Lisansüstü Eğitim Enstitüsü Tez Koleksiyonu

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 20 / 4964
  • Öğe
    Etik değerlerin örgütsel sürdürülebilirliğe etkisinde işbirlikçi davranışların aracılık rolü üzerine bir araştırma
    (Karabük Üniversitesi, 2024) Şeker, Neşe Öner; Karakaya, Abdullah
    İşletmeler sürekli değişen ihtiyaçları karşılamak, gelişen rekabet koşullarına uyum sağalamak için daha fazla iş gücü ve kaynak kullanmaktadırlar. Bu da çevresel ve toplumsal sorunlara neden olmaktadır. Bunların, etik değerler çerçevesinde, işbirlikçi bir yapı ve sürdürülebilir uygulamalarla çözüleceği düşünülmektedir. Bu kapsamda çalışma, farklı kuşakların dengeli kalkınmasının boyutu olan sürdürülebilirliğin, örgütsel yönünü etik değerler çerçevesinde incelemeyi amaçlamaktadır. Bu amaçla, Karadeniz Bölgesi'nin Batı Karadeniz Bölümü'nde faaliyet gösteren üç yıldız ve üzerindeki konaklama işletmelerinin çalışanlarına yönelik araştırma gerçekleştirilmiştir. Araştırma kapsamında hibrit anket yöntemiyle elde edilen veriler; sayı ve yüzde, normal dağılım, geçerlik, güvenirlik, tanımlayıcı istatistik, korelasyon, regresyon ve aracılık testleriyle analiz edilmiştir. Analiz bulgularına göre; etik değerler ile örgütsel sürdürülebilirlik (r= 0,625; p<0,005) ve işbirlikçi davranışlar (r=0, 535; p<0,005) arasında pozitif anlamlı ilişki söz konusudur. İşbirlikçi davranışlarla örgütsel sürdürülebilirlik arasında pozitif anlamlı bir ilişki bulunmaktadır. Etik değerlerle işbirlikçi davranışların modele birlikte dâhil edilmesiyle, etik değerler örgütsel sürdürülebilirliği 0,480; işbirlikçi davranışları 0,224 oranında etkilediği; yani etkinin yok olmadığı tespit edilmiştir. Etik değerlerin etkisinin yok olmasa da değerinin düşmesiyle işbirlikçi davranışların kısmi aracılık rolünün olduğu anlaşılmaktadır. Konaklama işletmeleri, toplumsal ve doğal çevrenin korunması, sürdürülebilirliğin boyutlarıyla birlikte değerlendirilerek teşvik edilmesi için potansiyel araçtır. Bu işletmelerde örgütsel sürdürebilirlik ilişki faktörlerini anlamak uygulamaları başarılı şekilde yönetebilmek için önemlidir. Bu açıdan literatüre önemli katkılar sağlamakla birlikte, işletmelere sürdürülebilirliğe ilişkin bütünsel bakış açısı sunarak, temelini etik değerlerin oluşturduğu, işbirlikçi davranışlarla desteklenen örgütsel bir yapı oluşturmalarını önermektedir. Anahtar Kelimeler: Etik Değerler; İşbirlikçi Davranış; Örgütsel Sürdürülebilirlik; Konaklama İşletmeleri
  • Öğe
    Banka murabahasında şeri hükümler: Cihan İslami Finans Bankası örneği
    (Karabük Üniversitesi, 2024) Sherwanı, Mohammed Mahfoodh Sulaıman; Mohammed, Hossameldeen Khalıl Farag
    Bankacılık işlemleri modern yaşamın vazgeçilmez bir parçası haline gelmiş olup, bu işlemlerin çoğu yatırım ve fon geliştirme amaçlıdır. Ancak bu tür işlemler İslami bankalarda klasik konvansiyonel bankalardan farklıdır. Bu bankalar kalkınma esaslı faaliyetlerinin çoğunu haram kılınmış olan faiz temelleri üzerinde yönetirken, İslami bankalar mali işlemlerinin çoğunu, her türlü riba kirliliğinden uzak, meşru ticaret ilkeleri üzerine kurarlar. Bu bağlamda Murabaha, İslami bankaların yatırım yapmak ve fon geliştirmek için kullandıkları en başarılı ve önemli yöntemlerden biridir. Bu gaye ile tezde, İslam şeriatının ruhuna uygun bir şekilde ele alıp istenilen gelişmeyi sağlayan şeri murabahanın en önemli yönlerini Allah'ın ve Resulü'nün (s.a.v.) yasakladığı şeylerden kurtulmanın nasıl mümkün olduğunu gösteren murabaha satışlarından örnekler toplamaya çalıştım. Dolayısıyla araştırma, murabaha kavramını, meşruiyetini, esaslarını ve şekillerini açıklamak açısından bankacılık sektötündeki haliyle murabahayı açıklamayı amaçlamaktadır. Ayrıca bankacılık murabahasının hükmünü ve mahiyetini açıklamayı ve İslami bankalarda murabaha yoluyla gerçekleştirilen finansmanın yüzdesini netleştirmek de tezin amaçlarındandır. Tezde her ne kadar fıkhi murabaha hakkında yazıp hükmünü detaylı olarak anlatsam da, özellikle Murabaha lil amiri biş-şira veya bankacılık murabahası denen şekliyle Murabaha konusuna özen gösterdim. Bunun yanında benden önce konuyu doğrudan benim gibi ele alan kimsenin olmadığını da görmüş oldum. Bu çalışma ile Yüce Allah'tan beni faydalandırmasını ve bu mütevazi çalışmayı okuyanların da istifa etmelerini sağlamasını temenni ediyorum.
  • Öğe
    Calculation of the half-lives for 117,119,121te isotopes by Pyatov's method
    (Karabük Üniversitesi, 2017) Alwası, Zohra Alı Ahmed; Çakmak, Necla
    Bu çalışmada, 117,119,121Te izotoplarının Gamow-Teller geçiş özellikleri proton-nötron kuazi parçacık rastgele faz yaklaşımı çerçevesinde Pyatov metodu ve şematik model ile incelendi. İzinli Gamow-Teller geçiş yarı ömür süreleri hem parçacık-deşik hem de parçacık-parçacık kanalı dikkate alınarak hesaplandı. Sayısal hesaplamalar Fortran77 kodu ile yapıldı ve elde edilen sonuçlar deneysel değerler ile karşılaştırıldı.
