Lisansüstü Eğitim Enstitüsü Tez Koleksiyonu

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 20 / 5122
  • Öğe
    Tersakan çayı havzası’nda arazi kullanımı ve planlamaya yönelik karar geliştirme
    (Karabük Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Erdönmez, Neslihan; Özçağlar, Ali
    Bu çalışmada Tersakan Çayı Havzası’nın sahip olduğu doğal ve beşerî kaynaklar belirlenerek planlama ve karar geliştirme aşamasında değerlendirilecek veriler oluşturulmuştur. Çalışma alanının hidrografik havza olması nedeniyle morfometrik özelliklerin başlıcaları incelenmiş, bu özellikler arazi kullanımına etkisi bakımından erozyon, sel ve taşkın riskine etkisi ölçüsünde yorumlanmıştır. Orta Karadeniz Bölgesinde Canik Dağı’nın güneyindeki depresyon sahasında yer alan Tersakan Çayı Havzası bir hidrografik havza olmasının yanında jeolojik ve jeomorfolojik havza özelliklerini de taşımaktadır. Kuzeyden güneye gidildikçe iklim karasallaşmakta, batıdan doğuya doğru gidildiğinde ise Akdeniz iklim özellikleri görülmektedir ki bu durum doğal bitki örtüsünü ve bitki çeşitliliğini etkilemektedir. Havza tabanında yer alan Kuaterner alüvyonları, aynı zamanda sulu tarım yapılan verimli tarım alanlarına karşılık gelmektedir. Ekonomik faaliyetler ağırlıklı olarak tarım ve hayvancılık ile bu iki sektörden hammadde temin eden sanayi kuruluşlarından oluşmaktadır. Havza maden bakımından zengin değildir. Ulaşım olanakları açısından elverişli konumda yer alan havzada karayolu ve demiryolu ulaşımına ek olarak hava limanı bulunmaktadır, Samsun limanı ise oldukça yakındır. Önemli karayollarının kavşak noktası olan şehirlerde nüfusun yoğunlaştığı görülmektedir. Doğal sınırlar ile idarî sınırların farklı ölçütlere göre oluşması / oluşturulması ve birbirine uyumlu olmaması, ayrıca illerin farklı statülere sahip olması çalışmalarda çeşitli sorunlara neden olmaktadır. In this study, the natural and human resources of the Tersakan Stream Basin were determined and data to be evaluated during the planning and decision development stages were created. Since the study area is a hydrographic basin, the main morphometric features were examined and these features were interpreted in terms of their impact on land use and their impact on erosion, flood and flood risk. Tersakan Stream Basin, located in the depression area to the south of Canik Mountain in the Central Black Sea Region, is a hydrographic basin as well as having geological and geomorphological basin characteristics. As you move from north to south, the climate becomes continental, and as you move from west to east, Mediterranean climate characteristics are observed, which affects the natural vegetation and plant diversity. Quaternary alluviums located on the basin floor also correspond to productive agricultural areas where irrigated agriculture is practiced. Economic activities mainly consist of agriculture and animal husbandry and industrial establishments that provide raw materials from these two sectors. The basin is not rich in minerals. The basin, which is conveniently located in terms of transportation facilities, has an airport in addition to road and railway transportation, and Samsun port is very close. It is seen that the population is concentrated in cities that are at the intersection of important highways. The fact that natural borders and administrative borders are formed according to different criteria and are not compatible with each other, as well as the fact that provinces have different statuses, cause various problems in studies. Tersakan Stream Basin, which has development potential, will increase its value over the years with the most efficient planning and use of its existing resources. Controlling pollutants originating from agriculture, animal husbandry and industry and increasing the number of disposal centers for all kinds of waste will be beneficial in this regard. In addition to existing land use, studies on better land use will make the Tersakan Stream Basin and the activities carried out here more valuable. Gelişme potansiyeline sahip olan Tersakan Çayı Havzası, mevcut kaynaklarının en verimli şekilde planlanması ve kullanımı ile yıllar içinde değerini artıracaktır. Tarım, hayvancılık ve sanayi kaynaklı kirleticilerin kontrol altına alınması, her türlü atık için bertaraf merkezlerinin sayıca artırılması bu konuda faydalı olacaktır. Mevcut arazi kullanımına ek olarak, daha iyi arazi kullanımın nasıl olacağına yönelik çalışmalar Tersakan Çayı Havzası’nı ve burada yürütülen faaliyetleri daha kıymetli kılacaktır.
  • Öğe
    Siber zorbalığa maruz kalan ergenlerin deneyimleri
    (Karabük Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Kıncal, Nil; Kırlıoğlu, Mehmet
    Bu araştırmanın amacı, siber zorbalığa maruz kalmış ergenlerin siber zorbalık deneyimini eklektik bir bakış açısıyla ele almak ve derinlemesine incelemektir. Amacı doğrultusunda nitel araştırma yöntemiyle gerçekleştirilen araştırma nitel araştırma yöntemine ait desenlerden biri olan fenomenolojik desende tasarlanmıştır. Örneklem seçiminde amaçsal örnekleme yöntemi içerisinden ölçüt örnekleme tekniği kullanılmıştır. Veri toplama yöntemi olarak yüz yüze görüşme ve veri toplama aracı olarak yarı yapılandırılmış görüşme formu tercih edilmiştir. Toplam 20 lise öğrencisiyle yapılan derinlemesine görüşmelerden elde edilen veriler, Colaizzi’nin betimsel fenomenolojik analiz stratejisi ve Büyüköztürk ve diğerleri tarafından tanımlanmış içerik analizi aşamaları doğrultusunda analize tabii tutulmuştur. Benzer anlam setlerine sahip kodların bir araya getirilmesiyle 9 ana tema oluşturulmuştur. Araştırma neticesinde siber zorbalığın olumsuz ifadeler kullanılarak tanımlandığı; olumsuz karakteristik özelliklere ve duygulara sahip bireyler olduğu belirtilen siber zorbaların kötü emelleri doğrultusunda siber zorbaca davranışlar sergilediği; siber mağduriyete bağlı olarak mağdurlarda olumsuz duyguların açığa çıktığı; siber zorbaca davranışların çoğunlukla tanınmayan veya bilinmeyen kişilerce sergilendiği; siber zorbalık öykülerinin yaygın olarak öğrenim görülmekte olunan okulun adı kullanılarak açılmış itiraf sayfalarında mağdur edilmek, sosyal medya hesabının çalınması, kişisel bilgilerin kullanılması ve yayılması ve fiziksel ortamdaki ısrarlı takibin sanal ortamda sürdürülmesi etrafında şekillendiği; siber mağduriyet durumlarında erken dönem müdahalelerinin mağduriyet süresini kısaltması açısından önemli olduğu; sözlü şiddet, okul yöneticilerinin yaklaşımı, başkalarından para talep edilmesi ve kişisel bilgilerin kullanılması davranışlarının en çok rahatsız olunan davranışlar içerisinde yer aldığı; siber zorbalığın mağdurların duygu durumu üzerinde olumsuz etkileri olduğu; siber zorbalığın mağdurların kişiliği, psikolojik sağlığı, fiziksel durumu, okul yaşamı, akademik başarısı ve sosyal etkileşimleri üzerinde olumsuz etkileri olduğu; siber mağdurların çoğunun sosyal destek talebinde bulunduğu ve destekleyici yaklaşımlar dışında destekleyici olmayan yaklaşımlarla da karşılaştığı; siber zorbalığın önlenebileceğini düşünen siber mağdurların okullarda siber zorbalık uzmanı öğretmenlerin istihdam edilmesi, cezai yaptırımlar uygulanması, sosyal medya hesapları üzerinde birtakım değişiklikler yapılması ve toplumun eğitilmesi yollarıyla siber zorbalığın önlenebileceğini düşündüğü bulgularına ulaşılmıştır. Nihayetinde siber zorbalığın bir mağduriyet yarattığı ve mağdurların yaşamında çeşitli tahribatlara sebep olduğu anlaşılmış olup siber zorbalığın önlenmesi ve siber zorbalıkla mücadele edilmesi yolunda hâkim paradigma üzerinde değişim ile dönüşüm gerçekleştirilmesinin gerekli olduğu düşünülerek sosyal hizmet disiplini bakış açısıyla mikro, mezzo ve makro düzeylerde yapılandırılmış önerilere yer verilmiştir. The purpose of this study is to examine the cyberbullying experience of adolescents who have been exposed to cyberbullying from an eclectic perspective and to examine it in depth. The research, which was carried out a qualitative research method in line with its purpose, was designed in the phenomenological design, one of the qualitative research methods. Criterion sampling techniques along with purposive sampling methods were used in the sample selection. Face-to-face interviews were used as data the collection method and semi-structured interview form was preferred as the data collection tool. The data obtained from in-depth interviews with a total of 20 high school students were analyzed in line with Colaizzi's descriptive phenomenological analysis strategy and the content analysis stages defined by Büyüköztürk et al. nine main themes were formed by combining codes with similar meaning sets. As a result of the research, cyberbullying is defined using negative expressions; cyberbullies, who are stated to be individuals with negative characteristics and emotions, exhibit cyberbullying behaviors in line with their evil intentions; negative emotions are revealed in victims due to cyber victimization; cyberbullying behaviors are mainly exhibited by unknown or unknown people; cyberbullying stories are commonly shaped around being victimized on confession pages opened using the name of the school of study, theft of social media account, use and dissemination of personal information, and persistent stalking in the virtual environment; early interventions cyber victimization situations are essential in terms of shortening the duration of victimization; verbal violence, the approach of school administrators, demanding money from others and using personal information are among the most disturbing behaviors; cyberbullying has adverse effects on the emotional state of the victims; cyberbullying has adverse effects on victims' personality, psychological health, physical condition, school life, academic achievement and social interactions; most of the cyber victims demanded social support and encountered non-supportive approaches in addition to supportive approaches; cyber victims who think that cyberbullying can be prevented think that cyberbullying can be prevented by employing cyberbullying expert teachers in schools, imposing criminal sanctions, making some changes on social media accounts and educating the society. Finally, it has been understood that cyberbullying creates victimization and causes various damages in the lives of the victims, and it is thought that it is necessary to change and transform the dominant paradigm in order to prevent and combat cyberbullying, and structured suggestions at micro, mezzo and macro levels are included from the perspective of social work discipline.
