Yazar "Demirer, Büşra" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 9 / 9
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Aflatoksinlerin anne ve çocuk sağliğina etkileri(2021) Demirer, Büşra; Özdemir, MehmetAflatoksinler Aspergillus türevleri tarafından üretilen sekonder metabolitlerdir. İnsanların aflatoksin maruziyeti genel olarak aflatoksin ile kontamine olmuş besinlerin tüketiminden kaynaklanmaktadır. Aflatoksinlerin; belirlenmiş miktarların üzerinde alınmasının insan sağlığı üzerine olumsuz etkilerinin olduğu birçok çalışma ile gösterilmiştir. Bu olumsuz etkiler vücutta birçok farklı patolojik durumun gelişiminde etkili olabilmektedir ancak etki mekanizmaları bireyin metabolik durumuna, alınan türe ve doza bağlı olarak değişmektedir. Yetişkin bireylerde aflatoksin maruziyetinin etkilerine yönelik yapılmış birçok çalışma bulunurken maternal aflatoksin maruziyetinin anne ve çocuk üzerindeki etkilerine yönelik yapılmış çalışmalar oldukça sınırlıdır. Yapılan insan ve hayvan çalışmaları sonucu genel olarak maternal aflatoksin maruziyetinin; gebelikte maternal anemi, mikro besin ögesi eksiklikleri, proinflamatuar sitokinlerin artması ve oksidatif stresin artması gibi maternal komplikasyonlarının bulunduğu bildirilmektedir. Maternal artmış proinflamatuar durumun ise ileride birçok kronik hastalığın oluşması ile ilişkili olduğu bildirilmektedir. Gebelik dönemindeki maternal aflatoksin maruziyetinin aynı zamanda fetüs ve yenidoğan üzerinde de olumsuz etkileri bulunmaktadır. Vücutta güvenilir seviyelerin üzerindeki aflatoksin maruziyetinin, plasental yetmezliğe sebep olduğu, fetal büyüme ve gelişmeyi olumsuz etkilediği, yenidoğan sarılığına sebep olabileceği bildirilmektedir. Aflatoksinin intrauterin büyüme ve gelişmeyi olumsuz etkileme mekanizmalarının arasında; enteropatiye sebep olması, immün sistemi baskılaması ve insülin benzeri büyüme faktörü salınımını azaltması gösterilmekle birlikte ayrıca annenin aflatoksin maruziyetinin erken çocukluk dönemi bodurluğu ile ilişkili olabileceği bildirilmektedir. Ancak yapılmış çalışmaların büyük kısmının hayvan çalışmaları ve in vitro çalışma olması, ileriye dönük epidemiyolojik insan çalışmaların sınırlı olması sebebi ile maternal aflatoksin maruziyetinin anne ve çocuk sağlığına etkileri henüz tam olarak bilinememektedir. Özellikle gelişmekte olan ülkelerdeki yaygın maruziyet göz önüne alındığında, olumsuz gebelik sonuçlarında aflatoksinin rolü için daha güçlü kanıtlar sağlamak oldukça önemlidir. Bu derleme yazının amacı maternal aflatoksin maruziyetinin anne ve çocuk sağlığına etkilerinin güncel bilgiler eşliğinde tartışılmasıdır.Öğe Besin bağımlılığı ve obezite ilişkisi(2022) Demirer, Büşra; Açıkgöz, AylınAmaç: Beslenme, bireylerin hayatta kalması için gerekli bir eylem olmakla birlikte, çeşitli duyu organlarımıza hitap eden keyif verici bir durumdur. Ancak duyularımıza hitap eden lezzetli besinlerin sürekli tüketimi bazı bireylerde bağımlılık benzeri durumlar oluşturabilmektedir. Besin bağımlılığı; bireyin düzenli olarak tükettiği bir veya daha fazla besine duyduğu spesifik bir adaptasyon olarak tanımlanan bir kavramdır. Çeşitli psikolojik, sosyal problemlerin dışında bazı hormonal dengesizlikler, beyin yapılarındaki anomaliler ve çeşitli ilaçların kullanımından kaynaklanan yan etkiler besin bağımlılığının patofizyolojisini oluşturabilmektedir. Besin bağımlılığı üzerine yapılan klinik çalışmalar artmakta, ancak henüz uluslararası otoriteler tarafından resmi olarak bağımlılık türü olarak tanımlanmaması nedeniyle belirli bir tedavi metodu bulunmamaktadır. Genel olarak obez bireylerde uygulanan tedavi metotlarına ek olarak obezitenin altında yatan patolojik durumlar tespit edilmekte ve buna uygun multidisipliner tedavi stratejileri geliştirilmektedir. En sık kullanılan tedavi stratejileri; tıbbi beslenme tedavileri, psikoterapiler, farmakolojik tedaviler ve nöromodülasyon tedavileridir. Bu derleme çalışmada; besin bağımlılığı ve obezite arasındaki ilişkinin güncel literatür eşliğinde incelenerek tartışılması amaçlanmıştır.