hekimleridir. Sonuç: Mesleki tükenmişliğin önlenmesi, iş doyumunun sağlanması ve artırılması, diş hekimleri açısından son derece önemlidir. Bu amaçla diş hekimlerine düşen hasta sayılarının azaltılması, çalışma şartlarının fiziki ve manevi olarak iyileştirilmesi alternatif bir öneri olarak düşünülebilir.Öğe Removal of a maxillary third molar displaced in the infratemporal fossa using an intraoral approach(2021) Kasapoglu, Metin Berk; Gökçe, Gözde; Çebi, Ahmet Taylan; Cankaya, Abdulkadir BurakRemoval of an impacted maxillary third molar can be challenging for both dental clinicians and oral surgeons. Frequently encountered complications include infection, pain, swelling, root fractures, trismus, and haemorrhage. In addition, unexpected displacement of the maxillary third molar may be encountered during the extraction process. This case report presents a maxillary third molar displaced to the infratemporal fossa, as well as removal of the tooth following 1 month, along with the causative factors. The roles of orthopantomography and dental volumetric tomography scans in determining the localization of the tooth are discussed, together with different surgical options and risks for surgical removal of the tooth from the infratemporal fossa.Öğe Şiddetli obstrüktif uyku apnesinde oral apareyin tedavi etkinliği: olgu sunumu(2019) Çebi, Ahmet TaylanObstrüktif uyku apnesi en sık görülen uyku düzensizliklerindendir. Uyku boyunca, solunumun tekrarlayıcı kesilmelerineneden olan üst hava yollarının kısmi ya da total tekrarlayıcıkollapslarıyla karakterizedir. Obstrüktif uyku apnesi sendromunda en çok görülen semptomlar; horlama, uykusuzluk,anskiyete ve depresyon, baş ağrısı, cinsel istekte azalma vedikkatsizliktir. Oral apareyler, obstrüktif uyku sendromundacerrahi tedavi ve sürekli pozitif havayolu basıncı (CPAP) tedavisine alternatif olabilirler. Oral apareylerin hafif ve orta şiddetliobstrüktif uyku apnesinde etkili olduğu rapor edilmiştir fakatşiddetli obstrüktif uyku apnesinde etkinlikleri hakkında çokfazla çalışma yoktur. Bu çalışmanın amacı, kişisel olarak hazırlanmış bir oral apareyin şiddetli obstrüktif uyku apnesindekietkinliğini polisomnografik incelemeyle değerlendirilmesidir.Öğe Temporomandibular eklem disfonksiyonlu hastalarda servikal disk hernisi görülme sıklığının değerlendirilmesi(2020) Çebi, Ahmet TaylanAmaç: Bu araştırma, temporomandibular eklem disfonksiyonu(TMED) olanlarda servikal disk hernisi (SDH) görülme sıklığını belirlemek amacıyla yapılmıştır. Gereç ve Yöntemler: Araştırmanın evrenini, Aralık 2016-Temmuz 2019 tarihleri arasında ağız, diş ve çenecerrahisi ana bilim dalına temporomandibular eklem problemi ile başvuran 328 hasta, örneklemini ise TMED ve SDH teşhisi koyulmuş 35hasta oluşturmuştur. Temporomandibular ekleme yönelik klinik ve radyolojik muayeneler, tek bir hekim tarafından yapılmıştır. TMED teşhisi koyulurken, klinik olarak temporomandibular rahatsızlıklar/teşhiskriterleri eksen I (TMR/TK eksen I)'den, radyolojik incelemede isemanyetik rezonans görüntülemeden yararlanılmıştır. SDH tanısı ise ilgili uzman hekim tarafından, klinik ve radyolojik incelemeler sonucunda koyulmuştur. TMED ve SDH'ye sahip hastalar yaş, cinsiyet vedisfonksiyon türüne göre gruplandırılmış ve dağılımı belirlenmiştir.Bulgular: Çalışmaya dâhil edilen hastaların yaş ortalamaları49,74±9,14 olarak bulunmuştur. TMED’si olan total hasta grubundaservikal disk hernisi görülme insidansı %10,67 olarak bulunmuştur.Cinsiyet-disfonksiyon türü (p=0,032) ve SDH-disfonksiyon türü(p=0,028) arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark tespit edilmiştir(p<0,05). Cinsiyet-yaş (p=0,961) ve yaş-disfonksiyon türü (p=0,342)arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunamamıştır (p>0,05).Sonuç: Bu çalışma sonucunda, TMED’si olan bireylerde SDH görülmesıklığı oransal olarak ortaya koyulmuştur. TMED’li hastalarda servikalpatolojilerin ve SDH’nin varlığının sorgulanması, ayrıntılı bir şekildedeğerlendirilmesi ve çok yönlü tedavinin planlanması yararlı olabilir.Ayrıca TME ve servikal bölge arasındaki etkileşimin, sadece kas yapılarını değil hem kas hem de kemik yapıları da içerebileceği unutulmamalıdır.Öğe Trigeminal nevralji hastalarında çürük, kayıp ve dolgulu dişler oranının değerlendirilmesi(2019) Çebi, Ahmet TaylanAmaç: Trigeminal nevralji tanısı konulmuş hastaların diş fırçalama sıklığının ve çürük, kayıp,dolgulu dişler [decayed, missing, filled teeth (DMFT)] oranının belirlenmesi ve hastalığın DMFToranına etkisinin araştırılmasıdır. Gereç ve Yöntemler: Çalışmaya, trigeminal nevraljisi olan 36hasta dâhil edilmiştir. Hastaların diş fırçalama sıklığı ve DMFT indeksini içeren ağız ve diş sağlığımuayene formları hazırlanmıştır. Hastaların cinsiyet ve yaş gibi sosyodemografik verileri kaydedilmiştir. Ağız içi klinik muayene ayna ve sond aracılığıyla, radyolojik incelemesi ise panoramikröntgen aracılığıyla yapılmıştır. Bulgular: Hastalarının yaş ortalaması 67,02±7,00 yıl, kontrol grubunu oluşturan bireylerin yaş ortalaması ise 66,36±7,29 yıl olarak bulunmuştur. Trigeminal nevraljisi olan hastalar ile kontrol grubu DMFT oranları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farkbulunmuştur. Trigeminal nevraljisi olan hastaların oluşturduğu grupta da kontrol grubunda da kadınlarda DMFT oranı erkeklere göre daha yüksek bulunmuş, fakat aradaki fark istatistiksel olarakanlamlı bulunmamıştır. Sonuç: Bazı sistemik hastalıklar hasta bireylerin yaşam kalitelerini, yaşamdoyumlarını, sosyal ve fiziki yaşantılarını olumsuz yönde etkilemekte, günlük aktivitelerini kısıtlamaktadır. Çalışmamız sonucunda da trigeminal nevraljinin DMFT oranına ve diş fırçalama sıklığına olumsuz etkisinin olduğu söylenebilir.