Lisansüstü Eğitim Enstitüsü Tez Koleksiyonu
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Güncel Gönderiler
Öğe Kaymali yataklarin tribolojik performanslarinin bilyali dövme işlemi ve nano partikül takviyeli kolloidal süspansiyon kullanimi ile geliştirilmesi(Karabük Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Korkmaz, Şeyma; Çetin, Muhammet Hüseyin; Şimşir, HamzaBu çalışmada bilyalı dövme prosesi ile nano-partikül katkılı yağlayıcı kullanımının kaymalı yatak malzemelerinin aşınma dayanımlarına etkisi araştırılmıştır. Çalışma kapsamında kalay bronzu (CuSn12) ve alüminyum bronzu (CuAl10Ni5Fe4) olmak üzere iki farklı kaymalı yatak malzemesi kullanılmıştır. Belirlenen malzemeler, mekanik dayanım değerlerinin farklı olması (σç-CuSn12=365 MPa, σç-CuAl10Ni5Fe4=715 MPa) sebebiyle tercih edilmiştir. Bu sayede, çalışma kapsamında uygulanacak yöntemlerin farklı mekanik özelliklere sahip malzemelerdeki etkisi analiz edilmiştir. Bilyalı dövme işlemi ile her iki yatak malzemesinin yüzeyinde malzeme merkezine göre minimum %40’lık bir sertlik artışı elde edilmiştir. Bilyalı dövülmüş numunelerin yorulma dayanımlarının bilyalı dövülmemiş numunelere göre Al bronzunda en az 21 kat, Sn bronzunda ise en az 7 kat oranında arttığı belirlenmiştir. Bilyalı dövülmüş numunelerin aşınma deneyleri ball-on-disk tipi aşınma tezgahında kuru ve yağlayıcı ortam koşullarında gerçekleştirilmiştir. Bilyalı dövme işlemi ile yüzeylerde artan pürüzlülük sayesinde mil-yatak ara yüzeyinde daha kalın yağ filmi oluşumunun sağlanması ve pürüzlülük ceplerinde biriken yağ tabakaları sayesinde kaymalı yatak malzemelerinin tribolojik performanslarının arttırılması sağlanmıştır. Kimyasal ve mekanik karakterizasyon aşamasında ~20 nm çapında küresel form oluşumu, topaklanmanın, çökelmenin ve temas açısının minimizasyonu dikkate alınmıştır. UV testinde elde edilen 420 absorbans değeri, Zeta Testinde elde edilen -33 mV akım değeri, partikül sayımında elde edilen 90 nm altı partikül yoğunluğu değerleri ve STEM görüntülerinde elde edilen ~20 nm çapındaki küresel yapılar nano-partikül sentezinin başarılı bir şekilde yapılabildiğini göstermektedir. İlaveten nano-gümüş partiküllerinin temas açısını %15 oranında düşürdüğü de belirlenmiştir. Bilyalı dövülmüş numunelerin aşınma deneyleri ball-on-disk tezgahında sabit yük ve hız parametrelerinde kuru, saf su ve nano-gümüş katkılı saf su ortamında gerçekleştirilmiştir. Her iki malzeme için elde edilen nicel sonuçlar, düşük Almen yoğunluğunda dövülmüş malzemelerin ise hem aşınma dayanımının arttırılması hem de yüzey-yağlayıcı-nanopartikül etkileşimi açısından daha iyi sonuçlar verdiğini göstermektedir. Aşınma deneylerinden elde edilen sonuçlar, nano-gümüş partikül katkılı yağlayıcının/soğutucunun bilyalı dövülmüş yüzeylerde oluşan pürüzlülüklerde tutunarak kaymalı yatak malzemelerinin tribolojik performanslarını (aşınma dirençlerini) CuSn12 için ~%10 oranında, CuAl10Ni5Fe4 için ~%15 oranında arttırdığını göstermektedir. Aşınma karakteristiklerindeki fark sebebiyle alüminyum bronzunda nano-gümüş etkisi ile daha yüksek aşınma dayanımı elde edilmiştir. Sonuç olarak, kaymalı yatakların tribolojik performanslarının arttırılması açısından bilyalı dövme işlemi ve nano-gümüş katkılı yağlayıcı kullanımının anlamlı etkileşim oluşturduğu belirlenmiştir. Düşük Almen şiddetine maruz kaymalı yatakların yorulma dayanımı, aşınma dayanımı ve nano-gümüş katkılı yağ etkileşimi için optimum sonuçları sağladığı ve elde edilen sonuçların güvenle endüstride kullanılabileceği söylenebilir.Öğe Evaluate synergistic effect of some commercial medical oils and extracts with some toothpastes and antibiotics on mouth pathogenic bacteria(Karabük Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025) Elrotob, Abubaker Mohamed Salem; Kabalci, İdrisOral and dental problems have been increasing, mainly due to the presence of bacterial plaque and the increasing resistance of bacteria to commonly used antimicrobial products. Biological chemicals and natural materials enhance antibacterial properties and mitigate these issues and related diseases. This study aimed to evaluate the effects of different concentrations (0.05, 0.1, 0.15, and 0.2) of commercial plant oils (clove oil and tea tree oil) and mushroom extracts (reishi and turkey tail) on two oral pathogenic bacteria, Staphylococcus epidermidis, and Streptococcus mutans. The disk diffusion method was used to test antibacterial activity. The antibiotic disks were placed on the bacterial cultures, and 6-mm filter paper disks were used to test the kinds of toothpaste and different concentrations of oils and extracts. In contrast, gas chromatography-mass spectrometry (GC-MS) identified the compounds in the oils and extracts. In addition, the study determined the Minimum Inhibitory Concentration (MIC) and Minimum Bactericidal Concentration (MBC) of antibiotics, toothpastes, oils, and extracts using the test-tube dilution method with nutrient broth, also assessing the oils and extracts individual and synergistic effects when combined with antibiotics (Amoxicillin, Augmentin, Azithromycin, and Metronidazole) and kinds of toothpaste (Sensodyne, Ipana, Denta, and Cariax gingival kin). The results confirmed microbial contamination in the mouth and teeth through bacterial colony growth. On the other hand, GC-MS analysis identified various compounds in the oils and extracts. Among the tested concentrations, 0.2 (200 μl/ml) was the most effective against the bacteria and was chosen for synergistic testing. Augmentin, amoxicillin, and azithromycin also showed notable effects, with inhibition zones ranging from 19.67 to 32.33 mm, while