Lisansüstü Eğitim Enstitüsü Tez Koleksiyonu
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Güncel Gönderiler
Öğe İndüksiyon Motorlarının Başlangıç Tork Salınımlarını Sönümlendiren Yeni Bir Sayısal Devre Tasarımı(Karabük Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Ayten, Cengiz; Atasoy, FerhatÖzellikle endüstride yaygın şekilde kullanılan üç fazlı asenkron motorların rotor mili ve mile bağlı diğer mekanik parçalarında kalkış esnasında meydana gelen yüksek tork salınımları sebebiyle zamanla hasar meydana geldiği bilinmektedir. Bu hasaraların önlenmesi veya azaltılması için literatürde çok sayıda çalışma mevcuttur. Ancak mevcut yöntemler karmaşık olduğundan veya yüksek maliyetli olduğundan her yerde kullanılamamaktadır. Bu tezde asenkron motorun kalkış torku, fazlardan biri direkt hattan, diğer iki faz ise tetikleme açılarının zamana bağlı bir algoritmayla kontrollü olarak verilmesi sonucunda yumuşatılmıştır. Gerçekleştirilen çalışma laboratuvar ortamında üç fazlı 1 kW asenkron motorda test edilmiştir. Elde edilen sonuçlar literatürle kıyaslandığında oldukça iyidir. Ayrıca tasarlanan devre ve yol verme algoritması mevcut yol verme yöntemlerine göre daha basit ve düşük maliyet ile kontrol sağladığını göstermektedir. It is known that the rotor shaft and other mechanical parts connected to the shaft of three-phase induction motors, which are widely used in industry, are damaged over time due to high torque oscillations during take-off. There are many studies in the literature to prevent or reduce these damages. However, existing methods cannot be used everywhere due to their complexity or high cost. In this thesis, the starting torque of the induction motor is softened by controlling one of the phases from the direct line and the other two phases by controlling the triggering angles with a time-dependent algorithm. The study was tested in the laboratory on a three-phase 1 kW induction motor. The results obtained are quite good compared to the literature. In addition, the designed circuit and starting algorithm show that it provides simpler and low-cost control compared to existing starting methods.Öğe Koruyucu aile hizmet modelinin tanınırlık düzeyinin belirlenmesi: Adıyaman il örneği(Karabük Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Aktulum, Abubekir; Uygurtürk, HilalAile; insani duygulara öncelik tanıyan belli amaçlar doğrultusunda birden fazla kişinin kan, yasal ve duygu bağı ortaklığıyla bir araya gelerek ve kurduğu toplumun en küçük yapısına denilmektedir. İnsan, hayata tutunabilmek ve yaşamına devam edebilmek için gerek biyolojik ve gerekse gayri biyolojik aile ortamına ihtiyaç duymaktadır. Biyolojik ailelerin çeşitli nedenlerden dağılmaları neticesinde ailenin meyvesi olan çocukların bakımını üstlenecek ailelere ihtiyaç duyulmaktadır. Söz konusu bu durumda ailelerin uygulamadan haberdar olması önem arz etmektedir. Bu çalışma kapsamında koruyucu ailelik ile ilgili düşüncelerini almak ve tanıtımının yeterli düzeyde yapılıp yapılmadığına dair bilgi almak amacıyla Koruyucu Aile Hizmet Modelini yürüten gayri biyolojik ailelerin görüşlerine yer verilmiştir. Çalışma sonucunda koruyucu aile hizmet modelinin tanınırlık düzeyinin yetersiz olduğu belirlenmiştir. Tanıtım çalışmalarının yeterli düzeyde yapılabilmesi ve durumun iyileştirilebilmesi amacıyla öneriler sunulmuştur. Family; It is called the smallest structure of the society established by more than one person with the partnership of blood, legal and emotional ties for certain purposes that give priority to human feelings. Human beings need both biological and non-biological family environments in order to hold on to life and continue their lives. As a result of the disintegration of biological families for various reasons, there is a need for families to take care of the children, who are the fruits of the family. In this case, it is important that families are aware of the practice. Within the scope of this study, the opinions of non-biological families who carry out the Foster Family Service Model were included in order to get their opinions about foster care and to get information about whether it is adequately promoted. As a result of the study, it was determined that the level of recognition of the foster family service model was insufficient. Suggestions were presented in order to improve the situation and to ensure that promotional activities are carried out at an adequate level.Öğe Tuğla ve seramik atıkları içeren lateks katkılı betonlarda agrega-çimento arayüz gelişiminin incelenmesi(Karabük Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 11/09/2024) Yanpınar, HarunBu çalışmada, Sürdürülebilir bir kalkınma için gelecek nesillerin ihtiyaçlarını da dikkate alarak endüstriyel üretimlerin kıt kaynaklarını verimli kullanılması mühendislik bakımından çok önemlidir. Bunun için kalite ve ekonomik kriterler dışında sosyal ve çevresel faktörleri de dikkate alan yenilikçi yaklaşımlar gerekmektedir. Beton teknolojisinde son yıllarda hafif betonların önemi her geçen gün artmaktadır. Günümüzde hafif betonlar hafif agrega kullanılarak veya hava sürüklenerek üretilebilmektedir. Ancak yapısal beton üretiminde hafif agregaların kullanılması daha uygundur. Çünkü beton hacminin %80’e kadar olan kısmı agregadan oluşmaktadır. Ülkemiz sınırlarında her 20 yılda bir yıkıcı deprem olmaktadır. Meydana gelen bu depremler çok sayıda yapının hasar görmesine (yıkılması, ağır veya orta hasar alması) sebep olmaktadır. Bunun yanı sıra ülkemiz coğrafyasının yaklaşık %90’ının deprem kuşağında olması ve yapı stoğunun yaşlanması sebebiyle kentsel dönüşüme ihtiyaç her geçen gün artmaktadır. Doğal olarak betonun en önemli ve yüksek hacimli bileşeni olan nitelikli agregaya ihtiyacı ön plana çıkarmaktadır. Buda kaliteli agrega stoğunun gün geçtikçe azalmasına neden olmakta ve gelecekte üretilen betonlar için kaliteli agregaya ulaşımı zorlaştırmaktadır. Bu nedenle yapısal taşıyıcı özelliği olsun ya da olmasın tüm betonlar için agrega niteliğinde atık malzemelerin kullanılması kaliteli malzemelerin gelecek kuşaklara bırakılmasında önemli rol oynamaktadır. Yönetmeliklere uygun olarak yapılsa dahi inşaatlarda kullanılan yapısal betonların birim hacim ağırlıkları (BHA) 2000 kg/m³ ten yüksektir. Bu durum binaların deprem sırasında yükünü artırmaktadır. Bu nedenle yapısal hafif betonların alternatif üretim yöntemlerinin geliştirilmesi gerekmektedir. Bu kapsamda, bu çalışmada tuğla ve seramik atıklarının betonda kullanımı sonucunda elde edilecek hafif yapısal betonların özellikle agrega-matris arayüzünün incelenmesi konu alınmıştır. Buna ilaveten, üretilen hafif betonların 28 günlük süreçte su emme, klor geçirimliliği, basınç dayanımı, birim hacim ağırlık verileri elde edilmiştir. Çalışmanın sonucunda tuğla atığı agregalı sertleşmiş betonlarda 1740 – 1820 kg/m3 ve seramik atığı agregalı sertleşmiş betonlarda 1710 – 1790 kg/m3 kuru BHA elde edilmiştir. Böylece üretilen tüm betonların hafif beton olduğu belirlenmiştir. En yüksek basınç dayanımı tuğla atığı agregalı sertleşmiş betonlarda 45,08 MPa, seramik atığı agregalı sertleşmiş betonlarda 57,66 MPa olarak elde edilmiştir. En yüksek basınç dayanımları lateks içeren hafif betonlarda gözlenmiştir. Basınç altında su işleme derinlikleri tüm serilerde 19 – 22 mm arasında olup benzer sonuç göstermiştir. Su emme oranları tuğla atığı agregalı betonlarda %6,32 – 9,50 arasında iken, seramik atığı agregalı sertleşmiş betonlarda %4,34 – 5,35 arasında olmuştur. Klor geçirimliliği seramik atığı agregalı sertleşmiş betonlarda daha düşük seviyede elde edilmiştir. Lateks katkısı klor geçirimliliğini azaltmıştır. Üretilen tuğla ve seramik atığı agregalı hafif betonların 28 gün yaşındaki agrega-çimento arayüz ölçüleri geleneksel agregalı betonlara göre daha küçük olduğu (10 – 20 mikron) belirlenmiştir. Tuğla atığı agregalı sertleşmiş betonlardaki agrega-çimento arayüzleri 14 – 18 mikron arasında ölçülürken, seramik atığı agregalı sertleşmiş betonlarda agrega-çimento arayüzleri 18 – 20 mikron olarak ölçülmüştür. Lateks katkısı tuğla atığı agregalı betonlarda arayüz ölçülerini azaltacak şekilde bir etki gösterirken, seramik atığı agregalı betonlarda arayüz ölçülerini artıracak şekilde bir etki göstermiştir.Öğe Parlemento tutanakları ışığında Kıbrıs sorunu (1954-1974)(Karabük Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Tek, MineKıbrıs Sorunu, 1950’li yılların ortalarından itibaren bölgesel sorun olarak ortaya çıkmış uluslararası siyasetin de bir konusu haline gelmiştir. Dönemsel olarak farklılıklar gösterse de beraberinde hep bir sorun ve çözümsüzlük olarak tarihte yer edinmiştir. Bu süreçte Türkiye’de doğal olarak sorunun bir parçası olarak kendisini bulmuş ve dış politikada Kıbrıs öncelikli hatta yaşamsal bir yer edinmiştir. İşte bu tez çalışması 19541974 yılları arasında Kıbrıs Sorununun Parlamentoda nasıl yankı bulduğu, farklı görüşlere sahip iktidar, muhalefet ve farklı siyasal partilerin özellikle Kıbrıs Sorunu ile ilgili dönemsel olarak nasıl bir yaklaşım sergiledikleri, iktidar ve muhalefetin hangi açılardan Kıbrıs Sorununda ayrıştığı, politika benzerlikleri ve farklılıkları, Kıbrıs sorunu ile izlenen hükümet politikasının parlamentoda nasıl değerlendirildiği sorunun kronolojik olarak Mecliste nasıl gündeme geldiği, Kıbrıs Sorununa karşı hangi reflekslerin geliştirildiği bu çalışmada ortaya koymaya çalışılmıştır. Bu çerçevede tez üç bölümden oluşturulmuştur. Birinci bölümde 1950-1960 yılları arasında TBMM’de Kıbrıs Sorunu ele alınmıştır. İkinci bölümde 1961-1967 yılları arasında Millet Meclisi ve Cumhuriyet Senatosunda Kıbrıs Sorunu ele alınmıştır. Üçüncü bölümde ise 19671974 yılları arasında Millet Meclisi ve Cumhuriyet Senatosunda Kıbrıs Sorunu değerlendirilmiştir. Bu çalışma Kıbrıs Sorunu ve gelişmelerin parlamento tutanaklarında nasıl yer aldığının gösterilmesi açısından konusu itibariyle önemlidir. Çalışmada veri kaynağı olarak Parlamento Tutanakları esas alınmakla birlikte Kıbrıs Sorununun anlaşılmasına temel olması bakımından çeşitli araştırma eserlerinden de yararlanılmıştır. Sonuç olarak 1950-1960 yılları arasında Kıbrıs da meydana gelen şiddet olaylarının tırmanmasına, gerginliklerin artmasına bağlı olarak parlamentoda var olan görüşmeler ve ortaya konulan tepkiler artmış veya azalmıştır. Bunun yanında şunu da söyleyebiliriz: 1960’lara kadar iktidar ve muhalefetin Kıbrıs konusuna karşı tutumu büyük ölçüde benzer olmasına karşın 1960’lı yıllarla beraber parlamentoda yer alan partiler arasında Kıbrıs konusunda ciddi görüş ayrılıkları olduğu anlaşılmaktadır. Bu dönemde kamuoyunun Kıbrıs Sorununda hassasiyetinin artması neticesinde parlamentonun da bu sorunu daha fazla ciddiye almasına ve daha çok gündem yapmasına sebep olmuştur. Parlamento Ada’daki gelişmeleri çok yakından takip etmiş meseleye karşı büyük bir hassasiyet içinde olmuştur. Bu nedenle Kıbrıs ile alakalı gelişmeleri parlamento tutanaklarından takip etmek mümkündür.