  • Öğe
    İnceburun (Sinop) ve Akkuyu (Mersin) çevresinde uydu verilerine bağlı olarak olası radyolojik kirliliğin dikey dağılışının tespiti
    (Karabük Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Canbulat, Onur; Coşkun, Mücahit
    Nükleer enerji üretim faaliyetlerine bağlı olarak ortaya çıkan kontaminasyonların izlenmesi ya da oluşması muhtemel dağılımların öngörülmesi zorunluluk arz etmektedir. Dağılım, aerosol formundaki uçucu radyonüklidlerin atmosferdeki hareketlerine yön veren kararlılık şartları ve gezegensel sınır tabakası özelliklerine göre şekillenir. Araştırmanın amacını Akkuyu ve ikinci nükleer santralin yapılmasının planlandığı İnceburun çevresinde, meydana gelmesi muhtemel radyolojik kirliliğin atmosferdeki dikey dağılışının belirlenmesi oluşturur. Olası kirliliğin sahalara ait tüm coğrafi parametrelerin dikkate alınarak ortaya konduğu çalışmaların sınırlı sayıda oluşu, araştırmanın gerekçesini ve önemini meydana getirir. Dağılımı şekillendirecek olan gezegensel sınır tabakası yükseltisinin ve atmosfer kararlılığının tespitinde uydu verilerinden yararlanılmış, analizler ve haritalamalar Google Earth Engine bulut işletim sistemi ve ArcMap 10.4 programı ile gerçekleştirilmiştir. Sahalarda oluşacak radyolojik kirliliğin yıllık-mevsimlik ortalamalarının hesaplanarak raster formatında sonuç haritalarının oluşturulmasında ‘Ağırlıklı Çakıştırma Yöntemi’ kullanılmıştır. Çalışmada kullanılan verilerin zamansal ve mekânsal çözünürlüklerinin birbirinden farklı ve bazı veri türlerinde dar kapsamlı oluşu, araştırmanın en önemli sınırlılığını oluşturur. Araştırma sonuçlarına göre, Akkuyu NGS alanı çevresinde olası radyolojik kirliliğin atmosferde ulaşacağı yükselti seviyesinin yıllık ortalama değeri 617 m’dir. Mevsimsel ortalamalar dikkate alındığında radyonüklidlerin kış mevsiminde 549, ilkbaharda 646, yazda 695 ve sonbahar mevsiminde 575 m yükseltiye kadar dağılım göstermesi beklenmektedir. İnceburun çevresinde bulutsular yıllık ortalama 567 m’ye ulaşacaktır. Dağılımın ortalama yükselti seviyesi kış mevsiminde 658, ilkbaharda 496, yaz mevsiminde 498 ve sonbaharda 622 m’dir. Araştırma alanlarına ait atmosfer kararlılık şartları, nükleer çalışmalarda tercih edilen Pasquill-Gifford sınıflandırmasına göre belirlenmiştir. Analizlere göre Akkuyu sahasında yıllık ortalama, yaz ve ilkbahar mevsiminde gündüz koşullarında B-C (Orta Derecede Kararsız ve Az Kararsız) kategorisi yaygındır. Sonbaharda C (Az Kararsız), kış mevsiminde D (Nötr) koşulları görülür. Geceyi oluşturan zaman diliminde ise hemen hemen tüm mevsimlerde E (Orta Derecede Kararlı) kategorisi hakimdir. İnceburun çevresinde yıl içerisinde gece ve gündüz şartlarında genel olarak D (Nötr) kararlılık kategorisi baskındır. Sadece yaz mevsiminde ve gündüz süresinde C-D (Az Kararsız-Nötr) sınıfı görülür. İnceburun çevresinde dinamik etki (rüzgârlar), Akkuyu’da ise termodinamik faktörler (sıcaklık ve rüzgâr) dağılımı belirleyecek ana unsurlardır. Sahalarla ilgili yapılacak her türlü planlamada (kaza durumuna bağlı tahliye, tarımsal üretim, şehir gelişimi, turizm ve diğer sosyo-ekonomik planlamalar gibi) araştırma bulgularının dikkate alınması daha sağlıklı sonuçlar elde edilmesini sağlayacaktır. It is imperative to monitor contamination resulting from nuclear power generation activities or to predict possible dispersion. Dispersion is shaped by the stability conditions and planetary boundary layer properties that guide the movement of volatile radionuclides in aerosol form in the atmosphere. The aim of this study is to determine the vertical distribution of radiological pollution in the atmosphere around Akkuyu and Inceburun, where the second nuclear power plant is planned to be built. The limited number of studies in which the possible pollution is revealed by taking into account all geographical parameters of the sites constitutes the rationale and importance of the research. Satellite data were used to determine the planetary boundary layer elevation and atmospheric stability that will shape the distribution; analyses and mapping were carried out with Google Earth Engine cloud operating system and ArcMap 10.4 program. 'Weighted Overlapping Method' was used to calculate the annual-seasonal averages of the radiological pollution that will occur in the sites and to create result maps in raster format. The most important limitation of the study is that the temporal and spatial resolutions of the data used in the study are different from each other and narrow in some data types. According to the results of the study, the annual average value of the elevation level that possible radiological pollution will reach in the atmosphere around the Akkuyu NPP site is 617 m. Considering the seasonal averages, radionuclides are expected to be distributed up to 549 m in winter, 646 m in spring, 695 m in summer and 575 m in fall. Around Inceburun, the nebulae will reach an annual average elevation of 567 m. The average elevation of the distribution is 658 m in winter, 496 m in spring, 498 m in summer and 622 m in fall. Atmospheric stability conditions of the research areas were determined according to the Pasquill-Gifford classification preferred in nuclear studies. According to the analysis, B-C (Moderately Unstable and Slightly Unstable) category is common in the Akkuyu site on annual average, in daytime conditions in summer and spring. C (Slightly Unstable) conditions are observed in fall and D (Neutral) conditions are observed in winter. In the night time, the E (Moderately Stable) category prevails in almost all seasons. Around Inceburun, the D (Neutral) stability category is generally dominant in day and night conditions throughout the year. Only in the summer season and during the daytime, the C-D (Slightly Unstable - Neutral) class is observed. Dynamic effects (winds) around Inceburun and thermodynamic factors (temperature and wind) in Akkuyu are the main factors that will determine the distribution. Consideration of the research findings in all kinds of planning to be made for the sites (such as evacuation in case of an accident, agricultural production, urban development, tourism and other socio-economic planning) will ensure better results.
  • Öğe
    Exploring enterprise risk management dynamics: unraveling its impact on competitive advantage with the mediating role of organizational performance and the moderating role of innovation
    (Karabük Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Yahya Abdullah, Salah Mahmood; Alhamad, Akram
    This study, titled "Exploring Enterprise Risk Management Dynamics: Unraveling Its Impact on Competitive Advantage with the Mediating Role of Organizational Performance and the Moderating Effect of Innovation," investigates the critical role of Enterprise Risk Management in achieving organizational performance and competitive advantage. Conducted in Florø, Norway, this research employs Structural Equation Modeling to analyze data from 283 respondents across various industries. The findings reveal that ERM significantly enhances organizational performance, which mediates its impact on competitive advantage. Key ERM components, including internal environment and information and communication, emerged as vital contributors to performance improvements and strategic success. However, the moderating role of innovation on the ERM-competitive advantage relationship was found to be statistically insignificant, suggesting context-dependent implications for integrating innovation with ERM practices. The study offers substantial theoretical contributions by refining the Resource-Based View (RBV) and emphasizing the interconnectedness of risk management, organizational performance, and strategic competitiveness. It provides practical recommendations for organizations to embed ERM into decision-making processes, align it with strategic goals, and foster a culture of risk-awareness and adaptability. Future research should explore longitudinal impacts, sector-specific applications, and advanced technologies' role in enhancing ERM frameworks. These insights serve as a guide for academics, practitioners, and policymakers aiming to leverage ERM for sustainable growth and resilience. Bu çalışma, "Kurumsal Risk Yönetimi Dinamiklerinin Keşfi: Örgütsel Performansın Aracı Rolü ve Yeniliğin Düzenleyici Etkisi ile Rekabet Avantajına Etkilerinin Çözümlenmesi" başlıklı araştırmada, Kurumsal Risk Yönetimi'nin örgütsel performans ve rekabet avantajı üzerindeki kritik rolünü incelemektedir. Norveç'in Florø şehrinde gerçekleştirilen bu araştırma, farklı sektörlerden 283 katılımcının verilerini analiz etmek için Yapısal Eşitlik Modellemesi yöntemini kullanmıştır. Bulgular, ERM'nin örgütsel performansı önemli ölçüde artırdığını ve bunun rekabet avantajı üzerindeki etkisini aracı bir rol üstlenerek sağladığını ortaya koymaktadır. ERM'nin önemli bileşenleri arasında iç çevre ve bilgi iletişimi, performansın iyileştirilmesi ve stratejik başarının sağlanması için hayati unsurlar olarak öne çıkmıştır. Bununla birlikte, yeniliğin ERM-rekabet avantajı ilişkisi üzerindeki düzenleyici rolünün istatistiksel olarak anlamlı olmadığı, ERM uygulamalarına yeniliğin entegrasyonunun bağlama bağlı etkiler gösterebileceği bulunmuştur. Çalışma, Kaynak Tabanlı Görüş (RBV) teorisini geliştirerek ve risk yönetimi, örgütsel performans ve stratejik rekabet arasındaki bağlantıyı vurgulayarak önemli teorik katkılar sunmaktadır. Araştırma, ERM'yi karar alma süreçlerine dahil etmek, stratejik hedeflerle uyumlu hale getirmek ve risk farkındalığı ve uyum kültürü oluşturmak için pratik öneriler sunmaktadır. Gelecekteki araştırmalar, ERM çerçevelerini geliştirmek için uzun vadeli etkilerin, sektöre özgü uygulamaların ve ileri teknolojilerin rolünü keşfetmelidir. Bu bulgular, sürdürülebilir büyüme ve dayanıklılık sağlamak için akademisyenlere, uygulayıcılara ve politika yapıcılara rehberlik etmektedir.