metronidazole was ineffective. Similarly, ipana, denta, and cariax gingival kin toothpastes were effective, with 9 to 20.33 mm inhibition zones, but sensodyne showed no activity. MIC and MBC tests confirmed that small doses of these products could inhibit and eliminate bacterial growth, except for metronidazole and sensodyne, which remained ineffective. Synergistic effects were noted among the oils, extracts, certain antibiotics, and toothpastes, except metronidazole, where no synergy was observed. In addition, when combined with Sensodyne, the oils and extracts acted as additives rather than synergistic agents, slightly enhancing the toothpaste's effectiveness. The findings conclude that clove oil, tea tree oil, reishi, and turkey tail extracts exhibited strong antibacterial properties and enhanced the efficacy of other antimicrobial agents, emphasizing their potential in combating bacterial oral infections.Öğe Temperlenmiş H tipi çeliğin üretimi ve mekanik testlerce çekme deneyinin uygulanmasi(Karabük Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Uğur, İbrahim; Ahlatçi, HayrettinGeçtiğimiz 40 yıl içerisinde çelik üzerine yapılan birçok araştırma, geliştirme ve üretim uygulamasında hızlandırılmış soğutma işleminin sıcak haddelenmiş çeliklerin mekanik özelliklerini iyileştirmede önemli bir rol aldığı görülmüştür. Ağır levha, şerit, çubuk, tel, H-kiriş, ray ve dikişsiz boru üretiminde hızlandırılmış soğutma işleminin kullanılması, daha yalın bir alaşım tasarımının benimsenmesine ve gelişmiş kaynaklanabilirliğe sahip yeni mekanik özellik kombinasyonlarının (artan çekme mukavemeti ve mükemmel tokluk v.b.) elde edilmesi ve geliştirilmesine olanak tanıdığından, bu ürünlerin ve kullanıcılarının piyasa rekabet gücünü artıran, hâlihazırda kullanılan standart bir işlemdir. İnşaat endüstrisi gün geçtikçe gelişmekte ve sektör üzerinde beklentiler artmaktadır. Buna bağlı olarak geliştirilen Su verme ve kendiliğinden temperleme yöntemiyle S355 JR kalitesinde HEA 120 ve/veya HEB 120 ebadında profiller değişik basınç değerlerinde hava/su karışımı oranında 900°C’de uygulanmak üzere hızlandırılmış soğutmaya tabi tutulmuştur. Hızlandırılmış soğutma uygulanmış profillerin çekme mukavemetinde % 50’ye yakın artış ve süneklikte bazı koşullarda değişme gözlenmezken bazı koşullarda yalnızca %10 gibi bir kayıp bulunmuştur. Sünekliliğinden ödün vermeyen ve mukavemeti iyileştirilmiş H profillerinin elde edilmesi, yapı sektörünün beklentisini karşılamış ve bu sayede büyük binaların, köprülerin, vinçlerin, gemilerin, platformların ve gökdelenlerin üretim aşamalarında önemli rol alması beklenmiştir.Öğe Synthesis, characterization and investigation of anticancer activities of schiff bases and some transition metal complexes containing 2,5,6-trisubstituted imidazothiadiazole derivatives(Karabük Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Elmahdi, Ahmed Hamdi Mirghani; Uysal, ŞabanIn this study, 16 novel 2,5,6-trisubstituted imidazothiadiazole-derivatived ligands and their Ag (I) complexes were synthesized and characterized using various spectroscopic analysis techniques. First, imidazo[2,1-b][1,3,4]thiadiazole derivatives 3[a-d] were obtained from the reaction of 5-amino-1,3,4-thiadiazole-2-thiol with four different benzyl bromide derivatives in the presence of KOH in an ethanol medium. In the next step, the products reacted with substituted phenacyl bromide derivatives 4[a-d] under refluxed ethanol for 24 hours to obtain substituted 2-(benzylthio)-6-phenylimidazo[2,1-b][1,3,4]thiadiazole derivatives (5-20). Compo-unds (21-36) were obtained by attaching a carbonyl group to carbon number 5 of the imidazothiadiazole group in these compounds with the help of Vilsmeier-Haack reagent. The resultant compounds were reacted in an ethanolic medium to synthesize the novel (AH1-AH16) ligands by adding ethylenediamine to compounds (21-36) in a 1:2 molar ratio. The Ag(I) complexes of the resultant ligands were synthesized by mixing silver acetate with the (AH1-AH16) ligands in a dimethyl sulfoxide medium to obtain [Ag(AH1-AH16)]CH3COO coordination compounds. All the synthesized compounds were analyzed using FTIR, 1H NMR, 13C NMR, mass spectroscopy, elemental analysis, ICP-OES, and thermogravimetric analysis techniques. Molecular docking studies were performed using the MOE program to check the binding affinity between the synthesized ligands and the 3p0v protein. The study investigates the cytotoxic effect of the ligands and complexes on A549 cells (non-small cell lung cancer cells) using the MTT assay, revealing that the AH1, AH3, AH4, AH5, and AH13 ligands and their complexes have an anticancer potential.Öğe Su ve hava soğutmalı termoelektrik jeneratör ve PV/T kollektör çiftlerinin termoelektrik analizi(Karabük Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Adyl Bechir, Maab; Selimli, SelçukBu deneysel çalışmada, bir PV panel ve iki farklı soğutma düzenine sahip termoelektrik jeneratörler ile desteklenmiş PV/T kollektörlerin enerji ve ekserji performans iyileştirilmelileri karşılaştırmalı olarak incelenmiştir. Bu entegre sistemler "PV/T-TEG1" ve "PV/T-TEG2" olarak adlandırılmış ve farklı soğutma düzenlerine göre tasarlanmıştır. Elde edilen sonuçlar, yenilenebilir enerji sistemlerinin tasarımında önemli katkılar sağlayabilir ve enerji verimliliğini artırma yönünde yenilikçi çözümler sunabilir. Referans PV paneline kıyasla, PV/T-TEG1 ve PV/T-TEG2 kollektörleri sırasıyla %14,7 ve %22,98 daha düşük sıcaklık sağlamıştır. PV/T-TEG2 kollektörü, PV/T-TEG1'den %12 daha düşük bir sıcaklık farkı göstermiştir. Elektriksel güç çıkışı açısından, PV/T-TEG1 ve PV/T-TEG2 sistemleri, referans PV paneline göre sırasıyla %22,5 ve %41,06 artış sağlamıştır. Ayrıca, PV/T-TEG2 kollektörü, PV/T-TEG1'den %15,14 daha fazla güç üretmiştir. Enerji verimliliğinde, PV/T-TEG1 ve PV/T-TEG2 kollektörleri, referans PV paneline kıyasla sırasıyla %52,54 ve %57,76 oranında daha yüksek performans göstermiştir. Ekserji verimliliğinde ise sırasıyla %2,34, %4,39 artış sağlanmıştır. PV/T-TEG2 kollektörü, PV/T-TEG1'den %5,22 daha fazla enerji verimliliği ve %2,5 daha fazla ekserji verimliliği sunmuştur. Sonuç olarak, termoelektrik jeneratörlerin entegrasyonu, PV panellerinin verimliliğinde ve güç üretiminde önemli iyileşmeler sağlamış ve PV/T-TEG2 kollektörü genel olarak en iyi performansı sergilemiştir.