Lisansüstü Eğitim Enstitüsü Tez Koleksiyonu
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Güncel Gönderiler
Öğe Takım çeliğinin tel erozyon ile işlenmesinde yüzey pürüzlülüğü için kesme parametrelerinin optimizasyonu(Karabük Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025) Kocaoğlu, Eren; Günay, MustafaÇelikler geliştirilebilen mekanik özellikleri sayesinde otomotiv, inşaat, tıp ve havacılık sektöründe sıklıkla kullanılan malzeme grubudur. Kimyasal bileşimlerinin değiştirilmesi veya ısıl işlemler neticesinde yapısal davranışlarının geliştirilmesi birçok uygulamalarda kullanılmasının başlıca nedenidir. Özellikle kalıpçılık sektöründe, yüksek sertlikte karmaşık geometrilere sahip parça üretimlerinde geleneksel olmayan talaşlı imalat yöntemleri tercih edilmekte olup, bu imalat yöntemlerinde işleme parametreleri optimizasyonu gereksinimi devam etmektedir. Bu çalışmada, kalıp parçalarının imalatında yaygın olarak kullanılan DIN 1.2714 (56NiCrMoV7) sıcak iş takım çeliğinin tel erozyon ile işlemesinde (WEDM) yüzey pürüzlülüğü, kerf genişliği ve malzeme kaldırma oranı (MRR) için kesme parametrelerinin optimize edilmesi hedeflenmiştir. Bu amaçla, Taguchi deney tasarımı esaslı ana kesim ve son kesim stratejisi uygulanarak WEDM deneyleri yapılmıştır. İşleme parametreleri olarak vurum süresi (Ton), vurum bekleme süresi (Toff) ve tabla ilerleme hızı (Ts) seçilmiştir. İşleme parametrelerin etki performans kriterleri üzerindeki etki düzeyleri varyans analizleriyle (ANOVA) araştırılmıştır. Pürüzlülük kontrol kriterleri (Ra ve Rz) açısından vurum süresi ve tabla ilerleme hızı arttıkça pürüzlülük değerlerinde artış gözlenmiştir. Son kesim işlemi ile Ra ve Rz için sırasıyla % 10,78 ve % 10.01’lik bir iyileşme sağlanmıştır.Öğe AISI4140 çeliğinin soğutma ve yağlama ortamlarında tribolojik özelliklerinin incelenmesi(Karabük Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025) Özen, Erdem; Korkmaz, Mehmet ErdiAISI 4140 çeliğinin soğutma ve yağlama ortamlarında aşınma davranışının incelenmesine odaklanmaktadır. AISI 4140 çeliği, yüksek mukavemet ve tokluk özelliklerine sahip olan bir alaşım çeliğidir ve genellikle mühendislik uygulamalarında kullanılmaktadır. Ancak, çalışma koşullarına bağlı olarak aşınma ve yorulma gibi mekanik hasarlarla karşılaşabilir. AISI 4140 çeliğinin aşınma direncini artırmak için soğutma ve yağlama gibi farklı yöntemlerin etkileri incelenecektir. Soğutma ve yağlama, malzemenin yüzey sertliğini, sürtünme katsayısını ve aşınma direncini etkileyen faktörlerdir. Bu çalışma, çeşitli soğutma ve yağlama ortamlarının AISI 4140 çeliğinin aşınma direncine olan etkisini deneysel olarak değerlendirecektir. Deneyler, çeşitli soğutma ve yağlama ortamlarında yapılarak, malzemenin aşınma davranışı üzerindeki etkileri belirlenecektir. Ayrıca, mikroyapısal analizler ve yüzey karakterizasyon teknikleri kullanılarak malzemenin yüzey özellikleri incelenecek ve aşınma mekanizmaları açıklığa kavuşturulacaktır. AISI 4140 çeliğinin aşınma direncini artırmak için en etkili soğutma ve yağlama yöntemlerini belirlemeye yardımcı olacaktır. Bu bilgi, endüstriyel uygulamalarda malzeme seçimi ve işleme süreçlerinin optimize edilmesinde önemli bir rol oynayabilir. Ayrıca, bu çalışma, genel olarak alaşım çeliklerin aşınma davranışının anlaşılmasına katkıda bulunacaktır.Öğe Hardox 450 çeliğinin soğutma ve yağlama ortamında aşınma davranışının incelenmesi(Karabük Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025) Hinfiene, Pagou; Korkmaz, Mehmet ErdiHardox çeliği, sürtünme ve aşınmaya karşı yüksek aşınma direnci, yüksek darbe dayanımı, kolay kaynaklanabilirliği, yüksek sünekliği ve iyi işlenebilirliği ile bilinir. Bu çelik çoğunlukla madencilik endüstrilerinde yüksek aşınma altında kullanılacak makine üretim parçaları için kullanılır. Mevcut altı Hardox çelik türü arasında Hardox çelik 400, 450 ve 500 türleri çoğunlukla damperlerin yapısında kullanılır. Bu araştırma, Hardox Steel 450'nin çeşitli kuru ve soğutma ortamlarında Tungsten Karbür (WC) bilyalara karşı tribolojik performansına odaklanacaktır. Çeşitli Hardox Steel 450 numuneleri kuru, yağ (MQL Oil Mobil Vacuoline 525) ve soğuk yağ (CRYMQL Oil Mobil Vacuoline 525) ortamlarda bilye-düz karşılıklı sürtünme kullanılarak test edilmiştir. Test verileri 100 m kayma mesafesi, 40 mm/s kayma hızı, 120 rpm hız ve x-koordinatlarında 5 mm stroku içermektedir, ayrıca kullanılan yükler 20, 30 ve 40N'dur. Bunu kütle kaybı, aşınma kuvvetleri ve aşınma derinliği gibi en önemli tribolojik özelliklerin yanı sıra SEM mikrograflarının incelenmesi takip etmiştir. Sonuçlar, en düşük kütle kaybının CRYMQL ortamında meydana geldiğini göstermiştir. Buna ek olarak, en yüksek aşınma derinliği değerinin kuru ortamda 40 mm/s kayma hızında ve 40 N yükte 10 μm'ye eşit olduğu ortaya çıkmış. Ayrıca, minimum sürtünme kuvveti değeri (2,3 N) CRYMQL ortamında 40 mm/s kayma hızında ve 20 N yükte elde edilmiştir.