Lisansüstü Eğitim Enstitüsü Tez Koleksiyonu
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Güncel Gönderiler
Öğe Bir sivil toplum kuruluşu olarak Türkiye yardım sevenler derneği Karabük örneği(Karabük Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Tütüncü, Zeynep; Sağır, Ademİnsanlık tarihi boyunca, yardımlaşma ve sivil toplum kavramları toplumların gelişiminde önemli bir rol oynamıştır. Yardımlaşma kültürü, toplumsal sorunları çözmek ve dayanışma içinde yaşamak için insanlar tarafından geliştirilmiştir. Bu araştırma, yardımlaşma ve sivil toplumun tarihsel gelişimini incelemek için Türkiye Yardım Sevenler Derneği (TYSD) ve özellikle TYSD Karabük Şubesi'nin katkılarını incelemektedir. Araştırmanın ana konusu, yardımlaşma ve sivil toplum kavramlarının nasıl geliştiğini ve bunların Türkiye'de nasıl kullanıldığını incelemektir. TYSD' nin kuruluşu, misyonu ve faaliyetleri incelenerek, toplumsal refahın iyileştirilmesine nasıl katkıda bulunduğu araştırılmaktadır. Karabük Şubesi'nin özellikle eğitim, sağlık, sosyal yardım ve çevre koruma alanlarında yürüttüğü projeler üzerinden bölgesel düzeyde nasıl bir etkisi olduğuna dikkat çekilmektedir. Çalışmada, yardımlaşmanın ve sivil toplumun evrimini anlamak için literatür taraması ve arşiv belgeleri gibi çeşitli yöntemler kullanılmıştır. Araştırma, sivil toplumun tarihçesini ve yardımlaşma ve dayanışma ilkeleri üzerine yapılan önemli çalışmaları incelemektedir. TYSD ve Karabük Şubesi'nin faaliyetleri, kuruluş bildirileri, raporlar ve diğer belgelerle kapsamlı bir şekilde incelenmiştir. Araştırma, TYSD' nin insan haklarına saygı, toplumsal dayanışma ve yardımlaşma ilkelerini benimsediğini ve eğitim, sağlık, sosyal yardım ve çevre koruma gibi çeşitli alanlarda faaliyet gösterdiğini göstermektedir. Bununla birlikte, Karabük Şubesi, bölgenin sosyal ve ekonomik gelişimine katkıda bulunan önemli projeler yürütmektedir. Bu tez, yardımlaşmanın ve sivil toplumun toplumsal kalkınmadaki rolünü vurgular ve TYSD' nin bu süreçte oynadığı rolü anlamaya çalışır. Çalışma, sivil toplum kuruluşlarının toplumsal refahı artırmadaki rolü ve önemi üzerine önemli sonuçlar ortaya koymaktadır. Bu sonuçlar, yardımlaşmanın ve sivil toplumun Türkiye'deki toplumsal dönüşümdeki rolünü daha iyi anlamamıza yardımcı olacaktır. Bu nedenle, bu çalışma yardımlaşma ve sivil toplumun tarihsel gelişimini incelemekte ve TYSD' nin Türkiye'deki toplumsal kalkınmadaki rolünü değerlendirmektedir. Bu tez, toplumun refahı ve kalkınması için sivil toplum kuruluşlarının ne kadar önemli olduğunu vurgulamanın yanı sıra gelecekteki araştırmalar için bir temel oluşturmayı amaçlamaktadır. Throughout human history, the concepts of mutual aid and civil society have played a significant role in the development of societies. The culture of mutual aid has been developed by people to solve social problems and live in solidarity. This research examines the historical development of mutual aid and civil society by focusing on the contributions of the Turkish Philanthropy Association (TYSD), particularly the Karabük Branch of TYSD. The main subject of the research is to explore how the concepts of mutual aid and civil society have evolved and how they are utilized in Turkey. By examining the foundation, mission, and activities of TYSD, the study investigates how the organization contributes to the improvement of social welfare. Special attention is given to the projects carried out by the Karabük Branch in the fields of education, health, social assistance, and environmental protection, highlighting their regional impact. The study employs various methods, including literature review and archival documents, to understand the evolution of mutual aid and civil society. It examines the history of civil society and significant works on the principles of mutual aid and solidarity. The activities of TYSD and the Karabük Branch have been comprehensively analyzed through foundation declarations, reports, and other documents. The research demonstrates that TYSD embraces the principles of respect for human rights, social solidarity, and mutual aid, and operates in various fields such as education, health, social assistance, and environmental protection. Furthermore, the Karabük Branch undertakes significant projects that contribute to the social and economic development of the region. This thesis emphasizes the role of mutual aid and civil society in social development and seeks to understand the role played by TYSD in this process. The study reveals important findings on the role and significance of civil society organizations in enhancing social welfare. These findings will help to better understand the role of mutual aid and civil society in Turkey's social transformation. Therefore, this study examines the historical development of mutual aid and civil society and evaluates TYSD's role in Turkey's social development. In addition to highlighting the importance of civil society organizations for the welfare and development of society, this thesis aims to provide a foundation for future research.Öğe Benin Cumhuriyetinde fotovoltaik (PV) etki ile çalışan pompa sistemi tasarımı ve modellenmesi(Karabük Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025) Mebounou, Lionel LandrySu, canlıların temel ihtiyaç maddelerinden birisidir. İnsanlar yaşamlarında ve gıda üretiminde su ihtiyaçlarını karşılamak için farklı su kaynaklarını ve bu kaynaklardan suyun temin edilmesinde farklı yöntemleri kullanmaktadırlar. Suyun temininde ister doğal kaynaklar kullanılsın ister geri dönüşüm (arıtma) sistemleri bunların kullanım yerlerine iletilmesinde enerjiye ihtiyaç duyulmaktadır. Bunun içinde kaynak ve yöntem olarak insan ve hayvan gücü, rüzgâr enerjisi, güneş enerjisi ve fosil yakıtlar gibi oldukça farklı güç kaynaklarından yararlanılmaktadır. Son yıllardaki hızlı nüfus artışı enerjinin mevcut enerji kaynaklarından yeterli miktarda temin edilememesi ve tüm dünya ülkelerinin enerjide dışa bağımlılıktan kurtulmak ve enerji ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde yenilenebilir enerji kaynakları kullanımını incelemek için yeni stratejilere yönelmişlerdir. Bu çalışmada; Benin Cumhuriyetinde, kırsal topluluk bölgelerinde ve bunlardan da birisi olan Bessassi köyünde tarımsal sulama için fotovoltaik enerji ile çalışan bir su pompalama sisteminin tasarımı ve modellenmesi farklı yöntemler kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Bu yapılan uygulama ile özellikle kırsal alanlardaki suya erişim konusundaki kritik sorunları sürdürülebilir ve ekonomik bir şekilde çözmeyi amaçlanmaktadır. Sistem elemanlarının boyutlandırılmasın ve seçiminde gelişmiş hesap ve tasarım modelleri kullanılmıştır. Bu tasarım ve seçimlerde, güneş ışınım değerleri, yerel iklim koşulları, su tablasının (kuyunun) özellikleri ve Benin bölgesinin özel su ihtiyaçları dikkate alınarak optimize edilmeye çalışılarak, sistemden yıl boyunca elde edilen