Öğe Dönüşümcü Okul Liderliği İle Öğretmen Öznel İyi Oluşu Arasındaki İlişkinin İncelenmesi(Karabük Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 30/09/2024) Dağ, Görkem; Cansoy, RamazanBu tez, okul müdürlerinin dönüşümcü liderlik davranışları ile öğretmenlerin öznel iyi oluş halleri arasındaki ilişkiyi araştırmaktadır. Araştırma ilişkisel tarama modelinde desenlenmiştir. Araştırma verileri, Karabük ilinde 366 ilkokul ve ortaokul öğretmenlerinden toplanmıştır. Verilerin toplanma sürecinde dönüşümcü liderlik ölçeği ve öğretmen öznel iyi oluş ölçeği kullanılmıştır. Katılımcı öğretmenlerin cinsiyet, eğitim durumu ve çalışılan kademeye göre okul müdürlerinin dönüşümcü liderlik algılarında anlamlı bir fark olmadığı görülmektedir. Katılımcı öğretmenlerin cinsiyet, eğitim durumuna göre öğretmen öznel iyi oluş algılarında anlamlı bir fark olmadığı görülmektedir. Ayrıca, çalışılan kademenin öğretmen iyi oluşu üzerinde anlamlı bir etkiye sahip olduğu görülmüştür. Elde edilen bulgulara göre cinsiyet, eğitim durumu ve çalışılan kademedeki öğretmenler arasında dönüşümcü liderlik ve öğretmen öznel iyi oluş algıları bakımından benzer algıların olduğu görülmüştür. Okul müdürlerinin dönüşümcü liderlik davranışları ile öğretmenlerin öznel iyi oluş düzeyleri arasında pozitif yönde orta düzeyde anlamlı bir ilişki olduğu saptanmıştır. Okul müdürlerinin dönüşümcü liderlik davranışları ile öğretmenlerin öznel iyi oluş halleri arasında okul bağlılığı ve öğretim yeterliliği alt boyut düzeyinde pozitif yönde orta düzeyde anlamlı bir ilişki olduğu görülmüştür. Okul müdürlerinin dönüşümcü liderlik alt boyutları ile öğretmen öznel iyi oluş hali alt boyutları arasında anlamlı pozitif yönde ve orta düzeyde bir ilişki olduğu tespit edilmiştir. Bu bulgular, öğretmenlerin okul yöneticilerini güvenilir ve motive edici olarak gördüğünü, yaratıcı düşünceyi teşvik ettiklerini ve bireysel ihtiyaçlara özen gösterdiklerini ortaya koymaktadır. Bu bulgular, dönüşümcü liderliğin öğretmenlerin öznel iyi oluşunu artırdığı yönündeki literatürle örtüşmektedir.Öğe Kur'an-I Kerim'de Cennet Nimetleriyle İlgili Ayetlerde İnsan Zevkinin Dikkate Alınması(Karabük Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 20.09.2024) Jaber, Hiba Nassr JaberBu çalışmada, "Kur'an-ı Kerim'de Cennet Nimetlerinin Tasvirinde İnsani Zevkin Gözetilmesi" başlığı altında, Kur'an-ı Kerim'de insani zevkin, özellikle cennet nimetlerinin tasviri bağlamında ele alınışı incelenmektedir. İnsani zevk, cennet tasvirlerinde ortaya konulan manevi güzelliklerle etkileşim yoluyla psikolojik rahatlığın sağlanmasına katkıda bulunan manevi bir hissiyat olarak değerlendirilmektedir. Çalışmada, bu tasvirlerin psikolojik, estetik ve pedagojik boyutları incelenerek, Kur'an ayetlerinin insani zevki nasıl ön plana çıkardığını ve bu zevkin, Allah'ın ahirette müminler için hazırladığı ilahi güzelliğin kavranmasındaki rolü analiz edilmektedir . Çalışmada, Kur'an-ı Kerim'deki cennet tasvirlerinin insani zevke hitap eden yönlerini ve bu tasvirlerin insanları iyi davranışlara yönlendirmedeki etkisini ortaya koymak amaçlanmaktadır. Ayrıca, insan zevkinin nasıl geliştiğini ve cennet tasvirlerinin, insanları cennet nimetlerine ulaşmak için iyi işler yapmaya nasıl teşvik ettiğini açıklamak hedeflenmektedir . Araştırma üç bölümden oluşmaktadır: Birinci bölümde, araştırmanın terimlerine dair tanımları sunmakta ve Kur’an-ı Kerim’deki insani zevk ve cennet nimetleri kavramları ele alınmaktadır. İkinci bölümde, cennet nimetlerine dair ayetlere, bunlarla ilgili hususlara ve insan zevkine dair ayetlere odaklanılmaktadır. Üçüncü bölümde ise, İslama uygun insani zevkin gelişimi ve bunun birey ve toplum üzerindeki etkileri tartışılarak, insani zevke dikkat etmenin cennete ulaşmada bir araç olarak nasıl değerlendirilebileceği incelenmektedir . Araştırmada, cennet nimetleri ayetlerinin izlenmesi ve anlamlarının kavranılması için nitel, tümevarımsal ve analitik yöntem kullanılarak bu ayetlerin insani zevki güçlendirmedeki rolüne dair bütüncül bir görüş oluşturulmasına katkıda bulunulmaktadır. Ayrıca, Derinlemesine analiz yoluyla, insani zevk kavramını gramatik ve ıstılahi olarak ele alan, Kur'an'daki nimet ayetlerini inceleyen ve bunların bireyler ve toplum üzerindeki psikolojik ve estetik etkilerini ortaya çıkaran araştırma soruları formüle edilmiştir. 16 Çalışmada, önemli bulgulara ulaşılmıştır; bunlardan en önemlisi, insani zevk kavramının modern bir kavram olmakla birlikte İslami öğretilerde güçlü köklere sahip olduğudur. Sonuçlar, İslam’ın, bireylerde estetik duygusunu geliştiren değer ve ilkeleri belirleyerek insani zevke büyük önem verdiğini ve bu zevke dikkat etmenin, cennet nimetlerine ulaşmayı sağlayan ilahi mükafatla bağlantılı olduğunu göstermektedir. Ayrıca, çalışmada insani zevkin toplumsal gelenek ve göreneklere göre değişkenlik gösteren göreceli bir davranış olduğu, ancak özü itibarıyla ahlaki gelişim ve manevi yükselişin bir aracı olduğu vurgulanmaktadır . Sonuç olarak çalışmada, eğitim ve medya kurumlarında insani zevkle ilgili kavramların güçlendirilmesi gerektiği vurgulanmış, İslam'ın bu zevki geliştirmedeki önemli rolünün altı çizilmiş ve insanlar Allah'ın müminler için hazırladığı estetik değerleri benimsemeye davet edimiştir. Bu da, insan davranışlarının iyileştirilmesi ve yüce İslami ahlaka yönlendirilmesi yoluyla toplumun gelişimine katkı sağlayacaktır .