Öğe Otomotiv endüstrisinde dış kaporta olarak kullanılan poliüretan ve SMC malzemelerin karşılaştırılmalı analizi(Karabük Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025) Başpınar, Buğra; Asgarov, KhangardashBu çalışmada, otomotiv endüstrisinde dış kaporta parçalarının üretiminde kullanılan poliüretan (PUR) ve SMC (Sac Kalıplama Bileşiği) malzemelerinin karşılaştırmalı bir analizi yapılmıştır. Çalışma, her iki malzemenin üretim süreçlerini, fiziksel ve mekanik özelliklerini, maliyet etkinliklerini, çevresel etkilerini ve sürdürülebilirlik açısından sağladıkları avantajları incelemektedir. Tezin temel amacı, otomotiv sektöründe daha verimli, dayanıklı, ekonomik ve çevre dostu malzeme seçiminde rehberlik etmektir. Poliüretan, esneklik, hafiflik ve darbe dayanıklılığı gibi avantajlarla otomotiv sektöründe yaygın olarak kullanılmaktadır. Ancak, üretim süreçlerinde kalite kontrol sorunları ve yüksek maliyetler gibi dezavantajları da bulunmaktadır. SMC malzemeleri ise cam elyafı ile takviyelenmiş termoset bir kompozit olup, yüksek çekme dayanımı, termal kararlılığı ve hafifliği ile dikkat çekmektedir. Bununla birlikte, SMC malzemelerinin üretim maliyetleri genellikle daha yüksektir. Çalışmada, her iki malzemenin üretim süreçleri detaylı olarak ele alınmıştır. Poliüretan, genellikle RIM (Reaksiyon Enjeksiyon Kalıplama) işlemiyle üretilirken, SMC üretim süreci reçine ve cam elyafının karıştırılıp kalıplama işleminde yüksek sıcaklık ve basınç altında kürlendiği bir prosesi içermektedir. Poliüretan malzemeler, daha düşük üretim maliyetlerine sahip olsa da, kalite tutarsızlıkları ve işleme zorlukları gibi dezavantajlar taşırken, SMC malzemeleri daha karmaşık kalıplama ve üretim süreçleri gerektirir. Fiziksel ve mekanik özellikler açısından yapılan karşılaştırmada, poliüretan malzemeler yüksek esneklik ve darbe emme kapasitesine sahipken, SMC malzemeleri daha yüksek çekme ve bükülme dayanımına sahiptir. Ancak, poliüretan malzemeleri termoplastik özellikleri nedeniyle sıcaklık değişimlerine karşı hassas olabilirken, SMC malzemeleri yüksek sıcaklıklara karşı daha dayanıklıdır fakat esneklik açısından sınırlıdır. Maliyet analizi, otomotiv üretim süreçlerinde malzeme seçiminde kritik bir faktördür. Poliüretan, küçük ve orta ölçekli üretimler için daha uygun maliyetli bir seçenek sunarken, SMC malzemeleri büyük ölçekli üretimler için daha ekonomik olabilmektedir. Ancak, SMC’nin kalıp aşınması ve bakım masrafları maliyetleri artıran unsurlar arasında yer almaktadır. Ayrıca, her iki malzemenin geri dönüşüm potansiyelleri incelenmiş, poliüretan malzemelerin geri dönüşümünün zorlukları ve SMC’nin geri dönüşümünde daha fazla enerji gerekliliği olduğu bulunmuştur. Çalışmanın sonucunda, her iki malzemenin de otomotiv dış kaporta parçaları üretiminde önemli potansiyellere sahip olduğu sonucuna varılmıştır. Poliüretan, esnekliği ve hafifliği ile küçük ve orta ölçekli üretimler için uygunken, SMC malzemeleri daha büyük ve karmaşık dış kaporta parçalarının üretimi için ideal bir seçenek sunmaktadır. Her iki malzemenin de üretim süreçlerinde karşılaşılan zorluklar ve çevresel etkiler göz önünde bulundurularak, otomotiv üreticilerinin malzeme seçiminde dikkatli olmaları gerektiği vurgulanmıştır. Sonuç olarak, bu çalışma otomotiv üreticilerine malzeme seçimi ve üretim süreçlerini optimize etme konusunda rehberlik etmeyi amaçlamaktadır. Gelecekte, her iki malzemenin de daha verimli ve çevre dostu üretim süreçleri ile daha geniş bir kullanım alanına sahip olması beklenmektedir. Bu doğrultuda, araştırmaların devam etmesi ve yeni teknolojilerin geliştirilmesi, otomotiv endüstrisinde sürdürülebilir ve verimli malzeme kullanımını artıracaktır.Öğe Yalın üretim ile ayakkabı imalatında israf azaltma ve verimlilik artırma(Karabük Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025) Akar, Mehmet; Çelik, Mustafa BahattinBu tez çalışması, yalın üretim prensiplerinin ayakkabı imalat sektöründe bir uygulama alanı bulabileceğini ortaya koymayı hedeflemektedir. Bu amaç doğrultusunda, bir ayakkabı fabrikasının kesimhane bölümü özelinde yalın üretim teknikleri uygulamaya konulmuş ve sonuçları detaylı bir şekilde analiz edilmiştir. Çalışmanın temel motivasyonu, üretim süreçlerindeki israfı minimize ederek verimliliği artırmaktır. Bu çerçevede, mevcut durum analizi yapılarak kesimhane bölümündeki temel sorunlar tespit edilmiş, ardından çeşitli yalın üretim araçları ve yöntemleri kullanılarak iyileştirme çalışmaları gerçekleştirilmiştir. Kaizen yaklaşımı sürekli iyileştirme çabalarına rehberlik etmiştir. Uygulama sürecinde, planlı çalışma sistemine geçilmesi, iş akışının düzenlenmesi, iş yükünün dengelenmesi ve hata önleme mekanizmalarının geliştirilmesi gibi faaliyetler ön plana çıkmıştır. Bu çalışmalar neticesinde, üretimde kayda değer bir artış sağlanmış, makine duruş süreleri azaltılmış, malzeme fireleri minimize edilmiş ve çalışan verimliliği artırılmıştır. Özellikle çoklu stampa kullanımı ve Ajan CAM yazılımı ile yapılan optimizasyonlar, malzeme verimliliğinde önemli katkılar sunmuştur. Bu bağlamda, iyileştirme faaliyetleri öncesi ve sonrası üretim miktarları karşılaştırıldığında, Kort PU modelinde %226, Kort PU HI modelinde ise %218 oranında üretim artışı gözlemlenmiştir. Ayrıca, tünel baskı makinesi ve pres baskı makinesi gibi darboğaz oluşturan ekipmanlarda makine duruş süreleri ortalama %77 oranında azaltılmıştır. Ajan CAM programının kullanımı ile malzeme kesim süreçleri optimize edilerek, fire oranında %7’lik bir azalma sağlanmıştır. Çoklu stampa kullanımı sayesinde Kort PU modelinde tekli stampa ile yapılan kesim süreleri ortalama %70 oranında düşürülmüştür Sonuç olarak, bu çalışma, yalın üretim prensiplerinin ayakkabı imalat sektöründe de etkin bir şekilde uygulanabileceğini ve önemli kazanımlar elde edilebileceğini göstermektedir. Elde edilen sonuçlar, üretimde sürekli iyileştirme yaklaşımının benimsenmesinin ve yalın üretim araçlarının akılcı bir şekilde kullanılmasının, kaynak israfını azaltarak rekabet avantajı sağlamanın anahtarı olduğunu vurgulamaktadır.