  • Öğe
    Tarihi yapıların sürdürülebilirliği açısından zamansız müze kavramı üzerine bir değerlendirme: ankara gar binası
    (Karabük Üniversitesi, 2024) Uslu, Esra; Ertürk, Ayşen Esra Bölükbaşı
    Tarihi yapıların müze olarak uyarlanması, kültürel mirasın korunması ile geçmişe ait izlerinin yeni nesile taşınması ve tarihi yapının sürdürülebilirliği açısından büyük bir önem taşımaktadır. Müze anlayışının; tamamen yeni bir bina, mevcut tarihi binaya ek yapı olarak veya tarihi binayı yenileme şeklinde olabilir. Müze olarak dönüşümü gerçekleştirilmiş tarihi yapılarda oluşturulan bu algı fiziksel değişimin yanı sıra tarihi dokunun korunması, kentsel imge ile uyum ve müze kavramıyla bütünleşen bir algı oluşturmayı da içermektedir. Tarihi Gar binaları, kentlerin ilk varış ve bitiş noktası olması sebebi ile kentlerin simgesel değerleridir. Ayrıca Anadolu'da demiryolu tarihine bakıldığında bu yapılar tarihi yapı olarak ele alınmaktadır. Ancak günümüz teknolojisi ve ihtiyaçlarına bağlı olarak YHT (Yüksek Hızlı Tren) kullanımının artması ile tarihi gar binaları işlev açısından ikincil duruma düşmesi veya kullanım dışı kalması bu yapıların sürdürülebilirliğini olumsuz yönde etkilemektedir. Tarihi yapıların sürdürülebilirliği için müze fikri günümüzde sıkça tercih edilmekte ve hizmetini tamamlamış yapılar müze mekânı olarak kullanılmaktadır. Özgün işlevini tamamlamış tarihi gar binalarının müzeye dönüştürüldüğü özellikle dünyadan örnekler bulunmaktadır. Türkiye'de istasyon veya gar binası mekânlarında sergileme düzeni yapılan az sayıda örnekten bahsetmek mümkündür. Genellikle periyodik sergilerin olduğu örnekler veya birtakım sanatsal aktivitelerin yapıldığı bilinmektedir. Bu bağlamda bu tür etkinlikler gelip giden insanların bir izleyici/ziyaretçi potansiyeli oluşturması açısından da önemlidir. Bu çalışmanın konusu olan Ankara Gar Binası'nın kentin gelişme sürecinde, Kale ve Ulus Atatürk Heykeli'nden başlayarak I. Meclis, II. Meclis ve Ankara Palas ile devam eden aksın sonunda yer alması ile bir başlangıç ve bitiş noktasıdır. Tarihi yapının bulunduğu bu konum itibari ile Erken Cumhuriyet Dönemi'nden günümüze kadar önemli tarihi olaylara şahitlik etmesiyle önemini sürdürmektedir. Ankara erken dönem kent planlarında bu aks dikkate alınarak kentin geliştirildiği görülmektedir. Ankara Gar Binası, kurulduğu günden bu yana özgün işlevi ve tarihi simgeselliği ile varlığına devam etmekte olup, çevresel koşullarının değişiminden dolayı günümüz kullanıcıları tarafından fark edilebilirliği azalmıştır. Tarihi yapının tekrar öneminin ön plana çıkarılabilmesi için mevcut işlevine ek olarak müze algısıyla kullanıcılarına sunulması yapının sürdürülebilirliği açısından önem kazanmaktadır. Bu çalışmada, Ankara Gar Binası, günün her saatinde hizmetine devam eden, tren istasyonuna gelen yolcuları karşılayan ve seyahat edecek ziyaretçileri uğurlayan ve diğer hizmetler için tercih edilen bir yapı olması sebebi ile devamlı bir ziyaretçi potansiyeline sahiptir. Ancak aktif olarak ziyaretçiler tarafından kullanılan alanların kısıtlılığı ve tarihi yapının bir geçiş alanına dönüşümü binanın önemini gölgelemektedir. Bu sebeple tarihi binanın kent kültürü ve belleğini de yansıtarak ortaya çıkaracak müze kavramı içerisinde değerlendirilmesi, onun 7/24 aktif özgün işlevini sürdürmesi ile zamansız müze kavramı içerisinde ele alınabileceğine ilişkin kurgulanan çalışmanın hipotezi sınanmıştır. Ankara Gar Binası'nı konu alan bu çalışmada literatür araştırması ve yapı topluluğu içinde yer alan binanın mevcut durum tespiti yapılmıştır. Oluşturulan hipotezin sınanması için uzman görüşleri doğrultusunda AHP yöntemi uygulanarak kriterler ve önem sıralaması oluşturulmuştur. Bu doğrultuda anket ifadeleri oluşturularak 521 katılımcının görüşleri değerlendirilmiştir. Elde edilen sonuçlar doğrultusunda özgün işlevine devam eden tarihi yapının zamansız müze kavramı içerisinde değerlendirilmesinin ve zamansız müze kavramı tanımlamasının ilgili literatüre katkı sağlayacağı anlaşılmıştır.