Öğe Besinsel antioksidan bileşenlerinin maternal ve fetal sağlik üzerine etkileri(2021) Demirer, Büşra; Yardımcı, HülyaGebelik döneminde yeterli ve dengeli beslenme maternal ve fetal sağlığı doğrudan etkilemektedir. Bu dönemde makro ve mikro besin ögelerinden gereksinim duyulan miktarda almak önemlidir. Çünkü gebelik döneminde makro ve mikro besin ögeleri yetersizlikleri birçok farklı patolojik durum ile ilişkilidir. Metabolizmada birçok farklı işlevi bulunan mikro besin ögelerinin yer aldığı en önemli sistemlerden birisi savunma sistemi olarak adlandırılan antioksidan sistemdir. Antioksidan sistemin tam ve etkili çalışabilmesi için gerekli besinsel antioksidan bileşenlerinin beslenme programında yeterli miktarda yer alması fetal ve maternal antioksidan durumu etkilemektedir. Serbest radikallere karşı maternal ve fetal savunmayı sağlayan antioksidan sistemin tam ve etkili çalışabilmesi için enzimatik ve enzimatik olmayan antioksidanlara ihtiyaç vardır. Antioksidan sistemde etkili birçok farklı bileşen yer almasına karşın A, C, E vitaminleri ve çinko, bakır, selenyum üzerinde en çok çalışılan besinsel antioksidan bileşenlerdir. Bu antioksidan bileşenler etkilerini farklı mekanizmalar üzerinden gerçekleştirmekle birlikte genel olarak antioksidan enzimlere kofaktör etki göstererek ya da doğrudan vücutta antioksidan bileşenlerin varlığını koruyarak etki göstermektedir. Annenin beslenme düzeni gebelik döneminde hem annenin hem de fetüsün sağlığının korunması ve devam ettirilmesi için oldukça önemlidir. Fetal ve neonatal sağlığın korunması, intrauterin gelişimin sağlanması, fetal-neonatal antioksidan sistemin aktif çalışabilmesi için gebelik döneminde gereksinim duyulan miktarlarda antioksidan etki gösteren besin bileşenlerinden alınmalıdır. Antioksidan sistemin doğru çalışmaması durumunda vücutta artan reaktif oksijen türleri (ROS) ve diğer zararlı bileşikler hücresel hasara sebep olabilmektedir. Ayrıca artan oksidatif stres preeklampsi, intrauterin büyüme yetersizliği (IUGR), diyabet ve diğer üreme sistemi patolojilerine sebep olabilmektedir. Derleme olarak hazırlanan bu makalede besinsel antioksidan kaynaklarının maternal ve fetal sağlığa etkilerine yönelik güncel bilgilerin paylaşılması amaçlanmıştır.Öğe Dirençli egzersiz eğitiminin obez bireylerde vücut kas ve yağ parametreleri üzerine etkisi(2021) Günes, Musa; Demirer, Büşra; Şimşek, AyşeObezite, dünya çapında prevalansı gittikçe artan, vücut ağırlığındaki artış ile karakterize çok faktörlü bir hastalıktır. Özellikle abdominal bölgede yağ artışına neden olarak hipertansiyon, diyabet gibi hastalıkların görülmesinde risk oluşturmaktadır. Obezite, enerji alımı veya harcamasındaki davranış değişiklikleri ile yönetilebilmektedir. Bu amaçla çeşitli beslenme ve egzersiz stratejileri kullanılmaktadır. Egzersiz, enerji harcamasında artışa neden olarak vücut ağırlığının azalması, yağ kütlesinde kaybın meydana gelmesi ve bu etkilerin sürdürülmesine katkıda bulunmaktadır. Egzersiz, vücutta ağırlık kaybı olmasa bile obezitenin olumsuz sağlık sonuçlarını hafifletme potansiyeline sahiptir. Çalışmalar, dirençli egzersiz eğitiminin negatif bir enerji dengesini teşvik edebileceğini, vücut yağ kütlesini değiştirerek ağırlık yönetiminde rol alabileceğini düşündürmektedir. Dirençli