Öğe Uçucu kül ve karbon nanotüp takviyeli yüksek yoğunluklu polietilen matrisli hibrit kompozitlerin mekanik özelliklerinin incelenmesi(Karabük Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025) Kuzu, Hilal; Yıldırım, MusaBu çalışmada, uçucu kül ve karbon nanotüp miktarının yüksek yoğunluklu polietilen matrisli kompozitlerin mekanik özelliklerine etkisi incelenmiştir. Bu çalışma iki aşamada tamamlanmıştır. Çalışmanın ilk aşamasında; yüksek yoğunluklu polietilen matris malzemesine ağırlıkça %0,5, %1, %2, %3, %4 ve %5 olmak üzere 6 farklı oranda uçucu kül ilave edilerek, tek vidalı ekstrüder ile kompozitler üretilmiştir. Ekstrüzyon işlemi sonrası üretilen bu kompozit fiberler kırıcı yardımıyla kırılarak granül kompozitler elde edilmiştir. Daha sonra granül kompozitler 240°C sıcaklıkta enjeksiyon cihazı yardımıyla, ASTM D638 standartlarında her parametre için 15 adet çekme numunesi basılmıştır. Üretilen bu numunelerden her parameter için 5 adet ASTM D790 standartlarında eğme numunesi kesilmiştir. Üretilen kompozitlerin mekanik özelliklerinin belirlenmesi amacıyla numunelerin çekme ve eğme testleri yapılmıştır. Mikro yapı incelemeleri için taramalı elektron mikroskobu (SEM) kullanılmıştır. Kompozitlerinin yapısında oluşan fazları belirlemek için XRD incelemeleri yapılmıştır. Çalışmanın ikinci aşamasında ise hibrit kompozit üretmek amacıyla ilk aşamada belirlenen oranlarda uçucu kül ilavesinin yanı sıra %0,5 oranında karbon nanotüp ilave edilerek ilk aşamada belirlenen üretim parametreleri ve yöntemleri ile hibrit kompozitler üretilerek, karbon nanotüp ilavesinin mekanik özelliklere ve mikroyapıya etkisi irdelenmiştir. Yapılan eğme testi sonuçlarında, en yüksek eğilme direncine sahip olan oranın 48,14 N/mm2 ile %5 uçucu kül ve %0,5 KNT takviyeli kompozit olduğu, saf YYPE’ye göre eğilme direncinin %34 oranında artış gösterdiği gözlemlenmiştir. Yapılan çekme testi sonuçlarında ise, en yüksek çekme mukavemetine sahip olan oranın 27,5 N/mm2 ile %3 uçucu kül ve %0,5 KNT takviyeli kompozit olduğu, saf YYPE’ye göre çekme mukavemetinin %7 oranında artış gösterdiği gözlemlenmiştir. Yapılan SEM incelemeleri sonucunda uçucu kül ve KNT takviyeleri, matris içerisinde çok düzgün olmasa da nispeten homojen olacak şekilde dağılımı sağlanmıştır.Öğe Yetersiz kuyu ölçüleri için asansör kabini tasarımı(Karabük Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025) Kalender, Esra; Altun, SuatBu çalışmada, günümüzdeki hızlı şehirleşme ve dikey yapılaşma eğilimleriyle birlikte asansörlerin gelişim süreci ve özellikle yetersiz kuyu sorunlarına odaklanılmıştır. Asansör kabinlerinin tasarımı, analizi ve üretimi konusunda minimum ölçüleri esas alan bir yaklaşım benimsenmiştir. Asansörlerin genellikle insan ve yük taşımasından kaynaklanan güvenliğin önemi vurgulanmış, 2014/33/EU Asansör Yönetmeliği'ne uygun bir tasarımın temel noktalarına dikkat çekilmiştir. Bu bağlamda, "Minimum Ölçülerde Asansör Kabin Tasarımı" sorusuna cevap arayan bir çalışma gerçekleştirilmiştir. Yetersiz kuyu ölçülerine uygun bir tasarım yapabilmek için tüm teknik ve yasal gereklilikler göz önünde bulundurularak, monocar yapısını esas alan bir kabin ve bileşenlerinin tasarımı yapılmıştır. Yapılan tasarım ile mevcut sistemlere kıyasla en az 600 mm olması beklenen kuyu dibi yüksekliği 150 mm’ye, en az 3400 mm olması beklenen son kat yüksekliği de 2600 mm’ye kadar düşürülmüştür. Yapılan tasarımın belirli yükleme durumları altında davranışını incelemek, kabinin güvenliğini ve performansını değerlendirmek için Sonlu Elemanlar Analizi (SEA) gerçekleştirilmiştir. Yapılan analizler ile tasarımın doğrulanmasının ardından çalışmanın yürütüldüğü firma tarafından tasarımın prototipi üretilmiştir.Öğe Köprü tabliyesi asfalt betonu yüzeylerinin buzlanmasının geciktirilmesinde odun talaşının düşük ısı iletkenlik potansiyelinden faydalanılması(Karabük Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025) Dongmo, Stive Ricardo; Yumrutaş, Halil İbrahim; Apak, Mustafa YurdabalŞiddetli kış koşullarında, köprü tabliyesi asfalt kaplama yüzeyinde kar ve buz birikmesi trafik ve yol güvenliği için önemli bir tehdit oluşturma potansiyeline sahiptir. Bu tez çalışmasının amacı, köprü tabliyesi asfalt kaplama yüzeyinde buzlanmayı geciktirmek için odun talaşının düşük termal iletkenlik potansiyelini kullanmaktır. Talaşın yüksek karıştırma sıcaklığına direncini gözlemlemek için 165°C sıcaklıkta 3 saat boyunca etüvde tutularak bir ön deney yapılmış ve olumlu sonuç elde edilerek odun talaşının bahsedilen amaca uygun olarak kullanılabileceği ortaya koyulmuştur. Yine bir takım ön deneyler ile uygun ikame oranlarının belirlenmesine çalışılmış ve toplam agrega ağırlığının %10, %20 ve %30'u oranında iri agrega, ince agrega ve filler olarak ikame edilen odun talaşı miktarlarının uygunluğu araştırılmıştır. Nihai olarak %5, %10, %20 oranlarında odun talaşı kullanılmasına karar verilmiş ve ilgili Marshall numuneleri hazırlanmıştır. Sonrasında tüm numuneler TS EN 12697 standardına göre Marshall testlerine tabi tutularak stabilite ve akma değerleri elde edilmiştir. Karayolu Teknik Şartnamesi uyarınca elde edilen sonuçlar değerlendirilmiş ve optimum numuneler ile kontrol numunesi donma/buzlanma deneylerine tabi tutulmuş, termal kamera ile ısı değişimleri gözlemlenmiştir. Son olarak optimum numune ve kontrol numunelerinin 2mm dilimler halinde bilgisayarlı tomografi (BT) görüntüleri elde edilerek boşluk oranları ve homojenlik durumları incelenmiştir. Söz konusu deneyler ile bitümlü sıcak karışım içerisindeki ikame odun talaşının optimum boyut ve oranı, optimum boyut ve oran için donma/buzlanmadaki gecikmenin yeterliliği, odun talaşının karışım içerisindeki homojenliği ve boşluk miktarına etkisi gibi sorulara cevap aranmıştır. Sonuç olarak odun talaşının, karayolunun özellikle köprü ve viyadük gibi donma potansiyeli açısından riskli kesimlerinde bitümlü sıcak karışımlar (BSK) içerisinde filler boyutunda kullanılmasının fizibil olduğu, % 20 ikame odun talaşı için stabilite ve akma değerleri açısından herhangi bir olumsuz sonuç doğurmaksızın kayda değer bir donma/buzlanma gecikmesi sağladığı, karışım içerisinde ise homojenlik ve boşluk miktarı açısından ise öngörülenin aksine bir problem teşkil etmediği ortaya koyulmuştur. Ancak bu çalışmada bütçe ve süre kısıtları sebebiyle sınırlı deneyler gerçekleştirilebilmiş olup gelecek çalışmalarda uzun süreli mekanik performans ve daha detaylı termal iletkenlik performansı deneyleri ile çalışmanın daha anlamlı bir hale getirilebileceği değerlendirilmektedir.