  • Öğe
    Soyut dışavurumcu portrelerin oluşum sürecindeki psikolojik etkiler
    (Karabük Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Bayraktar, Sevtap; Batur, Meral
    Bu araştırma, sanatçıların yaratıcı süreçleri ile psikolojik deneyimleri arasındaki bağlantıyı araştırmakta ve bu durumun onların duygusal, bilişsel ve zihinsel durumlarını nasıl etkilediğini ortaya koymaktadır. Dışavurumcu soyut akım, portreyi temsili olmayan, ifade edici teknikler kullanarak bir konunun içsel özünü ve duygularını yakalayan bir sanat formu olarak tanımlar. Bu sanat formu, sanatçıları dönüştürücü bir yolculuğa çıkartarak duygu ve algılarını ifade etmelerine olanak tanımış, böylece ruhlarına dair anlayışlarını derinleştirmiştir.Yaratıcı süreç, kişisel deneyimlerden, anılardan ve duygulardan alınan ilhamla başlar ve sanat eserlerini etkileyen iç gözlemi, kendini keşfetmeyi ve artan kişisel farkındalığı içerir. Sanatsal çaba ilerledikçe sanatçılar, teknik ve sezgiyi birleştirerek kontrol ve kendiliğindenliği dengelemektedir. Bu denge coşku, memnuniyet, hayal kırıklığı ve kendinden şüphe duyma gibi çeşitli duygulara yol açmaktadır. Çalışma aynı zamanda sanatta kendini ifade etmenin psikolojik etkisini ve tedavi edici potansiyelini de incelemektedir. Sanat yaratmak, duygusal rahatlamaya ve kendini iyileştirmeye yardımcı olan rahatlatıcı bir çıkış sağlamaktadır. Araştırma, ayrıca sanatta kırılganlığın ve yargılanma korkusunun rolünü araştırarak eleştiri ve reddedilmeyle ilgili kaygıları da ele almaktadır. Bu bağlamda tezin amacı, yaratıcı sürecin sanatçıların zihinsel sağlığı ve kişisel gelişimi üzerindeki dönüştürücü etkisinin altını çizmektir. Bunu yanı sıra sanatın kendini ifade etme ve iç gözlem açısından terapötik faydalarını vurgulayarak ve bu alanda daha fazla araştırmayı teşvik ederek insan ruhuna dair içgörüleri ortaya koymayı hedeflemiştir. Bu çalışma kapsamında kullanılan veriler, literatür taraması sonucu elde edilmiştir. Araştırma sonucunda elde edilen bilgiler ışığında sanatsal çaba ilerledikçe, sanatçıların teknik ve sezgiyi birleştirdiği ve bunun sonucunda da kontrol ve rastlantısallığı dengelediği görülmektedir. Sanatçılar bu ruhsal süreci ve sanatı birleştirdiğinde kendini keşfetme, sanatın tedavi edici gücünü kullanma ve tüm insani duyguların varlığını dışa vurma potansiyelini kullanmışlardır. This research explores the complex connection between artists' creative processes and their psychological experiences, focusing on how this affects their emotional, cognitive and mental states. The expressionist abstract movement defines portraiture as an art form that captures the inner essence and emotions of a subject using non-representational, expressive techniques. This art form takes artists on a transformative journey, allowing them to express their emotions and perceptions, thus deepening their understanding of their souls. The creative process begins with inspiration from personal experiences, memories and emotions. Artists navigate their inner worlds, facing vulnerability and emotional exposure that can be both liberating and challenging. This includes introspection, self-discovery and increased self-awareness, which influences works of art. As the artistic endeavor progresses, artists balance control and spontaneity by combining technique and intuition. This balance gives rise to a variety of emotions such as enthusiasm, contentment, disappointment and self-doubt. The study also examines the psychological impact and therapeutic potential of self-expression in art. Creating art provides a relaxing outlet that helps with emotional relief and self-healing. The research also addresses concerns about criticism and rejection by exploring the role of vulnerability and fear of judgment in art. Additionally, the study examines the interaction between the conscious and unconscious mind in abstract portraiture, where artworks function as a window to the subconscious. In this context, the research underlines the transformative impact of the creative process on artists' mental health and personal development. It aims to reveal insights into the human psyche by highlighting the therapeutic benefits of art for self-expression and introspection and encouraging further research in this field
  • Öğe
    Cibuti’de girişimciliğin geliştirilmesinde girişimcilik ve kuluçka merkezlerinin rolü: centre de leadershıp et d’entrepreneurıat (CLE) örneği
    (Karabük Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025) Moussa Mohamed, Sila; Gürkan, Serhan
    Bu araştırma, Liderlik ve Girişimcilik Merkezi (CLE) örneği üzerinden girişimcilik ve kuluçka merkezlerinin girişimcilik ekosistemine katkılarını incelemektedir. Çalışma, literatür taramasının yanı sıra CLE’den alınan belgeler ve raporlar ile merkez yöneticileri ve girişimcilerle yapılan görüşmelerden elde edilen veriler ışığında şekillenmiştir. Ayrıca, CLE’nin açık ofis hizmetlerinden yararlanan 10 girişimciye yönelik bir anket uygulanarak girişimcilik motivasyonları, karşılaştıkları zorluklar, devlet desteklerine erişim ve CLE’nin sunduğu hizmetlere ilişkin memnuniyet düzeyleri değerlendirilmiştir. Bulgular, CLE’nin girişimcilik ekosistemine sağladığı desteğin, girişimcilerin iş kurma süreçlerinde kritik bir rol oynadığını göstermektedir. Merkezin sunduğu ücretsiz açık ofis imkanları, eğitim programları, mentorluk ve altyapı hizmetleri, girişimcilerin başlangıç maliyetlerini düşürerek büyüme süreçlerini hızlandırmıştır. Özellikle teknoloji odaklı eğitim programlarının, yenilikçi fikirlerin hayata geçirilmesinde etkili olduğu tespit edilmiştir. Bununla birlikte, sermaye temini ve bürokratik engeller gibi sorunların girişimcilerin temel zorlukları arasında yer aldığı görülmektedir. Sonuç olarak, CLE’nin sunduğu destekler girişimcilik ekosistemine önemli katkılar sağlamaktadır. Ancak, bu katkıların daha sürdürülebilir hale gelmesi için eğitim programlarının kapsamının genişletilmesi, finansmana erişim olanaklarının artırılması ve sektörel kümelenmelerin teşvik edilmesi gibi stratejik adımlar önerilmektedir Manga is a great art and culture for Japan, selling millions of copies of comic books. Over time, this cultural comic book art has become known not only in Japan but all over the world and has managed to attract universal readers. It has been observed that this readership has also been formed in Turkey. This study is a study conducted to better understand the interest and thoughts of Turkish readers in Japanese manga in social and cultural dimensions. The study directly investigates the preferences of Turkish readers. The genres they see as suitable for them and their favorite demographics were observed. The reasons for the increasing interest in manga in recent years have been analyzed. By conducting one-on-one interviews with readers, it is understood that when the main factors of manga on readers are discussed, it is understood that it provides serious imagination development, is highly appreciated and interesting in terms of artistic, visual, storytelling. In this study, considering the answers given by Turkish manga readers, it is understood from the answers given that Japanese manga has left an impact on the lives of each of them. The reasons why Japanese manga is loved and found remarkable by Turkish readers have been further revealed and identified through these responses.