egzersiz eğitimi ile kas kütlesindeki artış vücutta daha iyi bir metabolik kontrole sahip olmayı sağlamaktadır. Ağırlık kaybı ve kontrolü açısından bakıldığında son egzersiz yönergeleri, egzersiz reçetesinin bir parçası olarak dirençli egzersiz eğitimini içermektedir. Dirençli egzersiz eğitimi, fiziksel aktivite süresince harcanan enerjideki artış ve bazal metabolizma hızının akut artışıyla birlikte vücut yağ yönetiminde önemli bir rol oynayabilmektedir. Dirençli egzersiz eğitimi, yağsız vücut kütlesini artırmakta, visseral ve toplam vücut yağını azaltarak vücut kompozisyonunda değişikliklere neden olabilmektedir. Ancak dirençli egzersiz eğitimlerinin vücut yağ kompozisyonu üzerindeki etkileri hâlâ kesin sonuçlar vermemektedir. Bu bakımdan derlemede dirençli egzersiz eğitimin vücut yağ kütlesi ve kas üzerindeki etkilerini incelemek amaçlanmıştır.Öğe İleri glikasyon son ürünlerinin diyabet komplikasyonları üzerine etkileri: bir derleme(2022) Demirer, Büşra; Yardımcı, Hülyaİleri glikasyon son ürünleri (AGE), fizyolojik olarak vücutta sentezlenen heterojen bir grup bileşiktir. Bunun dışında ekzojen olarak da vücuda beslenme ve sigara yolu ile alınabilmektedir. Vücutta artan seviyelerdeki AGE’lerin diyabet başta olmak üzere pek çok patoloji gelişimi ile ilişkisi bulunmaktadır. AGE’lerin diyabet patofizyolojisi üzerindeki etki mekanizmasına dair oldukça fazla yolak önerilse de temel olarak doğrudan ve dolaylı olmak üzere iki mekanizmadan bahsedilmektedir. Doğrudan mekanizmada, plazmada artan seviyelerdeki AGE’ler hücre hasarına sebep olabilmekte ve diyabet ve diyabet komplikasyonları üzerinde etki gösterebilmektedir. Dolaylı olarak ise diyabetik durumda plazma glukoz seviyesinin artması ile glikatlanan çeşitli yapısal proteinler işlevini kaybetmekte ve serbest radikal üretimi indüklenmektedir. Diyabet patogenezinde AGE’lerin rolü ile ilgili kanıtlar arttıkça, özellikle ekzojen AGE kaynağı olan besinler ile alınan AGE miktarının önemi ortaya çıkmaktadır. Bu noktada diyetsel AGE alımının kısıtlanmasının önemli bir strateji olacağı düşünülmektedir. Bu derleme çalışmada ileri glikasyon son ürünlerinin diyabet komplikasyonları üzerine etkilerinin güncel literatür bilgileri eşliğinde değerlendirilmesi amaçlanmıştır.Öğe The impact of the covid-19 pandemic on eating and food shopping habits(2023) Akpolat, Hacer; Bayraktar, Mukaddes Kılıç; Demirer, BüşraObjective: This study aimed to investigate the effect of the COVID-19 pandemic on eating and food shopping habits among the Turkish adult population. Material and method: Demographics, eating and food shopping habits, and food label reading habits of the participants were collected via online surveys. Coronavirus anxiety was assessed using the Coronavirus Anxiety Scale. The survey was conducted from November 2021 to the end of January 2022. Student's t-test was used to determine the statistical difference between quantitative variables. Chi-Square and Marginal Homogeneity Tests, depending on the number of categories, were used to determine the difference between qualitative variables. Results and discussion: Unpackaged food consumption decreased during the pandemic. More than half of the participants started to pay more attention to food labels, spend less time for grocery shopping, and started using nutritional supplements. The changes in eating, grocery shopping, and food label reading habits among Turkish consumers during the pandemic have been demonstrated.