  • Öğe
    Yüksek şekillendirilebilirlik ve darbe sönümleme özelliğine sahip ileri yüksek mukavemetli çeliğin analiz-proses tasarımı
    (Karabük Üniversitesi, 2024) Özyiğit, Mehmet Bulut; Hayat, Fatih
    Bu çalışmada, otomotiv sektöründe çok geniş kullanım alanı bulan ve birinci nesil ileri yüksek mukavemetli çelikler (AHSS) sınıfında yer alan darbe sönümleme kabiliyeti yüksek çift fazlı (DP) çeliklerin (ekstra şekillenme özelliği sunan DP800, DP1000 ve DP1200) endüstriyel üretim şartlarına uygun şekilde analiz ve proses tasarımları yapılmıştır. Çalışmanın en önemli amacı elde edilen çıktılar ile ülkemiz demir çelik ve otomotiv endüstrisine bilgi birikimi kazandırmak, çoğu yurt dışından temin edilen bu ürünleri yerlileştirmektir. Çalışmalar iki aşamada gerçekleştirilmiş ve irdelenmiş olup her iki aşamada da çalışılan ürünler ülkemizde üretilmemektedir. İlk aşamada geleneksel birinci nesil DP800 çelik kalitesinin toplam uzama ve şekillendirilebilirlik özelliklerini geliştirebilmek amacıyla kimyasal kompozisyon tasarımları ve proses tasarımları yapılmıştır. Sonrasında ürünün endüstriyel koşullarda üretimi gerçekleştirilmiştir. Çalışmanın ikinci aşamasında ise DP1000 ve DP1200 kalitelerinde hedef iç yapı ve mekanik özelliklerin sağlanması için analiz ve proses tasarımları yapılarak prototip ürünler elde edilmiştir. DP1000 ve DP1200 kalitelerinin doğrudan endüstriyel ölçekte üretilmesi birçok risk barındırığından prototip ölçekte üretilmiş olup bu yüzden tez kapsamında ikinci aşama olarak ele alınmıştır. DP800 çeliğinin toplam uzama ve şekillendirilebilirlik özelliklerinin geliştirilmesi aşamasında ürünün akma mukavemetinin çekme mukavemetine olan oranını düşürmeye odaklanılmıştır. Kimyasal kompozisyon tasarımları sonrası, uygun sürekli tavlama ve galvanizleme hattı (CGL) parametreleri ile üretilen malzemelerde kalite isteri olan hedef minimum 780 MPa çekme mukavemetine erişilmiştir. Yapılan simülasyon çalışmalarında ise akma mukavemetinin, çift fazlı çeliklerde analiz tasarımının yanında temper haddeleme prosesi ile doğrudan ilişkili ve şekillenme özellikleri üzerinde etkili olduğu belirlenmiştir. Temper hadde uygulanmamış (%0,0), %0,6 temper hadde uygulanmış ve %1,2 temper hadde uygulanmış malzemelerde çekme mukavemeti yaklaşık 800 MPa elde edilirken akma mukavemetinin sırasıyla yaklaşık 320 MPa, 450 MPa ve 530 MPa olduğu tespit edilmiştir. Toplam uzama değerinin sırasıyla %18, %18 ve %16 olduğu; şekillenme özellikleri açısından çok önemli olan deformasyon sertleşme üstelinin ise sırasıyla %0,22, %0,18 ve %0,16 olduğu belirlenmiştir. Optimum temper haddeleme değerinin ise %0,6 olduğu tespit edilmiştir. Çalışmanın ikinci aşamasında ise ileri yüksek mukavemetli çift fazlı çelik sınıfının en yüksek mukavemeti ürünleri olan DP1000 ve DP1200 çeliklerinin prototip ölçekte üretilmesine odaklanılmıştır. Bu aşamada öncelikle DP600 üzerinden kimyasal kompozisyon çalışmaları yürütülmüştür. Özellikle Bor (B) elementinin çift fazlı çeliklerde sert faz dönüşüm mekanizması üzerindeki etkileri araştırılmış endüstriyel üretimler risk teşkil edip etmediği seri üretim koşullarında incelenmiştir. Ardından DP1000 ve DP1200 kaliteleri için kimyasal kompozisyon tasarımları gerçekleştirilmiştir. Bu kimyasal kompozsiyonların farklı proses parametreleri altında davranışı incelenmiştir. Ağırlıkça karbon (C) içeriği değeri; %0,1'in altına düştüğünde sert faz dönüşüm oranı yetersiz kalmakta, hedef mukavemet seviyesi sağlanamamaktadır. Ağırlıkça Mangan (Mn) içeriği; %1,60'ın üzerinde olduğu durumlarda yeterli östenit stabilizasyonu sağlanabilmekte, dolayısıyla sert faz dönüşüm oranı C elementinin de etkisiyle yeterli seviyeye çıkarılabilmektedir. Ağırlıkça fosfor (P) ve silisyum (Si) içeriği, analiz tasarımında yer alan katı eriyik sertleşmesi sağlayan ve sert faz dönüşümüne destek olan krom (Cr) ve molibden (Mo) gibi diğer elementlerin miktarına ve hedef uzama değerine göre belirlenmesi gerektiği tespit edilmiştir. Ağırlıkça Cr + Mo > %0,85 olmalıdır. B elementi DP1000 ve DP1200 gibi sert faz oranı %30 üzerinde olan çift fazlı çeliklerde 15 – 30 ppm aralığında bulunmalıdır. B elementinin sert faz dönüşümüne olan katkısından maksimum düzeyde faydalanabilmek için titanyum (Ti) elementi ile serbest azot (N)'un stabilize edilmesi de gerektiği belirlenmiştir. Aksi takdirde çelik üretim proses katılaşma aşamasında TiN yerine BN çökeltileri oluşmaktadır. Bu durumun çözünmüş B miktarını azalttığı ve sertleşebilirliğe olan katkısını olumsuz etkilemektedir.
  • Öğe
    Arayer atomu içermeyen (IF) çeliklerde ve bu çeliklerin nokta direnç kaynaklı bağlantılarında deformasyon yaşlanmasının mekanik özelliklere etkisi
    (Karabük Üniversitesi, 2010) Bak, Adem; Gündüz, Süleyman
    Bu çalışmada, IF çeliklerinin, ana malzeme, solüsyona alınmış ve nokta direnç kaynak birleştirme koşulları altındaki yaşlanma davranışları incelenmiştir. Solüsyona alınmış numuneler, 950 °C'de 15 dakika östenitleme işleminden sonra suda soğutulmuştur. Daha sonra hem ana numuneler hemde solüsyona alınan numuneler % 8 ön deforme edilerek ardından 170 °C'de 5, 10, 20, 40, 60, 80 ve 120 dakika yaşlandırılmışlardır. Deneysel çalışmalarda, ana malzeme numunelerinde, solüsyona alınan numunelerde ve nokta direnç kaynak bağlantılı numunelerde deformasyon yaşlanmasının meydana geldiği görülmüştür. Bunlara ilaveten, solüsyona alınan ve solüsyona alınan kaynaklı deney numunelerinde deformasyon yaşlanmasının etkileri, ana malzeme ve kaynaklı ana malzemeye göre daha belirgin bir şekilde görülmüştür. Bu durum, uygulanan solüsyona alma ve nokta direnç kaynak işleminin doğal bir sonucudur.