Öğe Atık traverten tozu ve sodyum lignosülfonatin depolama sahası sizinti sularindan potansiyel olarak toksik metallerin uzaklaştiilmasindaki etkinliğinin araştirilmasi(Karabük Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Ogorban, Fawzi Abdullah Ittaher; Vakili, Amir HosseinÇöp sahası sızıntıları, uygun şekilde arıtılmadığı takdirde önemli bir çevre tehdidi oluşturan potansiyel olarak toksik metallerin karmaşık bir karışımını içerir. Bu çalışma, atık travertenin sodyum lignosulfonat (NLS) ile birlikte, Depolama Sahası sızıntı sularından ağır metallerin uzaklaştırılması için yeni ve uygun maliyetli bir adsorban olarak kullanılmasının etkinliğini araştırmaktadır. Plazma Çift Bağlantılı (ICP) spektroskopisi, farklı koşullar altında (pH seviyeleri (3, 7 ve 11), sarsma hızı (100, 175 ve 250 rpm), sarsma süresi (30, 75 ve 120 dakika) ve katkı maddesi konsantrasyonları (0.1, 0.3 ve 0.5g traverten)) sızıntının çevresel bütünlüğüne değerli bilgiler sağlamak için kullanıldı. Deneysel veriler daha sonra Minitab yazılımında Yanıt Yüzey Metodolojisi (RSM) yöntemi kullanılarak analiz edildi, nihai sonuçlar çıkarıldı ve ilgili grafikler oluşturuldu. Bu çalışmanın bulguları, Depolama Sahası sızıntılarının iyileştirilmesinde NLS ve atık travertenin etkinliği hakkında daha iyi bir anlayışa katkıda bulunarak çevre yönetimi ve atık işleme stratejileri için değerli bilgiler sağlamaktadır. Sonuçlara göre, alüminyum (Al) ve kobalt (Co) için, NLS, travertene kıyasla daha yüksek adsorpsiyon kapasitesi göstermiş olup, sırasıyla %82.79 ve %88.88'lik giderim oranlarına ulaşmıştır. Aksine, potasyum (K) ve nikel (Ni) için traverten, NLS'ye göre genellikle daha yüksek etkinlik göstermiş, sırasıyla %57.89 ve %91.66 çıkarma oranlarına ulaşmıştır. Kalan elementler için, NLS ve travertenin performansı, belirli deneysel koşullardan etkilenmiştir. Her iki malzeme de belirli koşullar altında umut verici sonuçlar göstermiştir. Araştırma sonuçları, bu düşük maliyetli ve çevre dostu malzemelerin, atık sahası sızıntılarındaki ağır metal kirliliği gibi kritik bir sorunu çözme potansiyelini göstermektedir.Öğe Farklı spinal seviyelerdeki disk lezyonlarına uygulanan konvansiyonel fizyoterapi programının ağrı, denge ve yaşam kalitesi üzerine etkinliğinin karşılaştırılması(Karabük Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Babayeva, Vafa; Yana, MetehanAmaç Bu çalışmanın amacı, farklı spinal seviyelerdeki disk lezyonlarına uygulanan konvansiyonel fizyoterapi programının ağrı, denge ve yaşam kalitesi üzerindeki etkilerini karşılaştırmaktır. Gereç ve Yöntem: Bu çalışmada, farklı spinal seviyelerdeki disk lezyonlarına sahip hastalar Grup 1 (L4-L5) ve Grup 2 (L5-S1) olmak üzere iki gruba ayrıldı. Her iki gruba da konvansiyonel fizyoterapi programına ek olarak Spine MED® cihazı ile aralıklı traksiyon uygulaması yapıldı. Tedavi programları, dört hafta boyunca haftada üç kez, toplam 12 seans olarak uygulandı. Seanslar ortalama 45-50 dakika sürdü ve tüm uygulamalar aynı deneyimli fizyoterapist tarafından gerçekleştirildi. Hastaların Vizüel analog skalası ile ağrı şiddeti, modifiye Y denge testi ile dengesi ve Nottingham Sağlık Profili ile yaşam kalitesi tedavi öncesi ve 4 hafta sonra değerlendirildi. Bulgular L4-L5ve L5-S1 seviyesinde disk herniyasyonu bulunan katılımcıların tedavi öncesi ve tedavi sonrası değerleri karşılaştırıldığında, uygulanan tedavi sonrasında katılımcıların istirahat ağrı şiddeti(p<0,001), (p<0,001) ile aktivite sırasındaki ağrı şiddetinin (p<0,001), (p<0,001), dengenin tüm alt parametrelerinin, özürlülük indeksi skorlarının, yaşam kalitesinin tüm alt parametrelerinin istatistiksel olarak anlamlı şekilde azaldığı gözlendi. (p<0,001), (p<0,001) Grup 1 ve Grup 2 tedavi öncesi ve tedavi sonrası fark değerleri karşılaştırıldığında, Y denge sol postero-lateral alt boyutunda (p=0,047) ve yaşam kalitesinin genel sağlık alt boyutunda (p=0,016) Grup 1 lehine istatistiksel olarak anlamlı fark bulunurken; istirahat ve aktivite sırasındaki ağrı şiddetleri, dengenin diğer alt boyutları, özürlülük ve yaşam kalitesinin diğer alt boyutlarında anlamlı fark bulunmadı (p>0,05). Sonuç: Bu çalışma, L4-L5 ve L5-S1 seviyelerinde disk herniyasyonu olan bireylerde konvansiyonel fizyoterapi, spinal dekompresyon tedavisi ve ev egzersizi programlarının ağrı şiddeti, denge ve yaşam kalitesi üzerindeki etkilerini değerlendirmiştir. Sonuçlar, her iki spinal seviyedeki lezyonlar için de bu tedavi yöntemlerinin etkili olduğunu göstermiştir. Ancak, L4-L5 seviyesindeki lezyonlara sahip bireylerde, özellikle denge ve yaşam kalitesinin bazı alt parametrelerinde daha üstün gelişmeler gözlenmiştir. Bu bulgular, literatürde öncü nitelikte olup, gelecekteki çalışmaların daha büyük örneklemlerle, uzun dönem takiplerle ve disk patolojisinin şiddeti göz önüne alınarak yapılması gerektiğini önermektedir.