performansları değerlendirilmiştir. Analitik analize göre; günlük 100 m3/saat su ihtiyacı ve toplam manometrik yüksekliği 85 m iken, pompa gücü (P) 10,3 kW’tır ve pompanın debisi 20 m3/saat olarak bulunmuştur. Pompadaki ihtiyaç duyulan elektrik enerjisi (Ee) 81,4 kWh ve fotovoltaik panel tepe gücünün (Pc), 18,772 kW ve toplam panel sayısı (Nt) 34 Panel bulunmuştur. Simülasyon analizi sonuçlar karşılaşmada maksimum manometrik yüksekliği 77 m iken pompanın debisi 20 m3 /saat olarak önerilen pompa gücü (P) 10,2 kW’dır; simülasyon programında bu değere en uygun 9,5 kW pompa gücü seçilmiştir. Pompanın harcadığı elektrik enerjisi 14137 kWh ve fotovoltaik alandan üretilen elektrik enerjisi 32.046 kWh iken toplam 28 panel (14 seri bağlanması) kullanılmaktadır. Programdan alınan veriler değerlendirildiğinde, mart ve nisan aylarda depo dolu iken kullanılamayan enerji miktarı düşük görülürken, eylül, ekim, kasım, aralık, ocak aylarda ise kullanılamayan enerji miktarları yüksek olduğunda, sıfır metre küp eksik su elde etmiştik. Sistemimizden, pompadaki ortalama toplam manometrik yüksekliğin 78 m olduğu durumda, pompalanan yıllık su hacminin 35905 m3 olduğunu, bunun da 573 m3/yıl kayıp su için sulama kullanımıyla 35927 m3/yıl su tüketildiğini elde ettik ve sistemindeki, pompaya gelen efektif enerji verimliliği 2,52 kWh/kWp/Gün ile referans gelen enerji verimliliği 5,818 kWh/m2/Gün oranı ile tanımlanan yıllık performans endeksi (PR) %43 (Sistemdeki tüm kayıpları, yani nominal doğru akım gücünden alternatif akım gücüne geçen enerjiyi ifade olarak) olduğunda ancak mart ve nisan aylarında 0,4 oranda altında bulunmuştur. Bu sayede sistemimiz %98,4 oranında ihtiyaç memnuniyetini garanti altına alırken, çalışmalarımızda kullanılan bileşenlerin seçiminden dolayı iyi bir performans gösterildiğinde sistemin kurulum maliyeti ise 43.451 euro ve toplam amortisman 18.900 euro üretim kapsamında su maliyeti 0.05euro/m3 yıllık ücretler karşılamaktadır. Water is one of the basic needs of living beings. People use different water sources and different methods to obtain water from these sources to meet their water needs in their lives and food production. Whether natural sources are used in the supply of water or recycling (purification) systems, energy is needed to transport them to the places of use. For this, quite different power sources such as human and animal power, wind energy, solar energy and fossil fuels are used as sources and methods. The rapid population growth in recent years has caused the inability to provide sufficient amounts of energy from existing energy sources and all countries in the world have turned to new strategies to get rid of external dependency in energy and to examine the use of renewable energy sources in order to meet their energy needs. In this study; The design and modeling of a water pumping system operating with photovoltaic energy for agricultural irrigation in rural community areas and one of them, Bessassi village, in the Republic of Benin was carried out using different methods. With this application, it is aimed to solve the critical problems of access to water, especially in rural areas, in a sustainable and economical way. Advanced calculation and design models were used in the dimensioning and selection of system elements. In these designs and selections, solar radiation values, local climatic conditions, water table (well) characteristics and the special water needs of the Benin region were taken into account and the performances obtained from the system throughout the year were evaluated. According to the analytical analysis; while the daily water requirement is 100 m3/hour and the total manometric height is 85 m, the pump power (P) is 10,3 kW and the pump flow rate is 20 m3/hour. The required electrical energy (Ee) in the pump is 81,4 kWh and the peak power of the photovoltaic panel (Pc) is 18,772 kW, while the total number of panels (Nt) is 34 Panels. Simulation analysis results show that the maximum manometric height is 77 m, the pump flow rate is 20 m3 / hour, and the recommended pump power (P) is 10.2 kW; the most suitable pump power for this value is 9.5 kW in the simulation program. The electrical energy consumed by the pump is 14137 kWh and the electrical energy produced from the photovoltaic field is 32.046 kWh, while a total of 28 panels (14 series connection) are used. When the data obtained from the program is evaluated, while the amount of unused energy is low when the tank is full in March and April, we obtained zero cubic meters of deficient water when the amount of unused energy is high in September, October, November, December and January. From our system, we obtained that when the average total manometric head in the pump is 78 m, the annual pumped water volume is 35905 m3, which means 35927 m3/year of water is consumed by irrigation use for 573 m3/year of lost water, and the annual performance index (PR) defined by the effective energy efficiency of the pump at 2.52 kWh/kWp/day and the reference energy efficiency at 5.818 kWh/m2/day rate in the system is 43% (expressing all losses in the system, i.e. the energy transferred from nominal direct current power to alternating current power) is found to be below 0.4 only in March and April. In this way, our system guarantees 98.4% need satisfaction, and when a good performance is shown due to the selection of components used in our work, the installation cost of the system is 43,451 euros and the total depreciation is 18,900 euros, while the water cost is covered by annual fees of 0.05 euros / m3 within the scope of production.Öğe Döküm alüminyum alaşımının akıcılığının incelenmesi(Karabük Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025) Ulusal, Muhammed Mahşuk; Tunçay, TanselBu çalışmada, yerçekimine karşı kum ve metal (St 52 kalite çelik) kalıpta A356 alaşımının akıcılığı farklı bir bakış açısı ile incelenmiştir. Kum kalıplarda A356 alaşımının akıcılığı, üç farklı döküm sıcaklığında (725, 740 ve 755˚C) ve farklı kesit (2, 4 ve 6 mm kalınlıklarda) alanlarına sahip Archimeds spiraleri ile tek seferde birden fazla kesit alanındaki akıcılıkları elde edilmiştir. Metal kalıpta ise yine üç farklı döküm sıcaklığında (725, 740 ve 755˚C) ve üç farklı kalıp sıcaklığında (125, 150 ve 175˚C) döküm işlemi gerçekleştirilmiştir. Sonuç olarak, kum kalıba döküm metodunda 2 mm kesit kalınlığında akıcılığın çok değişmediğini, 4 ve 6 mm kalınlıklarda döküm sıcaklığının artmasına bağlı olarak akıcılığın iyileştiği ölçülmüştür. Ama 2 mm kesit kalınlıklarında kesiti doldurabilme kabiliyetinin (yüzey profilinin) döküm sıcaklığının artması ile iyileştiği görülmüştür. 