  • Öğe
    Bilişsel esneklik temelli gelişim destek programının 60-72 aylık çocukların sosyal bilişsel becerileri ve sosyal duygusal iyi oluşlarına etkisi
    (Karabük Üniversitesi, 2024) Yavuz, Emrullah Can; Kahraman, Özlem Gözün
    Bu araştırmanın amacı bilişsel esneklik temelli olarak hazırlanan gelişim destek programının 60-72 aylık çocukların sosyal bilişsel becerileri ve sosyal duygusal iyi oluşlarına etkisini incelemektir. Araştırma ön test-son test kontrol gruplu yarı deneysel desende tasarlanmıştır. Çalışma grubunun belirlenmesinde amaçlı örnekleme yöntemi kullanılmıştır. Bu doğrultuda araştırma 16 kontrol ve 16 deney olmak üzere 32 çocukla yürütülmüştür. Verilerin toplanmasında Kişisel Bilgi Formu, Sosyal Bilişsel Beceri Testi (SBBT), Okul Öncesi Çocuklar İçin Sosyal Duygusal İyi Oluş ve Psikolojik Sağlamlık Ölçeği (PERİK) ve araştırmacı günlükleri kullanılmıştır. Deney ve kontrol grubuna ön testlerin uygulanmasının ardından deney grubuna sekiz hafta boyunca haftada iki gün olacak şekilde 24 oturumluk Bilişsel Esneklik Temelli Gelişimsel Destek Programı (BESTGEDEP) uygulanmıştır. Eğitim günlerine dair araştırmacı günlükleri not edilmiştir. Eğitim sonrası deney ve kontrol grubuna son testler uygulanmıştır. Uygulanan son testlerin analizleri sonucunda SBBT ve PERİK puanlarında deney grubunda yer alan çocuklar lehine anlamlı bir farklılık belirlenmiştir. Elde edilen farkın deney grubunda yer alan çocuklar lehine olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Yapılan kalıcılık analizleri sonucunda ise ortaya çıkan deneysel etkinin kalıcı olduğu tespit edilmiştir. Araştırma sonucunda BESTGEDEP'in çocukların sosyal bilişsel becerilerini ve sosyal duygusal iyi oluş düzeylerini olumlu yönde etkilediği belirlenmiştir.
  • Öğe
    Depreme maruz kalan ve kalmayan ergenlerin psikolojik sağlamlık ve davranış sorunları açısından karşılaştırılması
    (Karabük Üniversitesi, 2024) Yaşar, Sümeyra; Kahraman, Özlem Gözün
    Bu çalışmanın amacı, depreme maruz kalan ve kalmayan ergenleri psikolojik sağlamlık ve davranış sorunları açısından karşılaştırmaktır. Araştırmanın çalışma grubunu depreme maruz kalan 418 ve depreme maruz kalmayan 416 olmak üzere toplam 834 ortaokul öğrencisi oluşturmaktadır. Verilerin toplanmasında, Kişisel Bilgi Formu, Güçler ve Güçlükler Anketi, Çocuk ve Genç Psikolojik Sağlamlık Ölçeği, Revize Edilmiş Çocuk Olayın Etkisi Ölçeği kullanılmıştır. Verilerin analizinde değişkenlerin normallik dağılımına göre t-Testi, iki faktörlü ANOVA ve Pearson Korelasyon analizi kullanılmıştır. Araştırma sonucunda ergenlerin depreme maruz kalma durumlarına göre psikolojik sağlamlık puanlarında anlamlı bir farklılık olmadığı; ergenlerin davranış sorunları ve olaydan etkilenme puanlarında ise anlamlı bir farklılık olduğu belirlenmiştir. Depreme maruz kalan ergenlerin olaydan etkilenme puanları ile duygusal sorunlar alt boyutu ve toplam güçlük puanları arasında orta düzeyde, pozitif bir ilişki; DEHB, akran sorunları, davranış sorunları ve sosyal davranış puanları arasında ise düşük düzeyde, pozitif bir ilişki olduğu tespit edilmiştir. Uygulanan iki faktörlü ANOVA sonuçlarına göre ergenlerin psikolojik sağlamlık puanlarında depreme maruz kalma durumuna göre anlamlı bir fark bulunmazken, depreme maruz kalma durumuyla cinsiyet, sınıf düzeyi, kardeş sayısı ve akademik başarı değişkenlerinin de ergenlerin psikolojik sağlamlık puanlarında ortak etkisinin anlamlı olmadığı görülmüştür. Ayrıca ergenlerin davranış sorunları puanlarında depreme maruz kalma durumuna göre anlamlı bir farklılık bulunurken, depreme maruz kalma durumuyla cinsiyet, sınıf düzeyi, kardeş sayısı ve akademik başarı değişkenlerinin ise ergenlerin davranış sorunları puanlarında ortak etkisinin anlamlı olmadığı görülmüştür. Son olarak depreme maruz kalan ergenlerin olaydan etkilenme düzeyine göre psikolojik sağlamlık puanlarında anlamlı bir farklılık olmadığı görülürken davranış sorunlarıyla ilgili olarak sadece duygusal sorunlar alt boyutunda anlamlı bir farklılık olduğu, olaydan etkilenme düzeyi yüksek olanların duygusal sorunlar puanının daha yüksek olduğu belirlenmiştir. Depreme maruz kalmayan ergenlerde ise olaydan etkilenme düzeyine göre psikolojik sağlamlık toplam puanlarında, davranış sorunları toplam puanlarında ve duygusal sorunlar, DEHB, akran sorunları, davranış sorunları alt boyutlarında anlamlı farklılıklar olduğu görülmüştür. Olaydan etkilenme düzeyi yüksek olan ergenlerin olaydan etkilenme düzeyi düşük olan ergenlere göre psikolojik sağlamlık puanlarının daha düşük, davranış sorunları puanlarının ise daha yüksek olduğu belirlenmiştir. Şiddetli deprem bölgeleri sınıfı içerisinde bulunan ülkemizde gelişimin en kritik süreçlerinden biri olan ergenlik döneminde depreme maruz kalan çocukların duygu ve davranış sorunlarını önlemeye ve iyileştirmeye yönelik etkili müdahalelerin planlanması ve uygulanması önemlidir.
