Yazar "Arslan, Recep" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 8 / 8
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe 1957 fethiye depremi ve bölgeye etkileri(2017) Arslan, Recep1957 yılında Fethiye'de 7,1 büyüklüğünde yıkıcı bir deprem meydana gelmiştir. Meydana gelen bu deprem, Fethiye'de bulunan yapıların neredeyse tamamen yıkılmasına neden olmuştur. Yaşanan afet sonrası Kızılay bölgeye ilk yardımları ulaştırırken, dini ve sosyal cemiyetler de afetten etkilenen yerleşim birimlerine yardım göndermiştir. Depremin ardından başta Başbakan Adnan Menderes olmak üzere dönemin siyasi liderleri deprem bölgesini ziyaret etmiştir. İlgililerin yerinde önlemler alması ile depremin yaraları kısa zamanda sarılmıştır. Bu doğrultuda Fethiye ve diğer deprem bölgelerinin yaralarının sarılması için bir kanun yürürlüğe konmuştur. Bu kanun hükümleri doğrultusunda Fethiye'de bulunan ilk ve orta öğretim kurumları binaları, devlet hastanesi binası ve diğer kamu binaları yeniden imar edilmiştir. Fethiye'nin yeniden imar edilmesi, tam da yörede turizm hareketlerinin ilk başladığı yıllara rastlamıştır. Deprem sonrası devlet, bölgede turizmin nasıl geliştirilebileceği yönünde bir rapor hazırlatmıştır. Adnan Menderes'in deyimi ile yaşanan felaket, Fethiye'nin adeta yeniden doğmasını sağlamıştır. Zira depremin ardından Fethiye, yeniden imar edilmiş ve farklı bir görüntüye sahip olmuştur. Bu çalışma; Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi, Resmî Gazete, yıllıklar, tetkik eserler, ulusal ve yerel gazetelerden yararlanılarak oluşturulmuştur. Deprem tarihi alanında Türkiye'de özellikle 1999 Gölcük Depremi'nden sonra geniş kapsamlı çalışmalar kaleme alınmıştır. Deprem tarihi alanında yapılan çalışmalar daha çok Marmara Bölgesi'nde meydana gelen depremlere odaklanmıştır. Bu çalışmada ise 1957 Fethiye Depremi'nin Fethiye ve yöreye verdiği hasar ortaya konulmuş ve yörenin geleceği açısından nasıl bir etkide bulunduğu değerlendirilmiştir. Bu çalışmanın üzerinde durduğu problem; 1957 Fethiye Depremi'nin yöreye etkisi, deprem sonrası yaşanan sıkıntılar, alınan tedbirler ve felaketzedelere yapılan yardımlar olarak belirlenmiştir. Bu çalışma nitel araştırma teknikleriden doküman inceleme modelinden yararlanılarak oluşturulmuşturÖğe 20. Yüzyilin başlarinda devrek hapishanesi(2019) Arslan, RecepNsanoğlunun farklı nedenlerle özgürlüklerinin kısıtlanması çokeskilere dayanmaktadır. Modern anlamda ise hapishane sanayi devrimiile beraber Avrupa’da ortaya çıkmıştır. Osmanlı Devleti’nde hapishane,Tanzimat Fermanı sonrası tüm alanlarda olduğu gibi Avrupalılaşmanınsonucu teşkilatlanmıştır. Osmanlı’da Tanzimat Dönemi öncesindesuçluların cezasının infazı öncesinde bekletildikleri mahbesler vardı.Tanzimat sonrasında bu yerler suçluların ıslah edildiği hapishaneleredönüştürülmüştür. 20. yüzyılın başlarında Devrek’te de bir hapishanevardır.Devrek’te Hükümet Konağı’nın yanında bulunan hapishanedeerkek mahkûm ve tutuklular tutulmuştur. Kadınlar için ayrı bir binakiralanarak nisa hapishanesi teşkil edilmiştir. İstatistiki bilgilerebakıldığı zaman Devrek hapishanesinde dönemin ortalamalarının altındahükümlü ve tutuklu sayısı olduğu dikkat çekmektedir. Bunun temelnedeni Devrek’te cinayet suçu işlemiş olanların doğrudan Bartın’a sevkedilmesi ve burada yargılanıp Bartın Hapishanesi’ne