  • Öğe
    Türk okurların Japon manga kültürüne yönelik görüşleri
    (Karabük Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Özata, Tolunay; Çağlayan, Evrim
    Manga, Japonya için büyük bir sanat ve kültür olup, milyonlarca satan çizgi romanlardır. Bu kültürel çizgi roman sanatı zamanla sadece Japonya’da değil, tüm dünyada bilinirliğini arttırıp, evrensel olarak okuyucu çekmeyi başarmıştır. Bu okuyucu kitlesinin Türkiye’de de oluştuğu görülmüştür. Bu çalışma, Türk okuyucuların Japon mangasına olan ilgi ve düşüncelerini sosyal, kültürel boyutlarda daha iyi anlamak üzere yapılan bir çalışmadır. Çalışma, Türk okuyucuların tercihlerini doğrudan araştırmaktadır. Kendilerine uygun olarak gördükleri türler ve sevdikleri demografiler gözlemlenmiştir. Son yıllarda mangaya gözle görülür bir biçimde artan ilgi boyutunun sebepleri incelenmiştir. Okuyucularla bire bir görüşmeler yapılıp, manganın okuyucular üzerindeki ana etkenleri ele alındığında ciddi şekilde hayal gücünün gelişmesini sağladığı, sanatsal, görsel, hikaye anlatımı olarak fazlasıyla beğenildiği ve ilgi çekici olduğu anlaşılmaktır. Bu çalışmada, Türk manga okuyucularının verdiği cevaplar göz önüne alındığında her birinin hayatında Japon mangalarının etki bıraktığı da verilen yanıtlardan anlaşılmıştır. Japon mangalarının Türk okuyucuları tarafından neden sevildiği ve neden dikkat çekici bulunduğu bu yanıtlarla daha fazla açığa çıkmış ve tespit edilmiştir. Manga is a great art and culture for Japan, selling millions of copies of comic books. Over time, this cultural comic book art has become known not only in Japan but all over the world and has managed to attract universal readers. It has been observed that this readership has also been formed in Turkey. This study is a study conducted to better understand the interest and thoughts of Turkish readers in Japanese manga in social and cultural dimensions. The study directly investigates the preferences of Turkish readers. The genres they see as suitable for them and their favorite demographics were observed. The reasons for the increasing interest in manga in recent years have been analyzed. By conducting one-on-one interviews with readers, it is understood that when the main factors of manga on readers are discussed, it is understood that it provides serious imagination development, is highly appreciated and interesting in terms of artistic, visual, storytelling. In this study, considering the answers given by Turkish manga readers, it is understood from the answers given that Japanese manga has left an impact on the lives of each of them. The reasons why Japanese manga is loved and found remarkable by Turkish readers have been further revealed and identified through these responses.
  • Öğe
    Kümelenme ve yönetişim ilişkisi: SAHA İstanbul savunma havacılık ve uzay kümelenmesi örneği
    (Karabük Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Yazıcı, Uğur; YTıldız, Neşe
    Çalışmanın amacı kümelerde sürdürülebilir başarı için kümelenme ve yönetişim ilişkisini ortaya koymaktır. Bunun için SAHA İstanbul Savunma Havacılık ve Uzay Kümelenmesi’nde bir durum çalışması yapılmıştır. Nitel veri toplama tekniklerinden yarı yapılandırılmış mülakat tekniği kullanarak 18 katılımcıdan veri toplanmış ve MAXQDA 2020 programı ile betimsel analiz yapılmıştır. Uygulamanın savunma sanayinde yapılması, mülakat yapılacak kişilerde aranan özellikler ve kümelenme ile yönetişim konularının birlikte işlenmesinin oluşturduğu karmaşıklık çalışmanın zorluklarını oluşturmaktadır. Bulgularda kümelenme ve yönetişime zemin hazırlayan nedenler ortaya konulduktan sonra, kümelenme sürecinde ön plana çıkan yönetişim türleri olan çok düzeyli yönetişim ve ağ yönetişimiyle ilgili bilgilere yer verilmiştir. Kümelenme sürecindeki çok düzeyli yönetişimde yetenek, uyarlanabilirlik, tutarlılık, katılımcılık, hesap verebilirlik, şeffaflık, adil olma ve etkililik ilkeleri ön plana çıkmaktadır. Ağ yönetişimi ise kümelenmenin bir sonucu şeklinde tezahür etmiştir. Ağ yönetişimi bağlamında SAHA İstanbul’u başarılı yapan yönler ortaya konulmuş ve sonrasında kümede meşruiyet, ortak vizyon ve koordinasyon ilkelerine yer verilmiştir. Sonuçta, kümede sürdürülebilir başarı için kümelenme ve yönetişim ilişkisinin nasıl olacağı konusunun, zemin hazırlayan nedenler, kümeden beklentiler, küme yönetiminin görevleri ve paydaşların nasıl hareket edecekleri şeklinde çok yönlü olarak ele alınması çalışmayı değerli kılmaktadır. Kümenin meşruiyet kaynağının neler olabileceğine yer vermesi ve sonuç olarak bir model önerisinde bulunulması da literatüre ayrıca bir katkı sunmuştur. Aktif paydaşların kümelenme sürecinde daha fazla fayda elde ettiği, yönetiminse kümede sürdürülebilir başarı için ağ yönetişimi ve çok düzeyli yönetişim ilkelerine uygun hareket etmesi gerektiği söylenebilir. Küme yönetiminin performans ve paydaş yetkinliği yönetim sistemi gibi sistemler kurarak sistemli bir şekilde paydaşlarla etkileşim halinde olmasının küme başarısının sürdürülmesinde önemli katkı sunacağı değerlendirilmiştir.
  • Öğe
    Participation of sudanese women in political process
    (Karabük Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Abdalgader, Wafaa Adil Bala; Çelikçi, Abdül Samet
    The subject of this thesis is the participation and impact of Sudanese women in the political process between 1956 and 2010. In this context, this thesis focuses on women's participation in the political process in Sudan, the obstacles they have faced and how this participation has developed. This study aims to analyze the political situation of Sudanese women and the important contributions made by Sudanese women in the political field in Sudan. One of the most important aims of this study is to reveal the participation of Sudanese women in political decision-making processes and their rates of involvement in these processes. The study discusses and addresses women’s political participation with various large aspects in Sudan. The study includes three chapters. The first chapter examines the issue of political participation and women with its factors, mechanisms and types. The second chapter display political history of Sudan after colonialism and political participation in the State of Sudan through a historical narrative during the period between 1956-2010. The third chapter concludes by historical development of Sudanese women's political participation process and their role in this process. This study includes legislation and laws regarding women's political participation and reveals that women's political participation in Sudan increased from 0% to 25% in the period between 1956-2010. Bu tezin konusu 1956-2010 yılları arası dönemde Sudanlı kadınların siyasal sürece katılımı ve etkisidir. Bu çerçevde bu tez, Sudan'da kadınların siyasi sürece katılımına, karşılaştıkları engellere ve bu katılımın nasıl geliştiğine odaklanmaktadır. Bu çalışma, Sudanlı kadınların siyasal durumunu ve Sudan'da siyasal alanda yaptığı önemli katkıları analiz etmeyi amaçlamaktadır. Bu çalışmanın en önemli amaçlarından biri Sudanlı kadınların siyasal karar alma süreçlerine katılımlarını ve bu süreçlerde yer alma oranlarını ortaya koymaktır. Çalışma, Sudan'da kadınların siyasi katılımını çeşitli geniş yönleriyle tartışmakta ve ele almaktadır. Çalışma üç bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde siyasal katılım ve kadın meselesi, etkenleri, mekanizmaları ve türleri ile incelenmektedir. İkinci bölümde, Sudan'ın sömürgecilik sonrası siyasi tarihi ve 1956-2010 yılları arası dönemde Sudan Devleti'ndeki siyasal katılım tarihsel bir anlatımla ele alınmaktadır. Üçüncü bölümde Sudanlı kadınların siyasal katılım sürecinin tarihsel gelişimi ve bu süreçteki rolleri ele alınmaktadır. Bu çalışmada kadınların siyasal katılımına ilişkin mevzuat ve kanunlara yer verilmekte ve 1956-2010 arası dönemde Sudan'da kadınların siyasal katılımının %0'dan %25'e çıktığı ortaya konulmaktadır.
  • Öğe
    أثر السياق في تأويل النص القرآني
    (Karabük Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Karazi, Yousef; Kaplan, Muhammed Nur
    تمت الدراسة في هذا الرسالة تحت عنوان "أثر السياق في تأويل النص القرآني" وقد انبثقت معطياتها من أهمية موضوعها، متمثلاً في النص القرآني المقدس بوصفه نصاً عربياً شكَّل -ولم يزل- أساس البلاغة العربية متحدياً بذلك أرباب البيان وقت نزوله. وبالتالي، فإن سبب كتابة هذه الرسالة هو التعرف على قوة القرآن ومعجزته في البيئة التي تلقت خطابه ليكون تمديد زمن المعجزة القرآنية مرتكزاً إلى أساسه الصحيح، وهو عجز بلغاء العرب من مقارعة القرآن بالحجة أو معارضته بما يزيل عنه قدسيته لكونه كلام الخالق وليس كلام المخلوق. من هنا وجب البحث في طبيعة الحقل المفهومي وأثر السياق المرتبط بهذا الحقل بوصفه ذا صلة ببيئة الخطاب والتحدي، كما وجب النظر في تأويل النص القرآني، فنظرية النظم التي نادى بها الجرجاني (عبد القاهر) اقتربت من فهم البلاغة القرآنية بوصفها بلاغة مقامها الأول قوة السبك والحبك تلاؤماً مع الواقع وأسبابه، مع الأخذ بالعلم أن التأويل ضرورة لبقاء النص المقدس وامتداد تطبيقه، إذ يمثل السياق استنتاجاً للمعاني متتابعاً في الزمن إلى يومنا هذا في ظل صياغة لفظية محكمة تؤدي إلى انفتاح معاني النص على مجالات الحياة المختلفة.