Öğe Design of artificial magnetic conductor for antenna development at 14 Ghz and 26 Ghz(Karabük Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025) Mohamed, Mohamed Abdiaziz; Erdem, EdizThis thesis studies the design and implementation of AMCs specifically modified to enhance the performance of microstrip patch antennas operating at frequencies of 26 GHz and 14 GHz. The study emphasizes the significance of AMCs in modern wireless communication and satellite systems, where high efficiency and performance are essential. The design parameters for the 26 GHz AMC have been carefully chosen to optimize interaction with electromagnetic waves, ultimately improving the overall gain and directivity of the antenna system. The 26 GHz AMC features a hexagonal design that provides a more uniform surface for electromagnetic wave interaction compared to standard rectangular or square designs. This unique shape enhances phase control and reflection characteristics, which are crucial for optimal antenna performance. When integrated with a microstrip patch antenna, the AMC significantly improved performance; the gain increased from 7.45 dBi to 7.94 dBi, and the directivity rose from 11.2 dBi to 17.3 dBi. These enhancements show the AMC's capability to effectively radiate energy while maintaining strong communication links. The design of the 14 GHz AMC employs a similar approach, focusing on optimizing parameters to achieve optimal resonance. It again uses a hexagonal shape, benefiting its unique electromagnetic characteristics. The performance of the microstrip patch antenna at this frequency has also seen significant improvements, with the gain increasing from 5.65 dBi to 6.95 dBi and the directivity rising from 7.21 dBi to 8.56 dBi following AMC integration. These results demonstrate the AMC's capability to enhance antenna performance, particularly in applications that require high efficiency. The findings of this study indicate that integrating AMCs with microstrip patch antennas can significantly enhance antenna performance. The significant improvements in gain and directivity for both frequency designs highlight the benefits of utilizing AMCs in modern antenna design. As wireless communication technologies continue to evolve, the importance of AMCs in boosting antenna performance is anticipated to grow, resulting in more reliable and effective communication systems.Öğe Investigation on wear behavior of Hardox 450 steel in nano lubrication environment(Karabük Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025) Dionlar, Chirac Matibe; Korkmaz, Mehmet ErdiThis study examines the wear behavior of Hardox 450 steel under different conditions, with the aim of improving its tribological performance compared with WC cemented carbide balls over a wide range of conditions. Tribological experiments were conducted on Hardox 450 steel using a ball-on-flat tribometer under dry, minimum quantity lubrication (MQL), and nano-MQL conditions. Subsequently, the most critical tribological variables such as friction forces, volume loss, wear depth, and micrographs were investigated. The results revealed that MQL conditions are helpful in improving the tribological performance while minimizing material volume loss and wear rates. nano-MQL condition shows better performance based on volume loss as 73% to 78% compared with dry conditions and 24% to 38% compared with minimum lubrication. It reduces average forces by 64% to 78% compared with dry conditions, and by 64% to 70% compared with minimum lubrication MQL.Öğe Inconel 625 alaşımının seramik (sialon) takımla frezelenmesinde kesme kuvveti, takım ömrü/aşınmasi ve yüzey kalitesi karakteristiklerinin deneysel olarak araştırılması, sonlu elemanlar metoduyla kesme kuvveti ve sıcaklığın analizi(Karabük Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025) Güven, Sedat; Gökkaya, HasanBu çalışmada, deneysel ve sonlu elemanlar analizi ile düşük işlenebilirliğe sahip Inconel 625 süper alaşımların SiAlON seramik kesici takımlar kullanılarak işlenebilirliği araştırılmıştır. Inconel 625 süper alaşımları, yüksek sıcaklıklarda mükemmel çekme dayanımı, sürünme direnci ve oksidasyon/korozyon direnci sergilemeleri nedeniyle uzay/havacılık, enerji ve denizcilik gibi çeşitli endüstrilerde yaygın olarak tercih edilmektedir. Sergiledikleri üstün özellikler nedeniyle Inconel 625 alaşımlar düşük işlenebilirliğe sahiptir. Bu durum kesici takımların hızlı aşınmasına neden olarak iş parçası yüzey kalitesinin bozulmasına ve kesici takımın çok kısa sürede kullanılamaz hale gelmesine sebebiyet vermektedir. Dolayısıyla, Inconel 625 alaşımların işlenmelerinde performans iyileştirilmeleri yapmak, işleme parameterlerini optimize etmek ve ideal kesici takım malzemesi ile geometrisini kullanmak önem arz etmektedir. Bu deneysel çalışmada son yıllarda kullanımı oldukça artan SiAlON seramik kesici takımlar frezeleme operasyonunda kullanılmak üzere tercih edilmiştir. Ham bir çubuk formunda temin edilen SiAlON malzemeler birçok prosesten geçirilerek nihai ürün parmak freze haline getirilmiştir. Deney tasarımı, Taguchi L9 ortogonal dizisi kullanılarak modellenmiş ve dokuz adet frezeleme deneyi üç farklı kesme hızı (160, 240 ve 360 m/dk), ilerleme miktarı (0.020, 0.030 ve 0.045 mm/diş) ve kesme derinliği (0.4, 0.6 ve 0.9 mm) seviyelerinde gerçekleştirilmiştir. Sonlu elemanlar analizleriyle kesme kuvveti ve sıcaklığı, deneysel çalışmalarla