gönderilmeleridir.Devrek Hapishanesi, dönemin diğer hapishanelerine göre gayet iyi sıhhikoşullara sahiptir. Bunun temel nedeni ise hapishanenin mevcudununhiçbir zaman çok fazla yükselmemesi ve hapishane binasının iyidurumda olmasıdır. Aşırı sayıda tutuklu ve hükümlü barındırmayanDevrek Hapishanesi’nde salgın hastalıklar da görülmemiştir. Buçalışmada 20. yüzyılın başlarında Devrek Hapishanesi’nin fiziki ve sıhhidurumunun yanı sıra hapishane görevlileri ve mahkûmlar da elealınmıştır. Çalışma ile 20. yüzyıl başlarında Anadolu hapishaneleriningenel durumunu anlatan çalışmalara küçük de olsa katkı sağlamakhedeflenmiştir. Çalışmanın hazırlanmasında arşiv belgeleri ve tetkikeserlerden yararlanılmıştır.Öğe 20. Yüzyilin başlarinda osmanli hapishaneleri: bartin hapishanesi örneği(2020) Arslan, Recepİnsanların değişik nedenlerle özgürlüklerinin kısıtlanması çok eskilere dayanmakla beraber, modern anlamda hapishane sanayi devrimi ile beraber Avrupa’da ortaya çıkmıştır. Osmanlı Devleti’nde hapishane, Tanzimat Fermanı sonrası tüm alanlarda olduğu gibi Avrupalılaşmanın sonucu teşkilatlanmıştır. Osmanlı’da önceden suçluların cezasının infazı öncesinde bekletildikleri mahbesler vardı. Tanzimat sonrasında bu yerler suçluların ıslah edildiği hapishanelere dönüştürülmüştür. 20. yüzyılın başlarında Bartın’da da bir hapishane vardır. Bu çalışmada 20. yüzyılın başlarında liva hapishanesi düzeyindeki Bartın Hapishanesi’nin fiziki ve sıhhi durumunun yanı sıra hapishane görevlileri ve mahkûmlar da ele alınmıştır. Çalışma ile 20. yüzyıl başlarında Osmanlı hapishanelerinin genel durumunu anlatan çalışmalara küçük de olsa katkı sağlamak hedeflenmiştir. Çalışmanın hazırlanmasında arşiv belgeleri ve tetkik eserlerden yararlanılmıştır.Öğe Atatürk’ün balikesir ziyaretleri(2019) Arslan, RecepGazi Mustafa Kemal Paşa Cumhuriyet rejiminin kökleşmesi, yapılan reformların halka tanıtılması veekonomik gelişmelerin yerinde incelenmesi için yurt gezilerine çıkmıştır. Gazi Paşa bu seyahatlerivesilesiyle Balıkesir’i de yedi defa ziyaret etmiştir. 1938 yılında Savarona Yatı’nın Erdek kıyısındademirlemesi de Balıkesir ziyareti olarak değerlendirilirse, Gazi Paşa’nın sekiz defa Balıkesir’işereflendirdiği de söylenebilir. 1923’te Gazi Paşa Anadolu Müdefaa-i Hukuk Cemiyeti’nin siyasipartiye dönüştürülmesi öncesinde halk ile iletişime geçmek ve orduyu teftiş etmek istemiştir. Gazibu amaçla Batı Anadolu gezisine çıkmıştır. Gazi Paşa bu gezi kapsamında Balıkesir’e de gelmiştir.Mustafa Kemal Balıkesir’e ikinci ziyaretini 8- 10 Ekim 1925 tarihleri arasında ve üçüncü ziyaretini13- 15 Haziran 1926 tarihleri arasında gerçekleşmiştir. Gazi Paşa Balıkesir’e dördüncü defa 7- 8 Şubat1931 tarihlerinde ve beşinci kez 21- 22 Ocak 1933 tarihlerinde gelmiştir. Gazi Paşa Balıkesir’e altıncıziyaretini 15- 16 Nisan 1934’te ve yedinci ziyaretini 24- 25 Haziran 1934 tarihlerinde gerçekleştirmişve Gazi’ye bu gezisinde İran Şahı Rıza Pehlevi eşlik etmiştir. Bu makalenin hazırlanmasında tetkikeserlerden, hatıratlardan ve süreli yayınlardan istifade edilmiştir. Bu çalışma ile Atatürk’ün yurtgezilerine yönelik yapılan araştırmalara küçük de olsa bir katkı sağlamak hedeflenmiştir.