  • Öğe
    Effects of tourısm on local communıty development: a case study of Istanbul
    (Karabük Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Al-Alwani, Youseif Hasan Obaid; Khane, Ashfak Ahmad
    Turkey is a country blessed with stunning natural landscapes and a rich cultural legacy, which makes it an ideal contender for the flourishing tourism industry. Not only does tourism create employment opportunities and generate income within the country, but it also contributes to overall economic growth. However, among the local residents, there are a range of perspectives regarding the benefits brought about by the tourism sector. To shed light on this matter, this research aimed to investigate how tourism impacts the progress of the local community, with Istanbul serving as a representative case study. As Turkey's most populous city, Istanbul boasts a plethora of tourist attractions and is currently experiencing unprecedented levels of development on a global scale. The researchers employed various strategies to develop this research methodology. The researcher utilized both the descriptive and analytical approaches, which involve describing various options, in order to investigate the impact of tourism on the local community in Istanbul, Turkey. The process of collecting data involved conducting personal interviews, distributing questionnaires to 950 individuals, and inquiring about the specific topic of the study. The SPSS28 was used to analyze the questionnaire data using the Alpha coefficient, frequencies, percentages, mean, standard deviation, relative weight, and Pearson correlation coefficient. The research results offer significant contributions to tourism as it significantly impacts social, economic, and environmental development in various regions worldwide. It fosters cultural exchange, creates job opportunities, and supports community development. However, it can also have negative effects on the environment, such as upsetting customs and deteriorating natural resources. In conclusion, the degree of social, economic, and environmental development is high, with tourism having a higher influence on cultural development; however, further studies are recommended with a larger sample size. Türkiye, büyüleyici doğal manzaraları ve zengin kültürel mirasıyla kutsanmış bir ülkedir ve bu da onu gelişen turizm endüstrisi için ideal bir aday yapmaktadır. Turizm sadece ülkede istihdam fırsatları yaratmakla ve gelir sağlamakla kalmaz, aynı zamanda genel ekonomik büyümeye de katkıda bulunur. Bununla birlikte, yerel halk arasında turizm sektörünün getirdiği faydalar konusunda çeşitli bakış açıları mevcuttur. Bu konuyu aydınlatmak amacıyla, bu araştırma turizmin yerel topluluğun gelişimini nasıl etkilediğini araştırmayı hedeflemiş ve İstanbul'u temsilci bir örnek olay olarak ele almıştır. Türkiye'nin en kalabalık şehri olan İstanbul, birçok turistik cazibe merkezine sahip olup, şu anda küresel ölçekte benzeri görülmemiş seviyelerde bir gelişim yaşamaktadır. Araştırmacılar bu araştırma metodolojisini geliştirmek için çeşitli stratejiler kullanmışlardır. Araştırmacı, İstanbul, Türkiye'deki yerel topluluk üzerindeki turizmin etkisini araştırmak amacıyla çeşitli seçenekleri tanımlayan hem tanımlayıcı hem de analitik yaklaşımları kullanmıştır. Veri toplama süreci, 950 kişiye anket dağıtmak, kişisel görüşmeler yapmak ve çalışmanın özel konusuyla ilgili sorular sormayı içermektedir. Anket verilerini analiz etmek için SPSS28 kullanılmış ve Alpha katsayısı, frekanslar, yüzdeler, ortalama, standart sapma, göreceli ağırlık ve Pearson korelasyon katsayısı kullanılmıştır. Araştırma sonuçları, turizmin dünya çapında çeşitli bölgelerde sosyal, ekonomik ve çevresel gelişime önemli katkılarda bulunduğunu göstermektedir. Kültürel alışverişi teşvik eder, iş olanakları yaratır ve topluluk gelişimini destekler. Ancak, çevre üzerinde olumsuz etkileri de olabilir; örneğin, geleneklerin bozulması ve doğal kaynakların tükenmesi gibi. Sonuç olarak, sosyal, ekonomik ve çevresel gelişim derecesi yüksek olup, turizmin kültürel gelişim üzerinde daha büyük bir etkisi vardır; ancak, daha geniş bir örneklem büyüklüğü ile daha fazla çalışma önerilmektedir.
  • Öğe
    Bir sivil toplum kuruluşu olarak Türkiye yardım sevenler derneği Karabük örneği
    (Karabük Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Tütüncü, Zeynep; Sağır, Adem
    İnsanlık tarihi boyunca, yardımlaşma ve sivil toplum kavramları toplumların gelişiminde önemli bir rol oynamıştır. Yardımlaşma kültürü, toplumsal sorunları çözmek ve dayanışma içinde yaşamak için insanlar tarafından geliştirilmiştir. Bu araştırma, yardımlaşma ve sivil toplumun tarihsel gelişimini incelemek için Türkiye Yardım Sevenler Derneği (TYSD) ve özellikle TYSD Karabük Şubesi'nin katkılarını incelemektedir. Araştırmanın ana konusu, yardımlaşma ve sivil toplum kavramlarının nasıl geliştiğini ve bunların Türkiye'de nasıl kullanıldığını incelemektir. TYSD' nin kuruluşu, misyonu ve faaliyetleri incelenerek, toplumsal refahın iyileştirilmesine nasıl katkıda bulunduğu araştırılmaktadır. Karabük Şubesi'nin özellikle eğitim, sağlık, sosyal yardım ve çevre koruma alanlarında yürüttüğü projeler üzerinden bölgesel düzeyde nasıl bir etkisi olduğuna dikkat çekilmektedir. Çalışmada, yardımlaşmanın ve sivil toplumun evrimini anlamak için literatür taraması ve arşiv belgeleri gibi çeşitli yöntemler kullanılmıştır. Araştırma, sivil toplumun tarihçesini ve yardımlaşma ve dayanışma ilkeleri üzerine yapılan önemli çalışmaları incelemektedir. TYSD ve Karabük Şubesi'nin faaliyetleri, kuruluş bildirileri, raporlar ve diğer belgelerle kapsamlı bir şekilde incelenmiştir. Araştırma, TYSD' nin insan haklarına saygı, toplumsal dayanışma ve yardımlaşma ilkelerini benimsediğini ve eğitim, sağlık, sosyal yardım ve çevre koruma gibi çeşitli alanlarda faaliyet gösterdiğini göstermektedir. Bununla birlikte, Karabük Şubesi, bölgenin sosyal ve ekonomik gelişimine katkıda bulunan önemli projeler yürütmektedir. Bu tez, yardımlaşmanın ve sivil toplumun toplumsal kalkınmadaki rolünü vurgular ve TYSD' nin bu süreçte oynadığı rolü anlamaya çalışır. Çalışma, sivil toplum kuruluşlarının toplumsal refahı artırmadaki rolü ve önemi üzerine önemli sonuçlar ortaya koymaktadır. Bu sonuçlar, yardımlaşmanın ve sivil toplumun Türkiye'deki toplumsal dönüşümdeki rolünü daha iyi anlamamıza yardımcı olacaktır. Bu nedenle, bu çalışma yardımlaşma ve sivil toplumun tarihsel gelişimini incelemekte ve TYSD' nin Türkiye'deki toplumsal kalkınmadaki rolünü değerlendirmektedir. Bu tez, toplumun refahı ve kalkınması için sivil toplum kuruluşlarının ne kadar önemli olduğunu vurgulamanın yanı sıra gelecekteki araştırmalar için bir temel oluşturmayı amaçlamaktadır. Throughout human history, the concepts of mutual aid and civil society have played a significant role in the development of societies. The culture of mutual aid has been developed by people to solve social problems and live in solidarity. This research examines the historical development of mutual aid and civil society by focusing on the contributions of the Turkish Philanthropy Association (TYSD), particularly the Karabük Branch of TYSD. The main subject of the research is to explore how the concepts of mutual aid and civil society have evolved and how they are utilized in Turkey. By examining the foundation, mission, and activities of TYSD, the study investigates how the organization contributes to the improvement of social welfare. Special attention is given to the projects carried out by the Karabük Branch in the fields of education, health, social assistance, and environmental protection, highlighting their regional impact. The study employs various methods, including literature review and archival documents, to understand the evolution of mutual aid and civil society. It examines the history of civil society and significant works on the principles of mutual aid and solidarity. The activities of TYSD and the Karabük Branch have been comprehensively analyzed through foundation declarations, reports, and other documents. The research demonstrates that TYSD embraces the principles of respect for human rights, social solidarity, and mutual aid, and operates in various fields such as education, health, social assistance, and environmental protection. Furthermore, the Karabük Branch undertakes significant projects that contribute to the social and economic development of the region. This thesis emphasizes the role of mutual aid and civil society in social development and seeks to understand the role played by TYSD in this process. The study reveals important findings on the role and significance of civil society organizations in enhancing social welfare. These findings will help to better understand the role of mutual aid and civil society in Turkey's social transformation. Therefore, this study examines the historical development of mutual aid and civil society and evaluates TYSD's role in Turkey's social development. In addition to highlighting the importance of civil society organizations for the welfare and development of society, this thesis aims to provide a foundation for future research.