Öğe Yüksek şekillendirilebilirlik ve darbe sönümleme özelliğine sahip ileri yüksek mukavemetli çeliğin analiz-proses tasarımı(Karabük Üniversitesi, 2024) Özyiğit, Mehmet Bulut; Hayat, FatihBu çalışmada, otomotiv sektöründe çok geniş kullanım alanı bulan ve birinci nesil ileri yüksek mukavemetli çelikler (AHSS) sınıfında yer alan darbe sönümleme kabiliyeti yüksek çift fazlı (DP) çeliklerin (ekstra şekillenme özelliği sunan DP800, DP1000 ve DP1200) endüstriyel üretim şartlarına uygun şekilde analiz ve proses tasarımları yapılmıştır. Çalışmanın en önemli amacı elde edilen çıktılar ile ülkemiz demir çelik ve otomotiv endüstrisine bilgi birikimi kazandırmak, çoğu yurt dışından temin edilen bu ürünleri yerlileştirmektir. Çalışmalar iki aşamada gerçekleştirilmiş ve irdelenmiş olup her iki aşamada da çalışılan ürünler ülkemizde üretilmemektedir. İlk aşamada geleneksel birinci nesil DP800 çelik kalitesinin toplam uzama ve şekillendirilebilirlik özelliklerini geliştirebilmek amacıyla kimyasal kompozisyon tasarımları ve proses tasarımları yapılmıştır. Sonrasında ürünün endüstriyel koşullarda üretimi gerçekleştirilmiştir. Çalışmanın ikinci aşamasında ise DP1000 ve DP1200 kalitelerinde hedef iç yapı ve mekanik özelliklerin sağlanması için analiz ve proses tasarımları yapılarak prototip ürünler elde edilmiştir. DP1000 ve DP1200 kalitelerinin doğrudan endüstriyel ölçekte üretilmesi birçok risk barındırığından prototip ölçekte üretilmiş olup bu yüzden tez kapsamında ikinci aşama olarak ele alınmıştır. DP800 çeliğinin toplam uzama ve şekillendirilebilirlik özelliklerinin geliştirilmesi aşamasında ürünün akma mukavemetinin çekme mukavemetine olan oranını düşürmeye odaklanılmıştır. Kimyasal kompozisyon tasarımları sonrası, uygun sürekli tavlama ve galvanizleme hattı (CGL) parametreleri ile üretilen malzemelerde kalite isteri olan hedef minimum 780 MPa çekme mukavemetine erişilmiştir. Yapılan simülasyon çalışmalarında ise akma mukavemetinin, çift fazlı çeliklerde analiz tasarımının yanında temper haddeleme prosesi ile doğrudan ilişkili ve şekillenme özellikleri üzerinde etkili olduğu belirlenmiştir. Temper hadde uygulanmamış (%0,0), %0,6 temper hadde uygulanmış ve %1,2 temper hadde uygulanmış malzemelerde çekme mukavemeti yaklaşık 800 MPa elde edilirken akma mukavemetinin sırasıyla yaklaşık 320 MPa, 450 MPa ve 530 MPa olduğu tespit edilmiştir. Toplam uzama değerinin sırasıyla %18, %18 ve %16 olduğu; şekillenme özellikleri açısından çok önemli olan deformasyon sertleşme üstelinin ise sırasıyla %0,22, %0,18 ve %0,16 olduğu belirlenmiştir. Optimum temper haddeleme değerinin ise %0,6 olduğu tespit edilmiştir. Çalışmanın ikinci aşamasında ise ileri yüksek mukavemetli çift fazlı çelik sınıfının en yüksek mukavemeti ürünleri olan DP1000 ve DP1200 çeliklerinin prototip ölçekte üretilmesine odaklanılmıştır. Bu aşamada öncelikle DP600 üzerinden kimyasal kompozisyon çalışmaları yürütülmüştür. Özellikle Bor (B) elementinin çift fazlı çeliklerde sert faz dönüşüm mekanizması üzerindeki etkileri araştırılmış endüstriyel üretimler risk teşkil edip etmediği seri üretim koşullarında incelenmiştir. Ardından DP1000 ve DP1200 kaliteleri için kimyasal kompozisyon tasarımları gerçekleştirilmiştir. Bu kimyasal kompozsiyonların farklı proses parametreleri altında davranışı incelenmiştir. Ağırlıkça karbon (C) içeriği değeri; %0,1'in altına düştüğünde sert faz dönüşüm oranı yetersiz kalmakta, hedef mukavemet seviyesi sağlanamamaktadır. Ağırlıkça Mangan (Mn) içeriği; %1,60'ın üzerinde olduğu durumlarda yeterli östenit stabilizasyonu sağlanabilmekte, dolayısıyla sert faz dönüşüm oranı C elementinin de etkisiyle yeterli seviyeye çıkarılabilmektedir. Ağırlıkça fosfor (P) ve silisyum (Si) içeriği, analiz tasarımında yer alan katı eriyik sertleşmesi sağlayan ve sert faz dönüşümüne destek olan krom (Cr) ve molibden (Mo) gibi diğer elementlerin miktarına ve hedef uzama değerine göre belirlenmesi gerektiği tespit edilmiştir. Ağırlıkça Cr + Mo > %0,85 olmalıdır. B elementi DP1000 ve DP1200 gibi sert faz oranı %30 üzerinde olan çift fazlı çeliklerde 15 – 30 ppm aralığında bulunmalıdır. B elementinin sert faz dönüşümüne olan katkısından maksimum düzeyde faydalanabilmek için titanyum (Ti) elementi ile serbest azot (N)'un stabilize edilmesi de gerektiği belirlenmiştir. Aksi takdirde çelik üretim proses katılaşma aşamasında TiN yerine BN çökeltileri oluşmaktadır. Bu durumun çözünmüş B miktarını azalttığı ve sertleşebilirliğe olan katkısını olumsuz etkilemektedir.Öğe Etik değerlerin örgütsel sürdürülebilirliğe etkisinde işbirlikçi davranışların aracılık rolü üzerine bir araştırma(Karabük Üniversitesi, 2024) Şeker, Neşe Öner; Karakaya, Abdullahİşletmeler sürekli değişen ihtiyaçları karşılamak, gelişen rekabet koşullarına uyum sağalamak için daha fazla iş gücü ve kaynak kullanmaktadırlar. Bu da çevresel ve toplumsal sorunlara neden olmaktadır. Bunların, etik değerler çerçevesinde, işbirlikçi bir yapı ve sürdürülebilir uygulamalarla çözüleceği düşünülmektedir. Bu kapsamda çalışma, farklı kuşakların dengeli kalkınmasının boyutu olan sürdürülebilirliğin, örgütsel yönünü etik değerler çerçevesinde incelemeyi amaçlamaktadır. Bu amaçla, Karadeniz Bölgesi'nin Batı Karadeniz Bölümü'nde faaliyet gösteren üç yıldız ve üzerindeki konaklama işletmelerinin çalışanlarına yönelik araştırma gerçekleştirilmiştir. Araştırma kapsamında hibrit anket yöntemiyle