ise işleme parametrelerinin kesme kuvveti, yüzey pürüzlülüğü, takım ömrü, aşınma tipi ve mekanizmaları üzerindeki etkileri incelenmiştir. Kesme kuvveti ölçümlerinin gerçekleştirilmesi amacıyla dinamometre kullanılarak, kuru işleme koşulu altında aynı yönlü frezeleme deneyleri tamamlanmıştır. Deneysel çalışmalar kapsamında, kesici takımın çeşitli bölgelerinden taramalı elektron mikroskobu (SEM) ile görüntüler alınmış, kantitatif analizler ile kesici takımdaki yapışmaların kimyasal kompozisyonu belirlenmiştir. Talaş kaldırma işlemleri döngüler halinde gerçekleştirilmiş ve her bir döngü sonrası dijital mikroskop görüntüleri alınarak aşınma uzunlukları belirlenmiştir. Aşınma uzunluğu belirli bir seviyeye (0.35 mm) ulaştığında frezeleme operasyonları durdurulmuş ve kesici takımların kullanım ömrü tespit edilmiştir. Bulgular, etkisi incelenen ilerleme miktarı değerlerinin takım ömrü üzerinde en önemli etkiyi oluşturduğunu göstermiştir. Takım ömrü değerleri ile regresyon analizi gerçekleştirilerek Genişletilmiş Taylor Takım Ömrü denkleminde kullanılan katsayılar belirlenmiş ve takım ömrü tahminleri elde edilmiştir. Regresyon modelinin 99.34% etkiyle deneysel sonuçlarla uyum sağladığı ve modelin anlamlı olduğu belirlenmiştir. Kesici takımlarda baskın aşınma tipleri düşük kesme hızlarında yanak aşınması ve çıtlama, yüksek kesme hızlarında kırılma ve tüm koşullarda kendini gösteren yığma kenar olmuştur. Aşınma mekanizmalarının ise baskın olarak abrasiv ve adhesiv aşınmalar olduğu belirlenmiştir. Sonlu elemanlar analizleri ile deneysel çalışmalardan elde edilen kesme kuvveti değerleri arasında anlamlı bir uyum olduğu tespit edilmiştir.Öğe Akıllı ambalaj olarak kullanılmak üzere elektro üfleme yöntemi ile nanoliflerin üretimi ve karakterizasyonu(Karabük Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025) Atay, Özge; Akgül, Yasin; Doğan, CemhanBu çalışmada, 2023'te Nobel Kimya Ödülü'ne konu olan karbon noktalar (CD'ler), biyoaktivite, toksik olmama, zararsızlık ve biyouyumluluk gibi özellikleriyle diğer birçok alanın yanı sıra aktif gıda paketleme alanı için de umut vaat eden malzemelerdir. Bu nedenle, son yıllarda CD’leri içeren kompozit filmler, gıda ambalajı uygulamaları için araştırılmaktadır. Ancak, bildiğimiz kadarıyla, film yapıları ile kıyaslandığında üstün özellikler gösteren nanofibröz matlara karbon noktaları eklenen herhangi bir çalışma yapılmamıştır. Bu çalışmada, atık malzeme olan kabak kullanılarak hidrotermal karbonizasyon yöntemiyle CD’ler üretilmiştir. Ardından, polivinil alkol (PVA) ve karboksimetil selüloz (CMC) karışımından, atık kabak karbon noktalarını (SPCD'ler) içeren kompozit nanofibröz matlar elektro-üfleme tekniği ile üretilmiştir. Sonuçlar, SPCD'lerin kondrosit hücreleri ve akciğer hücre tipleri üzerinde çok düşük toksisite gösterdiğini ve bu nedenle SPCD'lerin gıda ambalajı uygulamalarında güvenle kullanılabileceğini ortaya koymuştur. SPCD'lerin nanofibröz matlara eklenmesi, antioksidan aktivitede, E. coli ve S. aureus'a karşı inhibe edici etkilerde ve mekanik dayanıklılıkta artışa yol açmıştır. Ceviz yağı üzerinde yapılan gerçek gıda denemeleri, SPCD'li kompozit nanofibröz matların, canlı bakteri sayısında büyük bir azalma ve lipit oksidasyonunda düşüş sağladığını, dolayısıyla ürünün dayanıklılığını artırdığını ortaya koymuştur. Ayrıca, bu nanofibröz matlar, 42. günün sonunda toprakta tamamen biyolojik olarak çözünmüştür. Bu nedenle, bu yeni kompozit nanofibröz matların, sürdürülebilir aktif gıda ambalajı için uygulanabilir bir gelecek sunduğu ve ambalaj endüstrisi için kapsamlı ve pratik bir çözüm önerdiği söylenebilir.Öğe Ahşap yapılar ile betonarme yapıların çevresel etkilerinin değerlendirilmesi(Karabük Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025) Yazıcıoğlu, Hüseyin; Gürsoy, Şenolİnşaat sektörü karbon salınımı açısından önemli paya sahiptir. Yapı malzemelerinin üretimlerinden kullanımına kadar geçen süreçte çok yoğun bir karbon emisyonu ortaya çıkmaktadır. Bu süreç özellikle betonarme yapılarda çok daha kötü sonuçlar doğurmaktadır. Bu nedenle iklim değişikliği bağlamında inşaat sektörüne yönelik çalışmaların yapılarak bu konuda gelişmeler sağlanması büyük önem arz etmektedir. Bu tez çalışmasında iklim değişikliği ile mücadele kapsamında ahşap yapılar ile betonarme yapıların karşılaştırılması yapılarak günümüzün en önemli sorunlarından olan çevresel problemlerin önüne geçilmesi için çözüm önerilerinin ortaya konması amaçlanmıştır. Diğer bir ifadeyle inşaat sektörünün karbon emisyonları bakımından çok baskın bir yere sahip olması nedeniyle bu alanda yenilikçi çözümler üreterek çevresel problemlerin önüne geçilmesine önemli katkı sağlayacaktır. Yapılan çalışma kapsamında daha sağlıklı verilerin elde edilebilmesi için üç farklı yükseklikteki (tek katlı, beş katlı on iki katlı) yapılar, birebir aynı özelliklerle, ahşap ve betonarme taşıyıcı sistemlerle inşa edildiği ikişer senaryo dikkate alınmış ve bu koşullardaki malzeme tüketimlerinin analizi yapılmıştır. Böylelikle söz konusu malzemelerin çevresel etkilerinin karbon emisyonları karşılaştırılmıştır. Buna ek olarak iki farklı taşıyıcı sistem ile yapılacak inşaatlardaki şantiye içi trafik ve nakliye gibi etkiler de orantısal olarak dikkate alınarak tutarlı sonuçlar elde edilmiştir. Bu çalışmayla çevresel problemlerin önüne geçilmesi için bazı çözümler ve öneriler sunulmaktadır. Bu amaçla gerçekleştirilen tez çalışması toplam beş bölümden oluşmaktadır. Birinci bölüm giriş bölümü olup, inşaat sektörünün iklim değişikliği üzerindeki etkileri verilmektedir. İkinci bölümde, inşaat sektörünün karbon ayak izi ve çevresel etkileri, sürdürülebilir inşaat kavramı ve ilkeleri, sürdürülebilir yapı malzemeleri, Türkiye’de ahşap yapı kullanımı ve betonarme ve ahşap yapıların yaşam döngüsü analizine ilişkin bazı bilgiler verilmiştir. Üçüncü bölümde hem yapısal ahşap türleri hem de yapısal ahşap türlerinin farklılıkları ve üretimindeki farklılıklar değerlendirilerek karşılaştırılmıştır. Dördüncü bölümde örnek olarak seçilen ahşap ve betonarme yapıların iklim değişikliği açısından karşılaştırılması yapılmıştır. Beşinci bölümde ise bu tez çalışmasından çıkartılan başlıca sonuç ve öneriler verilmiştir. Bu son bölümü kaynaklar dizini izlemektedir. Elde edilen bulgular, birebir aynı özelliklerdeki yapılarda, farklı yüksekliklerde ahşap taşıyıcı sistemde karbon emisyonlarında %42,1 ile %55,1 arasında bir azalma olduğunu ortaya koymaktadır. Bu sonuç, iklim değişikliği ile mücadele kapsamında ahşap yapıların kullanımının ne kadar önemli olduğunu göstermektedir.