  • Öğe
    Benin Cumhuriyetinde fotovoltaik (PV) etki ile çalışan pompa sistemi tasarımı ve modellenmesi
    (Karabük Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025) Mebounou, Lionel Landry
    Su, canlıların temel ihtiyaç maddelerinden birisidir. İnsanlar yaşamlarında ve gıda üretiminde su ihtiyaçlarını karşılamak için farklı su kaynaklarını ve bu kaynaklardan suyun temin edilmesinde farklı yöntemleri kullanmaktadırlar. Suyun temininde ister doğal kaynaklar kullanılsın ister geri dönüşüm (arıtma) sistemleri bunların kullanım yerlerine iletilmesinde enerjiye ihtiyaç duyulmaktadır. Bunun içinde kaynak ve yöntem olarak insan ve hayvan gücü, rüzgâr enerjisi, güneş enerjisi ve fosil yakıtlar gibi oldukça farklı güç kaynaklarından yararlanılmaktadır. Son yıllardaki hızlı nüfus artışı enerjinin mevcut enerji kaynaklarından yeterli miktarda temin edilememesi ve tüm dünya ülkelerinin enerjide dışa bağımlılıktan kurtulmak ve enerji ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde yenilenebilir enerji kaynakları kullanımını incelemek için yeni stratejilere yönelmişlerdir. Bu çalışmada; Benin Cumhuriyetinde, kırsal topluluk bölgelerinde ve bunlardan da birisi olan Bessassi köyünde tarımsal sulama için fotovoltaik enerji ile çalışan bir su pompalama sisteminin tasarımı ve modellenmesi farklı yöntemler kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Bu yapılan uygulama ile özellikle kırsal alanlardaki suya erişim konusundaki kritik sorunları sürdürülebilir ve ekonomik bir şekilde çözmeyi amaçlanmaktadır. Sistem elemanlarının boyutlandırılmasın ve seçiminde gelişmiş hesap ve tasarım modelleri kullanılmıştır. Bu tasarım ve seçimlerde, güneş ışınım değerleri, yerel iklim koşulları, su tablasının (kuyunun) özellikleri ve Benin bölgesinin özel su ihtiyaçları dikkate alınarak optimize edilmeye çalışılarak, sistemden yıl boyunca elde edilen performansları değerlendirilmiştir. Analitik analize göre; günlük 100 m3/saat su ihtiyacı ve toplam manometrik yüksekliği 85 m iken, pompa gücü (P) 10,3 kW’tır ve pompanın debisi 20 m3/saat olarak bulunmuştur. Pompadaki ihtiyaç duyulan elektrik enerjisi (Ee) 81,4 kWh ve fotovoltaik panel tepe gücünün (Pc), 18,772 kW ve toplam panel sayısı (Nt) 34 Panel bulunmuştur. Simülasyon analizi sonuçlar karşılaşmada maksimum manometrik yüksekliği 77 m iken pompanın debisi 20 m3 /saat olarak önerilen pompa gücü (P) 10,2 kW’dır; simülasyon programında bu değere en uygun 9,5 kW pompa gücü seçilmiştir. Pompanın harcadığı elektrik enerjisi 14137 kWh ve fotovoltaik alandan üretilen elektrik enerjisi 32.046 kWh iken toplam 28 panel (14 seri bağlanması) kullanılmaktadır. Programdan alınan veriler değerlendirildiğinde, mart ve nisan aylarda depo dolu iken kullanılamayan enerji miktarı düşük görülürken, eylül, ekim, kasım, aralık, ocak aylarda ise kullanılamayan enerji miktarları yüksek olduğunda, sıfır metre küp eksik su elde etmiştik. Sistemimizden, pompadaki ortalama toplam manometrik yüksekliğin 78 m olduğu durumda, pompalanan yıllık su hacminin 35905 m3 olduğunu, bunun da 573 m3/yıl kayıp su için sulama kullanımıyla 35927 m3/yıl su tüketildiğini elde ettik ve sistemindeki, pompaya gelen efektif enerji verimliliği 2,52 kWh/kWp/Gün ile referans gelen enerji verimliliği 5,818 kWh/m2/Gün oranı ile tanımlanan yıllık performans endeksi (PR) %43 (Sistemdeki tüm kayıpları, yani nominal doğru akım gücünden alternatif akım gücüne geçen enerjiyi ifade olarak) olduğunda ancak mart ve nisan aylarında 0,4 oranda altında bulunmuştur. Bu sayede sistemimiz %98,4 oranında ihtiyaç memnuniyetini garanti altına alırken, çalışmalarımızda kullanılan bileşenlerin seçiminden dolayı iyi bir performans gösterildiğinde sistemin kurulum maliyeti ise 43.451 euro ve toplam amortisman 18.900 euro üretim kapsamında su maliyeti 0.05euro/m3 yıllık ücretler karşılamaktadır. Water is one of the basic needs of living beings. People use different water sources and different methods to obtain water from these sources to meet their water needs in their lives and food production. Whether natural sources are used in the supply of water or recycling (purification) systems, energy is needed to transport them to the places of use. For this, quite different power sources such as human and animal power, wind energy, solar energy and fossil fuels are used as sources and methods. The rapid population growth in recent years has caused the inability to provide sufficient amounts of energy from existing energy sources and all countries in the world have turned to new strategies to get rid of external dependency in energy and to examine the use of renewable energy sources in order to meet their energy needs. In this study; The design and modeling of a water pumping system operating with photovoltaic energy for agricultural irrigation in rural community areas and one of them, Bessassi village, in the Republic of Benin was carried out using different methods. With this application, it is aimed to solve the critical problems of access to water, especially in rural areas, in a sustainable and economical way. Advanced calculation and design models were used in the dimensioning and selection of system elements. In these designs and selections, solar radiation values, local climatic conditions, water table (well) characteristics and the special water needs of the Benin region were taken into account and the performances obtained from the system throughout the year were evaluated. According to the analytical analysis; while the daily water requirement is 100 m3/hour and the total manometric height is 85 m, the pump power (P) is 10,3 kW and the pump flow rate is 20 m3/hour. The required electrical energy (Ee) in the pump is 81,4 kWh and the peak power of the photovoltaic panel (Pc) is 18,772 kW, while the total number of panels (Nt) is 34 Panels. Simulation analysis results show that the maximum manometric height is 77 m, the pump flow rate is 20 m3 / hour, and the recommended pump power (P) is 10.2 kW; the most suitable pump power for this value is 9.5 kW in the simulation program. The electrical energy consumed by the pump is 14137 kWh and the electrical energy produced from the photovoltaic field is 32.046 kWh, while a total of 28 panels (14 series connection) are used. When the data obtained from the program is evaluated, while the amount of unused energy is low when the tank is full in March and April, we obtained zero cubic meters of deficient water when the amount of unused energy is high in September, October, November, December and January. From our system, we obtained that when the average total manometric head in the pump is 78 m, the annual pumped water volume is 35905 m3, which means 35927 m3/year of water is consumed by irrigation use for 573 m3/year of lost water, and the annual performance index (PR) defined by the effective energy efficiency of the pump at 2.52 kWh/kWp/day and the reference energy efficiency at 5.818 kWh/m2/day rate in the system is 43% (expressing all losses in the system, i.e. the energy transferred from nominal direct current power to alternating current power) is found to be below 0.4 only in March and April. In this way, our system guarantees 98.4% need satisfaction, and when a good performance is shown due to the selection of components used in our work, the installation cost of the system is 43,451 euros and the total depreciation is 18,900 euros, while the water cost is covered by annual fees of 0.05 euros / m3 within the scope of production.
  • Öğe
    Döküm alüminyum alaşımının akıcılığının incelenmesi
    (Karabük Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025) Ulusal, Muhammed Mahşuk; Tunçay, Tansel
    Bu çalışmada, yerçekimine karşı kum ve metal (St 52 kalite çelik) kalıpta A356 alaşımının akıcılığı farklı bir bakış açısı ile incelenmiştir. Kum kalıplarda A356 alaşımının akıcılığı, üç farklı döküm sıcaklığında (725, 740 ve 755˚C) ve farklı kesit (2, 4 ve 6 mm kalınlıklarda) alanlarına sahip Archimeds spiraleri ile tek seferde birden fazla kesit alanındaki akıcılıkları elde edilmiştir. Metal kalıpta ise yine üç farklı döküm sıcaklığında (725, 740 ve 755˚C) ve üç farklı kalıp sıcaklığında (125, 150 ve 175˚C) döküm işlemi gerçekleştirilmiştir. Sonuç olarak, kum kalıba döküm metodunda 2 mm kesit kalınlığında akıcılığın çok değişmediğini, 4 ve 6 mm kalınlıklarda döküm sıcaklığının artmasına bağlı olarak akıcılığın iyileştiği ölçülmüştür. Ama 2 mm kesit kalınlıklarında kesiti doldurabilme kabiliyetinin (yüzey profilinin) döküm sıcaklığının artması ile iyileştiği görülmüştür. 2 mm kalınlıkta İkincil Dendrit Kollar Arasındaki Mesafe (İDKAM) döküm sıcaklığından etkilenmezken, 4 ve 6 mm kalınlıklarda İDKAM artığı belirlenmiştir. Farklı kalınlıklardaki akıcılık kolları uç kısımlarından alınan döküm A356 alaşımının yoğunluk sonuçlarına göre; döküm sıcaklının ve kesit kalınlığının artmasıyla yoğunluk düşmektedir. Kum kalıba dökümü gerçekleştirilen A356 alaşımının artan döküm sıcaklığına bağlı olarak akıcılığı artmıştır. A356 alaşımının döküm sıcaklığı ve metal kalıp sıcaklığına bağlı olarak akıcılık iyileşmiştir. Kum kalıplarda döküm sıcaklığına bağlı olarak İDKAM artışı net bir şekilde artış gösterirken, 725 ˚C de artan metal kalıp sıcaklığında İDKAM azalmış, 740 ˚C de artan metal kalıp sıcaklığında İDKAM net bir şekilde değişmemiştir. Buna karşın 755 ˚C de artan metal kalıp sıcaklığında İDKAM artmaktadır. In this study, the fluidity of A356 alloy in sand and metal (St 52 quality steel) moulds against gravity was investigated from a different perspective. The fluidity of A356 alloy in sand moulds was obtained with Archimedes spirals having three different casting temperatures (725, 740 and 755˚C) and different cross-sectional areas (2-, 4- and 6-mm thicknesses) at one time. In the metal moulds, the casting process was carried out again at three different casting temperatures (725, 740 and 755˚C) and three different moulds temperatures (125, 150 and 175˚C). As a result, it was measured that the fluidity did not change much in the 2 mm cross-sectional thickness in the sand mould casting method, and the fluidity improved depending on the increase in the casting temperature in 4- and 6-mm thicknesses. However, it was observed that the ability to fill the cross-section (surface profile) in 2 mm cross-sectional thicknesses improved with the increase in the casting temperature. While the Distance Between Secondary Dendrite Arms (SDAS) at 2 mm thickness is not affected by the casting temperature, an increase in SDAS was determined at 4- and 6-mmthicknesses. According to the density results of the cast A356 alloy taken from the ends of the fluidity arms at different thicknesses; the density decreases with the increase of the casting temperature and section thickness. The fluidity of A356 alloy cast in sand mold increased with increasing casting temperature. The fluidity of A356 alloy improved depending on the casting temperature and metal mold temperature. While the increase in IDKAM in sand molds showed a clear increase depending on the casting temperature, IDKAM decreased with increasing metal mold temperature at 725 ˚C, and IDKAM did not change clearly with increasing metal mold temperature at 740 ˚C. On the other hand, IDKAM increased with increasing metal mold temperature at 755 ˚C.