2 mm kalınlıkta İkincil Dendrit Kollar Arasındaki Mesafe (İDKAM) döküm sıcaklığından etkilenmezken, 4 ve 6 mm kalınlıklarda İDKAM artığı belirlenmiştir. Farklı kalınlıklardaki akıcılık kolları uç kısımlarından alınan döküm A356 alaşımının yoğunluk sonuçlarına göre; döküm sıcaklının ve kesit kalınlığının artmasıyla yoğunluk düşmektedir. Kum kalıba dökümü gerçekleştirilen A356 alaşımının artan döküm sıcaklığına bağlı olarak akıcılığı artmıştır. A356 alaşımının döküm sıcaklığı ve metal kalıp sıcaklığına bağlı olarak akıcılık iyileşmiştir. Kum kalıplarda döküm sıcaklığına bağlı olarak İDKAM artışı net bir şekilde artış gösterirken, 725 ˚C de artan metal kalıp sıcaklığında İDKAM azalmış, 740 ˚C de artan metal kalıp sıcaklığında İDKAM net bir şekilde değişmemiştir. Buna karşın 755 ˚C de artan metal kalıp sıcaklığında İDKAM artmaktadır. In this study, the fluidity of A356 alloy in sand and metal (St 52 quality steel) moulds against gravity was investigated from a different perspective. The fluidity of A356 alloy in sand moulds was obtained with Archimedes spirals having three different casting temperatures (725, 740 and 755˚C) and different cross-sectional areas (2-, 4- and 6-mm thicknesses) at one time. In the metal moulds, the casting process was carried out again at three different casting temperatures (725, 740 and 755˚C) and three different moulds temperatures (125, 150 and 175˚C). As a result, it was measured that the fluidity did not change much in the 2 mm cross-sectional thickness in the sand mould casting method, and the fluidity improved depending on the increase in the casting temperature in 4- and 6-mm thicknesses. However, it was observed that the ability to fill the cross-section (surface profile) in 2 mm cross-sectional thicknesses improved with the increase in the casting temperature. While the Distance Between Secondary Dendrite Arms (SDAS) at 2 mm thickness is not affected by the casting temperature, an increase in SDAS was determined at 4- and 6-mmthicknesses. According to the density results of the cast A356 alloy taken from the ends of the fluidity arms at different thicknesses; the density decreases with the increase of the casting temperature and section thickness. The fluidity of A356 alloy cast in sand mold increased with increasing casting temperature. The fluidity of A356 alloy improved depending on the casting temperature and metal mold temperature. While the increase in IDKAM in sand molds showed a clear increase depending on the casting temperature, IDKAM decreased with increasing metal mold temperature at 725 ˚C, and IDKAM did not change clearly with increasing metal mold temperature at 740 ˚C. On the other hand, IDKAM increased with increasing metal mold temperature at 755 ˚C.Öğe Yüzey mekanik deformasyon cihaz tasarimi ve imalati(Karabük Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Özay, Onur; Ünal, OkanBu çalışmada, malzemenin herhangi bir kimyasal değişiklik oluşturmadan mekanik özelliklerini değiştirmeye yarayan Yüzey Mekanik Deformasyon (YMD) işlemi cihaz tasarımı yapılmış ve imal edilmiştir. Cihaz, Solidworks 2022 bilgisayar destekli tasarım programı kullanılarak tasarlanmıştır. Proje teknik resim değerlendirmelerine uygun olarak imal edilmiştir. YMD işlemi ünitesinin tasarım ve imalat tamamlandıktan sonra makinenin uygunluğu için gerekli çalışmalar yapılmış olup kontrollü frekans değerlerinde çalışma sistemi test edilmiştir. Sistem 1 Hz-50 Hz frekans aralıklarında sorunsuz çalıştığı gözlemlenmiştir. In this study, a surface mechanical attrition treatment (SMAT) equipment was designed and manufactured to enhance mechanical performance of the material without causing any chemical alterations. The equipment was designed using the SolidWorks 2022 software and manufactured in accordance with the project specifications. The project was manufactured in accordance with technical drawing evaluations. After the design and manufacturing of the SMD process unit were completed, the necessary studies were conducted to assess the machine's suitability, and its operational system was tested at controlled frequency values. It was observed that the system operated smoothly within the frequency range of 1 Hz to 50 Hz.Öğe Erken cumhuriyet döneminde alman heykeltıraşlar ve eserleri(Karabük Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Efe, Gülüstan; Uzun, TolgaOsmanlı döneminde ilk figürlü heykel örnekleri 19. yüzyılda görülmüştür. 1839 yılında Tanzimat’ın ilanı ile birlikte Osmanlı İmparatorluğu’nda batı etkisi bir çok alanda görülmeye başlanmıştır. 1867 yılında Sultan Abdülaziz Avrupa seyahatine çıkmış meydanlar ve parklar gibi kamuya açık alanlarda gördüğü imparatorların görkemli anıtlarından etkilenmiştir. Yurda döndükten sonra bir büst ve atlı bir heykel siparişi veren Abdülaziz böylece heykelini yaptıran ilk Osmanlı padişahı olmuştur. Heykelin Osmanlı döneminde asıl gelişimi 1883 yılında Sanayi-i Nefise Mektebinin açılması ile olmuştur. Burası resim, heykel, mimari gibi sanat dallarında eğitim verecek bir sanat okuludur. Heykel eğitimi de ilk kez bu okulda verilmiştir. Okulun heykel bölümünün başına aynı zamanda müdür yardımcısı da olan Yervant Osgan Efendi isimli azınlık bir heykeltıraş geçmiştir. Mektebin heykel derslerini veren Yervant Osgan daha sonra Cumhuriyet Dönemi’nde bir çok anıt yapacak olan Türk heykeltıraşlarında hocası olmuştur. Cumhuriyetin ilanından sonra modern cumhuriyetin inşası sürecinde sanatın bir çok alanında sanatçı ihtiyacı oluşmuştur. Bu süreci görsel olarak yansıtacak alanlar mimari ve heykel sanatı olmuştur. Cumhuriyet’in henüz yeni kurulduğu bu yıllarda alanında uzman sanatçıların olmayışı ve yetenekli öğrencilerin yurt dışı eğitimine gitmesi ile yabancı sanatçılara yönelinmiştir. Cumhuriyetin ilk heykel örnekleri Atatürk’ün çeşitli iller de yer alan anıtları olmuştur. Cumhuriyetin ilk yıllarında yapılan bu Atatürk anıtları yabancı heykeltıraşlara sipariş edilmiştir. Bir süre sonra artık Türk öğrenciler yetişip alanlarında uzman heykeltıraş olmuşlar ve Atatürk anıtları da dahil bir çok heykel projelerini artık Türk heykel sanatçıları yapmaya başlamıştır. Mimari ve heykel alanlarında Erken cumhuriyet döneminde çoğunlukla Alman sanatçıların tercih edilmesinde Türk-Alman ilişkilerinin etkisi olmuştur. Osmanlı döneminde ittifak ile başlayan bu ilişkiler devamında dostluğa dönüşmüştür. Bu süreçte de Alman bilim adamları, sanatçılar ve Alman vatandaşları Osmanlı topraklarına gelmiş ve kendileri için Alman okulları ve hastaneleri inşa etmişlerdir. Türk-Alman ittifakı ile Osmanlı Devleti I. Dünya Savaşı’na Almanya’nın yanında katılmıştır. Özellikle heykel alanında Almanya’da döküm teknolojisinin ileride oluşu bu sanat dalında Almanların ön plana çıkmasını sağlamıştır. Dolaysıyla Cumhuriyet’in erken döneminde Heinrich Krippel, Anton Hanak, Josef Thorak ve Rudolf Belling isimlerinde 4 Alman kökenli heykeltıraş ülkemizin ilk heykel örneklerini yapmışladır. Bu sanatçıların Ankara, İstanbul ve diğer illerde de eserleri yer almaktadır. II. Dünya Savaşı’na giden süreçte de Almanya’da yeni yönetim ile sorun yaşamaya başlayan bir çok Alman kökenli mimar, mühendis ve heykeltıraş Türkiye’ye sığınıp bir süre Türkiye de yaşamışlardır. Heykel alanında da Rudolf Belling bu sanatçılar içinde yer almaktadır Bir çok esere de imza atan bu sanatçılar ayrıca üniversitelerde eğitim vermiştir. Savaşın bitmesi ile ülkemizde ki Alman kökenli sanatçılar ülkelerinden tekrar davet almış ve Almanya’ya geri dönmüşlerdir.