Öğe Intelligent determination of signals in beyond 5G wireless communication systems(Karabük Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025) Alao, Oluwaponmile David; Almohamad, Tarik AdnanWireless communications systems have recorded significant developments since the beginning of the twenty-first century. With the recent development of the 5G wireless communication system, crucial challenges such as security issues, reliability, increased efficiency, cost-effectiveness, and a few more are tackled by researchers and designers of the wireless telecommunication industry in both academia and industry. With 5G and beyond representing the next generation of wireless systems for implementation globally, several challenges still have to be addressed due to the rapid growth and increased demand for high data rates, QoS, and mobility. To meet these challenges to the next-generation wireless communication system that range from QoS enhancement of the wireless schemes, reduction in implementation complexity, and the provision of accurate channel state estimation, a potential platform that provides viable solutions is the automatic determination techniques of signal parameters. These automatic recognition schemes, which include automatic modulation recognition (AMR) techniques and SNR estimation approaches, are able to provide increased reliability, improved spectrum utilization efficiency, and higher security to modern wireless communication systems. This study uses a feature-based approach to examine the intelligent determination of signals in next-generation wireless communication systems. A robust deep-learning signal classifier will be developed for this task.Öğe Karabük (dikmen) yöresi karaçam (Pinus nigra J.F.Arnold subsp. pallasiana (Lamb.) Holmboe) ormanlarında yükselti ve bakının bazı morfolojik karakterler üzerine etkisi(Karabük Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025) Öztürk Çoban, Şehri; Seki, NagihanBu çalışmada, topografik faktörlerden yükselti ve bakının karaçamın dış morfolojik karakterleri üzerindeki etkisi incelenmiştir. Çalışma alanı, Dikmen Orman İşletme Şefliği (Karabük) sınırları içerisinde yer almaktadır. Araştırma alanında, 3 farklı yükselti basamağı (700-900, 900-1100 ve 1100-1300 m) ve iki bakı (Kuzey ve Güney) grubunda doğal ve saf karaçam meşcereleri seçilmiştir. Örnek alanlarda belirlenen toplam 78 ağacın her birinden elde edilen 20 ibre ve 20 kozalak üzerinde, ibre uzunluğu, ibre genişliği, ibre kalınlığı, kın boyu, kozalak boyu, kozalak eni değerleri ölçülmüştür ve kozalak en/boy oranı hesaplanmıştır. Yapılan tüm ölçümler sonucunda ortalama ibre uzunluğu 126,02 mm, ibre genişliği 1,48 mm, ibre kalınlığı 0,78 mm ve kın boyu 17,37 mm olarak belirlenirken; ortalama kozalak boyu 57,13 mm, kozalak eni 27,39 mm ve kozalak en/boy oranı ise 0,49 olarak tespit edilmiştir. Çalışmada, ibre ve kozalaklara ait morfolojik özelliklerde yükselti ve bakı gruplarına bağlı olarak değişimlerin belirlenebilmesi amacıyla, elde edilen veriler üzerinde çok değişkenli varyans analizi (MANOVA) ve Tukey HSD testi uygulanmıştır. Analiz sonuçlarına göre; en kısa ibre ve kınlar en düşük yükseltide kaydedilmiştir. Yine aynı yükselti basamağının kuzey bakı grubundaki meşcerenin, diğer tüm meşcerelerden daha kalın ve daha geniş ibrelere sahip olduğu tespit edilmiştir. Morfolojik karakterler arasında en belirgin değişim kozalak genişliklerinde kaydedilmiştir. Yükselti arttıkça kozalak genişliklerinin de arttığı saptanmıştır.Öğe Taşköprü orman işletme müdürlüğü sarıçam meşcereleri için tepe profili modelleri(Karabük Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025) Altun, Taner; Seki, MehmetBu tez çalışmasında, Kastamonu Orman Bölge Müdürlüğü sınırları içerisindeki Taşköprü Orman İşletme Müdürlüğü’nde yayılış gösteren sarıçam meşcereleri için tepe profili modelleri geliştirilmiştir. Bu amaçla, çalışma alanından alınan 49 adet örnek alanda sarıçam bireyleri için göğüs çapı (d) – tepe boyutları ve ağaç boyu (h) – tepe boyutları ilişkileri ayrı ayrı araştırılmıştır. Çalışmada, bağımsız değişkeni d ve bağımlı değişkenleri tepe çapı (tç), tepe izdüşüm alanı (tia), tepe başlangıç yüksekliği (tby) ve tepe boyu (tb) olan regresyon denklemleri ile bağımsız değişkeni h ve bağımlı değişkenleri tç, tia, tby ve tb olan regresyon denklemleri için katsayı tahminleri yapılmıştır. Katsayı tahmini yapılan denklemlerin tahmin başarılarının karşılaştırılmasında istatistiksel ölçütlerden, nisbi sıralama yönteminden ve grafik incelemelerden faydalanılmıştır. Sonuç olarak; tç, tia ve tb değişkenlerinin sırasıyla d, d ve h değişkenlerini bağımsız değişken olarak içeren regresyon denklemleri ile başarılı bir şekilde tahmin edilebileceği, ancak tby değişkeninin tahmininde d ve h değişkenlerinin tek başlarına yetersiz kaldıkları görülmektedir. Bu çalışma sonucunda, Taşköprü yöresi sarıçam meşcerelerinde tç tahminleri için d bağımsız değişkenini içeren M1 modeli (Rdüz2=0.637, OH=-0.0009 m), tia tahminleri için d tahmin değişkenini içeren M3 modeli (Rdüz2=0.628, OH=0.0314 m) ve tb tahminleri için h tahmin değişkenini içeren M3 modelinin (Rdüz2=0.745, OH=0.0043 m) kullanımı önerilmektedir.