Öğe Mechanical behavior of medium and high entropy alloys(Karabük Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Madkhanah, Ahmad; Pıçak, SezerMedium- and high-entropy alloys (M/HEAs) provide a vast and diverse design space compared to traditional alloys, creating new opportunities for uncovering un-explored physics and functionalities. Some of these alloys demonstrate an excep-tional combination of high strength and ductility, which has been attributed to the activation of multiple deformation mechanisms initiated by low- and medium-energy stacking faults. Despite numerous recent studies investigating the micro-scopic and macroscopic properties of these materials, research on single crystalline M/HEAs is notably lacking. Such studies are crucial for gaining a deeper under-standing of the fundamental deformation mechanisms. In response to this gap, the current study focuses on fabricating and characterizing single and polycrystalline M/HEAs to explore the underlying deformation processes responsible for their re-markable mechanical behavior. In this work, the tensile deformation behavior of NiCoCr single crystals was studied along different crystallographic orientations, including [001], [011] and [111]. De-tailed microstructural analyses were carried out to identify the dominant mecha-nisms during deformation and compared with the existing literature. Through ex-tensive characterization of bulk single crystals, it was found that the exceptional mechanical properties of NiCoCr result from short-range atomic order (SRO). This SRO promotes the simultaneous activation of twinning-induced plasticity (TWIP) and transformation-induced plasticity (TRIP), which leads to dynamic hardening by restricting dislocation motion through the formation of nanoscale twin and marten-site boundaries. These findings suggest that the interaction between SRO and plas-ticity can be harnessed to activate various deformation mechanisms, potentially leading to the discovery of new M/HEAs with unprecedented mechanical proper-ties.Öğe Deepfakes in cybersecurity: a holistic and foundational ontology(Karabük Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Khalid, Faiza; Menemencioğlu, OğuzhanArtificial intelligence-based deepfakes are emerging as a significant cybersecurity threat. With the continuous advancement in artificial intelligence tools and techniques to manipulate media, the threat of deep synthetic multimedia fakes has reached the lives of common individuals and business entities alike. The growing adverse impacts of deepfakes on the privacy and security of individuals and government institutes call for the understanding of the domain by the public and development of advanced defense techniques by the government and private researchers. Semantic web helps make data readable and understandable for both humans and machines via ontologies and knowledge graphs. A comprehensive deepfake domain ontology can help structure knowledge of deepfake attack scenarios for better domain understanding. The knowledge graph representation of deepfake attack events, based on the developed ontology, can help visualize these events and infer essential information related to deepfake detection and prevention. This thesis develops the first deepfake attacks ontology and then performs ontology evaluation through knowledge graph application. For a foundational ontology, authors focused on structuring knowledge related to a deepfake attack, like the vulnerable entity, deepfake creator, attack goal, medium, generation technique, consequences, preventive measures, etc. The ontology defines 19 core classes that represent the deepfake attack scenario along with 28 kinds of relations that describe the relation between these entities. The authors used knowledge engineering methodology with 7 steps, including ontology scope determination, existing ontologies evaluation, and classes, properties, and relations definitions. They additionally, utilized Protégé Desktop and the W3C Web Ontology Development Language for ontology creation, the WIDOCO tool for ontology documentation, and OOPS for ontology validation. The authors developed a small size deepfake events knowledge base to implement knowledge graphs, where the developed ontology defined the nodes and relations. GraphDB, a graph database, was used for knowledge graph implementation. Furthermore, this thesis presents knowledge graphs creation of deepfake attack scenarios. The authors implemented knowledge graphs to evaluate ontology’s effectiveness in helping understand and infer deepfake event data. The authors created Semantic Web Rule Language (SWRL) rules that helped infer additional information from the deepfake attack knowledgebase via knowledge graphs application, such as various ways a particular entity can be affected by a deepfake, mediums used for attacks, and online security measures victims can adopt. The textual data of 35 plus global deepfake events in the context of politics, law, world security, etc. is collected and visualized in the form of knowledge graphs to evaluate information understanding and inference capabilities of the first-of-its-kind foundational deepfake ontology. The developed ontology could be used to promote domain understanding and as a framework to build cybersecurity systems with better knowledge inference (semantic reasoning). The ontology can be extended iteratively with new domain advancements. As a future work, NLP approaches could be adopted to automate domain entity research and deepfake event knowledge base population.