Öğe Cumhuriyet dönemi türk süngerciliği (1923- 1990)(2018) Sarıköse, Barış; Arslan, RecepSüngercilik, Osmanlı Dönemi’nden 21. yüzyılın sonlarına kadarMenteşe sahilleri ve civardaki adalarda önemli bir iş kolu ve geçimkaynağı olmuştur. Cumhuriyet’in ilanından sonra bu mesleği icra edenRumların mübadele sonucunda göç etmeleri bu mesleğe sektevurmuştur. Fakat mübadele ile Türkiye’ye gelen denizci Türklertarafından süngercilik yeniden canlandırılmıştır. Süngerciliğin gelişmesiiçin Türkiye Cumhuriyeti Dönemi’nde SünTAŞ adlı bir şirket tesisetmiştir. SünTAŞ, süngerciliğin gelişmesine 10 yıl kadar hizmet etmiştir.1950’li yıllarda bu kurumun yerini Et ve Balık Kurumu almıştır.Süngerciliğin gelişmesi adına 1950’li yıllardan itibaren sünger çıkarılanMuğla ve Balıkesir’de süngercilik kooperatifleri kurulmuştur.Cumhuriyet Dönemi’nde süngercilerin karşılaştıkları temel sorunlarınbaşında ürünlerini pazarlama problemleri gelmiştir. Yunanistan ileyaşanan siyasi sorunlar nedeniyle sünger ihracatında da olumsuzluklaryaşanmıştır. Çünkü Türk süngerinin en büyük alıcıları Yunanlı süngertüccarları idi. Bu olumsuzluklara ek olarak 1986 yılında tüm Ege veAkdeniz’de ortaya çıkan sünger hastalığı denizlerdeki sünger stokunuazaltmıştır. Bu olumsuz gelişmelerin üzerine devletin de sünger avını1990’lı yıllarda tedricen yasaklaması ile bu meslek büyük oranda ortadankalkmıştır. Bu makalenin hazırlanmasında Başbakanlık CumhuriyetArşivi, Devlet İstatistik Enstitüsü yayınları, tetkik eserler ve yerel veulusal gazetelerden yararlanılmıştır. Araştırma ile süngercilik ile ilgiliyapılmış olan çalışmalara küçük de olsa katkı sağlamanın yanında, bualanda yapılacak yeni çalışmalara model olmak hedeflenmiştir.Öğe Fethiye halkevi ve faaliyetleri(2020) Akça, Seher; Akça, Bayram; Arslan, RecepMilli Mücadele’nin başarı ile sonuçlandırılması sonrasında Mustafa Kemal Paşa’yı bekleyen yenimücadele sahaları vardı. Bunlardan birisi, Cumhuriyet rejimine geçilmesi ve yeni rejimin halktarafından benimsenmesinin sağlanmasıdır. Başlangıçta bu görevi Türk Ocakları yürütmüş, fakat1930 yılına gelindiğinde bu sahada yeni bir kuruma ihtiyaç duyulmuştur. 1929 Dünya EkonomikBuhranı’nın olumsuz etkileri, Serbest Cumhuriyet Fırkası denemesinin başarısızlıkla sonuçlanmasıve toplumsal huzursuzluklar yeni kurumun gerekliliğini göstermiştir. Bu bağlamda yeni yönetimbiçiminin değerlerinin toplum tarafından özümsenmesi için Halkevleri açılmıştır. Halkevleri, ilkolarak 19 Şubat 1932’den itibaren 14 il merkezinde faaliyete girmiştir. Daha sonra başka iller veilçelerde de Halkevi şubeleri açılmıştır. Bunun yanında ilerleyen yıllar içinde Halkodaları vasıtasıile köylere kadar örgütlenmeye gidilmiştir. 19 Şubat 1932’de ilk Halkevleri açıldığı zaman Fethiyeliaydınlar ve ileri gelenler de Fethiye ilçesinde de Halkevi’nin teşkilatlanmasını arzu etmişlerdir.Ancak Fethiye ilçesinde uygun bir binanın bulunamaması gibi nedenlerle Halkevi hemen faaliyetegeçmemiştir. Fethiye Halkevi, 1935’ten itibaren 3 katlı bir binada halkın hizmetine girmiştir.Halkevlerinin ülke çapındaki şube sayısı yıllar içinde muazzam seviyelere ulaşmıştır. Bu bağlamda1950’de şube sayısı 478’e ulaşırken, Halkodalarının sayısı da 4322’ye ulaşmıştır. Yurdun dört birköşesine ulaşan kurum; Dil, Tarih ve Edebiyat, Güzel Sanatlar, Temsil, Spor, İçtimai Yardım, HalkDershaneleri ve Kurslar, Kütüphane ve Neşriyat, Köycüler, Müze ve Sergi Şubeleri vasıtasıyla halkahizmet götürmüştür. Fethiye Halkevi de bu hizmetin bir parçası olarak sistemde yer almıştır.Fethiye Halkevi bünyesinde yukarıdaki bütün şubelerin açılması mümkün olmamıştır. KurumunFethiye yerel teşkilatlanması Güzel Sanatlar, Temsil, Spor, Sosyal Yardım ve Köycülük olmak üzerebeş ayrı şubeden oluşmuştur. Bu kısıtlı yapılanmaya rağmen, Fethiye Halkevi görevlileri CHP Partiİdare Heyeti ve mülki teşkilat ile iyi ilişkiler kurarak verimli hizmet yürütmüşlerdir. 