Öğe Setan geliştirici katkılı dizel/ kenevir yağı yakıt karışımlarının dizel motor performans ve emisyon etkilerinin araştırılması ve optimizasyonu(Karabük Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Baylak, Mustafa Oğuz Kaan; Akay, Mehmet EminFosil yakıtların içten yanmalı motorlu taşıtlarda kullanımının son yıllarda artması nedeniyle oluşan yüksek egzoz emisyonları alternatif yakıt arayışlarını hızlandırmıştır. Kullanılabilecek alternatif yakıtların birçoğunda dizel motorlar üzerinde revizyonlar yapılması gerekmektedir. Bu nedenle, biyodizel yakıtlar ve yakıt karışımları ile yapılan birçok çalışmada dizel motorlarda revizyon yapılmadan alternatif yakıtlar kullanılmış, oluşan olumsuzlukların giderilmesi ve motor performasının artırılması ise yakıt katkı maddeleri ile sağlanmıştır. Bu çalışmada kenevir tohumu yağı (sabit %5), üç farklı oranlarda setan artırıcı yakıt katkısı 2-EHN (%10, %12,5 ve %15) ve üç farklı oranlarda dizel yakıt (%85, %82,5 ve %80) ile yakıt karışımları elde edilmiştir. Oluşturulan yakıt karışımları ve saf dizel (%100 dizel) yakıtı, tek silindirli dizel motorda test edilerek fren özgül yakıt tüketimi (FÖYT) ve egzoz emisyonları açısından incelenmiştir. Bu çalışmada ayrıca fren özgül yakıt tüketimi ve egzoz emisyonları için optimum 2-EHN oranı ve motor yükü, yanıt yüzey yöntemi (RSM) vasıtası ile belirlenmiştir. Deneylerde elde edilen sonuçlara göre kenevir tohumu yağının ve 2-EHN yakıt katkısının emisyon değerleri açısından en iyi sonuçları verdiği görülmüştür. Emisyonlar açısından sonuçlar incelendiğinde, D100 yakıtına kıyasla genel olarak üç yakıt karışımı için düşük emisyon sonuçları elde edilmiştir. Yakıt karışımlarından D82.5K5E12.5 yakıtı; karbon monoksit (CO) oranında %27 azalma, hidrokarbon (HC) oranında %47 azalma ve karbondioksit (CO2) oranında %2,2 azalma elde edilmiştir. Oksijen (O2) oranı tüm yakıt karışımında %0,1-0,2 düşüş göstermiştir. Ancak azot oksit (NOX) oranı D82.5K5E12.5 karışımında %30 ile diğer karışımlara göre daha fazla artış göstermiştir. Bu çalışma da ikinci aşamada RSM ile optimizasyon gerçekleştirilmiştir. Yapılan deneylerin sonuçları ışığında, emisyonlar ve fren özgül yakıt tüketimi RSM ile analiz edilmiş, korelasyon denklemleri oluşturulmuş ve bu denklemler aracılığıyla optimum parametreler tespit edilmiştir. RSM ile FÖYT ve diğer tüm emisyon değerlerinin minimum olması için optimizasyon yapılmıştır. Yapılan optimizasyon sonucunda yapılan yakıt karışımlarında, 2-EHN miktarının %6 artırılması ve 1.500 W motor yükünde emisyonlar için optimum sonuçları vereceği bulunmuştur. Daha sonra optimizasyon sonuçları doğrulanmış ve ortalama %2,78 bağıl hata ile optimizasyonun başarılı olduğu belirlenmiştir. Bu çalışma ile kenevir tohumu yağı, 2-EHN setan artırıcı ile dizel yakıt karışımının emisyonlar açısından iyi bir alternatif yakıt olabileceği görülmektedir. Birçok parametre ile yakıtların incelenmesi gerektiğinden RSM’nin uygun bir yöntem olduğu doğrulama deneyi ile görülmüştür.Öğe Din, mezhep ve milli kimlik unsurlari bağlaminda iran-azerbaycan ilişkilerinin temel meseleleri(Karabük Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Aghayev, Ali; Asker, AliTarihe bakıldığında Azerbaycan Türkleri tarafından bölgede farklı zamanlarda değişik devletlerin kurulduğu görülmektedir. Safeviler, Afşarlar, Kaçarlar gibi Türk devletlerinin uzun yıllarla yönettiği coğrafya yaşanan savaşlar sonucunda Kaçar Hanedanı döneminde Gülistan (1813) ve Türkmençay (1828) antlaşmaları ile bölünmüştür. Bu antlaşmalarla bölgenin en önemli etnik faktörü olan Azerbaycan Türkleri birbirinden ayrılmış ve Azerbaycan milli kimliği parçalanmıştır. Bu minvalde Aras Nehri’nin kuzeyinde kalan kısım Rusya’nın, güneyinde kalan ve “Güney Azerbaycan” olarak adlandırılan bölge ise İran’ın yönetiminde kalmıştır. Bunu takiben Kaçar Hanedanı dağıldıktan sonra Pehlevi Hanedanı İran tahtına oturmuş ve Azerbaycan Türklerine karşı asimilasyon politikaları bu dönemden itibaren daha sık uygulanmaya başlanmıştır. Bu politikalara karşı çıkan Azerbaycan Türkleri 1945’te Seyit Cafer Pişeveri önderliğinde Güney Azerbaycan Milli Hükümetini kurmuş, ancak bu hükümet, bir yıl sonra, yani 1946 yılında son bulmuştur. 1991’de Sovyetler Birliği’nin dağılması ile Kuzey Azerbaycan bağımsızlığını yeniden kazanmıştır. 1991 yılında İran İslam Cumhuriyeti Azerbaycan’ın bağımsızlığını tanımış ve iki ülke arasında diplomatik ilişkilerin temeli atılmıştır. Ortak tarihi mirası ve pek çok kültürel değerleri paylaşan iki ülke, devlet yapısı ve yönetim açısından birbirinden oldukça farklıdır. İslam Devrimi ile İslami yönetim şeklini benimseyen İran ve onun tam aksine seküler bir devlet olan Azerbaycan arasında siyasi, hukuki ve yönetimsel açıdan derin farklılıklar bulunmaktadır. Ayrıca bu iki devlet arasında zaman zaman Güney Azerbaycan meselesi de bazen açıktan, bazen de dolaylı yoldan bir sorun haline gelmektedir. 2020’de yaşanan 44 günlük II. Karabağ Savaşı ve Azerbaycan’ın kazanmış olduğu mutlak zafer Kafkasya’daki dengeleri değiştirirken, iki ülke arasındaki ilişkileri yeni boyuta taşımıştır.Öğe Irak -Musul bölgesinde PV sistem destekli akıllı sulama sisteminin modellenmesi(Karabük Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Alhilo, Karam Wadhah Hameed; Kaya, MetinBu tez çalışmasında, PV enerji kaynaklarıyla çalışan akıllı sulama sistemi tasarımı ve uygulanabilirliği amaçlanmıştır. Çalışmada, teorik modelleme, PVsyst yazılımı aracılığıyla simülasyon ve MATLAB ile hesaplamalı analiz içeren bir metodoloji kullanmaktadır. Çalışma, tarım uygulamalarında su ve enerji verimliliğini artırmak için fotovoltaik (PV) sistemlerin akıllı bir sulama çerçevesi ile entegrasyonunun fizibilitesini araştırmaktadır. Teorik temeller, enerji üretimi ve su talebi arasındaki uyumu sağlamak için sistemin operasyonel dinamiklerini modellemek üzere oluşturulmuştur. PVsyst simülasyonları, fotovoltaik bileşenlerin performansı ve boyutlandırılması hakkında çeşitli çevresel koşullar altında öngörüler sağlamıştır. MATLAB, sistem kontrol stratejilerini ve performans matrislerini optimize etmek, algoritma geliştirme ve veri analizi için kullanılmıştır. On dönümlük buğday üretimi yapan çiftliğe su sağlamak üzere akıllı sulama modellenmesi yapılmıştır. Çiftlikte tarla sulamak için gerekli olan enerji ihtiyacını karşılamak üzere PV sistem kapasitesi belirlenmeye çalışılmıştır. Bu sistemin kapasitesini belirlemek için PVsyst yazılım programı kullanılmış ve 1,4 kWp kurulum değeri tespit edilmiştir. Fotovoltaik paneller (PV) 700Wh değerine sahip iki modül kullanılarak 1,4 kWh’lık bir dizi oluşturulmuştur. Bu sistemden yıllık 2154kWh enerji üretimi gerçekleştirilebileceği hesaplanmıştır. Yapılan hesaplamalarla üretilen enerji miktarı ile 6446 m3 su pompalanabileceği öngörülmüştür. Bu da ihtiyaç duyulan su talebinden %33 daha fazladır. Tez çalışmamızda gerçekleştirdiğimiz sistem ile dizel yakıtla çalışan sulama sistemi arasında, enerji maliyetleri ve yaşam döngüsü maliyetleri açısından karşılaştırıldığında (COE - LCC) %61 daha düşük olduğu hesaplanmıştır. Yeni sistem ayrıca otomatik bir kontrol sistemine sahipken, eski sistem manuel bir kontrol sistemine sahiptir. Sonuç olarak, tez çalışmamızda geliştirdiğimiz sistem ile dizel yakıtla çalışan ve geleneksel PV sistemle çalışan sulama sistemlerine göre daha verimli, ekonomik ve güvenilir yapıya sahip olduğunu ortaya koymaktadır.