elde edilen veriler; sayı ve yüzde, normal dağılım, geçerlik, güvenirlik, tanımlayıcı istatistik, korelasyon, regresyon ve aracılık testleriyle analiz edilmiştir. Analiz bulgularına göre; etik değerler ile örgütsel sürdürülebilirlik (r= 0,625; p<0,005) ve işbirlikçi davranışlar (r=0, 535; p<0,005) arasında pozitif anlamlı ilişki söz konusudur. İşbirlikçi davranışlarla örgütsel sürdürülebilirlik arasında pozitif anlamlı bir ilişki bulunmaktadır. Etik değerlerle işbirlikçi davranışların modele birlikte dâhil edilmesiyle, etik değerler örgütsel sürdürülebilirliği 0,480; işbirlikçi davranışları 0,224 oranında etkilediği; yani etkinin yok olmadığı tespit edilmiştir. Etik değerlerin etkisinin yok olmasa da değerinin düşmesiyle işbirlikçi davranışların kısmi aracılık rolünün olduğu anlaşılmaktadır. Konaklama işletmeleri, toplumsal ve doğal çevrenin korunması, sürdürülebilirliğin boyutlarıyla birlikte değerlendirilerek teşvik edilmesi için potansiyel araçtır. Bu işletmelerde örgütsel sürdürebilirlik ilişki faktörlerini anlamak uygulamaları başarılı şekilde yönetebilmek için önemlidir. Bu açıdan literatüre önemli katkılar sağlamakla birlikte, işletmelere sürdürülebilirliğe ilişkin bütünsel bakış açısı sunarak, temelini etik değerlerin oluşturduğu, işbirlikçi davranışlarla desteklenen örgütsel bir yapı oluşturmalarını önermektedir. Anahtar Kelimeler: Etik Değerler; İşbirlikçi Davranış; Örgütsel Sürdürülebilirlik; Konaklama İşletmeleriÖğe Banka murabahasında şeri hükümler: Cihan İslami Finans Bankası örneği(Karabük Üniversitesi, 2024) Sherwanı, Mohammed Mahfoodh Sulaıman; Mohammed, Hossameldeen Khalıl FaragBankacılık işlemleri modern yaşamın vazgeçilmez bir parçası haline gelmiş olup, bu işlemlerin çoğu yatırım ve fon geliştirme amaçlıdır. Ancak bu tür işlemler İslami bankalarda klasik konvansiyonel bankalardan farklıdır. Bu bankalar kalkınma esaslı faaliyetlerinin çoğunu haram kılınmış olan faiz temelleri üzerinde yönetirken, İslami bankalar mali işlemlerinin çoğunu, her türlü riba kirliliğinden uzak, meşru ticaret ilkeleri üzerine kurarlar. Bu bağlamda Murabaha, İslami bankaların yatırım yapmak ve fon geliştirmek için kullandıkları en başarılı ve önemli yöntemlerden biridir. Bu gaye ile tezde, İslam şeriatının ruhuna uygun bir şekilde ele alıp istenilen gelişmeyi sağlayan şeri murabahanın en önemli yönlerini Allah'ın ve Resulü'nün (s.a.v.) yasakladığı şeylerden kurtulmanın nasıl mümkün olduğunu gösteren murabaha satışlarından örnekler toplamaya çalıştım. Dolayısıyla araştırma, murabaha kavramını, meşruiyetini, esaslarını ve şekillerini açıklamak açısından bankacılık sektötündeki haliyle murabahayı açıklamayı amaçlamaktadır. Ayrıca bankacılık murabahasının hükmünü ve mahiyetini açıklamayı ve İslami bankalarda murabaha yoluyla gerçekleştirilen finansmanın yüzdesini netleştirmek de tezin amaçlarındandır. Tezde her ne kadar fıkhi murabaha hakkında yazıp hükmünü detaylı olarak anlatsam da, özellikle Murabaha lil amiri biş-şira veya bankacılık murabahası denen şekliyle Murabaha konusuna özen gösterdim. Bunun yanında benden önce konuyu doğrudan benim gibi ele alan kimsenin olmadığını da görmüş oldum. Bu çalışma ile Yüce Allah'tan beni faydalandırmasını ve bu mütevazi çalışmayı okuyanların da istifa etmelerini sağlamasını temenni ediyorum.Öğe Calculation of the half-lives for 117,119,121te isotopes by Pyatov's method(Karabük Üniversitesi, 2017) Alwası, Zohra Alı Ahmed; Çakmak, NeclaBu çalışmada, 117,119,121Te izotoplarının Gamow-Teller geçiş özellikleri proton-nötron kuazi parçacık rastgele faz yaklaşımı çerçevesinde Pyatov metodu ve şematik model ile incelendi. İzinli Gamow-Teller geçiş yarı ömür süreleri hem parçacık-deşik hem de parçacık-parçacık kanalı dikkate alınarak hesaplandı. Sayısal hesaplamalar Fortran77 kodu ile yapıldı ve elde edilen sonuçlar deneysel değerler ile karşılaştırıldı.Öğe Tarihi yapıların sürdürülebilirliği açısından zamansız müze kavramı üzerine bir değerlendirme: ankara gar binası(Karabük Üniversitesi, 2024) Uslu, Esra; Ertürk, Ayşen Esra BölükbaşıTarihi yapıların müze olarak uyarlanması, kültürel mirasın korunması ile geçmişe ait izlerinin yeni nesile taşınması ve tarihi yapının sürdürülebilirliği açısından büyük bir önem taşımaktadır. Müze anlayışının; tamamen yeni bir bina, mevcut tarihi binaya ek yapı olarak veya tarihi binayı yenileme şeklinde olabilir. Müze olarak dönüşümü gerçekleştirilmiş tarihi yapılarda oluşturulan bu algı fiziksel değişimin yanı sıra tarihi dokunun korunması, kentsel imge ile uyum ve müze kavramıyla bütünleşen bir algı oluşturmayı da içermektedir. Tarihi Gar binaları, kentlerin ilk varış ve bitiş noktası olması sebebi ile kentlerin simgesel değerleridir. Ayrıca Anadolu'da demiryolu tarihine bakıldığında bu yapılar tarihi yapı olarak ele alınmaktadır. Ancak günümüz teknolojisi ve ihtiyaçlarına bağlı olarak YHT (Yüksek Hızlı Tren) kullanımının artması ile tarihi gar binaları işlev açısından ikincil duruma düşmesi veya kullanım dışı kalması bu yapıların sürdürülebilirliğini olumsuz yönde etkilemektedir. Tarihi yapıların sürdürülebilirliği için müze fikri günümüzde sıkça tercih edilmekte ve hizmetini tamamlamış yapılar müze mekânı olarak kullanılmaktadır. Özgün işlevini tamamlamış tarihi gar binalarının müzeye dönüştürüldüğü özellikle dünyadan örnekler bulunmaktadır. Türkiye'de istasyon veya gar binası mekânlarında sergileme düzeni yapılan az sayıda örnekten bahsetmek