Öğe 8. sınıf öğrencilerinin durumluk kaygı ile duygusal zeka düzeyleri arasındaki ilişkinin incelenmesi(Karabük Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Karagöz, Merve; Onur, SuzanBu araştırmada, ergenlik döneminde, liselere giriş sınavına hazırlanan 8.sınıf öğrencilerinin durumluk kaygıları ile duygusal zeka düzeyleri arasındaki ilişkinin incelenmesi amaçlanmıştır. Bu amaç doğrultusunda nicel araştırma yöntemlerinden ilişkisel tarama modeli kullanılmıştır. Araştırmanın evrenini 2023-2024 eğitim ve öğretim yılında 8.sınıfa devam eden öğrenciler, örneklemini ise 358 öğrenci oluşturmuştur. Araştırmanın verileri ‘Kişisel Bilgi Formu’, ‘Durumluk Kaygı Ölçeği’ve ‘Rotterdam Duygusal Zekâ Ölçeği’ ile toplanmıştır. Elde edilen verilerin analizinde IBM SPSS 27 istatistik programı kullanılmıştır. Parametrik testlerden Independent Sample t Test ve One Way ANOVA, ikiden fazla kategoride farkın hangi gruptan kaynaklandığını belirlemek amacıyla da Tukey testi kullanılmıştır. Öğrencilerin Durumluk Kaygı Ölçeği ile Rotterdam Duygusal Zekâ Ölçeği arasındaki ilişki Pearson Korelasyon Analizi ile belirlenmiştir. Ölçeklerin güvenilirlik katsayısı için Cronbach's Alpha değerleri sunulmuş ve veriler p<0,05 anlamlılık düzeyinde test edilmiştir. Araştırmaya katılan öğrencilerin %47,8’inin kız, %52,2’sinin erkek olduğu belirlenmiştir. Öğrencilerin Rotterdam Duygusal Zekâ Ölçeği puan ortalamasının 96,2±17,66 olduğu gözlenirken; Kendi-odaklı duygu değerlendirme alt boyut puan ortalaması 25,03±5,47, Diğerleri-odaklı duygu değerlendirme alt boyut puan ortalaması 24,6±5,61, Kendi-odaklı duygu düzenleme alt boyut puan ortalaması 22,59±5,99, Diğerleri-odaklı duygu düzenleme alt boyut puan ortalaması 23,98±5,89 olarak tespit edilmiştir. Öğrencilerin Durumluk Kaygı Ölçeği puan ortalaması ise 45,49±10,06 olarak belirlenmiştir. Araştırma kapsamına alınan öğrencilerin tanımlayıcı özellikleri ile Rotterdam Duygusal Zekâ Ölçeği ve alt boyut puan ortalamalarının karşılaştırılmasında erkek öğrencilerin Rotterdam Duygusal Zekâ Ölçeği Kendi-odaklı duygu düzenleme alt boyut puan ortalamasının, kız öğrencilere göre anlamlı derecede yüksek (p=0,032) olduğu saptanmıştır. Baba eğitim düzeyi ortaokul mezunu olan öğrencilerin Diğerleri-odaklı duygu değerlendirme alt boyut puan ortalamasının, babası lisans üstü mezunu olan öğrencilere göre anlamlı derecede düşük (p=0,024) olduğu tespit edilmiştir. Araştırma bulgularına göre, 8. sınıf öğrencilerinin durumluk kaygı düzeyleri ile duygusal zeka düzeyleri arasında anlamlı farklılıklar olduğu tespit edilmiştir. Özellikle erkek öğrencilerin Kendi-odaklı duygu düzenleme becerilerinin, kız öğrencilere göre daha yüksek olduğu görülmüştür. Ayrıca, babanın eğitim düzeyinin, duygusal zekanın Diğerleri-odaklı duygu değerlendirme alt boyutunu etkilediği sonucuna ulaşılmıştır.Öğe Spor takımına duygusal bağlılığın lisansli ürün satın alma niyetine etkisinde lisansli ürünlerin algılanan değerinin aracılık rolü(Karabük Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025) Akın, Erdem; Tekin, NedimBu çalışmada taraftarların spor takımına olan duygusal bağlılıklarının, lisanslı ürün satın alma niyetleri üzerindeki etkilerini ve bu etkide lisanslı ürünlerin algılanan değerinin aracılık rolünün ortaya çıkarılması amaçlanmıştır. Çalışmada gözlenen ve gözlenemeyen (gizil) değişkenler arasındaki ilişkilerin sınanmasında sıklıkla kullanılan Yapısal Eşitlik Modeli (YEM) yöntemi kullanılmıştır. Çalışmanın örneklemini Türkiye’deki futbol takımı taraftarları oluşturmaktadır. Örneklem seçimi kolayda örnekleme yöntemiyle belirlenmiştir. Çalışma verileri kişisel bilgilerin yer aldığı demografik bilgi formuyla beraber, “Spor Takımına Duygusal Bağlılık Ölçeği”, “Lisanslı Spor Ürünlerinin Algılanan Değeri Ölçeği” ve “Lisanslı Ürün Satın Alma Niyeti Ölçeği” aracılığıyla yüz yüze ve çevrim içi olarak toplanmıştır. Araştırmada ilk olarak ölçüm modeli test edilmiştir. Analiz sonuçları, modelde yer alan tüm yolların anlamlı olduğunu, modelin verilerle uyumlu olduğunu yani modelin doğrulandığını göstermiştir. Sonraki aşamada yapısal model test edilmiştir ve analiz sonuçlarına göre spor takımına duygusal bağlılık, lisanslı spor ürünlerinin algılanan değerini ve lisanslı ürün satın alma niyetini; lisanslı ürünlerin algılanan değerinin de lisanslı ürün satın alma niyetini olumlu ve anlamlı şekilde etkilediği görülmüştür. Son olarak spor takımına duygusal bağlılık ile lisanslı ürün satın alma niyeti arasındaki ilişkide lisanslı ürünlerin algılanan değerinin aracılık rolü test edilmiş ve lisanslı ürünlerin algılanan değerinin aracılık etkisi olduğu görülmüştür. Tüm sonuçlar lisanlı ürün satın alma niyeti modelinin doğrulandığı göstermiştir. Sonuç olarak lisanslı ürünlerin algılanan değerinin, spor takımına duygusal bağlılık ile lisanslı ürün satın alam niyeti arasında önemli bir etken olduğu görülmüştür.