  • Öğe
    Sosyal ağ verileri kullanılarak Türkiye'nin duygu analizinin görselleştirilmesi
    (Karabük Üniversitesi, 2014) Göçenoğlu, Mustafa; Türker, İlker
    Bireyler arasında iletişim tarih boyunca çeşitli araçların geliştirilmesi ve kullanılmasıyla süregelmiştir. Günümüzde iletişim, internet ve sosyal ağlar ile bütün bireyleri birbirine bağlayabilecek bir hale gelmiştir. Sosyal ağların sunduğu bu imkân ile bireyler çok çeşitli duygu ve düşünceleri başkaları ile paylaşmaktadırlar. Araştırmacılar ve şirketler sosyal ağlarda oluşan bu veri hazinesinin duygu analizini yapmak için çeşitli yöntemler geliştirmişlerdir. Bu yöntemler başlıca sözlük tabanlı yöntemler ve makine öğrenmesi yöntemleri olarak 2 ana grupta toplanır. Bu tez çalışmasında başlıca amaç sosyal ağ verileri kullanılarak duygu analizi yapılması ve sonuçların görselleştirilmesidir. Duygu analizi çalışması, popüler bir sosyal ağ ve mikroblog sitesi olan Twitter verileri üzerinde yapılmıştır. Twitter API kullanılarak elde edilen veriler üzerinde sözlük tabanlı ve makine öğrenmesi yaklaşımları kullanılarak duygu analizi çalışması yapılmıştır. Elde edilen sonuçlar karşılaştırılmış ve en uygulanabilir yöntemin makine öğrenmesi yöntemlerinden SMO algoritması olduğu görülmüş ve bu algoritmaya göre elde edilen sonuçlar kullanılmıştır. Duygu analizinin görselleştirilmesi için Google Maps Javascript API kullanılmıştır. Bu API ile Türkiye haritası üzerinde illere ait mutluluk oranları görselleştirilmiştir.
  • Öğe
    Entegre demir-çelik tesisinde ISO 50001 enerji yönetim sistemi uygulaması
    (Karabük Üniversitesi, 2014) Uslu, Ayşegül; Kaya, Durmuş
    Endüstriyel işletmelerde, üretim kalitesinde ve miktarında düşüşe yol açmadan enerji tüketimlerinin azaltılması, enerji verimliliğinin sağlanması ile mümkündür. Enerji yoğun sektörde üretim yapan, entegre demir-çelik fabrikalarındaki tasarruf potansiyellerini belirlemek en önemli konudur. Tesislerde birim enerji tüketimlerinin aşağı çekilebilmesi için; üretim ve tüketim değerlerinin sürekli izlenmesi, bu tüketimlerin azaltımına yönelik çalışmaların yapılabilmesi, kapsamlı bir Enerji Yönetim Sisteminin tanımlanması ile mümkündür. Bu kapsamda Türkiye'nin ilk entegre demir çelik fabrikası olan Kardemir de ISO 50001 Enerji Yönetim Sistemi kurulum çalışmaları ve uygulamalar anlatılmıştır.
  • Öğe
    Gelişimsel ebeveynlik eğitiminin anne çocuk etkileşimi ve tükenmişlik düzeyi üzerindeki etkisinin incelenmesi
    (Karabük Üniversitesi, 2024) Kızılboğa, Gülbahar; Ceylan, Şehnaz
    Bu çalışmanın amacı, Gelişimsel Ebeveynlik Eğitimi'nin annelerin yaşamış oldukları ebeveyn tükenmişlik düzeylerine ve anne çocuk etkileşimlerine etkisini incelemek ve ilgili eğitime, eğitimin uygulanma sürecine ve eğitimin etkililiğine ilişkin annelerin görüşlerini belirlemektir. Araştırmanın örneklemini Karabük ilinde ikamet eden, ebeveyn tükenmişliği yaşayan ve 1-4 yaş aralığında normal gelişime sahip çocuğu olan 11 anne oluşturmaktadır. Araştırmada Gelişimsel Ebeveynlik Eğitimi'nin ebeveyn tükenmişliğine, anne-çocuk etkileşimine etkisinin belirlenmesi amacıyla ön test-son test uygulanıp kontrol grupsuz zayıf deneysel desen kullanılmıştır. Araştırma kapsamında hazırlanan Gelişimsel Ebeveynlik Eğitimi için uzman görüşü alınmış ve gereken düzeltmeler yapılmıştır. Eğitim sekiz hafta boyunca, Karabük Zübeyde Hanım İl Halk Kütüphanesi bünyesinde bulunan Bebek Kütüphanesi ve toplantı salonunda gerçekleştirilmiştir. Eğitim sonu annelere ev ziyareti yapılmıştır. Araştırmada veri toplama araçları olarak Ebeveyn Çocuk Etkileşimleri: Gözlem Kontrol Listesi (PICCOLO), Ebeveyn Tükenmişliği Değerlendirmesi Ölçeği, Denver II Gelişimsel Tarama ve Erken Gelişim Evreleri Testi (EGE), Yarı Yapılandırılmış Görüşme Formu ve Gör-Beğen_Ekle-Değiştir-Planla Formu (SLACP) kullanılmıştır. Elde edilen verilere göre Gelişimsel Ebeveynlik Eğitimi'nin annelerin yaşamış oldukları ebeveyn tükenmişliğini düşürmede ve anne-çocuk etkileşimini artırmada etkili olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Yarı Yapılandırılmış Görüşme ve Gör-Beğen-Ekle-Değiştir_Planla (SLACP) formlarından elden edilen verilere göre ise annelerin çocuklarıyla etkileşimini artırdığı, aynı zamanda çocukları, eşleri ve kendilerinin gelişimleri için yeni bilgi, tecrübe ve etkililik desteği sağladığı, bununla beraber eğitim sürecine yönelik olumlu yönde görüşleri olduğu tespit edilmiştir.