Öğe The impact of corporate social responsibility on the sustainability performance of travel and leisure companies(Karabük Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Dahir, Amira Mohamoud; Tekin, HasanBu çalışma kurumsal sosyal sorumluluğun (KSS) seyahat ve eğlence şirketlerinin sürdürülebilirlik performansı üzerindeki etkisini incelemekte, ayrıca KSS girişimlerinin sektördeki sürdürülebilirliğin çevresel, sosyal ve yönetişim (ESG) boyutlarını nasıl etkilediğini ve bu çabaların somut performans iyileştirmelerine dönüşüp dönüşmediğini değerlendirmektedir. 2002-2022 yılları arasında 301 şirketten oluşan bir panel veri seti kullanılarak, veriler Thomson Reuters Worldscope ve ESG veri tabanlarından indirilmiştir. Sabit ve rastgele etkiler modelleri de dahil olmak üzere analitik teknikler, gözlemlenemeyen özelliklerin kontrol edilmesine izin vermiş ve KSS'nin sürdürülebilirlik sonuçları üzerindeki etkilerine ilişkin sağlam tahminler üretmiştir. Sonuçlar, daha yüksek KSS seviyelerinin tüm ÇSY boyutlarında gelişmiş sürdürülebilirlik performansı ile pozitif ilişkili olduğunu ve en güçlü etkilerin çevresel performansta gözlemlendiğini göstermektedir. Zaman serisi analizi, yüksek KSS katılımına sahip şirketlerin, KSS'nin uzun vadeli stratejik bir yatırım olduğu görüşünü destekleyecek şekilde tutarlı performans iyileştirmeleri elde ettiğini ortaya koymaktadır. Çalışma ayrıca, küresel finansal kriz ve COVID-19 salgını gibi ekonomik gerilemeler KSS'nin etkinliğini kısmen zayıflatırken, güçlü KSS taahhütlerine sahip şirketlerin daha fazla dayanıklılık gösterme eğiliminde olduğunu ortaya koymuştur. Bu bulgular, KSS'nin paydaş beklentilerini karşılayan sürdürülebilir uygulamaları teşvik etmedeki pratik değerini vurgulamakta ve dalgalanmalarda bile firma istikrarına katkıda bulunmaktadır.Öğe Machine translation using transformers for Turkish to Russian(Karabük Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Amantay, Nurzhan; Ortakcı, YasinMachine translation (MT) represents a pivotal area in the field of natural language processing, continuously striving for advancements. The transformer architecture, which employs the аttention mechanism, hаs surpassed popular neurаl modеls such аs Recurrеnt Nеurаl Nеtwоrks (RNNs) and Bіdіrеctіоnаl Lоng Shоrt-Tеrm Mеmоrу (BіLSТМ) in terms of mеmоrу usage and еffіcіеncу. This research investigates the application of the transformer in a neural MT model for Turkish to Russian. The neural model was trained using the AuroraDataset, which comprising 476K Turkish-to-Russian parallel sentence pairs. Our transformer model consists of six encoders and six decoders, each with eight multi-head self-attention mechanisms. After training over 30 epochs, the model achieved a BLЕU scоrе of 0.4903, a WER of 0.2915, and a CER of 0.3935. These results underscore the potential of the transformer architecture in addressing the complexities of Turkish-to-Russian translation, particularly considering the linguistic disparities and grammatical intricacies between the two languages. This paper presents a comprehensive analysis оf thе mоdеl's architecture and implementation. The findings contribute to the understanding of transformer-based MT systems and their applicability to languages with limited text corpora, such as Turkish.Öğe Silah-hedef atama probleminin çözümü için geç kabul tepe tırmanma algoritması(Karabük Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Canbulat, Selin; Sonuç, EmrullahModern askeri stratejilerde, Silah-Hedef Ataması (SHA) problemi kritik bir öneme sahiptir. Bu problemde, silahların hedeflere atanması, hedeflere karşı beklenen hayatta kalma oranını en aza indirmek için yapılmalıdır. Bu çalışmada, atamaların tek seferde yapıldığı Statik Silah-Hedef Ataması (SSHA) senaryosu ele alınmaktadır. SSHA problemin NP-tam problem sınıfına ait bir problemdir ve bu neden tam çözüm yöntemlerinin bu probleme uygulanması problemin boyutu arttıkça zorlaşmaktadır. Bu sorunun üstesinden gelmek için çoklu başlatma stratejisi entegre edilmiş Geç Kabul Eden Tepe Tırmanma (GKTT) algoritması yeni bir yöntem olarak önerilmektedir. Farklı boyutlara sahip problem örnekleri üzerinde yapılan deneysel çalışmalarda, Çoklu Başlatmalı Geç Kabul Eden Tepe Tırmanma (ÇBGKTT) algoritması ile GKTT algoritması arasındaki performans karşılaştırmaları yapılmıştır. Sonuçlar, ÇBGKTT algoritmasının büyük problemler için geleneksel GKTT algoritmasına kıyasla daha kaliteli çözümler ve daha yüksek güvenilirlik sağladığını kanıtlamaktadır.Öğe Safranbolu’nun unesco sürecinin basın gözü ile değerlendirilmesi: müze kent safranbolu gazetesi (1996-2023)(Karabük Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Yilmaz, Kadir; Deniz, TaşkınSafranbolu, Karadeniz Bölgesi Batı Karadeniz Bölümü’nde Karabük iline bağlı, nüfus bakımından Karabük ilinin en fazla nüfusa sahip ilçesidir. İlçenin doğal güzellikleri yanında somut kültürel mirasları da Türkiye için ve de tüm dünya için önemli bir yer teşkil etmektedir. Safranbolu, 1994 yılında UNESCO Dünya Miras Listesi’ne eklenmiştir. Bu yıldan itibaren kente ilişkin tüm bilgiler basın ve medyada geniş yer almaya başlamıştır. Bu durum kentin tanınması ve miras alan yönetimi açısından daha sürdürülebilir bir yönetişim anlayışının oluşmasına yol açmıştır. Safranbolu’nun UNESCO sürecini öncesi ve sonrasında takip eden ve gelişmeler konusunda halkı bilgilendiren en önemli araçlardan biri de Müze Kent Safranbolu Gazetesi olmuştur. Araştırmanın konusunu 1996 yılında yayınlanmaya başlayan Müze Kent Safranbolu Gazetesi’nin Safranbolu’nun UNESCO sürecini basın gözüyle takip edişi ve bu süreçte sağladığı katkılarının derlenerek okuyuculara önemli bir doküman olarak sunulmasıdır. Bu kapsamda zengin kültürel mirasa sahip olan Safranbolu ilçesinin adım adım nasıl ilerleme gösterdiğini, en ufak detayların bu gelişime nasıl katkı sağladığını ve de basının bu süreçte ne kadar etkili olduğunu okurlara ulaştırmak da bu çalışmanın önemli kazanımlarından biri olacaktır. Nitel araştırma yaklaşımı kapsamında saha araştırması yöntemi tercih edilmiştir. Saha araştırması yöntemi kapsamında doküman incelemesi, grup görüşme (mülakat) veri toplama teknikleri kullanılmıştır. Elde edilen bulgular kronolojik sıralama ile derlenerek okuyucuya sunulmuştur. Araştırma sonucunda Müze Kent Safranbolu Gazetesi’nin UNESCO’ya kabul ediliş ve sonrasında oluşan önemli gelişmelerin daha önce çalışması yapılmadığı ve bu çalışmanın ehemmiyetinin arttığı kanısına varılmıştır.