Öğe Karabük Eğitim ve Araştırma Hastanesine başvuran gebe kadınlarda gebe okuluna katılım durumunun doğum korkusu üzerindeki etkisinin incelenmesi(Karabük Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Tunç, İrem; Çuvadar, AyşeBu tez çalışmasında, Karabük Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne başvuran gebe kadınlarda gebe okuluna katılım durumunun doğum korkusu üzerindeki etkisini incelemek amaçlanmıştır. Prospektif vaka-kontrol türündeki bu araştırmanın örneklemini Şubat 2024 - Haziran 2024 tarihleri arasında Karabük Eğitim ve Araştırma Hastanesi gebe okulu ve kadın doğum polikliniklerine başvuru yapan 18-38 yaş aralığındaki 128 kadın oluşturmuştur. Çalışmanın verileri ‘Kişisel Bilgi Formu’ ve ‘Wijma Doğum Beklentisi/Deneyimi ölçeği A versiyonu’ kullanılarak toplanmıştır. Gebe okuluna başvuran kadınlar vaka grubunu, gebe okuluna başvuru yapmayıp yalnızca Karabük Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kadın Doğum Polikliniğine başvuru yapan gebeler kontrol grubunu oluşturdu. İstatistiksel analizler, SPSS 27.0 paket programı kullanılarak gerçekleştirildi. P değeri <0,05 ise istatistiksel olarak anlamlı kabul edildi. Vaka grubunda yer alan gebelerin Wijma Doğum Beklentisi/Deneyimi Ölçeği A versiyonundan aldıkları puan ortalamaları 50,79±22,34, Kontrol grubunda yer alan gebelerin Wijma Doğum Beklentisi/Deneyimi Ölçeği A versiyonundan aldıkları puan ortalamaları 54,39±22,00 olarak bulundu ve aralarında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmadı. Sonuç olarak, gebe okuluna katılan kadınların korku düzeyleri daha düşüktür ancak kontrol grubu ile aralarında anlamlı bir fark yoktur. Sonuçlar göz önüne alındığında, gebe okullarının doğum korkusunu azaltma potansiyeli bulunsa da bu etkinin daha belirgin hale gelebilmesi için programların içerik ve katılım düzeylerinin gözden geçirilmesi ve iyileştirilmesi önerilmektedir. Ayrıca, daha geniş örneklem gruplarıyla yapılacak ileri araştırmalarla bu bulguların doğrulanması faydalı olabilir.Öğe Bir üniversitede çalışan idari personelin genel afete hazırlık inanç düzeylerinin bazı değişkenlere göre incelenmesi(Karabük Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Banki Imorou, Wahirou; Aydın Yıldırım, TuğbaAraştırma, bir üniversitede çalışan idari personelin genel afete hazırlık inanç düzeylerinin bazı değişkenlere göre incelenmesi amacıyla tanımlayıcı tipte yapılmıştır. Karabük Üniversitesi’nde 25 Aralık 2023- 31 Mart 2024 tarihleri arasında çalışan ve dahil kriterlerine uyan 523 idari personel ile çalışma tamamlanmıştır. Veriler, ‘‘Kişisel Bilgi Formu’’, ‘‘Sağlık İnanç Modeline Dayalı Genel Afete Hazırlık İnanç Ölçeği’’ kullanılarak araştırmacı tarafından toplanmıştır. Araştırma verileri, gerekli bilgilendirmeler yapıldıktan sonra yazılı onamları alınan idari personelden yüz yüze görüşme tekniğiyle toplanmıştır. Araştırma kapsamında veriler, SPSS (Statistical Package for Social Sciences) for Windows 26 programında, tanımlayıcı istatistiklerin (yüzde, ortalama, standart sapma, minimum ve maksimum değerler) yanı sıra, bağımsız örneklem t testi ve tek yönlü varyans analizi kullanılarak değerlendirilmiştir. Sağlık İnanç Modeline Dayalı Genel Afete Hazırlık İnanç Ölçeği toplam puan ortalaması 114,57±14,70 olarak elde edilmiştir. Ölçek ile yaş, cinsiyet, medeni durumu, öğrenim durumu, çocuk sayısı değişkenleri arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmuştur (p<0,05). Ek olarak, yaşadığı yerin afet durumu hakkında bilgi sahip olma, afet konulu eğitim alma, bir afette yakınını kaybetme, afet planının varlığı, acil durum planı hazırlama, acil durum çantası varlığı, afetlere hazırlıklı olduğunu düşünme, afet durumunda gönüllü olmayı isteme, yaşadığı bölgede bir afet meydana geldiğinde zarar göreceğini düşünmene, yaşadığı bölgede afet durumunda ailesinin etkilenmesi, yaşadığı bölgede afet durumunda yaşam kalitesinin olumsuz etkilenmesi, afetlerin yol açtığı hasarların önlenebilir olduğunu düşünme, afetlerin etkisinin azaltılmasında toplumun rolünün olduğunu düşünme, afetlerin yol açtığı olumsuz sonuçlardan insanların sorumlu olduğunu düşünme, yaşadığı binanın risk incelemesinin yapılma durumu, yaşadığı binanın afete karşı dayanıklılığını yetkili teknik uzmanlara kontrol ettirme, yaşadığı bölgede bir afet meydana geldiğinde diğer insanlardan daha fazla zarar görebileceğini düşünme ve yaşadığı bölgede bir afet meydana geldiğinde ekonomik olarak etkileneceğini düşünme değişkenleri ile afete hazırlık inanç düzeyleri arasında istatistiksel olarak anlamlı fark elde edilmiştir (p<0,05). Afete hazırlıklı olmanın afette oluşabilecek zararların azaltılmasında katkı sağlayacağı düşünülmektedir. Afete hazırlık inanç düzeyinin ve etkili faktörlerin bilinmesinin yaşanabilecek afet durumları için hazırlık sürecine olumlu etki edeceği öngörülmektedir.Öğe Ebelik öğrencilerinin eğitim stresi ile uzaktan eğitime yönelik tutumlari arasindaki ilişkinin incelenmesi(Karabük Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Zeynalova, Gulnara; Hüseyinoğlu, SebahatBu çalışmada, Ebelik Bölümü öğrencilerinin eğitim stresi ile uzaktan eğitime yönelik tutumları arasındaki ilişkinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Çalışma, 2023-2024 eğitim öğretim döneminin başında Karabük Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Ebelik Bölümü’nde tanımlayıcı tipte gerçekleştirilmiştir. Araştırmada, evreni bilinen örnekleme yöntemi ile %95 güvenirlikte %5 hata payı ile 222 öğrenci ile çalışma planlanmış, sınıf düzeylerine göre seçilecek öğrenci sayısı tabakalandırma yöntemi ile belirlenmiş olup, 236 öğrenci ile çalışma tamamlanmıştır. Veriler, kişisel bilgi formu ve “Eğitim Stresi Ölçeği” ve “Uzaktan Eğitime Yönelik Tutum Ölçeği” kullanılarak, yüz yüze görüşme yöntemi ile toplanmıştır. Verilerin değerlendirilmesinde, İndependent-Samples T testi, One-Way ANOVA ve pearson korelasyon analizleri kullanılmıştır. İstatistiksel anlamlılık düzeyi p<0,05 kabul edilmiştir. Eğitim stresi ile uzaktan eğitime karşı tutum arasında belirgin bir korelasyon bulunamamıştır. Ancak eğitim stresi “öz beklenti” alt boyutu ile uzaktan eğitime karşı tutum arasında negatif yönde düşük düzeyde ilişki bulunmuştur. Araştırmada öğrencilerin eğitim stresi orta düzeyde bulunurken (50,45±8,99), uzaktan eğitime karşı orta seviyede olumlu tutumun olduğu (85,69±23,32) öz beklenti arttıkça uzaktan eğitime karşı tutumun olumsuz (p<0,05) olduğu belirlenmiştir.