  • Öğe
    Magnezyum alaşımlarında soğuma hızının mikroyapı ve mekanik özelliklere etkisi
    (Karabük Üniversitesi, 2010) Gören, Halil Ahmet; Ünal, Mehmet
    Bu çalışmada, otomotiv, elektronik, havacılık ve savunma sanayinde kullanılan AZ91 serisi ileri teknoloji magnezyum alaşımlarının mikroyapı ve mekanik özelliklerine Si ilavelerinin ve farklı soğuma hızlarının etkisi araştırılmıştır. Bu amaçla alaşımlar; bakır soğutmalı seramik kalıp ve dört farklı katılaşma hızı veren kademeli dökme demir kalıba dökülmüştür. Ayrıca her bir parametre için alaşımlara ağırlıkça % 0.5, 1.0 ve 2.0 oranlarında Si elementi ilave edilmiş ve soğuma hızlarının değişimi gözlenmiştir.Sonuçlarda, AZ91 Magnezyum alaşımında soğuma hızı arttıkça çekme dayanımının ve sertliğinin arttığı ve Si ilavesi ile birlikte bu artışın yükseldiği gözlenmiştir. Ayrıca soğuma hızına bağlı olarak tanelerin inceldiği ve Mg17Al12 fazının modifiye edilebildiği gözlemlenmiştir.
  • Öğe
    Daralmış karotis atardamarında kan akışının sayısal olarak modellenmesi
    (Karabük Üniversitesi, 2014) İnanç, Özgür; Recebli, Ziyaddin
    Sanayi toplumlarında gerek beslenme alışkanlıkları gerekse yaşam koşulları nedeniyle damar tıkanıklıklarından kaynaklanan hastalıklardaki artış, bu konuya gösterilen ilginin ve bu konuda yapılan sayısal, deneysel çalışmaların artmasını sağlamıştır. Bu çalışmada %25-%50 ve %75 daralmalı üç boyutlu karotis atardamarı kesitlerindeki kan akışları kanı Newtonien kabul ederek incelenmiştir. Bu çalışmadaki amaç kanın Newtonien model kabul edilmesiyle ulaşılan kesme gerilmesi değerlerini literatürle karşılaştırmak ve damar kesitlerinde daralmanın olduğu bölgenin girişinden itibaren kesitlerdeki ortalama hız ve ortalama basınçların eksen boyunca konumlara göre değişimlerini görmektir. Böyle bir analiz insan dolaşım sistemindeki kan akışının teorik düzeyde çok daha detaylı anlaşılmasını sağlayacağı gibi aynı zamanda pek çok kardiyovasküler ve biyomedikal cihazın tasarımında da önemli ve gerekli olacaktır.Çalışma sonucunda %25 daralmalı modele ait kesme gerilmesi değeri 0,51 N/m2 bulunmuş ve 0,48 N/m2 olan literatür kesme gerilmesine göre %6,25 bağıl hata hesaplanmıştır. %50 daralmalı modele ait kesme gerilmesi değeri 0,44 N/m2 bulunmuş ve 0,45 N/m2 olan literatür kesme gerilmesine göre yaklaşık %(-2,22) bağıl hata hesaplanmıştır. %75 daralmalı modele ait kesme gerilmesi değeri 0,36 N/m2 bulunmuş ve 0,35 N/m2 olan literatür kesme gerilmesine göre yaklaşık %2,857 bağıl hata hesaplanmıştır.
  • Öğe
    Elektroliz yöntemi ile toz üretiminde anot yüzey alanı ve bakırsülfat oranının toz boyutu ve şekline etkisinin araştırılması
    (Karabük Üniversitesi, 2010) Sarı, Deniz; Boz, Mustafa
    Bu çalışmada, elektroliz yöntemi ile toz üretiminde farklı anot yüzey alanı ( 250, 500, 750, 1000 mm2) ve bakırsülfat (CuSO4) miktarının (1200, 2400, 3600 g) toz tane boyutu ve şekline olan etkisi araştırılmıştır. Toz tane dağılımı için lazer partikül ölçümü yapılmış ve toz şeklinin belirlenebilmesi için de SEM çalışması yapılmıştır. Deneysel sonuçlara göre 250 mm2'den 750 mm2'ye kadar anot yüzey alanının artmasına bağlı olarak toz boyutunun küçüldüğü, 1000 mm2 Anot yüzey alanında ise toz boyutunun arttığı tespit edilmiştir. İri asiküler dendritik tozların, anot yüzey alanının artmasına bağlı olarak küresel dendiritik şekil aldığı ve 1000 mm2 anot yüzey alanın da ise iri asiküler ve küresel dendritik tozların bir arada olduğu gözlenmiştir. Ayrıca CuSO4 miktarının artması ile toz boyutunun arttığı ve ince asiküler dendiritik yapıdan iri küresel dendiritik bir yapıya doğru değiştiği görülmüştür.