Öğe Jeopolitik riskin firmalarin nakit tutma politikalari üzerindeki etkisi(Karabük Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Gürbüz, Hidayet Zahid; Kayadibi, SaimBu çalışma, jeopolitik risklerin firmaların nakit tutma politikaları üzerindeki etkisini incelemeyi amaçlamaktadır. Küreselleşen dünyada artan jeopolitik belirsizlikler, firmaların stratejik finansal kararlarını yeniden şekillendirmelerine neden olmaktadır. Özellikle, jeopolitik risklerin firmaların nakit rezervlerini yönetme biçimlerine nasıl yansıdığı, literatürde giderek daha fazla ilgi görmektedir. Çalışmada, firmaların jeopolitik risklere karşı sergiledikleri finansal tepkinin, risk algısına, faaliyet gösterdikleri sektörlere, büyüklüklerine ve uluslararası faaliyet düzeylerine bağlı olarak farklılık gösterebileceği öne sürülmektedir. Çalışma kapsamında, 1990-2022 yılları arasında 42 ülkede faaliyet gösteren firmaların finansal verileri kullanılarak, jeopolitik risklerin firmaların nakit tutma oranları üzerindeki etkisi ekonometrik analiz yöntemleriyle analiz edilmiştir. Araştırmada, Jeopolitik Risk Endeksi (Geopolitical Risk Index, GPRI) ve firmaların nakit tutma oranları arasındaki ilişki, panel veri analizi yöntemleriyle incelenmiştir. Bulgular, artan jeopolitik risklerin firmaların nakit tutma eğilimlerini güçlendirdiğini ve bu eğilimin özellikle belirsizlik seviyesinin yüksek olduğu dönemlerde daha belirgin hale geldiğini göstermektedir. Ayrıca, sektör bazında yapılan analizler, sağlık ve telekomünikasyon sektörlerinin jeopolitik risklere karşı daha hassas olduğunu ortaya koymuştur. Bu çalışma, firmaların jeopolitik risk ortamında nakit yönetimi stratejilerine ilişkin önemli kavrayışlar sunmakta ve politika yapıcılar ile yöneticilere belirsizlik ortamında finansal istikrarın sağlanmasına yönelik yol gösterici öneriler sunmaktadır. Tez, finansal literatüre katkı sağlamanın yanı sıra, jeopolitik risklerin ekonomik etkilerini anlamak isteyen araştırmacılar için de değerli bir kaynak niteliğindedir.Öğe Cbs destekli bulanik analitik hiyerarşi süreci ile karaca (capreolus capreolus) habitat uygunluğunun karabük büyükdüz ormanlarinda belirlenmesi(Karabük Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Gürsoy, Oğulcan; Güngöroğlu, CumhurBu çalışmada, karaca (Capreolus capreolus Linnaeus, 1758, Gray, 1821)’ın CBS destekli bulanık analitik hiyerarşi süreci ile habitat uygunluğunun tespitine yönelik çalışmalar ile araştırma sahasında yaşam alanlarının korunması, geliştirilmesi ve kullanımını dikkate alan planlama ve yönetim faaliyetleri için önemli bilgiler ortaya konulmaktadır. Habitat uygunluğu yaban hayvanlarının habitat durumlarını ve potansiyel mekânsal yayılış alanlarını tespit edebilmek için yararlı bir araç olarak kullanılmaktadır. Habitat uygunluk analizi modellerinde ihtiyaç duyulan coğrafi referanslı ekolojik verilerin üretilmesi ve diğer verilerle entegre edilerek modellerin çalıştırılması ve analiz sonuçlarının sunulmasında CBS çok önemli araçlar sunmaktadır. Bu çalışmada Karabük Orman İşletme Müdürlüğü Büyükdüz Orman İşletme Şefliği sınırları içerisinde kalan ve yüksek bir oranda ormanla kaplı alanlarda yürütülmüştür. Araştırma farklı envanter teknikleri kullanılarak tespit edilen karaca (Capreolus capreolus)’un sahadaki farklı habitat uygunluk sınıflarının çok kriterli karar verme tekniklerinden biri olan bulanık analitik hiyerarşi süreci (BAHP) ile belirlenmesi amaçlanmaktadır. Çalışmanın önceki çalışmalar bölümünde genel envanter teknikleri, karacanın taksonomisi, biyolojisi, morfolojisi, yayılış istekleri, birey ve popülasyon düzeyi davranışları, su ihtiyacı, beslenme – habitat ilişkileri, vejetasyon ve topografyaya dayalı habitat tercihlerinin mini bir literatür derlemesine değinilmiştir. Materyal ve metot bölümünde saha ile ilgili arazi kullanımı, ekolojik faktörler, kullanılan envanter ve CBS teknikleri, Bulanık Analitik Hiyerarşi Sürecinin (BAHP)’nin habitat uygunluğunda kullanılmasına dair altlıklara değinilmiştir. Bulgular kısmında sınıflandırılan ekolojik faktörler, envanter sonuçları, karacanın habitat uygunluğunda kullanılan kriter (orman meşcere özellikleri, envanter, iklim, topografya, su alanları)’lere bağlı alt kriterlerin bulanık ağırlık habitat uygunluk değerleri (BAHUD)’nin sınıflandırma sonuçları, kriterlere bağlı habitat uygunluk sınıflandırması ile orman amenajmanı fonksiyonel planlamaya ait işletme sınıflarının habitat uygunluk sınıflarına saha dağılımları ve meşcere kompozisyon tipleri ile yükseltiye bağlı habitat uygunluk sınıflarının değerlendirmelerine yer verilmiştir. Sahada habitat uygunluğunun yüksek sınıfı %44,74’le en geniş alan büyüklüğüne sahip olarak tespit edilmiştir. Çok yüksek habitat uygunluğu sınıfı ise sahanın %40,51’ini kapsamaktadır. Bu iki sınıfın saha büyüklüğünün toplamı araştırma sahasının %85,26’sidir. Habitat uygunluğunun bu derece yüksek çıkmasında araştırma sahasında yerleşimler ve köy yolu gibi kısıtlayıcı faktörler ile bunlara ait etkilerin bulunmaması, sahanın çok yüksek miktarda ibreli yapraklı karışık ormanlara sahip olması, iklim ve topografik olarak dağlık bölgenin geniş bir alana sahip olması gösterilebilir. Araştırma sonuçlarına göre odun üretimini amaçlayan orman işletme sınıflarının çok yüksek habitat uygunluğu sınıfındaki saha dağılımı %25,23 ve çok yüksek habitat uygunluk sınıfında da %62,27’dir. Yine aynı şekilde odun üretimini amaçlayan işletme sınıflarının yüksek habitat uygunluğu sınıfı saha genelinin %28,69’u ve yüksek habitat uygunluk sınıfının %64,14’üdür. Fonksiyonel planlama esaslarıyla daha önceden tespit edilmiş odun üretimini amaçlayan işletme sınıflarının yüksek habitat uygunluğu sınıflarını kaplama oranı %53,93’dür. Buna karşılık ekolojik fonksiyona sahip orman alanlarında bu oran %29,66’dır. Anlaşılacağı üzere orman işletmeciliğine bağlı faaliyetler sahada karacanın tercih edeceği alanlar üzerinde bir baskı olarak yer almaktadır. Çalışmada CBS destekli habitat uygunluğunun BAHP ile belirlenmesinde kullanılan kriter ve alt kriterlerle ortaya çıkan belirsizliklerin mekânsal dağılımının giderilebildiği anlaşılmıştır. Bunun avantajı farklı koruma ve kullanma amaçlarına sahip ormancılık ve diğer arazi kullanım uygulamalarının hangi alt kriter(ler) üzerinde etkili olabileceğinin mekânsal olarak karar verilebilmesinde yer almaktadır. Bunun üzerine bazı değerlendirmelere tartışma, sonuç ve öneriler kısmında karacanın habitat isteklerine bağlı olarak verilmiştir. Bunlara karşı BAHP ve CBS destekli bir habitat uygunluk değerlendirmesinde tür ve habitat bilgisi, bulanık mantık ile CBS uzmanlıklarının yeterli düzeyde olması gerektiği ve bu uzmanlıkların yeterince entegre edilememesi durumunda habitat uygunluğunun mekânsal ortaya konulmasında yanlış veya eksik verilere ve bunların ışığında da uygun olmayan tedbirlere karar verilebileceği anlaşılmıştır.