Öğe Farklı ısınma protokollerinin artistik cimnastik sporcularının performansları üzerine akut etkisi(Karabük Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Altuntepe, Sedef; Akgül, Mustafa ŞakirBu çalışmanın amacı, farklı ısınma protokollerinin (Germe Egzersizleri Protokolü, PNF Isınma Protokolü ve Pliometrik Egzersizler Protokolü) 6-8 yaş arası cimnastik sporcularının performansları üzerindeki akut etkilerini incelemektir. Araştırmaya, Karabük Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü 5000 Evler Çok Amaçlı Spor Salonu'nda eğitim gören ve aktif olarak en az 2 yıldır cimnastik sporuyla uğraşan 6 kız 6 erkek toplam 12 gönüllü katılmıştır. Katılımcılara 24 saat ara ile 3 farklı ısınma protokolü uygulanmıştır. Katılımcılara her ısınma protokolünden önce 5 dakikalık genel ısınma uygulanmış ve hemen sonrasında ön testler yapılmıştır. Özel ısınma protokollerinin uygulanmasından hemen sonra da son testler yapılmıştır. Araştırma kapsamında sporcuların performansları denge testi, esneklik testi ve dikey sıçrama testi ile değerlendirilmiştir. Her test, ısınma protokollerinin uygulanmasından önce ve sonra gerçekleştirilmiş ve elde edilen veriler SPSS programı kullanılarak analiz edilmiştir. Anlamlılık düzeyi p<0.05 olarak kabul edilmiştir. Bulgular sonucunda, denge performansı üzerine germe ısınma protokollerinin anlamlı bir iyileşme sağladığı görülmüştür. Esneklik performansında ise germe ısınma protokolü anlamlı bir gerilemeye neden olduğu görülmüş, PNF ve pliometrik ısınma protokolleri ise anlamlı bir iyileşme sağlamıştır. Dikey sıçrama performansına uygulanan hiçbir ısınma protokolü anlamlı bir etki göstermemiştir. Sonuç olarak, germe ısınma protokolleri denge performansına anlamlı bir iyileşme sağlamış, esneklik performansına ise anlamlı bir gerilemeye neden olmuştur. PNF ve pliometrik ısınma protokolleri ise esneklik performansında anlamlı bir iyileşme sağlamıştır. Bu bulgular, antrenörler ve sporcular için, performansı optimize etmek amacıyla hangi ısınma protokollerinin kullanılabileceği konusunda rehberlik sağlayabileceği düşünülmektedir.Öğe Navigasyon temelli seyahat verileri kullanılarak yol şebekelerinin tesisi ve topolojik problemlerin giderilmesine yönelik bir model(Karabük Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Demiral, Emrullah; Karaş, İsmail RakıpBu çalışmada, GNSS verilerine dayalı yol şebekelerinin çıkarımı ve topolojik problemlerin çözümüne yönelik bir model geliştirilmiştir. Yol şebekelerinin güncellenmesi, coğrafi bilgi sistemlerinde kritik bir öneme sahip olmasına rağmen, mevcut yöntemler genellikle zaman alıcı ve maliyetlidir. Bu çalışma, özellikle İstanbul’un yoğun trafik bölgelerinden biri olan Göztepe Kavşağı’nda toplanan GNSS iz verilerini kullanarak, daha verimli bir yol şebekesi çıkarımı ve topolojik sorunların tespitine odaklanmıştır. Çalışma kapsamında, toplanan ham GNSS verileri bir dizi ön işleme tabi tutulmuş, tekrarlanan ve hatalı veriler temizlenmiştir. Ardından, çeşitli makine öğrenimi yöntemleri kullanılarak veriler kümeleme ve iz hizalama algoritmaları ile işlenmiştir. Elde edilen sonuçlar, yol şebekelerinin geometrik şekillerinin başarılı bir şekilde çıkarılabildiğini ve topolojik bağlantıların doğru bir biçimde tanımlanabileceğini göstermiştir. Bu tez çalışmasının sonuçları, yol şebekelerinin otomatik olarak güncellenmesinde GNSS iz verilerinin kullanımının, hem doğruluk hem de maliyet açısından avantaj sağladığını ortaya koymaktadır. Elde edilen yol geometrisi, gerçek yol verileri ile karşılaştırılmış ve F-skor değerleri 0.78 olarak elde edilmiştir. Ayrıca, kavşak noktalarındaki topolojik sorunlar tespit edilerek, çözüm önerileri geliştirilmiştir.Öğe Hava soğutmalı termoelektrik jeneratör ve PV/T kollektör çiftinin enerji ve ekserji performansının deneysel incelenmesi(Karabük Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Fatime Nabawia, Hamat Haffadine; Selimli, SelçukFotovoltaik (PV) sistemlerin elektriksel performansını artırmak amacıyla, PV panellerinin termoelektrik jeneratörler (TEJ) ve termal toplama cihazlarıyla entegre edildiği yenilikçi hibrit sistemler üzerine çalışılmaktadır. PV/T-TEJ sistemler üzerinde yapılan çalışmalar, bu sistemlerin enerji üretim kapasitesini artırmayı ve çeşitli enerji ihtiyaçlarını daha verimli bir şekilde karşılamayı hedefler. Bu çalışmada, üç özdeş PV panelinden biri referans panel olarak belirlenmiş. Diğer iki panelin arka yüzeylerine termoelektrik jeneratörler (TEJ) entegre edilerek PV/T-TEJ1 ve PV/T-TEJ2 hibrit kollektörleri oluşturulmuş ve bu sistemlerin performansları karşılaştırılmıştır. PV/T-TEJ1 ve PV/T-TEJ2 hibrit kollektörleri, referans PV paneline kıyasla sırasıyla %13,9 ve %19,8 daha düşük sıcaklık sağlamıştır. PV/T2-TEJ2, PV/T-TEJ1'den %6,9 daha düşük sıcaklık farkı göstermiştir. Elektriksel güç çıkışında, PV/T-TEJ1 ve PV/T-TEJ2 sistemleri, referans PV paneline göre sırasıyla %3,85 ve %39,14 artış sağlamıştır. PV/T-TEJ2, PV/T-TEJ1'den %33,98 daha fazla güç üretmiştir. PV/T-TEJ1 ve PV/T-TEJ2 kollektörleri, enerji ve ekserji verimliliğinde PV paneline göre sırasıyla %59,4, %79,22 enerji ve %2,7, %4,9 ekserji daha yüksek performans göstermektedir. Ayrıca, PV/T-TEJ2 kollektörü, PV/T-TEJ1'den %19,82 enerji ve %2,2 ekserji daha fazla verimlilik sunmaktadır. TEJ'lerin performansı, ortalama değerleri sırasıyla 0,0064 W ve 0,2013 W oranında artış göstermiştir. PV/T-TEJ2 sisteminde TEJ'lerin performansı daha iyi ve daha stabil bulunmuştur.