  • Öğe
    Yüzey mekanik deformasyon cihaz tasarimi ve imalati
    (Karabük Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Özay, Onur; Ünal, Okan
    Bu çalışmada, malzemenin herhangi bir kimyasal değişiklik oluşturmadan mekanik özelliklerini değiştirmeye yarayan Yüzey Mekanik Deformasyon (YMD) işlemi cihaz tasarımı yapılmış ve imal edilmiştir. Cihaz, Solidworks 2022 bilgisayar destekli tasarım programı kullanılarak tasarlanmıştır. Proje teknik resim değerlendirmelerine uygun olarak imal edilmiştir. YMD işlemi ünitesinin tasarım ve imalat tamamlandıktan sonra makinenin uygunluğu için gerekli çalışmalar yapılmış olup kontrollü frekans değerlerinde çalışma sistemi test edilmiştir. Sistem 1 Hz-50 Hz frekans aralıklarında sorunsuz çalıştığı gözlemlenmiştir. In this study, a surface mechanical attrition treatment (SMAT) equipment was designed and manufactured to enhance mechanical performance of the material without causing any chemical alterations. The equipment was designed using the SolidWorks 2022 software and manufactured in accordance with the project specifications. The project was manufactured in accordance with technical drawing evaluations. After the design and manufacturing of the SMD process unit were completed, the necessary studies were conducted to assess the machine's suitability, and its operational system was tested at controlled frequency values. It was observed that the system operated smoothly within the frequency range of 1 Hz to 50 Hz.
  • Öğe
    Erken cumhuriyet döneminde alman heykeltıraşlar ve eserleri
    (Karabük Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Efe, Gülüstan; Uzun, Tolga
    Osmanlı döneminde ilk figürlü heykel örnekleri 19. yüzyılda görülmüştür. 1839 yılında Tanzimat’ın ilanı ile birlikte Osmanlı İmparatorluğu’nda batı etkisi bir çok alanda görülmeye başlanmıştır. 1867 yılında Sultan Abdülaziz Avrupa seyahatine çıkmış meydanlar ve parklar gibi kamuya açık alanlarda gördüğü imparatorların görkemli anıtlarından etkilenmiştir. Yurda döndükten sonra bir büst ve atlı bir heykel siparişi veren Abdülaziz böylece heykelini yaptıran ilk Osmanlı padişahı olmuştur. Heykelin Osmanlı döneminde asıl gelişimi 1883 yılında Sanayi-i Nefise Mektebinin açılması ile olmuştur. Burası resim, heykel, mimari gibi sanat dallarında eğitim verecek bir sanat okuludur. Heykel eğitimi de ilk kez bu okulda verilmiştir. Okulun heykel bölümünün başına aynı zamanda müdür yardımcısı da olan Yervant Osgan Efendi isimli azınlık bir heykeltıraş geçmiştir. Mektebin heykel derslerini veren Yervant Osgan daha sonra Cumhuriyet Dönemi’nde bir çok anıt yapacak olan Türk heykeltıraşlarında hocası olmuştur. Cumhuriyetin ilanından sonra modern cumhuriyetin inşası sürecinde sanatın bir çok alanında sanatçı ihtiyacı oluşmuştur. Bu süreci görsel olarak yansıtacak alanlar mimari ve heykel sanatı olmuştur. Cumhuriyet’in henüz yeni kurulduğu bu yıllarda alanında uzman sanatçıların olmayışı ve yetenekli öğrencilerin yurt dışı eğitimine gitmesi ile yabancı sanatçılara yönelinmiştir. Cumhuriyetin ilk heykel örnekleri Atatürk’ün çeşitli iller de yer alan anıtları olmuştur. Cumhuriyetin ilk yıllarında yapılan bu Atatürk anıtları yabancı heykeltıraşlara sipariş edilmiştir. Bir süre sonra artık Türk öğrenciler yetişip alanlarında uzman heykeltıraş olmuşlar ve Atatürk anıtları da dahil bir çok heykel projelerini artık Türk heykel sanatçıları yapmaya başlamıştır. Mimari ve heykel alanlarında Erken cumhuriyet döneminde çoğunlukla Alman sanatçıların tercih edilmesinde Türk-Alman ilişkilerinin etkisi olmuştur. Osmanlı döneminde ittifak ile başlayan bu ilişkiler devamında dostluğa dönüşmüştür. Bu süreçte de Alman bilim adamları, sanatçılar ve Alman vatandaşları Osmanlı topraklarına gelmiş ve kendileri için Alman okulları ve hastaneleri inşa etmişlerdir. Türk-Alman ittifakı ile Osmanlı Devleti I. Dünya Savaşı’na Almanya’nın yanında katılmıştır. Özellikle heykel alanında Almanya’da döküm teknolojisinin ileride oluşu bu sanat dalında Almanların ön plana çıkmasını sağlamıştır. Dolaysıyla Cumhuriyet’in erken döneminde Heinrich Krippel, Anton Hanak, Josef Thorak ve Rudolf Belling isimlerinde 4 Alman kökenli heykeltıraş ülkemizin ilk heykel örneklerini yapmışladır. Bu sanatçıların Ankara, İstanbul ve diğer illerde de eserleri yer almaktadır. II. Dünya Savaşı’na giden süreçte de Almanya’da yeni yönetim ile sorun yaşamaya başlayan bir çok Alman kökenli mimar, mühendis ve heykeltıraş Türkiye’ye sığınıp bir süre Türkiye de yaşamışlardır. Heykel alanında da Rudolf Belling bu sanatçılar içinde yer almaktadır Bir çok esere de imza atan bu sanatçılar ayrıca üniversitelerde eğitim vermiştir. Savaşın bitmesi ile ülkemizde ki Alman kökenli sanatçılar ülkelerinden tekrar davet almış ve Almanya’ya geri dönmüşlerdir.
  • Öğe
    Setan geliştirici katkılı dizel/ kenevir yağı yakıt karışımlarının dizel motor performans ve emisyon etkilerinin araştırılması ve optimizasyonu
    (Karabük Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Baylak, Mustafa Oğuz Kaan; Akay, Mehmet Emin
    Fosil yakıtların içten yanmalı motorlu taşıtlarda kullanımının son yıllarda artması nedeniyle oluşan yüksek egzoz emisyonları alternatif yakıt arayışlarını hızlandırmıştır. Kullanılabilecek alternatif yakıtların birçoğunda dizel motorlar üzerinde revizyonlar yapılması gerekmektedir. Bu nedenle, biyodizel yakıtlar ve yakıt karışımları ile yapılan birçok çalışmada dizel motorlarda revizyon yapılmadan alternatif yakıtlar kullanılmış, oluşan olumsuzlukların giderilmesi ve motor performasının artırılması ise yakıt katkı maddeleri ile sağlanmıştır. Bu çalışmada kenevir tohumu yağı (sabit %5), üç farklı oranlarda setan artırıcı yakıt katkısı 2-EHN (%10, %12,5 ve %15) ve üç farklı oranlarda dizel yakıt (%85, %82,5 ve %80) ile yakıt karışımları elde edilmiştir. Oluşturulan yakıt karışımları ve saf dizel (%100 dizel) yakıtı, tek silindirli dizel motorda test edilerek fren özgül yakıt tüketimi (FÖYT) ve egzoz emisyonları açısından incelenmiştir. Bu çalışmada ayrıca fren özgül yakıt tüketimi ve egzoz emisyonları için optimum 2-EHN oranı ve motor yükü, yanıt yüzey yöntemi (RSM) vasıtası ile belirlenmiştir. Deneylerde elde edilen sonuçlara göre kenevir tohumu yağının ve 2-EHN yakıt katkısının emisyon değerleri açısından en iyi sonuçları verdiği görülmüştür. Emisyonlar açısından sonuçlar incelendiğinde, D100 yakıtına kıyasla genel olarak üç yakıt karışımı için düşük emisyon sonuçları elde edilmiştir. Yakıt karışımlarından D82.5K5E12.5 yakıtı; karbon monoksit (CO) oranında %27 azalma, hidrokarbon (HC) oranında %47 azalma ve karbondioksit (CO2) oranında %2,2 azalma elde edilmiştir. Oksijen (O2) oranı tüm yakıt karışımında %0,1-0,2 düşüş göstermiştir. Ancak azot oksit (NOX) oranı D82.5K5E12.5 karışımında %30 ile diğer karışımlara göre daha fazla artış göstermiştir. Bu çalışma da ikinci aşamada RSM ile optimizasyon gerçekleştirilmiştir. Yapılan deneylerin sonuçları ışığında, emisyonlar ve fren özgül yakıt tüketimi RSM ile analiz edilmiş, korelasyon denklemleri oluşturulmuş ve bu denklemler aracılığıyla optimum parametreler tespit edilmiştir. RSM ile FÖYT ve diğer tüm emisyon değerlerinin minimum olması için optimizasyon yapılmıştır. Yapılan optimizasyon sonucunda yapılan yakıt karışımlarında, 2-EHN miktarının %6 artırılması ve 1.500 W motor yükünde emisyonlar için optimum sonuçları vereceği bulunmuştur. Daha sonra optimizasyon sonuçları doğrulanmış ve ortalama %2,78 bağıl hata ile optimizasyonun başarılı olduğu belirlenmiştir. Bu çalışma ile kenevir tohumu yağı, 2-EHN setan artırıcı ile dizel yakıt karışımının emisyonlar açısından iyi bir alternatif yakıt olabileceği görülmektedir. Birçok parametre ile yakıtların incelenmesi gerektiğinden RSM’nin uygun bir yöntem olduğu doğrulama deneyi ile görülmüştür.