Öğe Nigehbân cemiyet-i askeriyesi(Karabük Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Ilica, Serdar Şakir; Türkkan, HakanI. Dünya Savaşının ardından Mondros Mütarekesi sonrasında kurulan Nigehbân Cemiyet-i Askeriyesi birçok eserde geçmesine rağmen, bu çalışmada cemiyetin oluşum gerekçelerinin anlaşılması, gerçekleştirdiği faaliyetlerinin toplu bir bakış açısıyla analiz edilmesi ve milli mücadeleye yönelik pozisyonunun anlaşılması amaçlanmıştır. Çalışmada sistematik inceleme metoduyla literatürdeki ilgili eserler, hatıratlar, gazeteler, dergiler ve konuyla ilgili çeşitli belgeler derinlemesine incelenmiştir. Çalışmada ele alınan hususlar her bir döneme uygun şekilde, konularına göre gruplama yapılarak gerçekleştirilmiş ve incelenmiştir. İlk bölümde; I. Dünya Savaşı ve Mondros Mütarekesi sonrası bilinen temel olaylar, İkinci bölümde; Mütareke döneminde kurulan cemiyetler, Üçüncü bölümde ise Nigehbân Cemiyet-i Askeriyesi ve cemiyete yönelik bilgiler incelenmiş ve değerlendirilmiştir. Bu kapsamda, Nigehbân Cemiyet-i Askeriyesi’nin kuruluş aşaması, İstanbul’daki faaliyetleri, Anadolu’da Millî Mücadele karşıtı tutumları ve Nigehbân Cemiyet-i Askeriyesi’nin diğer zararlı cemiyetlerle olan ilişkileri ele alınmıştır. Ayrıca Cemiyetin devamı niteliğinde faaliyet gösteren Kızıl Hançerciler Örgütü ve gerçekleştirdiği eylemler de bir araya getirilerek yorumlanmış ve değerlendirilmiştir.Öğe Former colonial powers and armed conflict in africa(Karabük Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Nduwimana, Aisha; Ahsan, SerajBu çalışma, sömürgeci güçlerin Afrika'daki çatışmalara katkısını incelemeyi amaçlamıştır. Birçok Afrika ülkesi, kırılgan geçişler, bağımsızlık mücadeleleri, bağımsızlık sonrası çatışmalar ve devlet inşa süreçleri nedeniyle çeşitli çatışma biçimleri yaşamış ve bu da sonraki çatışmalara temel teşkil eden çözülmemiş sorunlar bırakmıştır. Buna ek olarak, küresel çevre hızla değişmekte, eski çatışma kaynaklarına yenilerini eklemekte ve çatışmanın yol açtığı hasarı artırmaktadır. Çatışmalar yerinden edilmelere neden olmakta ve insanları eğitim, sağlık ve istihdam fırsatlarından mahrum bırakmaktadır. Altyapı genellikle zarar görmekte ya da tahrip olmaktadır. Afrika'da yaşanan çatışmalar, Afrikalı sömürgeci güçlerin dış çıkarlarıyla bağlantılı olmuştur. Çoğu sömürgeci güç, eski sömürgelerinde siyasi ve ekonomik hedeflerine ulaşmak için anlaşmazlık yaratmak amacıyla izolasyonist yaklaşımlar ve taktikler kullanmıştır. Bu değerlendirmenin kişisel görüşlerden ziyade tarihsel kanıtlara dayandığını belirtmek önemlidir. Tarihçiler tarfından, Afrika'nın savaşan ulusları arasındaki köklü bölünmeyi çözmenin, tarihsel yörüngelerini gözden geçirmeyi gerektireceğini söylenmiştir. Uzmanlara göre Afrika'daki siyasi istikrarsızlık temelde çatışma halindeki devletlerin sömürgeci geçmişlerinden kaynaklanmaktadır. Sömürgeci güçlerin Afrika'daki iç silahlı çatışmaların çözümüne müdahalesinin etkinliği temel bir sorudur. Silahlı çatışmaların yol açtığı büyük güvensizlik göz önüne alındığında, silahlı çatışmalar nedeniyle bozulan devlet içi ilişkileri normalleştirip normalleştiremediklerini düşünmek önemlidir. Bu bakış, Afrika'daki çatışma çözümü çabalarının, genellikle eski sömürgeci ülkelerden gelen dış baskılar nedeniyle kalıcı barışla sonuçlanmadığı argümanıyla desteklenmektedir.Öğe Sağlik çalişanlarinin mobbinge uğrama durumlari ile çatişma eylem stilleri arasindaki ilişki(Karabük Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Eserler, Merve; Sevinç, NergizBu çalışma, Karabük İli’nde sağlık alanında hizmet veren sağlık çalışanlarının mobbing davranışlarına maruz kalma durumları ile çatışma eylem stilleri arasında bir ilişki olup olmadığını incelemek amacıyla yapılmıştır. Araştırma, 15.05.2023-15.08.2023 tarihleri arasında Karabük İli’nde hekim, hemşire ve diğer sağlık personeli (tıbbi sekreter, teknisyen, laborant, temizlik personeli, fizyoterapist) aktif olarak çalışan ve çalışmayı kabul eden 225 sağlık çalışanı oluşturmuştur. Verilerin toplanmasında Demografik Bilgiler Anketi, Mobbing Ölçeği ve Çatışma Eylem Stilleri Ölçeği kullanılmıştır. Verilerin analizinde SPSS 27.0 paket programı kullanılmıştır. Sağlık çalışanlarının, mobbing ölçeği toplam puan ortalaması 82,15±44,10 (Min: 38; Max: 264) olarak belirlenmiştir. Sağlık çalışanlarının, mobbing ölçeği alt boyutlarından en yüksek puanı iş arkadaşları ile ilişkiler alt boyutundan aldıkları gözlenmiştir (38.99±22.62 (Min: 17; Max: 118)). Sağlık çalışanlarının, Çatışma Eylem Stilleri Ölçeği alt boyutlarından en yüksek puanı kolaylaştırıcı yaklaşımdan aldıkları tespit edilmiştir (25.24±4.94 (Min: 7; Max: 35)). Sağlık çalışanlarının mobbinge uğrama durumları ile medeni durum, meslek, çalıştıkları kurum, haftalık çalışma saati, şu an çalıştıkları klinikten memnun olma durumu, sigara içme durumu, kullandıkları ilaç durumları arasında anlamlı fark olduğu saptanmıştır. Sağlık çalışanlarının çatışma eylem stilleri ile cinsiyet, eğitim, meslek, çalıştıkları kurum, haftalık çalışma saati, şu an çalıştıkları klinikten memnun olma durumu, kronik hastalıkları arasında anlamlı fark tespit edilmiştir. Sağlık çalışanlarının mobbing ölçeği ile çatışma eylem stilleri ölçeğinin kaçınmacı (r=-0.182), zorlayıcı (r=-0.210), kolaylaştırıcı (r=-0.270), uzlaştırmacı (r=-0.258) ve karşı koyucu (r=-0.260) alt boyutları puanları arasında negatif yönde zayıf düzeyde istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki saptanmıştır. Sağlık çalışanlarının mobbinge uğrama durumları ile çatışma eylem stilleri arasında anlamlı ilişki bulunmuştur.Öğe الإرادة الإلهية بين المعتزلة والأشاعرة "الزمخشري والشهرستاني أنموذجاً" دراسة مقارنة(Karabük Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Taha, Saman Mama Taha; Yildiz, Mustafa“Mu‘tezile ve Ehli Sünnete Göre İlahi İrade Zamehşeri ve Şehristani Örneği” başlıklı bu tez, Cenab-ı Hakk'ın sıfatlarından biri olan iradeyi ele almayı amaçlamaktadır. Tez irade sıfatı ve onunla bağlantılı kaza, kader, hayır, şer kulların fiilleri, ilahi iradenin mutlak veya mukayyet olması gibi konularda Mu'tezile ve Eş'arîler arasında meydana gelen ihtilafları ele alacaktır. Tezde aynı zamanda antik ve modern zamanlarda iradenin, emir, rıza, sevgi, ilim ve kudret ile olan ilişkisi hakkındaki tartışmalar da ele alınacaktır. Tezime, konuyla ilgili temel kavramların ele alındığı bir girişle başladım. Çalışmayı genel hatlarıyla altı bölüme ayırdım ve şu şekilde düzenledim: Birinci Bölüm : Bu bölümde tezle ilgili tanımlar ve giriş konularını ele aldım. İrade kavramının anlamına odaklandım ve iradenin Mutezile ve Eşariler'deki kullanımlarını inceledim. Ayrıca kelamcılar, filozoflar ve tasavvufçuların irade anlayışlarını ve iradenin türlerini detaylandırdım. Bölümün