  • Öğe
    Güneş pilli termoelektrik modüllü ev tipi soğutucunun imalatı ve performansının ölçülmesi
    (Karabük Üniversitesi, 2010) Yıldız, Yasin; Kılıçaslan, Erdoğan; Atik, Kemal
    Bu çalışmada, ev tipi bir buzdolabı mekanik ve elektrik sistem yerine termoelektrik soğutucu ile çalıştırılmıştır. Termoelektrik modüllerde kullanılan elektrik enerjisi güneş pillerinden elde edilmiştir. Termoelektrik modüller buzdolabının ısı kazancını karşılayacak sayı ve kapasitede; güneş pilleri ise termoelektrik modüllerin beslemesi için gereken elektrik gücünü karşılayacak şekilde seçilmiştir. Deneyler sırasında; iç ve dış sıcaklıklar, termoelektrik modül yüzey sıcaklıkları, üretilen gerilim ve akım değerleri ölçülmüştür. Soğutucunun dış sıcaklık ile iç sıcaklık farkı 15.8 °C, termoelektrik modül yüzey sıcaklıklar farkı ise 22.6 °C olarak ölçülmüştür. Sistemde ısıyı uzaklaştırmak için önce sudan havaya daha sonra havadan havaya ısı transfer sistemi kullanılmış olup havadan havaya ısı transfer sistemin daha kullanışlı olduğu görülmüştür.Yapılan deneylerde sistemden istenilen verimi elde etmek için Termoelektrik modül ile güneş pillerin seçiminin iyi yapılması, sıcak yüzeyden ısıyıatmak için değişik yöntemlerin kullanılması ve ısı yalıtımının uygun yapılması gerektiği kanısına varılmıştır. Çevre ile uyumlu olan bu soğutma sisteminin, gelecekte kullanımının yaygınlaşacağı düşünülmektedir.
  • Öğe
    Ahşap (kargir) yapılarda alternatif yangın güvenliği tesisatı tasarımı ve proje uygulaması
    (Karabük Üniversitesi, 2011) Aslan, Eba Müslüm; Yılmaz, Sezayi
    Tarihi süreç içinde gerek dünyada gerekse ülkemizde bulunan pek çok doğal, kültürel ve mimari değer, büyük yangınlar sonucunda kaybedilmiştir. Özellikle ahşap yapılar için risk oluşturan yangın, Anadolu'daki tarihi yerleşim bölgelerini de tehdit etmektedir. Yangın riskini tamamen ortadan kaldırmak imkânsız da olsa, ortaya çıkabilecek yangının kontrol altına alınmasıyla doğabilecek kayıpları en aza indirmek mümkündür. Bu çalışmada; "BYKHY" (Binaların Yangından Korunması Hakkında Yönetmelik) ve standartlar kapsamında, yangın, yangın söndürme kavramları ve ahşap (kargir) binaların yangından korunmaları için mevcut söndürme ajanları, avantaj ve dezavantajları ile kıyaslanarak incelenmiştir. Tarihi ahşap yapıya (Antepler Konağı'na) en uygun düşecek ve çatılarda oluşan yangın tehlikelerinin de sona erdirilmesi için yanmayı geciktirecek, yangın esnasında kolay müdahale imkânı sunacak alternatif "FM 200" gazlı yangın söndürme tesisatı tasarlanmış ve tasarımın uygulanabilirliği bir proje ile sistemleştirilmiştir.
  • Öğe
    Polimer kompozit yaprak yay tasarımı
    (Karabük Üniversitesi, 2011) Bildik, Oğuzhan; Polat, Refik; Işık, Birhan
    Bu tezde cam elyaf keçe, cam elyaf dokuma, cam elyaf fitil malzemeler, farklı reçine oranlarında bir araya getirilerek el yatırması yöntemiyle polimer kompozit yaprak yay üretilmiştir. Elde edilen farklı polimer kompozit yaprak yaylar, frezede işlenerek belirlenen test numunesi ölçülerine getirilmiştir. Hazırlanan numuneler çentik darbe deneyi, çekme deneyi, basma deneyi, üç nokta eğme deneyi ve sürünme deneylerine tabi tutularak mekanik dayanımları incelenmiş, ayrıca elde edilen polimer kompozit yaprak yaylar sonlu elemanlar yöntemi ile analiz edilmiştir. Çentik darbe ve basma deneylerinden elde edilen sonuçlar istatistik programı ile analiz edilerek, ANOVA tablosu oluşturularak verilerin anlamlılığa bakılmıştır. Elde edilen sonuçlar kıyaslanmış, 0-90° açıya sahip cam dokuma elyafın mekanik olarak dayanımının daha yüksek olduğu ve fiber oranının artması ile mekanik dayanımın arttığı tespit edilmiştir.
  • Öğe
    sEMG ve kamera görüntü verileri kullanarak makine öğrenme temelli robotik el kontrolü
    (Karabük Üniversitesi, 2024) Mersinkaya, İsmail; Kavsaoğlu, Ahmet Reşit
    Son yıllarda, biyomedikal mühendislik ve robotik alanındaki yenilikler, insan-makine etkileşim sınırlarını genişletmektedir. El parmak hareketlerinin hassas bir şekilde algılanması protez el uygulamaları, oyun endüstrisi, sanal gerçeklik uygulamaları ve rehabilitasyon teknikleri gibi birçok alanda etkili olmaktadır. El hareketlerinin doğru ve eşzamanlı olarak sınıflandırılması, bu teknolojik ilerlemenin önemli bir bileşeni haline gelmektedir. Geleneksel yaklaşımlarda yüzey elektromiyografisi (sEMG) sensörleri ya da görüntü temelli sistemler kullanılarak söz konusu hareketlerin tespit edilmesi sağlanmaktadır. Tez çalışmasında kamera görüntü verileri ve sEMG sensörü ile önkol kaslarından alınan hareket verilerinin eşzamanlı olarak kaydedilmesi, verilerin işlenerek yüksek doğruluk oranı ile hareket sınıflandırması yapılması ve oluşturulan tahmin modeli ile protez el kontrol uygulaması geliştirilmesi amaçlanmaktadır. Literatür taramasında belirlenen benzer hibrit çalışmaların sonuçları %96,43, %80,22, %95, %99,58, %93,4, %97,5, %90,74, %95,5 doğruluk değerlerinde belirtilmektedir. Yapılandırılan veri setine uygulanan veri önişleme işlemleri ile öznitelik çıkarma işlemlerinden sonra Matlab sınıflandırma öğrenicisi (Classification learner) uygulamasında Destek Vektör Makineleri (DVM), k-En Yakın Komşuluk (EYK) ve Yapay Sinir Ağları (YSA) makine öğrenme yöntemleri performans ölçümleri test sonuçları %92,70, %92,26 ve %90,41 olarak bulunmaktadır. Veri ön işleme adımında uygulanan filtreleme işlemi ile bu sonuçların sırasıyla %99,11, %98,55 ve %97,87 test sonuçlarına yükseltildiği ortaya konmaktadır. Tez çalışması ile sEMG sensörleri ve kamera görüntü verileri bir araya getirilerek her iki yöntemin sağladığı avantajlar ile bütünleşik bir yaklaşım oluşturulmaktadır. Bu bütünleşik yaklaşımla yeni bir hibrit yöntem geliştirilerek, el parmak hareketlerinin sınıflandırılması için kullanılan makine öğrenme algoritmalarının yüksek doğrulukta çalışması sağlanmaktadır.