4 Mayıs 1940’agelindiğinde 5 şube ile çalışmalarına devam eden Fethiye Halkevi, yeni şubelerin faaliyete geçmesiiçin bina, bütçe ve elemana ihtiyaç duymuştur. İkinci Dünya Savaşı’nın ortaya çıkardığı ekonomikçalkantıların etkisindeki bu yıllarda böyle bir kaynağın bulunması mümkün olmamıştır. FethiyeHalkevi, 16 Kasım 1940 tarihine gelindiğinde hâlihazırda 5 şube vasıtası ile halka hizmet etmeyedevam etmiştir. 1941 yılı sürecinde de Fethiye Halkevi kısıtlı sayıdaki organı, yani 5 şubesi ilemuntazam bir şekilde çalışmıştır.Fethiye Halkevi’nin en ön plana çıkan özelliklerinden birisi, yörede kabul gören ve sevilen birteşkilata sahip olmasıdır. Bu bağlamda 11 Kasım 1941 tarihli bir raporda Fethiye Halkevi personelininbölgede sevilen kişilerden oluştuğu, Halkevi idarecileri ile Kaymakamlık ve öğretmenler arasında iyibir işbirliğinin olduğu aktarılmaktaydı. Fethiye Halkevi iyi bir örgütlenmeye sahip olmakla beraber,yapılan toplantılar için binasının yetersiz olması dolayısıyla sıkıntı da çekmiştir. Özel ve resmi günlerde yapılan törenlerde Halkevi salonunun yetersiz kalmıştır. 1943 yılına gelindiğinde FethiyeHalkevi Temsil, Spor, Sosyal Yardım, Kütüphane, Yayın ve Köycülük Şubeleri faaliyetlerine özveri iledevam etmiştir.Fethiye Halkevinin üye sayısı ise; 1941’de 257, 1942’de 259 ve 1943’de de 279’a çıkmıştır. Üyesayısındaki artışa rağmen, Halkevinin binasının çalışmalar için müsait olmamasından dolayı çalışmalarbaşka binalarda yürütülmek zorunda kalınmıştır. 1944 yılında Fethiye Halkevi çalışmaları verimlibir şekilde sürdürülmüş ve Halkevi çalışma kayıtları muntazam bir şekilde tutulmuştur. FethiyeHalkevi, şubeleri vasıtası ile yürüttüğü çalışmalar ile Cumhuriyet rejiminin halka benimsetilmesinisağlamıştır. Diğer yandan da toplumun farklı konularda aydınlatması ve bütünleşmesine de katkısunmuştur. 1945 yılı sonrasında zaman içinde Fethiye Halkevi’nin çalışmaları sönükleşmiş veHalkevlerinin kapatılması ile beraber tamamen bitmiştir.Hâlihazırda Fethiye Halkevi’nin çalışmalarına kısmen değinen çalışmalar bulunmaktadır.Cumhurbaşkanlığı Arşivi’nde yeni belgelerin erişime açılması, Fethiye Halkevi’ne dair daha detaylıresmi bilgiye ulaşılmasını sağlamıştır. Yeni belgelerle hazırlanan bu çalışmanın oluşturulmasındaarşiv belgelerinde yer alan raporlardan, kitaplardan ve gazetelerden istifade edilmiştir. Çalışma ilebu alanda yapılmış olan araştırmalara katkı sağlamak hedeflenmiştir.Öğe Türk elçilik raporlarina göre küçük antant(2021) Arslan, RecepBirinci Dünya Savaşı sonrasında oluşan yeni statüko ne mağlup devletleri ne de galip devletleri memnun etmiştir. Uluslararası alandaki hoşnutsuzluk kısa zamanda sahada kendini göstermiştir. Bazı devletler Birinci Dünya Savaşı’ndan hemen sonra statükoyu değiştirme yönünde politikalara yönelmişlerdir. Fransa’nın başını çektiği devletler ise, mevcut durumu koruma yönünde politikalar yürütmüşlerdir. Cumhuriyet Dönemi kayıtlarında “Küçük İtilaf” olarak geçen Küçük