mümkündür. Genellikle periyodik sergilerin olduğu örnekler veya birtakım sanatsal aktivitelerin yapıldığı bilinmektedir. Bu bağlamda bu tür etkinlikler gelip giden insanların bir izleyici/ziyaretçi potansiyeli oluşturması açısından da önemlidir. Bu çalışmanın konusu olan Ankara Gar Binası'nın kentin gelişme sürecinde, Kale ve Ulus Atatürk Heykeli'nden başlayarak I. Meclis, II. Meclis ve Ankara Palas ile devam eden aksın sonunda yer alması ile bir başlangıç ve bitiş noktasıdır. Tarihi yapının bulunduğu bu konum itibari ile Erken Cumhuriyet Dönemi'nden günümüze kadar önemli tarihi olaylara şahitlik etmesiyle önemini sürdürmektedir. Ankara erken dönem kent planlarında bu aks dikkate alınarak kentin geliştirildiği görülmektedir. Ankara Gar Binası, kurulduğu günden bu yana özgün işlevi ve tarihi simgeselliği ile varlığına devam etmekte olup, çevresel koşullarının değişiminden dolayı günümüz kullanıcıları tarafından fark edilebilirliği azalmıştır. Tarihi yapının tekrar öneminin ön plana çıkarılabilmesi için mevcut işlevine ek olarak müze algısıyla kullanıcılarına sunulması yapının sürdürülebilirliği açısından önem kazanmaktadır. Bu çalışmada, Ankara Gar Binası, günün her saatinde hizmetine devam eden, tren istasyonuna gelen yolcuları karşılayan ve seyahat edecek ziyaretçileri uğurlayan ve diğer hizmetler için tercih edilen bir yapı olması sebebi ile devamlı bir ziyaretçi potansiyeline sahiptir. Ancak aktif olarak ziyaretçiler tarafından kullanılan alanların kısıtlılığı ve tarihi yapının bir geçiş alanına dönüşümü binanın önemini gölgelemektedir. Bu sebeple tarihi binanın kent kültürü ve belleğini de yansıtarak ortaya çıkaracak müze kavramı içerisinde değerlendirilmesi, onun 7/24 aktif özgün işlevini sürdürmesi ile zamansız müze kavramı içerisinde ele alınabileceğine ilişkin kurgulanan çalışmanın hipotezi sınanmıştır. Ankara Gar Binası'nı konu alan bu çalışmada literatür araştırması ve yapı topluluğu içinde yer alan binanın mevcut durum tespiti yapılmıştır. Oluşturulan hipotezin sınanması için uzman görüşleri doğrultusunda AHP yöntemi uygulanarak kriterler ve önem sıralaması oluşturulmuştur. Bu doğrultuda anket ifadeleri oluşturularak 521 katılımcının görüşleri değerlendirilmiştir. Elde edilen sonuçlar doğrultusunda özgün işlevine devam eden tarihi yapının zamansız müze kavramı içerisinde değerlendirilmesinin ve zamansız müze kavramı tanımlamasının ilgili literatüre katkı sağlayacağı anlaşılmıştır.Öğe Arayer atomu içermeyen (IF) çeliklerde ve bu çeliklerin nokta direnç kaynaklı bağlantılarında deformasyon yaşlanmasının mekanik özelliklere etkisi(Karabük Üniversitesi, 2010) Bak, Adem; Gündüz, SüleymanBu çalışmada, IF çeliklerinin, ana malzeme, solüsyona alınmış ve nokta direnç kaynak birleştirme koşulları altındaki yaşlanma davranışları incelenmiştir. Solüsyona alınmış numuneler, 950 °C'de 15 dakika östenitleme işleminden sonra suda soğutulmuştur. Daha sonra hem ana numuneler hemde solüsyona alınan numuneler % 8 ön deforme edilerek ardından 170 °C'de 5, 10, 20, 40, 60, 80 ve 120 dakika yaşlandırılmışlardır. Deneysel çalışmalarda, ana malzeme numunelerinde, solüsyona alınan numunelerde ve nokta direnç kaynak bağlantılı numunelerde deformasyon yaşlanmasının meydana geldiği görülmüştür. Bunlara ilaveten, solüsyona alınan ve solüsyona alınan kaynaklı deney numunelerinde deformasyon yaşlanmasının etkileri, ana malzeme ve kaynaklı ana malzemeye göre daha belirgin bir şekilde görülmüştür. Bu durum, uygulanan solüsyona alma ve nokta direnç kaynak işleminin doğal bir sonucudur.Öğe Bilişsel esneklik temelli gelişim destek programının 60-72 aylık çocukların sosyal bilişsel becerileri ve sosyal duygusal iyi oluşlarına etkisi(Karabük Üniversitesi, 2024) Yavuz, Emrullah Can; Kahraman, Özlem GözünBu araştırmanın amacı bilişsel esneklik temelli olarak hazırlanan gelişim destek programının 60-72 aylık çocukların sosyal bilişsel becerileri ve sosyal duygusal iyi oluşlarına etkisini incelemektir. Araştırma ön test-son test kontrol gruplu yarı deneysel desende tasarlanmıştır. Çalışma grubunun belirlenmesinde amaçlı örnekleme yöntemi kullanılmıştır. Bu doğrultuda araştırma 16 kontrol ve 16 deney olmak üzere 32 çocukla yürütülmüştür. Verilerin toplanmasında Kişisel Bilgi Formu, Sosyal Bilişsel Beceri Testi (SBBT), Okul Öncesi Çocuklar İçin Sosyal Duygusal İyi Oluş ve Psikolojik Sağlamlık Ölçeği (PERİK) ve araştırmacı günlükleri kullanılmıştır. Deney ve kontrol grubuna ön testlerin uygulanmasının ardından deney grubuna sekiz hafta boyunca haftada iki gün olacak şekilde 24 oturumluk Bilişsel Esneklik Temelli Gelişimsel Destek Programı (BESTGEDEP) uygulanmıştır. Eğitim günlerine dair araştırmacı günlükleri not edilmiştir. Eğitim sonrası deney ve kontrol grubuna son testler uygulanmıştır. Uygulanan son testlerin analizleri sonucunda SBBT ve PERİK puanlarında deney grubunda yer alan çocuklar lehine anlamlı bir farklılık belirlenmiştir. Elde edilen farkın deney grubunda yer alan çocuklar lehine olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Yapılan kalıcılık analizleri sonucunda ise ortaya çıkan deneysel etkinin kalıcı olduğu tespit edilmiştir. Araştırma sonucunda BESTGEDEP'in çocukların sosyal bilişsel becerilerini ve sosyal duygusal iyi oluş düzeylerini olumlu yönde etkilediği belirlenmiştir.