  • Öğe
    Din, mezhep ve milli kimlik unsurlari bağlaminda iran-azerbaycan ilişkilerinin temel meseleleri
    (Karabük Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Aghayev, Ali; Asker, Ali
    Tarihe bakıldığında Azerbaycan Türkleri tarafından bölgede farklı zamanlarda değişik devletlerin kurulduğu görülmektedir. Safeviler, Afşarlar, Kaçarlar gibi Türk devletlerinin uzun yıllarla yönettiği coğrafya yaşanan savaşlar sonucunda Kaçar Hanedanı döneminde Gülistan (1813) ve Türkmençay (1828) antlaşmaları ile bölünmüştür. Bu antlaşmalarla bölgenin en önemli etnik faktörü olan Azerbaycan Türkleri birbirinden ayrılmış ve Azerbaycan milli kimliği parçalanmıştır. Bu minvalde Aras Nehri’nin kuzeyinde kalan kısım Rusya’nın, güneyinde kalan ve “Güney Azerbaycan” olarak adlandırılan bölge ise İran’ın yönetiminde kalmıştır. Bunu takiben Kaçar Hanedanı dağıldıktan sonra Pehlevi Hanedanı İran tahtına oturmuş ve Azerbaycan Türklerine karşı asimilasyon politikaları bu dönemden itibaren daha sık uygulanmaya başlanmıştır. Bu politikalara karşı çıkan Azerbaycan Türkleri 1945’te Seyit Cafer Pişeveri önderliğinde Güney Azerbaycan Milli Hükümetini kurmuş, ancak bu hükümet, bir yıl sonra, yani 1946 yılında son bulmuştur. 1991’de Sovyetler Birliği’nin dağılması ile Kuzey Azerbaycan bağımsızlığını yeniden kazanmıştır. 1991 yılında İran İslam Cumhuriyeti Azerbaycan’ın bağımsızlığını tanımış ve iki ülke arasında diplomatik ilişkilerin temeli atılmıştır. Ortak tarihi mirası ve pek çok kültürel değerleri paylaşan iki ülke, devlet yapısı ve yönetim açısından birbirinden oldukça farklıdır. İslam Devrimi ile İslami yönetim şeklini benimseyen İran ve onun tam aksine seküler bir devlet olan Azerbaycan arasında siyasi, hukuki ve yönetimsel açıdan derin farklılıklar bulunmaktadır. Ayrıca bu iki devlet arasında zaman zaman Güney Azerbaycan meselesi de bazen açıktan, bazen de dolaylı yoldan bir sorun haline gelmektedir. 2020’de yaşanan 44 günlük II. Karabağ Savaşı ve Azerbaycan’ın kazanmış olduğu mutlak zafer Kafkasya’daki dengeleri değiştirirken, iki ülke arasındaki ilişkileri yeni boyuta taşımıştır.
  • Öğe
    Irak -Musul bölgesinde PV sistem destekli akıllı sulama sisteminin modellenmesi
    (Karabük Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Alhilo, Karam Wadhah Hameed; Kaya, Metin
    Bu tez çalışmasında, PV enerji kaynaklarıyla çalışan akıllı sulama sistemi tasarımı ve uygulanabilirliği amaçlanmıştır. Çalışmada, teorik modelleme, PVsyst yazılımı aracılığıyla simülasyon ve MATLAB ile hesaplamalı analiz içeren bir metodoloji kullanmaktadır. Çalışma, tarım uygulamalarında su ve enerji verimliliğini artırmak için fotovoltaik (PV) sistemlerin akıllı bir sulama çerçevesi ile entegrasyonunun fizibilitesini araştırmaktadır. Teorik temeller, enerji üretimi ve su talebi arasındaki uyumu sağlamak için sistemin operasyonel dinamiklerini modellemek üzere oluşturulmuştur. PVsyst simülasyonları, fotovoltaik bileşenlerin performansı ve boyutlandırılması hakkında çeşitli çevresel koşullar altında öngörüler sağlamıştır. MATLAB, sistem kontrol stratejilerini ve performans matrislerini optimize etmek, algoritma geliştirme ve veri analizi için kullanılmıştır. On dönümlük buğday üretimi yapan çiftliğe su sağlamak üzere akıllı sulama modellenmesi yapılmıştır. Çiftlikte tarla sulamak için gerekli olan enerji ihtiyacını karşılamak üzere PV sistem kapasitesi belirlenmeye çalışılmıştır. Bu sistemin kapasitesini belirlemek için PVsyst yazılım programı kullanılmış ve 1,4 kWp kurulum değeri tespit edilmiştir. Fotovoltaik paneller (PV) 700Wh değerine sahip iki modül kullanılarak 1,4 kWh’lık bir dizi oluşturulmuştur. Bu sistemden yıllık 2154kWh enerji üretimi gerçekleştirilebileceği hesaplanmıştır. Yapılan hesaplamalarla üretilen enerji miktarı ile 6446 m3 su pompalanabileceği öngörülmüştür. Bu da ihtiyaç duyulan su talebinden %33 daha fazladır. Tez çalışmamızda gerçekleştirdiğimiz sistem ile dizel yakıtla çalışan sulama sistemi arasında, enerji maliyetleri ve yaşam döngüsü maliyetleri açısından karşılaştırıldığında (COE - LCC) %61 daha düşük olduğu hesaplanmıştır. Yeni sistem ayrıca otomatik bir kontrol sistemine sahipken, eski sistem manuel bir kontrol sistemine sahiptir. Sonuç olarak, tez çalışmamızda geliştirdiğimiz sistem ile dizel yakıtla çalışan ve geleneksel PV sistemle çalışan sulama sistemlerine göre daha verimli, ekonomik ve güvenilir yapıya sahip olduğunu ortaya koymaktadır.
  • Öğe
    The impact of corporate social responsibility on the sustainability performance of travel and leisure companies
    (Karabük Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Dahir, Amira Mohamoud; Tekin, Hasan
    Bu çalışma kurumsal sosyal sorumluluğun (KSS) seyahat ve eğlence şirketlerinin sürdürülebilirlik performansı üzerindeki etkisini incelemekte, ayrıca KSS girişimlerinin sektördeki sürdürülebilirliğin çevresel, sosyal ve yönetişim (ESG) boyutlarını nasıl etkilediğini ve bu çabaların somut performans iyileştirmelerine dönüşüp dönüşmediğini değerlendirmektedir. 2002-2022 yılları arasında 301 şirketten oluşan bir panel veri seti kullanılarak, veriler Thomson Reuters Worldscope ve ESG veri tabanlarından indirilmiştir. Sabit ve rastgele etkiler modelleri de dahil olmak üzere analitik teknikler, gözlemlenemeyen özelliklerin kontrol edilmesine izin vermiş ve KSS'nin sürdürülebilirlik sonuçları üzerindeki etkilerine ilişkin sağlam tahminler üretmiştir. Sonuçlar, daha yüksek KSS seviyelerinin tüm ÇSY boyutlarında gelişmiş sürdürülebilirlik performansı ile pozitif ilişkili olduğunu ve en güçlü etkilerin çevresel performansta gözlemlendiğini göstermektedir. Zaman serisi analizi, yüksek KSS katılımına sahip şirketlerin, KSS'nin uzun vadeli stratejik bir yatırım olduğu görüşünü destekleyecek şekilde tutarlı performans iyileştirmeleri elde ettiğini ortaya koymaktadır. Çalışma ayrıca, küresel finansal kriz ve COVID-19 salgını gibi ekonomik gerilemeler KSS'nin etkinliğini kısmen zayıflatırken, güçlü KSS taahhütlerine sahip şirketlerin daha fazla dayanıklılık gösterme eğiliminde olduğunu ortaya koymuştur. Bu bulgular, KSS'nin paydaş beklentilerini karşılayan sürdürülebilir uygulamaları teşvik etmedeki pratik değerini vurgulamakta ve dalgalanmalarda bile firma istikrarına katkıda bulunmaktadır.