Öğe Maternal ve fetal sağlık için büyük tehlike: maternal obezite(2020) Demirer, Büşra; Yardımcı, HülyaMaternal obezite, dünya çapında prevalansı gittikçe artan patolojik bir durumdur. Maternal, fetal-neonatal sağlığıolumsuz etkilemektedir. Gestasyonel diyabet, hipertansiyon, preeklampsi, düşük riski, enfeksiyonlar en sıkkarşılaşılan maternal komplikasyonlar iken, preterm doğum, makrozomi, konjenital anomaliler, fetal ve neonatalmortalite en sık karşılaşılan fetal komplikasyonlardandır. Maternal obezite ayrıca erken çocukluk dönemi sorunlarınave uzun süreli sağlık problemlerine de yol açabilmektedir. Maternal obezitenin neden olduğu komplikasyonlar gözönüne alındığında, tedavi yöntemlerinin geliştirilmesinin önemi ortaya çıkmaktadır. Bu konuda öncelikle gebeliköncesi kadının normal ağırlığına getirilip gebe kalması oldukça önemlidir. Prekonsepsiyonel dönemde kadınlaraobezitenin olası sonuçları hakkında bilgilendirme yapılmalıdır. İlk prenatal muayeneden itibaren düzenli ağırlık izlemiyapılmalıdır. Uluslararası otoriteler tarafından belirlenmiş ağırlık kazanım miktarlarına dikkat edilmelidir. Sağlıklı birgebelik süreci için gerekli taramaların yapılması sağlanmalıdır. İlk muayeneden itibaren bireysel olarak hazırlanmışbeslenme ve fiziksel aktivite programlarına uyulmalıdır. Bu derleme çalışmasında günümüzde prevalansı oldukçayüksek olan maternal obezitenin olası maternal ve fetal komplikasyonlarının, emzirme dönemine etkilerinin güncelbilgiler eşliğinde paylaşılması amaçlanmıştır.Öğe ROMATİZMAL HASTALIKLARDA BESLENME, FİZİKSEL AKTİVİTE VE FARMAKOLOJİK TEDAVİNİN İNFLAMASYON ÜZERİNE ETKİLERİ(İKSAD Publishing House, 2021-08-01) Demirer, Büşra; Güneş, Musa; Özdemir, Mehmet[Abstract Not Avacilable]Öğe Sarkopenik yaşlı bireylerde dirençli egzersiz eğitiminin etkileri(2020) Günes, Musa; Şimşek, Ayşe; Demirer, Büşraİnsan yaşlandıkça iskelet kasında çeşitli değişiklikler meydana gelmektedir. Beslenme, kas kütlesini etkileyenönemli faktörlerden biridir ve kas kütlesinde meydana gelen devamlı kayıp yaşlanma süreci için karakteristik birözelliktir. Ancak yaş ile ilgili iskelet kas kütlesi kaybı olarak tanımlanan sarkopeni, kas miktar ve kalitesindebozulmaya, kademeli olarak hareketlerde yavaşlamaya, güç ve performansta azalmaya, düşme ile ilişkiliyaralanma riskinin artmasına ve sıklıkla vücut ağırlığında azalmaya yol açmaktadır. Sarkopeninin genelpopülasyondaki tahmini prevalansı %9-%40 arasında olup, yaş arttıkça yükselen bir eğim göstermektedir.Etiyolojisinde birçok faktör bulunan sarkopeni gelişiminin ana nedenleri olarak hormonal değişiklikler(testosteron, östrojen ve büyüme hormonunun azalması), yetersiz beslenme, kronik inflamasyon ve yaş artışıylabirlikte fiziksel aktivite düzeyinde meydana gelen azalmalar gösterilmektedir. Aynı zamanda fiziksel olarakhareketsiz bir yaşam tarzının benimsenmesi, kemik doku üzerine binen yükün azalarak, dejenerasyonuna yolaçmaktadır. Sarkopeni için tedavi seçenekleri, fiziksel aktivite ve egzersiz eğitimi, tıbbi beslenme tedavisi vefarmakolojik tedaviyi içeren yaşam tarzı değişikliklerini içermektedir. Kuvvet antrenmanı, yeterli ve doğrubeslenme başarılı bir sarkopeni tedavisinin temelini oluşturmaktadır. Özellikle dirençli eğitimi içeren egzersizprogramları uzun zamandır yaşlı insanlar arasında kas kütlesi ve gücünü arttırmak için en umut verici yöntemolarak görülmektedir. Ayrıca dirençli egzersizlerin kemik ve kas kütlesinin korunması için de faydalı olduğubilinmektedir. Yapılan araştırmalar, dirençli egzersiz eğitiminin yaşlı bireylerde iskelet kası fonksiyonbozukluklarını hafifletebileceğini ortaya koymaktadır. Bu nedenle yaşlı bireyler, dirençli egzersiz eğitimifaaliyetlerine katılmaya teşvik edilmelidirler. Bu çalışmamızda sarkopenik yaşlı bireylerde kas ve kemikkütlesinin korunmasına yönelik dirençli egzersiz eğitimlerinin mekanizmasını özetlemek amaçlanmıştır.