Öğe Eğitim yapılarının mekansal yönelimi bağlamında bir dijital tasarım karar destek modeli önerisi(Karabük Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) İyican, Abdullah Bilgehan; Dinçer, Ahmet EmreEğitim yapılarının yöneliminin, sıcaklık ve gün ışığı gibi çevresel parametreler üzerinde etkisi vardır. Bu çevresel parametreler de öğrencilerin bilişsel işlevlerini ve öğrenme performanslarını etkilemektedir. Bu doğrultuda, eğitim yapılarının mekânsal yönelimi iyileştirilerek öğrenme ortamlarının kalitesini ve kullanıcıların fiziksel konforunu artırmak çalışmanın ana hedefidir. Bu hedefi gerçekleştirme amacıyla, eğitim yapıları asgari tasarım standartları kılavuzundaki fiziksel etkenler ve mekânsal gereksinimlere uygun eğitim yapıları tasarlamada mimarlara yardımcı bir karar destek sistemi, ArchSolvED, geliştirilmiştir. Sistem, mimarlara erişim kolaylığı sağlamak amacıyla bir web uygulaması olarak geliştirilmiştir. Mimarlar tasarım girdilerini web arayüzünden yapmaktadırlar. Sunucu üzerinde hesaplamalar yapılarak elde edilen önermeler, tekrar web arayüzünde sunulmaktadır. ArchSolvED, mimar tarafından verilen bir dizi okul tasarım parametreleri için en iyi mekânsal yönelimi sağlayan birim yerleşimini bulmak için bir sezgisel arama algoritması kullanır. Bu algoritmanın sezgisel metotları mimari tasarım ilkelerinden ve eğitim yapılarının tasarım kılavuzlarından türetilmiştir. Önerilen karar destek sistemi, bir tip okul projesine göre ortalama %87 daha iyi mekânsal yönelim puanına sahip şematik plan düzeyinde önermeler üretebilmektedir. Program hızlı prototip oluşturmaya imkân tanıması ve verilen girdilere karşılık çok sayıda şematik plan sunması sebebiyle bir tasarım aracı olarak kullanmayı mümkün kılmaktadır. Çalışmada ayrıca geliştirilen tasarım aracının kullandığı sezgisel arama algoritmasının performans analizi geniş bir örneklem alanı üzerinde test edilmiş, seçilen bir program çıktısının uygulanabilirliğini sınamak için bir okul tasarımı sürecine yer verilmiştir.Öğe Fototerapi uygulanan yenidoğanlarda beyaz örtü ve masaj uygulamasının bilirubin düzeyine ve fototerapide kalma süresine etkisi(Karabük Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Çiftci Demirtaş, Zeynep; Çamur Demir, Zühal; Doğan, ErkanRandomize kontrollü deneysel nitelikte olan bu araştırma, fototerapi uygulanan yenidoğanlarda beyaz örtü ve masaj uygulamasının yenidoğanların bilirubin düzeyine ve fototerapide kalma süresine etkisini incelemek amacıyla yapılmıştır. Araştırma Aralık 2023-Haziran 2024 tarihleri arasında Karabük Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin çocuk servisinde yürütülmüştür. Araştırmanın örneklemini fototerapi alan 60 (müdahale grubu 30, kontrol grubu 30) term yenidoğan oluşturmuştur. Veriler araştırmacı tarafından Anne-Bebek Tanıtıcı Bilgi Formu, Bilirubin ve Fototerapi Süresi Değerlendirme Formu, İdrar ve Defekasyon Takip Formu kullanılarak toplanmıştır. Müdahale grubunda yer alan yenidoğanların fototerapi ünitesinin etrafına yansıtıcı beyaz örtü asılmış ve günde 2 kez 6 saat ara ile 15 dakika bebek masajı uygulanmıştır. Kontrol grubundaki yenidoğanlara klinik rutin uygulanmış fototerapi ünitesinin etrafına beyaz örtü örtülmemiş ve bebek masajı yapılmamıştır. Müdahale ve kontrol grubunun tanıtıcı özellikleri homojen olup, istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmamıştır (p>0,05). Müdahale grubundaki yenidoğanların girişim öncesi neonatal bilirubin (NB) ve transkutan bilirubin (TcB) değerleri arasında anlamlı bir fark yokken girişim sonrasındaki NB ve TcB değerleri müdahale grubunda daha düşük bulunmuştur (p<0,05). Müdahale grubunun fototerapi süresi kontrol grubuna kıyasla daha düşük bulunmuştur (p<0,05). Müdahale grubunun idrar sıklığı ve miktarı, defekasyon sıklığı ve miktarı kontrol grubuna kıyasla daha yüksek bulunmuştur (p<0,05). Müdahale ve kontrol grubundaki yenidoğanların girişim öncesi vücut ağırlıkları arasında bir fark yok iken, müdahale grubundaki yenidoğanların girişim sonrasındaki vücut ağırlıkları daha yüksek bulunmuştur (p<0,05). Müdahale grubunun hastanede kalış süresi kontrol grubuna kıyasla daha düşük bulunmuştur (p<0,05). Elde edilen sonuçlar doğrultusunda, fototerapi uygulanan yenidoğanlarda beyaz örtü ve masaj uygulamasının bilirubin düzeyini, fototerapi süresini, hastanede kalış süresini düşürmede, idrar sıklığı ve miktarı, defekasyon sıklığı ve miktarı ve vücut ağırlığını artırrmada etkili olduğu saptanmış olup fototerapi ünitelerinin etrafına beyaz örtü kullanılması ve yenidoğan kliniklerinde çalışan ebe ve hemşirelerin bebek masajı uygulamaları için desteklenmesi önerilmektedir. Clinical Trials kaydı prospektif olarak yapılmıştır (NCT06209489).