  • Öğe
    Gezgin robot konum kontrolünün otonom olarak gerçekleştirilmesi
    (Karabük Üniversitesi, 2011) Demirel, Orhan; Çayıroğlu, İbrahim
    Bu tez çalışmasında, bir alan içerisinde belirlenen referans noktalarına bağlı kalarak, tüm alanı tarayacak ve istenen rota takibini yapacak bir robot tasarımı gerçekleştirilmiştir. Tasarlanan robot, genel amaçlı bir robottur. Robotun kullanım sahası olarak; bir bina içerisinde zemin temizleme, bir arazi içerisinde mayın temizleme, ilaçlama, sürme, ürün toplama ve bir iş yerinde bir noktadan diğer bir noktaya taşıma gibi faaliyetler gösterilebilir.Bu tip bir robotun kontrolünden daha önemlisi, bulunduğu konumun belli bir doğrulukla hızlı bir şekilde hesaplanmasıdır. Bu tez çalışmasında konum belirleme işlemi, taranacak alanın belli noktalarına ortamdan ayırt edilebilen yapay yer imleri yerleştirilerek yapılmıştır. Robot, bu işaretleri kamera ile algılayıp, hangi numaralıişaret olduğunu, işaretle arasındaki mesafenin uzaklığını hesaplamakta ve buna göre konumunu belirlemektedir. Ardından gideceği yöne karar verip yön ve hız kontrolünü gerçekleştirmektedir.
  • Öğe
    Synthesis of bioactive glass ceramic for development of endodontic cement with various radio-opacifiers: In vitro characterization and biocompatibility evaluation
    (Karabük Üniversitesi, 2024) Al-humaırı, Ameer Najah Saud; Koç, Erkan; Özdemir, Olcay
    Seramik biyomalzeme bazlı diş simanları, endodontide faydalı bir teknoloji olarak kabul edilmektedir. Bunun nedeni, bu malzemelerin biyouyumlu olması, çevre dokular tarafından reddedilme riskini azaltması ve ayrıca antimikrobiyal ve sızdırmazlık özelliklerine sahip olmasıdır. Biyoaktif cam seramikler, kemik ve dişlerin mineralojik fazına benzerlikleri nedeniyle bu amaç için özellikle popülerdir ve bu, siman ile dentin arasındaki bağlantı açısından özellikle önemlidir. Ayrıca, endodontik malzemeler, kök kanal dolumlarının doğru radyografik değerlendirilmesine olanak tanımak için radyopasite göstermeli ve hazırlık ve yerleştirmeyi kolaylaştırmak için uygun bir zaman diliminde sertleşmelidir. Tek bir malzemenin tüm istenen özelliklere sahip olmaması nedeniyle, bu çalışma, endodontik simanlarda kullanılmak üzere uygun beş farklı bileşime sahip iki tür biyoaktif camın geliştirilmesini ve değerlendirilmesini amaçlamaktadır Biyoaktif cam, eriyik soğutma yöntemi kullanılarak sentezlendi. İlk yaklaşımda, K2B4O7 ile erime sıcaklığını düşürerek SiO2-CaO-Na2CO3-P2O5 bileşiminde bir biyoaktif cam seramik üretildi. X-ışını kırınımı (XRD) analizi, kristal bir faz olarak kombait (Na2Ca2Si3O9) tanımladı. İkinci yaklaşımda, akı olarak sodyum metaborat (NaBO2) kullanılarak Ca11Si4B2O22 bileşiminde bir biyoaktif cam seramik geliştirildi. Her iki biyoaktif cam için simüle edilmiş vücut sıvısında (SBF) yapılan in vitro biyoaktivite testleri, malzeme yüzeyinde karbonize hidroksiapatit oluşumunu gösterdi ve malzeme ilk iki gün içinde kristal fazdan amorf hidroksiapatit fazına dönüştü, bu da biyobozunurluğu gösterdi. Yüzey morfolojisini karakterize etmek ve hidroksiapatitin varlığını doğrulamak için taramalı elektron mikroskobu (SEM) ve Fourier dönüşümü kızılötesi spektroskopisi (FTIR) kullanıldı. Su, gliserin ve karboksimetilselülozdan oluşan bir hidrojel, hidrolik bir bağlayıcı ve siman oluşturmak için bizmut oksit, lantan oksit ve samaryum oksitle birleştirildi. Bileşimler çözünürlük, sertleşme süresi, pH, radyolojik görünüm, çözünürlük, biyouyumluluk ve antibakteriyel özellikler açısından test edildi. Gliserinin varlığı bileşimin çözünürlüğünü, sertleşme süresini ve akış özelliklerini olumsuz yönde etkiledi. pH değerlerinin 11'e yakın olması antibakteriyel özelliklere işaret etmektedir. Gerekli minimum radyopaklık, %20 bizmut oksit bileşimiyle elde edildi. Endodontik prosedürler için uygun bileşimler %10'dan fazla karboksimetilselüloz içeren çimentolarla sınırlıydı. Bi2O3, La2O3 ve Sm2O3'ün siman bazlı malzemelere eklenmesi mikroorganizma büyümesini engelleyebilir; Bi2O3 en etkili inhibitördür. Her iki simanda önemli antibakteriyel etkiler gösterdi; sodyum kalsiyum silikat çimentosu, CFU değerlerini azaltmada genel olarak kalsiyum borat silikat çimentosundan daha iyi performans gösterdi. Örnekler, tıbbi cihaz standartlarını aşan yüksek hücre canlılığı gösterdi. 'Genotoksisite Testi - In-vitro Comet Testi' tek hücreli DNA hasarı tespitini ve genotoksik etkileri belirlemedi.