Öğe Depreme maruz kalan ve kalmayan ergenlerin psikolojik sağlamlık ve davranış sorunları açısından karşılaştırılması(Karabük Üniversitesi, 2024) Yaşar, Sümeyra; Kahraman, Özlem GözünBu çalışmanın amacı, depreme maruz kalan ve kalmayan ergenleri psikolojik sağlamlık ve davranış sorunları açısından karşılaştırmaktır. Araştırmanın çalışma grubunu depreme maruz kalan 418 ve depreme maruz kalmayan 416 olmak üzere toplam 834 ortaokul öğrencisi oluşturmaktadır. Verilerin toplanmasında, Kişisel Bilgi Formu, Güçler ve Güçlükler Anketi, Çocuk ve Genç Psikolojik Sağlamlık Ölçeği, Revize Edilmiş Çocuk Olayın Etkisi Ölçeği kullanılmıştır. Verilerin analizinde değişkenlerin normallik dağılımına göre t-Testi, iki faktörlü ANOVA ve Pearson Korelasyon analizi kullanılmıştır. Araştırma sonucunda ergenlerin depreme maruz kalma durumlarına göre psikolojik sağlamlık puanlarında anlamlı bir farklılık olmadığı; ergenlerin davranış sorunları ve olaydan etkilenme puanlarında ise anlamlı bir farklılık olduğu belirlenmiştir. Depreme maruz kalan ergenlerin olaydan etkilenme puanları ile duygusal sorunlar alt boyutu ve toplam güçlük puanları arasında orta düzeyde, pozitif bir ilişki; DEHB, akran sorunları, davranış sorunları ve sosyal davranış puanları arasında ise düşük düzeyde, pozitif bir ilişki olduğu tespit edilmiştir. Uygulanan iki faktörlü ANOVA sonuçlarına göre ergenlerin psikolojik sağlamlık puanlarında depreme maruz kalma durumuna göre anlamlı bir fark bulunmazken, depreme maruz kalma durumuyla cinsiyet, sınıf düzeyi, kardeş sayısı ve akademik başarı değişkenlerinin de ergenlerin psikolojik sağlamlık puanlarında ortak etkisinin anlamlı olmadığı görülmüştür. Ayrıca ergenlerin davranış sorunları puanlarında depreme maruz kalma durumuna göre anlamlı bir farklılık bulunurken, depreme maruz kalma durumuyla cinsiyet, sınıf düzeyi, kardeş sayısı ve akademik başarı değişkenlerinin ise ergenlerin davranış sorunları puanlarında ortak etkisinin anlamlı olmadığı görülmüştür. Son olarak depreme maruz kalan ergenlerin olaydan etkilenme düzeyine göre psikolojik sağlamlık puanlarında anlamlı bir farklılık olmadığı görülürken davranış sorunlarıyla ilgili olarak sadece duygusal sorunlar alt boyutunda anlamlı bir farklılık olduğu, olaydan etkilenme düzeyi yüksek olanların duygusal sorunlar puanının daha yüksek olduğu belirlenmiştir. Depreme maruz kalmayan ergenlerde ise olaydan etkilenme düzeyine göre psikolojik sağlamlık toplam puanlarında, davranış sorunları toplam puanlarında ve duygusal sorunlar, DEHB, akran sorunları, davranış sorunları alt boyutlarında anlamlı farklılıklar olduğu görülmüştür. Olaydan etkilenme düzeyi yüksek olan ergenlerin olaydan etkilenme düzeyi düşük olan ergenlere göre psikolojik sağlamlık puanlarının daha düşük, davranış sorunları puanlarının ise daha yüksek olduğu belirlenmiştir. Şiddetli deprem bölgeleri sınıfı içerisinde bulunan ülkemizde gelişimin en kritik süreçlerinden biri olan ergenlik döneminde depreme maruz kalan çocukların duygu ve davranış sorunlarını önlemeye ve iyileştirmeye yönelik etkili müdahalelerin planlanması ve uygulanması önemlidir.Öğe Sosyal ağ verileri kullanılarak Türkiye'nin duygu analizinin görselleştirilmesi(Karabük Üniversitesi, 2014) Göçenoğlu, Mustafa; Türker, İlkerBireyler arasında iletişim tarih boyunca çeşitli araçların geliştirilmesi ve kullanılmasıyla süregelmiştir. Günümüzde iletişim, internet ve sosyal ağlar ile bütün bireyleri birbirine bağlayabilecek bir hale gelmiştir. Sosyal ağların sunduğu bu imkân ile bireyler çok çeşitli duygu ve düşünceleri başkaları ile paylaşmaktadırlar. Araştırmacılar ve şirketler sosyal ağlarda oluşan bu veri hazinesinin duygu analizini yapmak için çeşitli yöntemler geliştirmişlerdir. Bu yöntemler başlıca sözlük tabanlı yöntemler ve makine öğrenmesi yöntemleri olarak 2 ana grupta toplanır. Bu tez çalışmasında başlıca amaç sosyal ağ verileri kullanılarak duygu analizi yapılması ve sonuçların görselleştirilmesidir. Duygu analizi çalışması, popüler bir sosyal ağ ve mikroblog sitesi olan Twitter verileri üzerinde yapılmıştır. Twitter API kullanılarak elde edilen veriler üzerinde sözlük tabanlı ve makine öğrenmesi yaklaşımları kullanılarak duygu analizi çalışması yapılmıştır. Elde edilen sonuçlar karşılaştırılmış ve en uygulanabilir yöntemin makine öğrenmesi yöntemlerinden SMO algoritması olduğu görülmüş ve bu algoritmaya göre elde edilen sonuçlar kullanılmıştır. Duygu analizinin görselleştirilmesi için Google Maps Javascript API kullanılmıştır. Bu API ile Türkiye haritası üzerinde illere ait mutluluk oranları görselleştirilmiştir.Öğe Entegre demir-çelik tesisinde ISO 50001 enerji yönetim sistemi uygulaması(Karabük Üniversitesi, 2014) Uslu, Ayşegül; Kaya, DurmuşEndüstriyel işletmelerde, üretim kalitesinde ve miktarında düşüşe yol açmadan enerji tüketimlerinin azaltılması, enerji verimliliğinin sağlanması ile mümkündür. Enerji yoğun sektörde üretim yapan, entegre demir-çelik fabrikalarındaki tasarruf potansiyellerini belirlemek en önemli konudur. Tesislerde birim enerji tüketimlerinin aşağı çekilebilmesi için; üretim ve tüketim değerlerinin sürekli izlenmesi, bu tüketimlerin azaltımına yönelik çalışmaların yapılabilmesi, kapsamlı bir Enerji Yönetim Sisteminin tanımlanması ile mümkündür. Bu kapsamda Türkiye'nin ilk entegre demir çelik fabrikası olan Kardemir de ISO 50001 Enerji Yönetim Sistemi kurulum çalışmaları ve uygulamalar anlatılmıştır.