Öğe DDOS prediction and mitigation in sdn using artificial neural networks and BMNABC algorithm(Karabük Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Ateeyah, Esam Alsadiq Masoud; Şeker, CihatBy centralizing control functions and separating control and data planes, Software-Defined Networking (SDN) facilitates improved management and optimization of networks. Yet, this centralization is also a source of vulnerabilities, which are characterized by reasons like Distributed Denial-of-Service (DDoS) attack types that can cripple network resources and impair service delivery systems. This thesis presents novel methods to lessen these attacks within the SDN environments. The aim of this study is to investigate how artificial neural networks (ANNs) can be used in conjunction with the binary multi-neighbor artificial bee colony (BMNABC) algorithm to make security more reliable and resistant to DDoS attacks. The BMNABC algorithm optimizes the allocation of network resources to mitigate the effects of attacks, while ANN detects anomalous traffic patterns that indicate DDoS attacks in real time. The intelligent intrusion detection system (IIDS) uses the “BMNABC” technique to select features and “ANN” to classify data into attack or non-attack classes. The research additionally makes a comparison between machine learning techniques such as Ensemble, K-Nearest Neighbors (K-NN), Decision Tree (DT), Support Vector Machine (SVM), and Naive Bayes (NB), where the ANN gets the best performance metrics of 98.99% accuracy, 98.97% test accuracy, 98.94% F1 score, 98.95% precision, along with 97.95% recall. DT achieved the lowest metrics: 97.54% accuracy, 97.56% test accuracy, 97.42% F1 score, 97.76% precision, and 97.09% recall.Öğe Ali Şir Nevâyî’nin gazeliyat divanı (inceleme-metin-dizin)(Karabük Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Oruç, Zeynep; Boltabayev, SaidbekTürk diliyle en çok şiir yazan şairlerden biri olan Ali Şir Nevâyî Türk diline eşsiz hizmetler yapmıştır. Şiirleri halk arasında beğenilerek okunmuş, divanları elden ele dolaşmıştır. Buna rağmen genç yaşlarında şiirlerini bir araya getirerek bizzat kendisi divan tertip etmeden önce sevenleri tarafından kitap hâline getirilmiştir. İlk Divan adı verilen bu kitap Sultan Ali Meşhedî tarafından istinsah edilmiştir. Döneminin en önde gelen hattatlarından biri olan Sultan Ali Meşhedî, Herat’ta Hüseyin Baykara’nın sarayında Çağatay Türkçesi ve Farsça istinsahlar yapmıştır. Bu istinsahlar arasında Ali Şir Nevâyî’nin divanları epey bir yekûn tutmaktadır. Meşhedî’nin istinsahları arasında Nevâyî’nin sadece gazellerinden oluşan bir kitap bulunmaktadır. Bilim dünyasında Gazeliyat Divanı olarak isimlendirilen bu nüsha 1492-1493 yılında Herat’ta istinsah edilmiştir. Tez çalışmasına konu olan Gazeliyat Divanı Özbekistan Bilimler Akademisi Ebu Reyhan Birunî Şarkşinaslık Enstitüsü Kütüphanesi'nde 790 numara ile muhafaza edilmektedir. Tezin ilk bölümünde Ali Şir Nevâyî’nin Türkçe divanları ve Gazeliyat Divanı hakkında genel bilgiler verilmiştir. İkinci bölümde ise Gazeliyat Divanı üzerinde inceleme yer almaktadır. Burada özellikle gazellerin Türkiye’de yayımlanan Hazayinü’l-Maanî külliyatındaki divan yayınlarıyla bazı mukayeseleri yapılmıştır. Tezin üçüncü bölümünde ise 102 varaktan oluşan eserin transkripsiyonlu metni yer almaktadır. Gazellerin diğer divan yayınlarındaki farklılıkları dipnotta gösterilmiştir. Dördüncü bölüm eser üzerinde hazırlanan dizin-sözlükten ibarettir.Öğe Elit düzeydeki badminton oyuncularında müsabaka öncesi ve sonrası bazı fiziksel parametrelerin karşılaştırılması(Karabük Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) İncircioğlu, Berktuğ; Aydoğmuş, MertBu çalışmanın amacı, badminton liglerinde antrenman yaşı en az 3 yıl olan, 15-17 yaşlarında, lise düzeyinde milli sporcuların badminton müsabakası öncesi alınan fiziksel parametreleri ile badminton müsabaka sonrası tekrardan alınan fiziksel parametrelerinin karşılaştırmaktır. Spor branşlarında başarılı olabilmek için teknik ve taktik bilgilerin yanı sıra fiziksel özellikler de büyük önem taşımaktadır. Bu özellikler fiziksel ölçümlerle değerlendirilir ve eğitim bilimine önemli katkılar sağlar. Bu çalışmaya badminton liglerinde antrenman yaşı en az 3 yıl olan, 15-17 yaşlarında, lise düzeyinde milli sporcular katılmıştır. Çalışma grubu eğitime başladıktan ve yarışmaya hazır hale geldikten sonra ön testler yapıldı. Eşit eşleşen sporcular aynı anda yarışmaya başladı. Sporculara yarışma öncesi motivasyonlarını artırmak amacıyla yarışma sonunda teşvik ödülü verileceği belirtildi. Sporcuların eşleşmelerinde yaş ve oyun olarak birbirine yakın olan oyuncuların birbirleri ile oynadıkları görülmüştür. Eşit eşleşen sporcular aynı anda yarışmaya başladı. Bu müsabakaların süresi sırasıyla 32 dk, 34 dk, 37 dk, 41 dk olarak hesaplanmıştır. Müsabaka öncesi alınan fiziksel parametreler ile müsabaka sonrası tekrar alınan fiziksel parametreler karşılaştırılır. Fiziksel testler; oturma-uzanma esneklik testi, patlayıcı kuvvet ölçüm testi (dikey sıçrama testi), kuvvet ölçümleri (sırt ve bacak kuvveti, pençe kuvveti) testleridir. Ek olarak gerçekleştirilen test kalp atış hızının ölçümüdür. Antrenmana başladıktan sonra ön testler, özellikle kalp atış hızı testi başta olmak üzere yarışmadan hemen önce çalışma grubuna yarışmaya hazır olduklarında yapıldı. Yarışma sonrası yapılan son testler, ön testlerde olduğu gibi kalp atış hızı testinden başladı. Kalp atım hızı hariç diğer tüm ölçümler 2 kez yapıldı ve ortalaması alındı. Sonuç olarak sporcuların esneklik, dikey sıçrama ve bacak kuvveti verilerinde istatistiksel olarak anlamlı bir artış gözlenmiştir. Sporcuların müsabaka sırasında kullandıkları baskın ellerdeki pençe kuvveti ölçümlerinde istatistiksel olarak anlamlı bir artış gözlendi. Aynı şekilde müsabaka sonrası yorgunluğa bağlı kalp atım hızlarında istatistiksel olarak anlamlı bir artış gözlenirken, sporcuların kalp atım hızı ölçümlerinde istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulundu (p<0.05). Maç öncesi ve sonrası değerler diğer ölçümler arasında karşılaştırıldığında, kalp atım hızı dışındaki ölçümlerde pozitif korelasyon bulundu (p<0.01).