bir kısmını, Mutezile ve Eşari mezheplerine ve bu iki mezhebin önde gelen temsilcilerine ayırdım. İkinci Bölüm : Bu bölümde Zemahşeri'nin kelam ilmini anlatımındaki Mutezili yöntemi üzerinde durdum. Zemahşeri'nin hayatını, yaşadığı dönemdeki ilmi, siyasi ve ekonomik durumlar ışığında ele aldım. Adı, soyu, doğumu, ölümü, hocaları, eserleri gibi konulara değindim.. Daha sonra Zemahşeri'nin ilahiyat, nübüvvet ve sem'iyyat alanlarındaki yöntemine değindim. Üçüncü Bölüm : Bu bölümde, Zemahşeri’nin ilahi irade sıfatıyla ilgili akli ve nakli delilleri, Mu'tezile’de ilahi iradenin yeri, Mu'tezile’nin Allah’ın iradesine dair delilleri ve ilahi iradenin yaratılış ile olan ilişkisi ele alınmıştır. Dördüncü Bölüm : Bu bölümde, Zemahşeri’nin Mu'tezile çerçevesinde ilahi irade konusundaki anlayışı detaylı şekilde tartışılmıştır. Beşinci Bölüm : Bu bölümde, Şehristani’nin Eş’ari yöntemine odaklanılmış, onun kişisel ve bilimsel hayatı ele alınmış ve yaşadığı dönemin siyasi, ekonomik ve ilmi durumu incelenmiştir. Şehristani’nin adı, soyu, doğumu, ölümü, hocaları, öğrencileri ve eserleri hakkında bilgi verilmiş; uluhiyet, nübüvvet ve sem’iyyat konularındaki görüşlerini açıklama yöntemi ve Eş’ariliğin temel fikri ile Mu'tezile ile olan köklü çatışması, özellikle de ilahi irade sıfatı bağlamında tartışılmıştır. Eş’arilere göre Allah’ın gerçek anlamda bir irade sahibi olduğu, iradenin ezeli olduğu ve tüm varlıkları kapsadığı vurgulanmıştır. Altıncı Bölüm : Bu bölüm, Zemahşeri’nin ilahi irade konusundaki akli ve nakli yöntemi ile Şehristani’nin bu konudaki akli ve nakli yöntemi ele alınmıştır. Zemahşeri ve Şehristani’nin kendi ekollerine göre ilahi irade konusundaki görüşleri karşılaştırılmış ve bu iki düşünürün fikirleri arasında bir değerlendirme ve tercih yapılmıştır. Tez, araştırmacının sonuçları ve önerileri maddeler halinde sunduğu bir bölümle sona ermektedir. Örneğin, iradenin şer’i ve kevni olarak ayrılmasına dair Kur'an ve Sünnet’te herhangi bir delilin bulunmadığı, bu ayrımın alimlerin metinlere dair yaptıkları incelemelerden ve yorumlarından kaynaklandığı belirtilmiştir. Mu'tezile ve Eş’ariler, iradenin sevgi ve rızayı gerektirdiğini savunurken, Ehl-i Sünnet alimleri, şer’i iradenin sevgi ve rızayı, kevni iradenin ise gerçekleşmeyi gerektirdiği görüşündedir.Öğe İş tatmini ve işe bağlılığın işten ayrılma niyeti üzerindeki etkisinin incelenmesi: safranbolu belediyesi örneği(Karabük Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Erdoğan, Fatma; Biçer, CanÇalışanların iş tatmini, işe bağlılığını ve işten ayrılma niyetini incelemek üzere Safranbolu Belediyesi çalışanları üzerinde bir alan çalışması gerçekleştirilmiştir. Araştırmanın yapıldığı dönemde toplam 383 kişinin belediyede çalıştığı tespit edilmiştir. Ancak cevap alabilme oranı, maliyet, zamanın kısıtlı olması, bazı çalışanların izinli ve bazı çalışanların da vardiya sistemine göre çalışması gibi nedenlerden dolayı örneklemeye başvurulmuştur. Bu çerçevede kolayda örnekleme yöntemi ile veriler toplanmıştır. Anket tekniğinin kullanıldığı çalışmada toplam 289 çalışandan veri toplanmıştır. Çalışmada belediye çalışanlarının işe bağlılık düzeyleri orta düzeyde çıksa da işlerinden tatmin oldukları görülmüştür. Buna bağlı olarak işten ayrılmayı çoğunlukla düşünmedikleri tespit edilmiştir. Çalışmaya katılan belediye çalışanlarının demografik özelliklerine göre iş tatminleri, işe bağlılıkları ve işten ayrılma niyetlerinin farklılaşıp farklılaşmadığı incelenmiştir. Bu çerçevede hem kadın hem de erkeklerin iş tatmini ve işe bağlılık düzeyleri ile işten ayrılma niyetlerinin birbirine yakın olduğu görülmüştür. Bununla birlikte evli ve bekârların iş tatmini ve işe bağlılık düzeyleri ile işten ayrılma niyetlerinin birbirine yakın olduğu belirlenmiştir. Yaş grupları açısından Safranbolu Belediyesi’nde çalışan personelin iş tatmini, işe bağlılık ve işten ayrılma niyetleri arasında anlamlı bir farklılık bulunmamıştır. Çalışanların eğitim durumuna göre iş tatmini düzeyleri ve işten ayrılma niyetleri arasında anlamlı bir farklılık bulunmamıştır. Buna karşın iş bağlılık düzeyleri arasında anlamlı bir farklılığın olduğu ve lise mezunu olan kişilerin, ön lisans mezunu kişilerden daha fazla işlerine bağlı oldukları tespit edilmiştir. Safranbolu Belediyesi çalışanlarının iş tatmini düzeyleri ve işten ayrılma niyetleri deneyim süreleri açısından anlamlı bir farklılık göstermemiştir. Ancak 1-9 yıllık çalışanların, 1 yıldan az ile 10 yıl ve üzerindeki çalışanlardan daha fazla işlerine bağlı oldukları belirlenmiştir. Belediyede çalışan kişilerin görevleri açısından ise iş tatmini, işe bağlılık ve işten ayrılma niyetleri arasında anlamlı bir farklılık bulunmamıştır. Araştırmaya katılan çalışanların iş tatminleri ile işe bağlılık düzeyleri arasında pozitif ilişki bulunmuştur. Bununla birlikte iş tatmini ve işe bağlılık ile işten ayrılma niyeti arasında ise negatif ilişki olduğu tespit edilmiştir. Bu çerçevede; iş tatmini işe bağlılığı pozitif yönde etkilerken; iş tatmini ve işe bağlılığın işten ayrılma niyetini negatif yönde etkilediği belirlenmiştir.Öğe Bağımsız denetim şirketlerinin bağimsiz denetim ücreti ve bağimsizlik ilişkisi(Karabük Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Öz, Yasemin; Vargün, HakanTarihsel süreç içerisinde geçmişten günümüze insan hayatında birçok gelişme meydana gelmiştir. Avcılık ve toplayıcılık ile uğraşan ilk insanlar, yerleşik hayata geçenler ve 21. yüzyıldaki teknoloji kuşağı bunun en güzel göstergeleridir. Yaşanan bu gelişmeler günümüzde ise ülkeler arasındaki sınırların aşılmasını sağlayarak ticareti de uluslararası bir boyuta taşımıştır. Farklı sektörlerde faaliyette bulunan işletmeler; ortaklar, çalışanlar, müşteriler gibi kendisini doğrudan ve dolaylı olarak oluşturan paydaşlarıyla bir bütün olup, bütünlükten beklenen kurumsallığın tesisidir. Bunun içeriğini ise satılan ürünlerde ve sunulan hizmetlerde kalite, çalışan ve müşteri memnuniyetinin yanı sıra finansal tablolardaki doğruluk ve kalite gibi özellikler oluşturmaktadır. Finansal tablolar üzerinde gerçekleştirilecek bir denetim, söz konusu tablolardaki hata ve yanlışları ortaya çıkararak tabloların kalitesini ve güvenirliliğini sağlayacaktır. Ayrıca işletmelerin içinde bulundukları durumun fotoğrafının çekilmesi ve gelecekle ilgili projeksiyonları kaliteli ve doğru finansal tablolar aracılığıyla gerçekleştirilecektir. Bahsi geçen finansal tablolar alanında söz sahibi yetkin firmalar eliyle hazırlanmaktadır. Türkiye’de bağımsız denetim denildiğinde dört büyükler olarak ifade edilen; KPMG, Deloitte, E&Y ve PWC ilk akla gelen şirketlerdir. Adı geçen şirketler ile diğer bağımsız denetim kuruluşları firmalar üzerinde gerçekleştirmiş oldukları denetim faaliyeti neticesinde bir denetim ücreti elde etmektedir. Tahsil edilen denetim ücretinin bağımsız denetim kuruluşlarının bağımsızlığına olan etkisi yani bu iki durum arasındaki ilişkinin analizi dikkatle incelenmesi gerekli bir konudur.