Öğe Gelişimsel ebeveynlik eğitiminin anne çocuk etkileşimi ve tükenmişlik düzeyi üzerindeki etkisinin incelenmesi(Karabük Üniversitesi, 2024) Kızılboğa, Gülbahar; Ceylan, ŞehnazBu çalışmanın amacı, Gelişimsel Ebeveynlik Eğitimi'nin annelerin yaşamış oldukları ebeveyn tükenmişlik düzeylerine ve anne çocuk etkileşimlerine etkisini incelemek ve ilgili eğitime, eğitimin uygulanma sürecine ve eğitimin etkililiğine ilişkin annelerin görüşlerini belirlemektir. Araştırmanın örneklemini Karabük ilinde ikamet eden, ebeveyn tükenmişliği yaşayan ve 1-4 yaş aralığında normal gelişime sahip çocuğu olan 11 anne oluşturmaktadır. Araştırmada Gelişimsel Ebeveynlik Eğitimi'nin ebeveyn tükenmişliğine, anne-çocuk etkileşimine etkisinin belirlenmesi amacıyla ön test-son test uygulanıp kontrol grupsuz zayıf deneysel desen kullanılmıştır. Araştırma kapsamında hazırlanan Gelişimsel Ebeveynlik Eğitimi için uzman görüşü alınmış ve gereken düzeltmeler yapılmıştır. Eğitim sekiz hafta boyunca, Karabük Zübeyde Hanım İl Halk Kütüphanesi bünyesinde bulunan Bebek Kütüphanesi ve toplantı salonunda gerçekleştirilmiştir. Eğitim sonu annelere ev ziyareti yapılmıştır. Araştırmada veri toplama araçları olarak Ebeveyn Çocuk Etkileşimleri: Gözlem Kontrol Listesi (PICCOLO), Ebeveyn Tükenmişliği Değerlendirmesi Ölçeği, Denver II Gelişimsel Tarama ve Erken Gelişim Evreleri Testi (EGE), Yarı Yapılandırılmış Görüşme Formu ve Gör-Beğen_Ekle-Değiştir-Planla Formu (SLACP) kullanılmıştır. Elde edilen verilere göre Gelişimsel Ebeveynlik Eğitimi'nin annelerin yaşamış oldukları ebeveyn tükenmişliğini düşürmede ve anne-çocuk etkileşimini artırmada etkili olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Yarı Yapılandırılmış Görüşme ve Gör-Beğen-Ekle-Değiştir_Planla (SLACP) formlarından elden edilen verilere göre ise annelerin çocuklarıyla etkileşimini artırdığı, aynı zamanda çocukları, eşleri ve kendilerinin gelişimleri için yeni bilgi, tecrübe ve etkililik desteği sağladığı, bununla beraber eğitim sürecine yönelik olumlu yönde görüşleri olduğu tespit edilmiştir.Öğe Magnezyum alaşımlarında soğuma hızının mikroyapı ve mekanik özelliklere etkisi(Karabük Üniversitesi, 2010) Gören, Halil Ahmet; Ünal, MehmetBu çalışmada, otomotiv, elektronik, havacılık ve savunma sanayinde kullanılan AZ91 serisi ileri teknoloji magnezyum alaşımlarının mikroyapı ve mekanik özelliklerine Si ilavelerinin ve farklı soğuma hızlarının etkisi araştırılmıştır. Bu amaçla alaşımlar; bakır soğutmalı seramik kalıp ve dört farklı katılaşma hızı veren kademeli dökme demir kalıba dökülmüştür. Ayrıca her bir parametre için alaşımlara ağırlıkça % 0.5, 1.0 ve 2.0 oranlarında Si elementi ilave edilmiş ve soğuma hızlarının değişimi gözlenmiştir.Sonuçlarda, AZ91 Magnezyum alaşımında soğuma hızı arttıkça çekme dayanımının ve sertliğinin arttığı ve Si ilavesi ile birlikte bu artışın yükseldiği gözlenmiştir. Ayrıca soğuma hızına bağlı olarak tanelerin inceldiği ve Mg17Al12 fazının modifiye edilebildiği gözlemlenmiştir.Öğe Daralmış karotis atardamarında kan akışının sayısal olarak modellenmesi(Karabük Üniversitesi, 2014) İnanç, Özgür; Recebli, ZiyaddinSanayi toplumlarında gerek beslenme alışkanlıkları gerekse yaşam koşulları nedeniyle damar tıkanıklıklarından kaynaklanan hastalıklardaki artış, bu konuya gösterilen ilginin ve bu konuda yapılan sayısal, deneysel çalışmaların artmasını sağlamıştır. Bu çalışmada %25-%50 ve %75 daralmalı üç boyutlu karotis atardamarı kesitlerindeki kan akışları kanı Newtonien kabul ederek incelenmiştir. Bu çalışmadaki amaç kanın Newtonien model kabul edilmesiyle ulaşılan kesme gerilmesi değerlerini literatürle karşılaştırmak ve damar kesitlerinde daralmanın olduğu bölgenin girişinden itibaren kesitlerdeki ortalama hız ve ortalama basınçların eksen boyunca konumlara göre değişimlerini görmektir. Böyle bir analiz insan dolaşım sistemindeki kan akışının teorik düzeyde çok daha detaylı anlaşılmasını sağlayacağı gibi aynı zamanda pek çok kardiyovasküler ve biyomedikal cihazın tasarımında da önemli ve gerekli olacaktır.Çalışma sonucunda %25 daralmalı modele ait kesme gerilmesi değeri 0,51 N/m2 bulunmuş ve 0,48 N/m2 olan literatür kesme gerilmesine göre %6,25 bağıl hata hesaplanmıştır. %50 daralmalı modele ait kesme gerilmesi değeri 0,44 N/m2 bulunmuş ve 0,45 N/m2 olan literatür kesme gerilmesine göre yaklaşık %(-2,22) bağıl hata hesaplanmıştır. %75 daralmalı modele ait kesme gerilmesi değeri 0,36 N/m2 bulunmuş ve 0,35 N/m2 olan literatür kesme gerilmesine göre yaklaşık %2,857 bağıl hata hesaplanmıştır.Öğe Elektroliz yöntemi ile toz üretiminde anot yüzey alanı ve bakırsülfat oranının toz boyutu ve şekline etkisinin araştırılması(Karabük Üniversitesi, 2010) Sarı, Deniz; Boz, MustafaBu çalışmada, elektroliz yöntemi ile toz üretiminde farklı anot yüzey alanı ( 250, 500, 750, 1000 mm2) ve bakırsülfat (CuSO4) miktarının (1200, 2400, 3600 g) toz tane boyutu ve şekline olan etkisi araştırılmıştır. Toz tane dağılımı için lazer partikül ölçümü yapılmış ve toz şeklinin belirlenebilmesi için de SEM çalışması yapılmıştır. Deneysel sonuçlara göre 250 mm2'den 750 mm2'ye kadar anot yüzey alanının artmasına bağlı olarak toz boyutunun küçüldüğü, 1000 mm2 Anot yüzey alanında ise toz boyutunun arttığı tespit edilmiştir. İri asiküler dendritik tozların, anot yüzey alanının artmasına bağlı olarak küresel dendiritik şekil aldığı ve 1000 mm2 anot yüzey alanın da ise iri asiküler ve küresel dendritik tozların bir arada olduğu gözlenmiştir. Ayrıca CuSO4 miktarının artması ile toz boyutunun arttığı ve ince asiküler dendiritik yapıdan iri küresel dendiritik bir yapıya doğru değiştiği görülmüştür.