Antant da bu politikanın Balkanlardaki önemli bir unsuru olarak karşımıza çıkmaktadır. Küçük Antant’ın ilk adımı 1920’li yılların başlarında atılmıştır. Küçük Antant devletleri, 1920’li yılların sonlarından itibaren Fransa’nın etkisi altına girmiştir. Fransa 25 Ocak 1924’te Çekoslovakya, 10 Haziran 1926’da Romanya ve 11 Kasım 1927’de Yugoslavya’yla imzaladığı ittifak anlaşmalarıyla Küçük Antant’ı adeta kendine bağlamıştır. Küçük Antant ittifakı Yugoslavya’yı İtalya’dan, Romanya’yı Rusya’dan ve Çekoslovakya’yı Almanya’dan koruyamamıştır. İttifaka dâhil devletleri statükonun korunması fikri bir arada tutabilmiştir. Türkiye Cumhuriyeti de kuruluşundan itibaren özellikle coğrafyasında barışın devam etmesini hedefleyen politikalar izlemiştir. Dolayısıyla Türkiye ile Küçük Antant devletlerinin politikaları büyük ölçüde örtüşmüştür. Türkiye bu ülkelerin politikalarını yakından izlemiştir. Türkiye, Küçük Antant devletlerinin politikalarını bilhassa elçilik raporları vasıtasıyla takip etmiştir. Elçilik raporlarının temel kaygısı ise bölge barışının sürdürülmesi olmuştur. Türkiye’nin barışın sürdürülmesi politikasını söz edilen dönemdeki siyasi temaslar da doğrulamaktadır. Küçük Antant ve Balkan Paktı devletleri arasındaki sıcak ilişkilere rağmen Türkiye ve Yunanistan iki paktın birleşmesine yanaşmamışlardır. Çünkü iki paktın birleşmesi uluslararası gerginliğin arttığı bir dönemde Türkiye ve Yunanistan’a yeni yükümlülükler getirecekti. 2 Ekim 1938’de Almanya’nın Çekoslovakya’yı işgal etmesi üzerine Küçük Antant birliği pratikte son bulmuştur. Bu çalışma ile iki savaş arasındaki dönemde statükonun sürdürülmesini hedefleyen Küçük Antant devletlerinin izledikleri ortak politikalar ortaya konulmaya çalışılmıştır.Öğe Türkiye’nin turizm politikasi (1923- 1960)(2017) Arslan, RecepBu makalede 1923- 1960 yılları arasında Türkiye'nin turizm politikasına yer verilmiştir. Bu politikanın ortaya konulması için öncelikle değinilmiştir. Daha sonra cumhuriyetin ilanından sonraki gelişmeler aktarılmıştır. Bu dönemde iktidara gelmiş hükümetlerin programlarında yer alan turizm politikaları, yabancı uzmanların hazırladıkları turizm raporları ve bu raporlar rehberliğinde hazırlanan kanunlar aktarılmıştır. Gerçekten de Türkiye 1940 yıllarının sonlarından itibaren turizm alanında ciddi bir yapılanmaya gitmiştir. 24 Mart 1950 tarihinde Turizm Müesseslerini Teşvik Kanunu ve 1953 yılında da Turizm Endüstrisini Teşvik Kanunu çıkarılmıştır. Turizm yatırımlarının finanse edilmesi için 1955 yılında Turizm Bankası'nın kuruluşu gerçekleştirilmiştir. Bu dönemde yabancı uzmanların rehberliğine başvurmuştur. 1962 yılında yabancı uzmanlar tarafından Turizm Geçiş Planı adını taşıyan bir turizm raporu hazırlanmış ve Türk hükümetine sunulmuştur. Bu rapor doğrultusunda 1963 yılında Turizm ve Tanıtma Bakanlığı tesis edilmiştir. Bu bakanlığın tesisi ile turizm işleri tek bir bakanlığın yetkisi altına girmiştir. Bu makale, Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi ve Ankara Milli Kütüphane Arşivi kaynakları taranarak oluşturulmuştur. Bu makale ile turizm tarihi alanında çalışma yapacak diğer araştırmacılara arşiv belgelerine ulaşmada katkı sağlamak hedeflenmiştir. Çalışma, ülkemiz ekonomisinde önemli bir yeri olan turizmin diğer disiplinler tarafından irdelenmesine örnek teşkil etmeyi de hedeflemiştir