Öğe Adölesan kayaklı koşu sporcularında core stabilizasyon egzersizlerinin alt ve üst ekstremite kas kuvveti, propriyosepsiyon, denge ve dikey sıçrama üzerine etkisi(Karabük Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025) Orak Kaydin, Merve Göksu; Yana, MetehanÇalışmamızın amacı, core stabilizasyon egzersizlerinin adölesan kayaklı koşu sporcularının alt ve üst ekstremite kas kuvveti, propriosepsiyon, denge ve dikey sıçrama üzerine etkisini incelemekti. Çalışmamıza 12-18 yaş arası 24 sporcu dahil edildi. Sporcular kura yöntemi ile çalışma ve kontrol grubu olmak üzere ikiye ayrıldı. Her iki gruptan da demografik bilgiler, alt ve üst ekstremite kas kuvveti, propriosepsiyon, denge ve dikey sıçrama ölçümleri alındıktan sonra kontrol grubu rutin antrenmanlarına devam ederken deney grubu rutin antrenmanlara ek olarak 8 hafta boyunca haftada 2 gün belirlenen core stabilizasyon egzersizlerini yaptı. Çalışma sonucunda deney grubundaki sporcularda kontrol grubundaki sporculardan farklı olarak, sağ kalça abdüksiyon, sağ ayak bileği dorsi fleksiyon, sağ ayak bileği plantar fleksiyon, sol kalça abdüksiyon, sol kalça adduksiyon ve diz fleksiyon kas kuvveti; sağ posterolateral, sol posterolateral ve sol posteromedial denge değerlerinde egzersiz sonrası anlamlı düzeyde artış görülmüştür (p<0,05). Çalışma grubunda propriosepsiyon değerlerinde egzersiz öncesi-sonrası arasında hata derecelerinde azalma görülmekte olup istatiksel anlam düzeyine ulaşmamıştır (p>0,05). İki grubun egzersiz sonrası karşılaştırma analizlerinde sol ayak bileği dorsifleksiyon ve sol diz fleksiyon propriosepsiyon değerlerinden istatistiksel olarak anlamlı düzeyde fark bulunmuştur (p<0,05). Grupların egzersiz sonrası değerlerinin farkları karşılaştırıldığında sağ omuz ekstansiyon, sol kalça abdüksiyon, sol ayak bileği dorsi fleksiyon kas kuvveti değerlerinde; sol diz fleksiyon propriosepsiyon değerinde anlamlı düzeyde fark bulunmuştur (p<0,05). Son olarak grup içi total denge skoru karşılaştırmasında egzersiz grubunda sağ dengede anlamlı düzeyde artış görülmüştür (p<0,05). Sonuç olarak, core stabilizasyon egzersizlerinin kayaklı koşu sporcularında denge, propriosepsiyon ve kas kuvveti gibi belirli parametreler üzerinde klinik olarak olumlu etkiler gösterdiği gözlemlenmiştir. Bu bulgular doğrultusunda, söz konusu egzersizlerin antrenman programlarına dahil edilmesi önerilebilir.Öğe Metal plakaların balistik performanslarının farklı yüzey mühendisliği uygulamalarıyla geliştirilmesi(Karabük Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025) Neccaroğlu, Vahap; Ünal, OkanGünümüzde, gelişen mühimmat teknolojileri karşısında zırh sistemlerinin balistik dayanımını artırmak amacıyla yeni malzeme tasarımları ve yüzey mühendisliği teknikleri üzerine yoğun çalışmalar yapılmaktadır. Katmanlı zırh sistemleri, farklı mekanik özelliklere sahip malzemelerin belirli bir düzen içinde birleştirilmesiyle yüksek dayanım ve enerji sönümleme kapasitesi sunan yapılar olarak öne çıkmaktadır. Bu çalışmada, katmanlı zırh sistemlerinin balistik performansını artırmak amacıyla farklı yüzey işlemlerinin etkileri kapsamlı olarak incelenmiştir. Katmanlı zırh sistemlerinde optimum katman kalınlığı belirlenmiş ve bu kalınlıkta hazırlanan numunelere termokimyasal (borlama, plazma nitrürleme) ve mekanik (bilyalı dövme) yüzey işlemleri uygulanmıştır. İnce ve çok sert yüzey katmanları ile daha kalın ve tok iç yapının düzenli olarak tekrarlandığı çok katmanlı yapıların balistik dayanımı artırabileceği öngörülmüştür. Numuneler, EN 1522 FB7 standartlarına uygun olarak 7,62 x 51 mm AP (zırh delici) mühimmat ile balistik testlere tabi tutulmuş; testler sonucunda numunelerde meydana gelen deformasyonlar, perforasyon durumu ve çöküntü derinlikleri kapsamlı bir şekilde analiz edilmiştir. Yapılan değerlendirmeler, bilyalı dövme işleminin çöküntü derinliğini ve yüzeyde meydana gelen deformasyonu önemli ölçüde azalttığını göstermiştir. Ayrıca, bu işlemin katmanlar arası mekanik etkileşimi iyileştirdiği ve malzeme bütünlüğünü koruma açısından olumlu katkılar sunduğu belirlenmiştir. Öte yandan, termokimyasal yüzey işlemleri uygulanan numunelerde balistik dirençte belirgin bir düşüş gözlemlenmiştir. Balistik analizlerin yanı sıra, yüzey işlemlerinin malzemenin tribolojik özelliklerine etkileri de detaylı bir şekilde incelenmiştir. Çelik numunelere, 800, 900 ve 1000 °C sıcaklıklarında 6 saat borlama ve 460 ile 535 °C sıcaklıklarında 9 saat plazma nitrürleme işlemleri uygulanmıştır. Ayrıca, 16 A ve 32 A şiddetlerinde bilyalı dövme yüzey işlemi gerçekleştirilmiştir. İşlem görmemiş, borlanmış ve nitrürlenmiş numuneler üzerinde XRD analizleri, optik ve SEM görüntüleme, EDS elementel haritalama, tabaka kalınlığı ölçümleri ve mikro sertlik testleri yapılmıştır. Yüzey pürüzlülük analizleri gerçekleştirilerek karşılaştırmalı değerlendirmeler yapılmıştır. Aşınma testlerinde, işlem görmemiş ve yüzey işlemi uygulanmış numuneler 10 N ve 20 N yükler altında test edilmiştir. Yüzey pürüzlülüğü, hacim kaybı ve sürtünme katsayısı gibi parametreler incelenmiştir. Sonuçlar, yüzey işlemlerinin hacim kaybını önemli ölçüde azalttığını ve borlama ile nitrürleme işlemlerinin daha yüksek aşınma direnci sağladığını göstermiştir. Aşınma testleri, yüzey işlemi uygulanmış numunelerin, işlem görmemişlere kıyasla üstün performans sergilediğini ve hacim kayıplarının azaldığını ortaya koymuştur. %3,5 NaCl çözeltisinde yapılan korozyon testleri sonucunda, borlama ve nitrürleme işlemi uygulanmış numunelerin korozyon hızlarının, işlem görmemiş numunelere göre belirgin şekilde düşük olduğu gözlemlenmiştir. Korozyon testleri, borlanmış ve nitrürlenmiş numunelerin korozyon dirençlerinin önemli ölçüde arttığını ortaya koymuştur. Testler sonrası aşınma ve korozyon bölgelerinin SEM görüntüleri ve EDS analizleriyle hasar mekanizmaları detaylı şekilde incelenmiştir. Analiz sonuçları, borlanmış numunelerde Fe₂B, nitrürlenmiş numunelerde ise Fe₃N fazlarının oluştuğunu göstermiştir. Borlanmış numunelerde testere dişi formunda bor tabakaları gözlenirken, nitrürlenmiş numunelerde bileşik tabakalar tespit edilmiş ve kalınlıkları ölçülmüştür. Mikrosertlik testleri, borlama sıcaklığı arttıkça yüzey sertliğin arttığını, nitrürlenmiş numunelerde ise her iki sıcaklıkta da birbirine yakın sertlik değerleri elde edildiğini ortaya koymuştur.